‘(Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi

 Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) ;

Evliyanın büyüklerinden. Kadiri yolunda idi. Babası Muhammed Behâüddin-i Veled hazretleri (r.a.) Peygamber efendimiz (s.a.) in rü’yada medh ettiği ve “Sultan-ül-uleme=âlimlerin Sultanı” ismini verdiği pek kıymetli bir âlim ve evliyâ idi.

Hazret-i Ebû Bekr Sıddık (r.a.) ın soyundandır. Annesi mü’mine Hatun, Saliha ve evliya bir hanım olup, İbrahim Edhem hazretleri (r.a.) nin torunudur.

Asıl ismi Muhammed. Lakabı Celâleddin’dir. Horasan’ın belh şehrinden olduğu hâlde, Rûm diyârı olan Anadolu’ya hicret etmelerinden dolayı Rûmi” diye anıldı. Ünvanındaki “Mevlâ efendi, “Mevlânâ” efendimiz demektir.

AyıcaHüdavendigâr”, “Sultan-ül-aşıkın”, “Sultan-ül-Mahbubin”, “Molla Hünkâr” diye de anıldı. 604 (m. 1207) senesinde Rabi’ul-evvel ayının altıncı günü Belh’de doğdu. Beş yaşlarında iken, melekler ve Allahu tealanın rical-i gayb ismi verilen evliya kullarının ruhları kendisini ziyaret ederlerdi. Onlarla konuşur, arkadaşlık ederdi.

Zahiren tanımadığı bu kimselerin böyle sık sık görünmelerinden dolayı, mübarek benizleri sararıp solardı. Babası “Sultan-ül-ulema”, renginin bu değişikliğinin, meleklerin ve evliyaların oğlunu ziyaret etmeleri sebebiyle olduğunu bildiği için müteessir olmaz, hâtta memnun olurdu.

Ancak, aklına bir noksanlık gelmesin diye talebelerinden bir kaçını oğluyla meşgul olması için vazifelendirip buyurdu ki:

-“Oğlum Muhammed’e görünen şahıslar Allahu teâlâ’nın çok sevdiği veli kullarıdır. Şefkat ve merhametleri sebebiyle oğluna görünüp, onunla sohbet ediyorlar. Kendi hallerini ona öğretiyorlar, melekler alemini gezdirip gösteriyorlar. Her ne kadar bunlar iyi şeyler ise de oğlum daha küçüktür. Kendisini zaptedemeyip, aklına bir arıza gelmesinden korkarım. Bunun için sizler, onun heyecanlanmasına engel olun.’’

Sultan-ül-Ulema Hazretleri (r.a.) nin talebelerinden Bedreddin (r.a.) anlatır:

‘’-Hocam Muhammed Behaüddin-i Veled (r.a.) in mübarek el yazısından bir sahifede şöyle yazılıydı:

-“Belh’te, oğlum Celâleddin Muhammed beş yaşında iken, Cum’a günleri bizim evlerin damları üzerinde dolaşır, daima Kuran-ı Kerim okurdu. Belh’in büyüklerinin oğulları her Cuma da hazır bulunur, onunla sohbet ve ülfet ederlerdi. Namaz vaktine kadar onun yanında kalırlardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 2

Bir gün onların arasında bir çocuk, ötekine;

-“Gel de bu damdan öteki dama atlayalım.’’ deyip ve bunun için de bahse tutuşurlar.

-“Oğlum onlara gülümseyerek;

-“Ey kardeşler! Bu türlü hareketi, kedi, köpek ve diğer canlılar da yapar. Allahü Teâla’nın şerefli kulu olan diğer insana, hiç böyle şeylerle uğraşması yakışır mı? Eğer ruhani kuvvetiniz ve candan istediğiniz varsa, geliniz göklere uçalım, Meleküt aleminin konaklarını dolaşalım.’’ diye cevap verir.

Hemen o anda gök yüzüne doğru uçarak o topluluğun gözünden kaybolmaya başlar. Çocuklar bu hal karşısında feryad edip çığlık koparırlar nihayet herkesle birlikte ben de bu hadiseyi işittim. Çocukların yanına gittim. Biraz sonra celâleddin, rengi uçmuş, mubarek vucudunda da bir değişme olduğu halde tekrar dönüp geldi.

Bütün çocuklar, Celâleddin’e sarılıp tebrik ettiler.

Oğlum onlara dönüp,

-“Sizinle konuştuğum anda yeşiller giymiş, bazı kimseler beni aranızdan aldı. Gökyüzünün tabakalarında dolaştırdı, melekler âleminin görülmemiş şeylerini bana gösterdiler. Sizin çığlığınız kulaklarıma gelince, tekrar beni buraya getirdiler.” Dedi

-“Eğer sizin üzüntünüz ve babamın bana olan şefkat ve muhabbeti olmasa idi, bu alçak âleme geri dönmezdim.” Dedi.Babası Sultan-ül-ulemâ (r.a.), bazı sebeblerden dolayı üçyüz kadar yakını ile birlikte Belh’ten ayrılıp, Nişbûr’a doğru yola çıktılar. Nişâbûr’a geldiklerindei Feridüddin-i Attâr hazretleri (r.a.) kendilerini karşıladı. Onlara izzet ve ikrâmlarda bulundu. O sırada beş yaşlarında olan Celâleddin Muhammed, bir ru’ya gördü.

Ru’yasında nû yüzlü bir ihtiyar, kendisine altı tâne dalı olan bir gül verdi. Bu ru’yayı abasına anlattığında, Sultan-ül-ulemâ hazretleri (r.a.) ru’yayı şöyle ta’bir etti;

-Altı tane dallı olan gül, senin altı cildlik bir kitab yazacağına işarettir.”

O anda orada hazır bulunan Feridüddin-i Âttâr (r.a.) ;

-”Altı dallı güle kavuşuncaya kadar bu kitab ile meşgül olursunuz.” diyerek “Mantık-ut-tayr isimli kitabı Celâleddin’e hadiye etti.

Meğer ru’yada görülen ve kendisine gül vren kimse Feridüddin-i Attâr hazretleri (r.a.) imiş.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi (başka açıdan görünüşü)

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 3

Feridüddin-i Attâr hazretleri (r.a.), Mevlânâ’yı sevip okşadı ve yaşını sordu. Üstün bir kâbiliyete sahip olan Mevlânâ;

-“Hudâ’dan bir yıl önce doğdum.” Diyerek, Arabca “Hudâ” kelimesinin “ebced” hesabiyle 605 senesinde doğduğunu söylemek istedi. Bunları işiten Feridüdiddin-i Attâr hazretleri (r.a.) kendisine çok duâ etti.

Nişâbûr’dan Bağdad’a gelip, Müstensıriyye Medresesi’ne yerleştiler. Âdet olduğu üzere Medresenin kapıları her gece kilitlenirdi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) gece yarısı eline abdest ibriğini alıp, medresenin kapısına geldiği zaman, Allahın izni ile kapı açılır, o da ibriğini Dicle nehrinden su doldurup abdest için babasına getirirdi.

Bir defasında kapıcı bu hadiseye vâkıf oldu. Bazı kimselere de söyledi. Celâleddin’in babası bunu duyunca, o kapıcıyı çağırıp;

-“Bu hâli kimseye açma, yoksa helâk olursun.”dedi.

Daha sonra Bağdad’dan, Mekke-i mükerreme ve Medine-i Münevvere’ye geldiler. Sonra Şam’a ve Erzincan’a, orada da Larende’ya (Karaman) gelip yerleştiler.

Larende beyi Emir Musa, kendilerine bir medrese yaptırdı.. Burada da Mevlânâ’yı, babası Sultan-ülulemâ (r.a.), zâhiri ve bâtını ilimlerde çok yükselti.

Bu sırada evlenme çağına gelen Mevlânâ (r.a.) yı, babası, Seyyid Şerâfeddin Semerkandı Lala hazretlerinin kerimesi Gevher hanımı nikah ederek evlendirdi.

Larende’de, Mevlânâ (r.a.) nın mühterem annesi Mü’mine hatun (r. anha) ve ağabeyi Muhammed Alâeddin (r.a.) vefat etti.

Bunun akabindeki yıllarda Mevlânâ (r.a.) nın, Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi isimlerinde iki oğlu dünyaya geldi. Larende’de geçirdikleri bu yedi yıl zarfında, Sultan-ül-Ulemâ hazretleri (r.a.) nin ismi, Selçuklu Devletinin her köşesinde duyuldu.

Konya’da oturmakta olan Sultan Alâeddin Keykûbad, Sultan-ül-Ulemâ (r.a.) yı Konya’ya da’vet etti.

Mevlânâ (r.a.) nın babası 628 (m. 1230) senesinde yakınlarıyla beraber Konya’ya hicret etti. Sultan Alâeddin, Konya’da onlara bir medrese yaptırdı. Mevlânâ hazretleri (r.a.), burada da babasından ilim öğrenmeye devam etti.

Konya’da iki seneyi doldurduğu sıralarda, babası büyük âlim ve veli Sultan-ül-Ulemâ hazretleri (r.a.) vefat etti. O zaman Mevlânâ hazretleri yirmiyedi yaşında idi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi (uzaktan görünüşü)

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 4

Mevlânâ (r.a.) nın çocukluk yıllarında mürebbisi olan ve kendisini ilk defa zahiri ve batını ilimlerde yetiştiren Seyyid Burhaneddin Tirmizi hazretleri, babası Sultan-ül-Ulemâ (r.a.) nın ileri gelen talebesiydi. Tirmiz şehrinde yaşardı.

Bir gün tâlebeleriyle sohbet ederken; Birden;

-“Eyvah! Eyvah! Hocam Sultan-ül-Ulemâ hazretleri (r.a.) vefat etti. Haydi namazını kılalım.” Diyerek, talebeleriyle “gıyaben” cenâze namazını kıldılar.”

Ondan sonraki gecelerden birinde, rü’yasında hocasını gördü. Hocası Sultan-ül-ulemâ;

-“Burhaneddin! Oğlum Celâleddin Muhammed’e ilim öğretmeye devâm et!” emri üzere yollara düştü.

Konya’ya geldi. Bu sırada Mevlânâ hazretleri (r.a.), Larende’de bulunan kayınpederinin yanına gitmişti. İlk hocasının Konya’ya geldiğini duyunca, derhal Konya’ya dönüp, tahsiline devam etmeye başaldı.

Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.), zâhiri ilimlerde, kemâl derecesine yükselen Mevlânâ (r.a.) yı, ma’rifet (Allah-u Teâlâ’yı tanıma) ilminde de en yüksek seviyeye çıkarmak için mevlânâ Celâleddin hazretleri (r.a.) riyazet ve mücâhede yaptırmaya başladı.

Bir müddet sonra Haleb’e ve Şam’a gidip, oradaki âlimlerden de ilim öğrenmesi gerektiğini Mevlânâ (r.a.) ya anlattı. Mevlânâ (r.a.) yı Haleb ve Şam’a gönderdi. Kendisi de Kayseri’ye gitti.

Mevlânâ Şam’a giderken, Nusaybin’de Hiristiyan papazlarının toplantısına rastladı. Papazlar bazı olağan üstü şeyler gösteriyorlardı. Mevlânâ (r.a.) yı görünce, bir oğlanı havaya üçüruverdiler.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) bu işe ilgi göstermeyip murâkabeye vardı. Oğlan, havada olduğu yerde kaldı.

-“Beni kurtarın, yoksa düşüp öleceğim” dedi.

Papazlar ne yaptılarsa bir çâre bulamadılar.

Nihayet oğlan;

-“O yanınızdaki zât’ın murâkebesi yüzünden ben bu hâle düştüm. Onun yardımı olmazsa, muhakkak helâk olurum” dedi.
Papazlar, ister istemez Mevlânâ hazretleri (r.a.) ne yalvardılar.

Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“Onu bir şey kurtaramaz, ancak Kelime-i şehâdet kurtarır.” Buyurdu.

Oğlan bunu duyunca, hemen Kelime-i şehâdet getirdi ve kolayca yere indi. Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin ellerini öptü. Bu hâlı gören Nusaybindeki papazların hepsi de Müslüman olmakla şereflendiler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi (Konya)

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 5

Haleb’de ve Şam’da; Muhyedin-i Arabi, Sa’dedin-i Hamavi, Osman Rûmi, Evhâdeddin Kirmanı (radıyallah-u anhüm) gibi zamanın âlim ve evliyalarıyla sohbet edip, onlardan da ilim öğrendi. Onların teveccühlerini kazanan Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi (r.a.), Şam medresi’nde zaman zaman Hızır aleyhis selam” ile görüştü. Tasavvuf ilminde bir müşkili olursa, “Hızır aleyhis selam” ortaya çıkıp mes’elelerini hal ederdi.

Tefsir, hadis, fıkıh, mantık, usûl, meâni, edebiyat, matematik, fen, tıb gibi pek çok zâhiri ilimlerde mütehassıs oldu. Gündüzleri ilim öğrenir, gecelerini ibâdet ederek, Allah-u Teâlâ’yı zikrederek, Kur’an-i kerim okuyarak geçirirdi.

Fecir vakitlerinde tövbe ve istiğfar ederek çok ağlar, gözyaşları sel gibi akardı. Allah-u te’alâ’nın muhabbetiyle yanar, O’na kavuşmak arzusuyla tutuşurdu.

Tasavvuf ilminde de pek büyük derecelere kavuşan Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.), hocalarından icazet (diploma) alıp, önce Kayseri’ye hicret eden Seyyid Burhânedin hazretleri (r.a.) ni ziyaret etti. Onun feyz ve teveccühlerine kavuşup, duâsını aldı. Oradan da hocasıyla berâber Konya’ya döndüler.

Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.), Mevlânâ (r.a) nın dört senelik Haleb ve Şam tahsilinde bir haylı ilerlemiş olduğunu gördü. Tasavvuf yolunda riyâze ve mücâhedeye devâm ettirdi. Mübah olanları azaltıp, zarûret miktarı kullandırdı.

Buyururdu ki;

-“Karnınızı aç tutunuz. Bunun için de çok oruç tutunuz. Çünkü oruç, hikmet hazinelerinin anahtarıdır. Oruç tutmak; kalb gözünün açılmasına, kalbin rikkate gelmesine sebep olur.”

Rivayet edildiğine göre;

-“Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.) nin, onbeş gün ağzına hiç lokma koymadığı zamanlar olurdu. Nefsinin istediklerini yapmamak için kapıda köpekle için hazırlanan yemek artıklarının yanına gider,”

Nefsine;

-“Ey nefis! Bana sitediklerini yaptırıp, ruhumu emrin altına almak mı istiyorsun? Arzunun yerine gelmesini istiyorsan önce yemek artıklarını yemen lazım! Ya ye, veya beni bu halimle kabul et!” diyerek nefsiyle mücadele ederdi.

Böylece nefsinin isteklerini hiç yapmaz, onu ruhuna köle ederdi. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.), işte böyle bir rehberin terbiyesi altında yetişiyor olgunlaşıp pişiyordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi ile külliyatı

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 6

Böylece aylar birbirini kovaladı. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) nin iyice olgunlaştığını anlayınca;

Seyyid hazretleri birgün ona;

-“Evlâdım! Şimdiye kadar bildiğim ne varsa hepsini sana öğrettim. Bundan sonra senin daha da olgunlaşman, pek büyük bir mertebelere kavuşman Tebriz’li Şems’in (Şems-i Tebrizi’nin) gelmesine bağlıdır. Onun şefkat kanatları altında aşamadığın engelleri aşar, ma’nevi hallere kavuşursun. O seni tasavvuf’un en mahrem noktalarına çeker, sen de ona, aynı âlemi nlatırsın. Bu şekilde birbirinizi tamamlar ve yeryüzünün en büyük “iki dostu” olursunuz. Ben de Kayseri’ye gidip,ömrümün sonlarını orada geçiririm.” Buyurdu.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) hocasına, Kayseri’ye gitmeyip berâber kalmaları için çok ısrar ettiyse de kabul ettiremedi. Mevlânâ hazretleri (r.a.), Seyyid Burhâneddin (r.a.) i Kayseri’ye uğurladı.

Kayseri’de bir müddet yaşayan Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.) birgün abdestini alıp hizmetçisine;

-“Git kapıyı kapa ve dışarıda; Seyyid Burhâneddin vefât etti.” Diye bağır byurdu.

Hizmetçi dışarı çıkınca Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.) secdeye kapanarak;

-Ya Rabbi! Seni ve Resûlü (s.a.v.) nü çok seviyorum. Sana kavuşmak arzum son haddine ulaştı. Beni bu sevgime ve arzuma bağışla. Lâ İlâhe illallah, Muhammedün Reülüllah” dedi ve ruhunu teslim etti.

Hizmetçisinin haberi üzerine Kayseri bir anda ana baba gününe döndü. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) ne haber salındı. Cenaze haırlıkları yapılıp kefenlendi. Namazı kılınıp, defn işleri haledildi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) haberi işitince Kayesri’ye gitti. Hocasının kabri başında Kur’an-i kerim okuyarak mübarek ruhuna bağışladı Seyyid Hazretleri (r.a.) nin kitaplarını Mevlânâ’ya teslim ettiler. Bu kitablar arasında Şems-i Tebrizi (r.a.) nin hazırladığı meşhur “Makâlât isimli eseri de vardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbe giirişi

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 7

Mevlânâ hazretleri (r.a.), Konya’da bulunan zamanın en büyük kelâm ve tasavvuf âlimlerinden olan Sadreddin-i Konevi hazretleri (r.a.) in den de ilim öğrendi.

Onun feyz ve teveccühlerine mazhar oldu, mânevi yolda yüksek deeceleree kavuştu.

Sadreddin-i Konevi (r.a.) anlatır;

-“Rü’yamda Fahr-i Kâinât efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i gördüm. Yanlarında Eshâb-i kirâm ile medreseye teşrif etmişlerdi. Sofa’nın ortasına oturdular. Bu sırada Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi de oraya gelip uygun bir yere oturdu.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Mevlânâ’ya çok iltifat ettiler ve Hazret-i Ebû Bekr’e dönerek;

-“Yâ Ebû Bekr! Ben Celâleddin ile, diğer peygamberlerin arasında öğünürüm. Çünkü onun öğrendiği ilim, işlediği âmelin feyz ve nûru ile ümmetimin gözleri aydın olur. O benim oğlumdur.” Buyurdular. Mevlânâ’yı sağ tarafına oturttular.”

-“Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), bu rü’ya ile talebelerimden Mevlânâ’nın derecesinin yüksekliğine işaret buyurdular. Bu durumu diğer talabelere anlattım ki, onun hatırını gözetip, ilminin yüksekliğini anlasınlar.”

Birgün büyük bir ilim meclisi kurulmuş ve Konya’nın büyükleri orada toplanmışlardı. Sadreddin-i Konevi hazretleri (r.a.) de orada bir seccade üzerinde oturuyordu.

Mevlânâ (r.a.) içeri girince seccadeye oturmasını teklif etti.

Bunun üzerine Mevlânâ (r.a.);

-“Terbiyesizlik edip sizin secâdenize oturursam, kıyamette bunun hesabını nasıl verebilirim?” deyince

Sâdreddin-i Konevi hazretleri (r.a);

-“Senin oturmakta fayda görmediğin seccâde bize de yaramaz.” Buyurup, seccâdeyi oradan kaldırdı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi (Avlu kapısı)

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 8

Mevlânâ Celâleddin hazretleri (r.a.) nin hocalarından bir de Şems-i Tebrizi (r.a.) dir.

“Şems-i Tebrizi-Tebriz’in Güneşi”, seyahat ettiği yerlerde, uğradığı memleketlerde iyi bir dost bulabilmek için duâ ederdi.
Israrla yaptığı bu duâ’ların neticesi olarak rü’yasında, Konya’da bulunan Celâleddin-i Rûmi’ye gidip onun yetişmesine yardımcı olması icabettiği bildirdi.

Şems-i Tebriz-i (r.a.) Allah-u Teâlâ’ya şükr ederek;

-“Böyle dosta canım fedâ olsun.” Dedi.

Konya’ya gelip, “Şekerciler” ismindeki hana indi.

Günlerini orada geçirirken, birgün kapıda oturmuş, Allah-u Teâlâ’nın mahlukatı hakkında “tefekkür” ediyordu.

O sırada Mevlânâ hazretleri (r.a.) talabeleriyle oradan geçerken, kapı önünde “tefekkür” halinde duran, kıyafetinden yabancı olduğu anlaşılan Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ne baktı, ona selam verdi ve yoluna devam etti.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) kendi kendisine de;

-“Bu yabancı bir kimseye benziyor. Buralarda böyle birisini hiç görmedim. Ne kadar da nûrlu bir y üzü var.” Diye düşünürken,

Aniden atının yularını bir elin tuttuğunu gördü. Mevlânâ hazretleri (r.a.), atı durduran elin sahibinin o yabancı olduğunu görünce;

-“Burunuz! Bir arzunuz mu var?” dedi

O yabancı kimse;

-“İsmini öğenmek istiyorum?” deyince

Mevlânâ hazretleri;

-“Celâleddin Muhammed” diye cevap verdi.

Bunun üzerine Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Bir suâlim var. Acaba Muhammed aleyhis selam mı, yoksa Bayezed-i Bistami mi büyüktür.” Diye sordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi (içten görünüşü)

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 9

Böyle bir soruyu ilk defâ duyan Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“Elbette ki Muhammed Aleyhis selam efendimiz büyüktür. Bütün mahlukat ve Bâyezid onun hürmetine yaratıldı.” Buyurdu.

Bu cevabı bekleyen Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Peki Muhammed Aleyhis selam; (-“Biz seni Layıkıyla bilemedik ya Rabbi!)” Dediği halde,

Niçin Bâyezed-i Bistamı (r.a.);

-“Subhani” (–“ Benim şanım ne yücedir”). diye söyledi. Bunun hikmetini söyler misiniz?” diyerek tekrar sordu.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) bun da şöyle cevap verdi;

-“Peygamber efendimiz (s.a.v.) mübarek kalbi öyle bir derya idi ki, Ona ne kadar marifet aşkı ilahi tecelli etse, ne kadar muhabbet, Allah-u Teâlâ’nın sevgisi dolsa onu içine alır, Onu kuşatırdı. Hatta daha çoğunu isteyip;

-“Ya Rabbi! Verdiğin bu ni’metleri daha da artır.” Der idi.

-“Fakat Bâyezid-i Bistami hazretleri (r.a.) nin kalbı, o kadar geniş olmadığı için, İlahi feyizlere tahammül edemiyecek tecelli ie dolup taşardı.

Bu izahata hayran kaln Şems-i Tebrizi (r.a.),

-“Allah” Diyerek yere yığıldı Bayılmıştı.

Mevlânâ hazretleri (r.a.), hemen atından inerek Şems-i Tebrizi (r.a.) yi kucakladı, ayağa kaldırdı bu nûr yüzlü zata o kadar ısınmıştı, kalbinde o kadar muhabbet hasıl olmuştu ki, ayılınca büyük bir hürmet ve edeble evine götürdü.

Bu zatın, İlk hocası Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.) nin geleceğini söylediği Şems-i Tebrizi (r.a.) olduğunu öğrenince,

-“Ey Muhterem efendim! Gerçi evimiz size layık değil ise de, zat-i âlinize sadık bir köle olmaya çalışacağım. Kölenin nesi varsa efendisinindir. Bundan böyle bu ev sizin, çocuklarım da evlatlarınızdır.” Diyerek hizmetine koşmaya başladı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi (Kubbe-i Hadra)

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 10

Mevlânâ hazretleri (r.a.), Gece gündüz hiç yanından ayrılmayıp, onun sohbetlerini büyük bir zevk içinde dinliyordu. Ondan hiç ayrılmıyor taleblerine ders vermeye, insanlara Camide va’zu nasihate gitmiyordu, yanlarına dahi, hizmetlerini görmek üzere büyük oğlu Sultan Veled girebilirdi. Her gün Şems-i Tebrizi ile sohbet ederler, Allah-ıu Teâlâ’nın yarattıları üzerinde “tefekkür” ederler, namaz kılarlar, Cenâb-ı Hakkı zikrederek muhabbetlerini tazelerdi.

Bir gün Şşems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), havuzun başında Mevlânâ hazretleri ile sohbet ediyordu.Mevlânâ bir hizmet için oradan ayrıldı. Şems-i Tebrizi (r.a.) de Mevlânâ’nın kitablarını havuza attı. Bir değnek ile suyun dibine bastırdı. Mevlânâ hazretleri (r.a.) oraya geldiğinde kitabları suda görünce çok üzüldü

Ve;,

-“Diğerleri ne ise, Feridüddin-i Atar (r.a.) hatırası olan” Mantık-ül-tayr” kitabı ıslanmasaydı.” Diyerek “Ah” etti.
Bunun üzerine Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), kolunu sıvayarak havuza soktu. Kitabın birisini sudan çıkardı. Çıkan kitab“Mantık-ut-tayr” idi. Ve hiç ıslanmamıştı.

Bu hadise diğer bir rivayetle de şöyle anlatılır;

-“Bir gün Mevlânâ hazretleri (r.a.) havuz kenarında idi. Yanında kitablar vardı. Şemseddin gelip kitabları sordu

Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“Sen bunları anlamazsın.” Dedi.

Şemseddin hazretleri (r.a.) kitabları suya attı.

Mevlânâ hazretleri (r.a.)

–“Ah babamın bulunmaz yazıları gitti! Diyerek çok üzüldü.

Şemseddin (r.a.) elini uzatıp her birini aldı. Hiçbir ıslanmaış görüldü.

Mevlânâ;

-“Bu nasıl iştir!” Dedi.

Oda;

-“Bu zevk ve hâldir. Sen anlamazsın.” Buyurdu.

Mevlânâ (r.a) Şems-i Tebrizi (r.a.) nin bu kerâmetinigörünce ona olan bağlılığı daha da artıp, sarsılamaz bir kale gibi oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu