‘(Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Mekke-i Mükerreme’nin çok eski resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 11

Mevlânâ (r.a.) nın oğlu Sultan Veled (r.a.) onların hallerini şöyle anlatır;

-“Ansızın Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) gelip babam ile görüştü, Babamın gölgesi Onun nûrundan yok oldu. Onlar birbirlerine öyle muhabbet gösterdiler ki, etraflarında kendilerinden başkasını görmiyorlardı.”

-“Şems-i Tebriz-i babama; Mârifetten Allah-u Teâlâ’nın zatına ve sıfatlarına ait ince bilgilerde ve ona muhabbetten bahs ediyor, babam da bunları büyük bir haz ile dinliyordu. Eskiden herkes babama uyardı, şimdi ise babam Şems’e uyar oldu”

-“Şems (r.a.) babamı bu muhabbete da’vet ettikçe babam, Allah-u Teâlâ’nın muhabbetinde yanıp kavrulurdu. Babam artık onsuz yapamıyor, yanından bir an ayrılmıyordu. Bu şekilde aylarca sohbet ettiler. Böylece babam, Pek büyük mânevi derecelere yükseldi.”

Mevlâna Celâleddin-i Rûmi (r.a.) ile Şewms-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin zahiri ve bâtını çalışmaları dcevam ederken, onların bu sahbetlerini hazmedemiyen ve Mevlânâ’nın kendi aralarına katılmamasına üzülen bazı kimseler, Şems-i Tebrizi hakkında uygun olmayan sözler söyelemeye başladılar. Bu söylentiler, Mmevlânâ (r.a.) nın kulağına kadar geldi.

Diyorlardı ki;

-“Bu yabancı kimse Konya’ya geleli Mebvlânâ bizden tamamen uzaklaştı. Gece gündüz hep birbirleriyle sıohbet ediyorlar da, bizlere hiç iltifat göstermiyorlar. Yanlarına oğlu Sultan Veled hariç kimsetyi de almıyorlar. Mevlânâ, Sultan-ül-ulemâ (r.a.) nın oğlu olsun da, Tebriz’den gelen, ne olduğu belli olmayan bu kimseye gönül bağlasın. Onun için bi,ze sırt çevirsin. Hiç Horasan toprağı ile (Mevlkânâ hazretleri’nin memleketi) Tebriz toprağı bir olur mu? Elbette Horasan toprağı daha kıymetlidir.”

Bu söylentilere Mevlânâ Celaleddin-i Rûm-i hazretleri (r.a.);

-“Hiç toprağa itibar olunur mu? Bir iistanbul’lu bir Mekkeli’ye galip gelirse, Mekkeli’nin İstanbul’luya tabi olması hiç ayıp sayılırmı?” diyerek cevap verdi.

Fakat söylentiler durmadı. Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), artık Konya’da kalamıyacağını anladı. O çok kıymetli dostunu o münbarek ahbabını bırakarak Şam’a gitti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Cin camisinin dışardan görünüşü (Mekke-i Mükerreme)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 12

Şems-i Tebrizi (r.a.) nin gitmesi, Mevlânâ (r.a.) yı çok üzdü. Günler geçtikçe ayrılık acısına sabredemiyordu. Ayrılık kendisinde tahammül edecek bir hal bırakmıyordu. Şems (r.a.) in ayrılık hasreti ve muhabbeti ile yanıyordu.

-“Şems!”, “Şems!” diyerek ciğeri yakan kasideler söyliyor, göz yaşlarıyla dolu yazdığı mektubları Şam’a Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ne gönderiyordu.

Eğer bir kimse “Şems’i gördüm” diye yalan söylese, ona müjdelik olarak üzerindeki elbisesini verirdi.

Bir defasında birisi;

-“Şems-i Tebrizi (r.a.) yi Şam’da grdüm. Sıhhatı yerindeydi.” Dedi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.), ona elinde bulunan ne varsa hepsini verdi.

Orada bulunan diğer bir kimse;

-“O Şems’i Tebrizi (r.a.) yi görmedi, yalan söyliyor.” Deyince

Mevlânâ hazretleri (r.a.) da;

-“Ona verdiğim bu elbiseler, sevdiğimin yalan haberinin müjdesidir. Onun hakiki haberini getirene canımı veririm.” Diye cevap verdi.

Böylece aylar geçti. Mevlânâ artık dayanamıyacağını anlayınca, oğlu Sultan Veled (r.a.) i Şam’a göndermeye karar verdi.

Oğlunu çağırıp;

-“Sur’atla Şam’a varıp, filanca hana gidersin. Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin o handa bir genç ile sohbet ettiğini görürsün. O genci küçümseme sakın! O, Allah-u Teâlâ’nın sevdiği evliyânın kutublarından biridir, selamımı ve duâ isteğimi kandilerine bildir. İçinde bulunduğum şu vaziyetimi, hasretimi dile getir. Buraya acele teşriflerini tarafımdan istirham et.” Dedi.

Sultan Veled (r.a.) hemen hazırlıklrını tamalayıp yola çıktı. Şam’da, babasının ta’rif ettiği handa Şems-i Tebrizi (r.a.) yi bir genç ile konuşuyor buldu. Durumu dilinin dödüğü kadar anlattı. Konyada bu hadiyse sebep olanların tövbe ettiğini ve Mevlânâ’dan özür dilediklerini de sözlerine ekledi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescidi Cin içerisinden görüntü (Mekke-i Mükerreme)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 13

Bunun üzerine Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), Konya’ya tekrar gitmeye karar verdi. Hemen yola çıktılar. Sultan Veled (r.a.), şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ni ata bindirdi, kendisi de arkasından yaya olarak yürüyordu. Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), Sultan Veled’in ata binmesi için ne kadar ısrâr ettiyse de;

O;

-“Sultanın yanında, hizmetçisinin ata binmesi bize yakışık olmaz. Hizmetçilerin, efendisinin arkasında yürümesi gerektiğini öğrendik.” Diyerek ata binmedi.

Sultan Veled(r.a.), Konya’ya yaklaştıklarında babası Mevlânâ hazretleri (r.a.) ne haberci gönderip, Konya’ya girmek üzere olduklarını bildirdi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) müjdeyi getirene o kadar çok hediye verdi ki, o kimse zengin oldu.

Konya’da Tellâllar bağırtılarak, Şems (r.a.) in Konya’ya teşrif etmek üzere olduğu bildirildi. Konya’nın başta sultan olmak üzere ileri gelen vezirleri, hâkimleri, zenginleri yanı sıra, bütün halk yollara döküldü.

Büyük bir bayram havası içinde, mübarek veli Şemseddin-i Terbrizi hazretleri (r.a.) ni karşılamaya çıktılar. Öğleye doğru Şems-i Tebrizi ile sultan Veled (r.anhüm) göründüler.

Sultan Veled, atın yularından tutmuş, Şems (r.a.) de atın üzerinde başı önde ağır ağır ilerliyorlardı. Bu mühteşem manzarayı seyredenler büyük bir heyecana kapıldılar.

Mevlânâ (r.a.) koşarak ilerledi, atın dizginlerine yapıştı. Göz göze geldiler. Şems (r.a.) in attan inmesine yardım eden Mevlânâ, üstadının ellerini sevinç gözyaşları arasında doya doya öptü.

Bu arada yanık sesli hafizler Kur’an-i kerim okumaya başladılar. Herkes büyük bir haz içinde Kur’an-i kerim’i dinledikten sonra, sıra ile Şemseddin-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin ellerini öptü. Sonra Mevlânâ medresesine geldiler.

Şems-i Tebrizi (r.a.), Sultan Veled’in kendisine gösterdiği hürmeti ve yaptığı hizmetleri Mevlânâ (r.a.) ya anlattı.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) bundan çok memnun olduğunu bildirerek;

-“Benim bir serim (başım), bir de sırrım vardır. Başımı (serimi) sana fedâ ettim. Sırrımı da oğlum Sultan Veled’e verdim. Eğer Sultan Veled’in “bin yıl” ömrü olsa da hepsini ibadetle geçirse, ona verdiğim sırra Ya’ni evliyalıkta ilerlemesine sebep olduğum derecelere kavuşamaz.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Cin Mescid-i ‘nin girişi (Mekke-i Mükerreme)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 14

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) ile şems-i Tebrizi (r.a.), eskisi gibi yine bir odaya çekilip sohbete başladılar. Hiç dışarı çıkmadan, yanlarına oğlu Sultan Veled’den başka kimseyi almadan, mâ’nevi bir âlemde kendilerinden geçtiler.
Halk, Şems-i Tebrizi (r.a.) gelince Mevlânâ (r.a.) nın sakinleşeceğini, aralarına katılıp, kendilerine nasihat edeceğini, sohbetlerinden istifâde edeceklerini ümid ederlerken. Tam tersine eskisinden daha fazla Şems’e bağlandığını ve muhabbetinin ziyâdeleştiğini gördüler.

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), Mevlânâ’yı evliyalık makamlarının en yüksek derecelerine çıkarmak için elinden gelen bütün tedbirlere başvuruyor, her türlü riyâzet ve mücâhedeyi yaptırıyordu.

Günler bu şekilde devâm ederken, halk, Mevlânâ (r.a.) nın hiç görünmemesinden dolayı Şems’e kızmaya başladılar.

Birgün bu söylenenleri, şems-i Tebrizi (r.a.) işitince, sultan Veled’ de dedi ki;

-“Ey Veled! Hakkımda yine su-i zan etmeye başladılar. Beni Mevlânâ’dan ayırmak için söz birliği etmişler. Bu seferki ayrılığımın acısı çok derin olacak!”

645 (m. 1247) senesi Aralık ayının beşine rastlıyan Perşembe gecesiydi. Mevl’anâ hazretleri ile Şems hazretleri (r.anhüm) sohbet ediyorlar, Allah-u teâlâ’nın muhabbetinden ve çeşitli evliyalık makamlarından anlatıyorlardı. Bir ara kapı çalındı ve Şems hazretleri (r.a.) ni dışarı çağırdılar. Dışarıda bir grup kimse bir anda üzerine hücum ettiler.
Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin “Allah!” diyen sesi duyuldu. Mevlânâ hazretleri (r.a.) hemen dışarı çıktı, fakat hiç kimse yoktu. Yerde kan lekeleri vardı. Derhal oğlu Sultan Veled (r.a.) i uyandırıp durumun tetkikini istedi. Yapılan bütün araştırmalarda, Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin mübarek cesedini bulamadılar.

Bir gece Sultan Veled (r.a.), rü’yasında Şems-i Tebrizi (r.a.) nin cesedinin bir kuyuya atıldığını gördü. Uyayınca yanına en yakın dostlarından bir kaçını alarak, gördüğü kuyuya gittiler. Cesedi hiç bozulmamıştı. Cesedi alıp Mevlânâ’nın medresesine defn ettiler.

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin bu ayrılığına, Mevlânâ hazretleri (r.a.) pekçok üzüldü. Ayrılığın verdiği hasret ile pek çok beyitler, kasideler söyledi. Evliyalık hallerini, derecelerini nazım ile öyle güzel anlattı ki o zamana kadar öylesini hiç kimse söyliyemedi. Hazret-i Ali (/r.a.) den gelen feyz ve bereketleri, vilayet yolunu, onun kadar açıklayan bulunmadı.
Şems-i Tebrizi (r.a.) ye olan muhabbetinden dolayı eserine “Şems” ve Hamus” kelimelerini mahlas olarak kullandı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-ül Cin camisi içerisinde güzel biz avize

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 15

Mevlânâ hazrtelri (r.a.), artık talabeleri arasına karışmaya, onlara ders vermeye başladı. Pek çok evliyânın yetişmesine sebep oldu. Bunların arasında en meşhuru, Hüsâmeddin Çelebi (r.a.) idi. Camilerde cemâate nasihat etmeye başladı İnsanların hasta olan kalblerine, tatlı, serin şerbetler vererek şifa olmaya çalıştı.

İlim ve fazileti sebebiyle az zamanda, o derece şöhret bulmuşdu ki, ilim talâbesi, her taraftan huzuruna kavuşmak için acele ediyordu. Her zaman etrafında dört-beşyüz dinleyici bulunurdu. Evine gider gelirken de, etrafını sarıp, çeşitli sualler sorar, müşkilerini çözerdi.

Mevlânâ hazrteleri (r.a.), kitab ve sünnetten zerre kadar ayrılmıyarak, tasavvufda emsâlinden üstün oldu. Binlerce talebesi oldu. Onları büyük bir itina ile yetiştirmeğe çalıştı. Zamanla talebe sayısı arttı, medreseler çoğaldı. Büyük âlimler yetişti.

Şems-i Tebrizi hazretleri  (r.a.) anlattı;

-“Hocam Ebû Bekr Sellebâf hazretleri (r.a.) nin hizmetinde çok yüksek kerâmetlere nail olmuştum. Fakat bende mühim olan hususi bir hâl var idi ki, bu sırrın keşfinde hocam âciz kalırdı. İşte bende Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin gizli hallerini bilmekte aciz oldum. Zira çok evliyâ, keşke biz de Mevlânâ’nın ziyaretine yetişmiş olsaydık diye arzu ederlerdi.”

Yine Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) anlatır;

-“Her kimÂlimler” Peygamberin vârisleridir” hadis-i şerifinin sırrına vakıp olmak isterse, mevlânâ’nı haraketlerine, ahlakına, davranışlarına baksın. Onun gibi olmaya çalışsın. Onu sevsin. Onda enbiyâ ve evliyanın makbul bütün âdet ve vasıfları toplanmıştır. Hem fende emsalsizdir. Şimdi Cennet onun rızasında Cehennem onu gazabındadır. Kısaca ben ona ulaşmış olmasaydım, mahrum olurdum. Fakat Mevlânâ’nın sırrı, âlemde “gizli” kaldı, onu kimse keşf edemedi.

Mevlânâ Celâleddin Muhammed Rûmi hazretleri (r.a.) nin talebelerinin en önde gelenlerden biri, Selâhaddin Zerkub (r.a.) idi. Selâhaddin (r.a.), önceleri kuyumculuık yapardı. Birgün Mevlânâ hazretleri (r.a.), Selâhaddin (r.a.) nin dükkanının önünden geçerken, içerden, altına şekil vermek için vurulan her çekicin; “Allah, Allah!” diye ses çıkardığını kalb gözüyle anladı. Bu hal çok hoşuna giderek, dükkan sahibi olan Selâhaddin-i medreseye da’vet edip, iltifatlarda bulundu.

Selâhaddin (r.a.) Mevlânâ (r.a.) nın sohbetlerinden çok haz duyduğundan kuyumculuğu bıraktı. Artık her gün medreseye gidiyor, hocası Mevlânâ (r.a.) nın sözlerini sahrada susuz kalan kimse gibi, damlasını telef etmiyerek âdetâ içiyordu. Mevlânâ (r.a.) da bu yeni talabesini çok sevip, büyük feyz ve teveccühlerini onun üzerine çevirdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Osmanlılar zamanında Yağlı boyayla yaptıırılmış olan Kâbe’nin resmi (Revda-i Mutahhara duvarında asılı)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 16

Selâhaddin (r.a.) i kısa zamanda evliyalık derecelerine yükselti. Ona olan sevgisinden dolayı oğlu Sultan Veled (r.a.) e Selâhaddin (r.a.) in kızını istiyerek nikâh yapıp akraba oldu.

Selâhaddin (r.a.) on sene Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin sohbetiyle ve hizmetiyle şereflendi.

Selâhaddin (r.a.), Mevlânâ (r.a.) nın sağlığında vefât etti. Selâhaddin (r.a.) in vefatına çok üzülen Mevlânâ hazretleri talebelerinden Çelebi Hüsameddin üzerinde çok durarak, onu kendisine vekil olacak şekilde yetiştirdi.

Çelebi Hüsâmeddin, Mevlânâ (r.a.) ya, en mühim yardımı “Mesnevi’yi” yazması oldu. Navlânâ hazretleri (r.a.), Mesnevi’nin “ilk onsekiz” beytini kendisi yazdı, diğer beyitleri ise, kendisi söyliyerek Çelebi Hüsâmeddin (r.a.) e yazdırdı. Böylece daha bir benzeri yazılmamış olan Mesnevi-i şerif meydana geldi.

Şemseddin Attâr (r.a.) anlatır;

-“Mevlânâ hazretleri (r.a.) birgün câmide va’z ederken, mevzû; Hızır aleyhis selam ile Mûsa Aleyhis selam’in kıssasına gelmiş idi. Bu kısayı öyle fesâhat ve belâgat ile anlatıyordu ki, herkes nefesini kesip, can kulağı ile dinliyordu. Benim yanımda bir şahıs başını eğmiş bir şeyler mırıldanıyordu.”

-“Kulak verdim, dediklerini anladım.”

Şöyle diyordu;

-“Sanki yanımızda idin, sanki üçüncümüz sen idin.” Diyordu.

Bunun Hızır Aleyhis selam olduğunu anladım. Yanına sokuldum;

-“Anladım sen Hızır Aleyhis selam’sın, ne olur bana ihsan eyle.” Dedim

Cevaben;

-“Burada Hazret-i Mevlânâ varken, benim sana ihsanda bulunmam deniz yanında teyemmüm gibi olur. Senin bütün müşkillerini o haleder.” Deyip gözümden kayıb oldu.”

-“Ben bu hâli Mevlânâ hazretleri (r.a.) ne anlatmak için yanına gittiğimde, ben söze başlamadan”

Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“Ey Attâr! Hızır Aleyhis selam’ın sözleri doğrudur.” Diyerek benim sözümü kesti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Osmanlılar zamanında yazılan ve Revda’i şerif duvarında bulunan yazı

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 17

Mevlânâ hazretleri (r.a.) birgün meclisinde bir gencin, bir ihtiyarın üst tarafında oturduğunu görür. O gence bir şey söylemeden, hazret-i Ali (r.a.) nin sabah namazına giderken önde yürümekte olan Yahudi bir ihtiyarı, yaşına hürmeten geçmediğini, bu sebeple namaz’a geç kalınca, birinci rek’atın rükû’unda, Cebrail Aleyhis selam’ın, Resulullah (s.a.v.) ın sırtına lütf ile elini koyup durdurduğunu ve Hazret-i Ali (r.a.) nin yetiştiğini anlatıp;

-“Yahudi ihtiyara hürmet edilince, Müslüman ihtiyara daha çok hürmet edilir. Hele ömrünü din’e uymakla geçirmiş ihtiyarlara saygı ve hürmet gösteren gençlerin, Allah-u Teâlâ katında ne kadar yüksek mertebe kazanacağını düşünmelidir.” Buyurdu.

Bu nasihatı dinleyen genç, mükemmel bir ders alıp, bir daha büyüklerin üst tarafına oturmadı.

Bir yerde büyük bir cemiyet tertib edilmişti. Âlimlerden biri,

-“Bugün Mevlânâ, bu mecliste ne söylerse, karşı gelip, ters cevap vereceğim.”dedi.

Sadreddin-i Konevi hazretleri (r.a.) ona çok nasihat etti ise de, o sözünde ısrâr etti. O sırada Mevlânâ hazretleri (r.a.) kapıdan içeri girip, söze başladı.

-“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah, söyliyorum. Bana karşı çıkıyorsan çık, ters cevap verebiliyorsan ver.” Buyurdu.

Bu hâli gören o kibirli adam, tevbe edip Mevlânâ (r.a.) nın elini öptü, sadık talebelerden oldu.

Sultan Rühneddin’in hanımı anlatır;

-“Birgün Mevlânâ hazretleri (r.a.) aniden aramızda peyda olup;”

-“Acele bu evden çıkın, çabuk olun, evi boşaltın.” Buyurdu.

Biz hemen evden çıktık. Çıkar çıkmaz ev yıkıldı. Hepimiz kurtulduk. Mevlânâ (r.a.) nın bu kerâmetinin bir şükranesi olarak, Sultan Rüknddin, bin altını Mevlânâ (r.a.) nın medresesinde okuyan, talebelere dağıttı.

Bazı beyler, Sultan Rükneddin-i Aksaray’a davet ettiler. Mevlânâ hazretleri (r.a.) ona;

-“Gitme.” Dedi.

İkinci da’vete Mevlânâ hzretlerine sormadan gitti ve orada öldürüldü.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Osmanlılar zamanında yaptırılan ve halen Revda duvarında bulunan Kâbe resmi

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 18

İmâm İhtiyarüddin (r.a.) anlatır;

-“Birgün Mevlânâ (r.a.) ile ikimiz Hüsâmeddin Çelebi (r.a.) nin bağına gidiyorduk. Ben, Mevlânâ (r.a.) nin ardından yavaş yavaş giderken, onun bir arşın kadar yüksekten havadan gittiğini gördüm. Hayretimden kendimden geçmişim.

-”Ayıldığımda gördüm ki, Mevlânâ hazretleri gitmiş. Acele ederek kendilerine yetiştim.”

Kulağıma eğilerek;

-“İnsanoğlu bir kuştan daha mı âciz ki, havaya kalkmasına hayret ediyorsun.” Buyurdu.

Bağa vardık. Sohbet esnasında Mevlânâ, Hüsâmeddin çelebiye;

-“İsterim ki, Şeyh Ziyaeddin’in dergahı bizim Hüsâmeddin Çelebi’nin olsun.” Buyurdu.

Hüsâmeddin Çelebi;

-“Efendim! Başkalarının makamında gözüm yoktur.” Dedi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“İyi ama benim gönlümden öyle geçti.” Buyurdu. Sonra sohbet bitti.

Ertesi sabah şehirden gelenler, Şeyh Ziyâeddin’in dergâhında aniden öldüğü haberini getirdiler. İki-üç gün sonra da Hüsâmeddin Çelebi oraya müderris olarak ta’yin edildi.

Mevlânâ (r.a.), Allah-u Teâlâ’nın yarattığı bütün mahlukata merhamet sahibi idi.

Birgün Nefisüddin Sivası’ye bir kuruş verip ekmek ldırdı. Ekmeği eline alıp bir virâneye gitti. Nefisüddin de gizlice onu takibe başladı.Gördü ki Mevlânâ hazretleri (r.a.) o ekmeği yeni yavrulamış bir köpeğe kendi elleriyle yediriyor.

Mevlânâ dönüşünde, Nefisüddin’in kandisini takip ettiğini anlayıp ona dedi ki;

-“Bu hayvan yedi gündür açtır ve yavrularına şefkâtla bakmış ve hiç yanlarından ayrılmamıştır.”

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) bir hadis-i şeriflerinde;

-“Merhatlilerin en büyüğü olan Rahman, kullarından merhametli olanlara merhamet eder. Ey Ümmet ve Eshâbim! Siz de O’nun yarattıklarına merhamet ediniz ki, size de semâ ehli merhâmet etsin.” Buyurdu.

Nefisüddin bu sözler üzerine ağlayarak Mevlânâ (r.a.) nın ellerinden öptü ve hayvanlara bile bu kadar merhametli olan siz, tabiatiyle ahbab ve dostlarınıza da merhamet edersiniz.” Dedi.

Bunun üzerine Mevlânâ hyazretleri (r.a.);

-“Evliyâullahın merhameti pek çoktur, bütün mahlukata ve ahbablarına da şüphesiz merhamet eder.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Şerif duvarında Osmanlılar zamanında yazılmış bir tablo

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 19

Bir gece Mevlânâ (r.a.) yı, dostlarından kırk kişi, ayrı ayrı kendi evlerine da’vet ettiler. O da, aynı saatte her birinin da’vetinde bulunup, her biriyle sohbet etti.

Ertesi sabah her biri, dün gece Mevlânâ hazretleri (r.a.),

-“Bizde idi ve sohbet etti.” Dediler.

Halbuki Mevlânâ hazretleri (r.a.), o gece kendi hususi odasında idi ve sabaha kadar ibadetle meşgül olmuş idi.

Hanımı anlatır;

-“Birgün Mevlânâ hazretleri (r.a.) kayıboldu. Hiçbir yerde bulamadık. Bir ara uyumuştum. Uyandığımda Mevlânâ’yı namaz kılarken gördüm. Mübarek ayakları tozlu idi. Sonra ayakkabılarını çevirmek istedim. Onlarda kırmızı kumlar gördüm.”

Sorduğumda;

-“Mekke’de bir veli dostum vardır. Biraz onunla sohbet ettim. O kum, Hicâz’ın kumudur.” Buyurdu.

-“Bu kadar kısa zamanda oralara gidip gelmek nasıl olacağı aklıma geldi.”

Hemen anlayıp buyurudlar ki;

-“Allah-u Teâlâ’nın veli kulları gönül gibi bir anda her yeri dolaşabilir.”

-“Böylece “Tayy-i mekân”ı tarif ettiler. Yani kısa zamanda uzak yerlere gitmeyi ve çok iş yapmayı anlattılar.”

Oğlu Sultan Veled (r.a.) şöyle anlatır;

-“Birgün babamla beraber halvethânede otururken, yeşil cübbeli üç kişi gelip selâm verdiler ve oturdular. Bunlar çok nâzik ve pek “nûrlu” kimselere benziyorlardı.”

Biraz konuştuktan sonra, babam onlara;

-“Uygundur.” Dedi.

Onlar gittikten sonra babama;

-“O sözünüzden bir şey anlıyamadım, o üç kişi kimler idi?” dedim.

Babam buyurdu ki;

-“Bunlar Rical-i Ğayb denilen evliyaların kırklar” zümresindendirler. İçlerinden birisi vefât etmiş, bizim “saka’yı” istediler, ben de o cevabı verdim.”

Hakikatten o günde sonra “sakayı” evde göremedim. Diğer talabeler de onu aradılar, fakat bulamadılar. Babamın vefâtında o “saka” bizlere başsağlığına geldi ve o zaman hâllerini anlattı, sonra yine kayıboldu.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Âişe-i Sıddık (radiyallah-u anha) nın yaptırdığı Mescid (Ten’im)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 20

Mevlânâ (r.a.) yi çok sevenlerden biri vefât etmeden yaptığı vasiyetinde; kabrine Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin gelip, Kur’an-i kerim okumasını istirham etti. O zat vefat edince vasiyeti Mevlânâ (r.a.) ya bildirdiler. Mevlânâ (r.a.) da memnun olup, onun kabrinde Kur’an-i kerim okudu. Vefât eden kişinin çocuklarından biri, rü’yasında babasının çok iyi bir halde olduğunu görünce;

-“Babacığım! Bu dereceye nasıl vasıl oldunuz?” diye sordu.

Babası da;

-“Beni kabre koyunca Münker ve Nekir melekleri sual sormaya gelirken, oraya çok güzel sûretli bir melek geldi.”

Onlara;

-“Allah-u Teâlâ bu zâtı Mevlânâ’ya bağışladı. Onu bırakınız!” dedi. O günden beri hamdolsun hâlim iyidir.” Diye cevap verdi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin ileri gelenlerinden Muhammed anlatır;

-“Konya’nın o soğuk kış günlerinde, herkes sıcak evinden çıkmaz iken, hocam Mevlânâ hazretleri (r.a.) medresede geceleri sabaha kadar namaz kılardı. Hatta ellerinde ve ayaklarının ökçelerinde soğuktan dolayı meydana gelmiş çatlaklıklar zaman zaman kanardı. Bunu gören talebeler çok üzülürler, hocalarının bu durumuna gizli gizli ağlarlardı.”

Mevlânâ hazretleri (r.a.) nın mübarek hanımı anlatır;

-“Mevlânâ hazretleri bir gün namaza durdu. Sükünetle tevâzü içinde ta’zim ile Kur’an-i kerim okuyor, bir taraftan da gözlerinden yaşlar akıyordu. Evde bulunanlarla birlikte Mevlânâ’nın bu halini görüyor, hayretle ona bakıyorduk. Namazdan sonra her zaman ki gibi tesbihini çekip, Cenâb-i Hakka uzun uzun yalvarıp yakararak duâsını yaptı. Onun bu hâli bana çok te’sir etti, ağlamağa başladım.”

Sonra;

-“Ey efendi! Dünyada ve ahrette biz günahkarların ümidi sensin. Bu kadar ibadetinle, böyle korkar, ağlar, yalvarırsan, biz bu tembel halimizle kıyamet gününde ne yaparız?”diye sordum.

Yemin ederek buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ’nın bana verdiği ni’metlerin, ihsanların yanında benim yaptığım ibâdet, yalvarışlar ve bütün haraketlerim ziyâde kusur ve nihayetsiz eksiklikten başka bir şey değildir.”

Bütün bu korku ve yakarışlarımla;

-“Ey Kerim olan Allahım! Benim gibi acizin, bir çâresizin kuvveti ve takatı ancak bu kadardır. Ma’zur buyur Ya Rabbi!” demek istiyorum. Yoksa O’na lâyık bir ibâdeti kim yapabilir?”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu