‘Şakik-i Belhi (r.a.)’ olarak etiketlenmiş yazılar

fuadyusufoglu_dsc053961-kalecik.jpg

Kalecik köyü (Nusaybin)

dsc02133-fuadyusufoglu-nusaybin.JPG

Girnavas  ta (cin tepesi) küçük bir şelale (Nusaybin)

Hazreti Ömer (r.a.) bir cenazenin namazını kıldırmak istedi. Bir başkası ileri geçti. Ve namazı kıldırdı. Mevtayı mezara koyunca ellerini kabrinin üzerine koydu ve;

-“Ya Rabbi.
-”Eğer ona azab edersen, sana ASİ olduğu içindir. Şayet RAHMET edersen, senin merhametine muhtaçtır. Ey mevta, ne mutlu sana ki, ne halife idin, ne tanınmış bir kimse idin, ne katip idin, ne yardımcı idin, ne de maliye memuru idin.” dedi

Ve ortadan kayboldu.

Hazreti Ömer (r.a.) onu aramalarını buyurdu. Bulamadılar. Hızır (a.s.) dediler.

Abdullah bin Amr bin As (r.a.) buyuruyor:

-“Allah-u Tealaya (c.c.) Hazreti Ömer (r.a.) i Rüyada bana göstermesi için dua ettim. On iki sene sonra onu rüyada gördüm. Yıkanmış, elbisesi sarkmış bir kimse gibi geldi.”

-“Ya Emir-el Mu’minin Allah (c.c.) ı nasıl buldun? dedim.

Buyurdu ki;

-“EY Abdullah yanınızdan ayrılalı ne kadar oldu?

Ben de;

-“On iki sene oldu.” Dedim.

Buyurdu ki;

-”Ey Abdullah bu güne kadar hesapta idim. Hesapta kayıp edeceğimden korkuyordum: Ama O’nun (c.c.) rahmetine güveniyorum.”

Şakık-ı Belhi (k.s.) Halife Harun Reşid’in yanına gidince; Halife Harun Reşid;

-“Zahid olan Şakik sen misin?” dedi.

Şakik-i Belhi (k.s.);

-“Şakik Benim, ama ZAHİD değilim” buyurdu.

Halife Harun Reşid;

-“Bana Nasihat et” dedi.

Şakik-i Belhi (k.s.) Buyurdu ki;

-“Allah Teala (c.c.) seni Hazreti Sıddık’ın (r.a.) yerine oturttu. Onun gibi senden de Sıdk (doğruluk) istiyor.
-“Hazreti Faruk (r.a.) yerine oturttu. Onun gibi senden de Hak ile Batılı (doğru ile yanlışı) ayırmanı istiyor.”

-”Hazreti Zinnureyn (r.a.) yerine oturttu. Onun gibi senden de; haya ve kerem istiyor.”

Hazreti Ali (Radiyallahu anhu keremallahu vechehu) yerine oturtu. Onun gibi senden de ilim cömertlik ve adalet istiyor.”

Harun Raşid;

-“Biraz daha nasihat et.” dedi.

Şakik-i Belhi (k.s.) Buyurdu ki;

-“Allah-u Teala (c.c.) nın bir binası vardır. Ona CEHENNEM denir. Seni o binanın kapıcısı yaptı.

-“Ve sana üç şey verdi.

-“Beytül mala aid mal,”

-“Kılıç,”

-“Ve kamçı;”

-“Bunları sana verdi.

-“Ve bu üç şey ile.”

-“İnsanları Cehenneme yaklaştırma” buyurdu.”

-“Bir iş için yanına gelirlerse, senden bir şey isterlerse vermemezlık etme. Allah-u Teala (c.c.) nün emirlerine uymuyorlarsa bu kamçı ile cezalandır. Haksız yere bir kimseyi öldüreni, ölenin velisinin izni ile bu kılıçla öldür.”
-“Bunları yapamazsan cehenneme gidenlerin öncüsü sen olursun. Diğerleri de senin ardından gelir.”

Harun Reşid:

-“Biraz daha nasihat buyurun” dedi.

Şakik-i Belhi (k.s.) Buyurdu ki;

-“Kaynak sensin, memurların etrafındaki nehirler gibidir. Menba berrak olursa nehirdeki bulanıklıkların zararı olmaz. Ama menba bulanık olursa; nehirlerin berraklığı düşünülemez.”

Kimya-yi Saadet (İmam-i Gazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri sağlam bir akılla düşünmeyi, ibret alıp Salih ameller işlemeyi kendi rahmetiyle İHSAN eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

dsc00133-beyaz-su-basi-fuadyusufoglu.JPG

Subaşı (Ava sipi) Nusaybin

SEKİZİNCİ KAAİDE:

Şakîk-i Belhi (k.s.) Harun Reşid’in yanına gidince:

Halife Harun Reşid:

-“Zâhid olan Şakik sen misin?” Dedi.

Şakik-i belhi (k.s.)

-“Şakik benim, ama zahid değilim.” buyurdu.

Halife Harun Raşid:

-“Bana nasihat ed.”dedi.

Şakik-iBalhi (k.s.) buyurdu ki:

-“Allahü Teâla seni Hazret-i Sıddîk’in (radyallahu anh) yerine oturttu. Onun gibi, senden de sıdk (doğruluk) istiyor.”

-“Hazret-i Faruk’un yerine oturttu. Onun gibi, senden de hak ile bâtılı (doğru ve yanlışı) ayırmanı istiyor.”

-“Hazret-i Zinnureyn’in (Osman’ın ) (radıyallahu anh ) yerine oturttu. Onun gibi, senden de hayâ ve kerem istiyor.”

-“Hazret-i Ali’nin (radıyallahu anh) yerine oturttu. Onun gibi senden de ilim, cömertlik ve âdâlet istiyor”

Harun Reşid:

-“Biraz daha nasihat et.” dedi.

Şakik-i Belhi (k.s.) Buyurdu ki:

-“Allahü Tealâ’nın bir binası vardır.”
-“Ona cehennem denir.”
-“Seni o binanın kapıcısı yaptı ve sana üç şey verdi:

Beytü’l Mala aid mal,
Kılıç,
Ve kamçı.

-”Bunları sana verdi ve bu üç şey ile insanları Cehenneme yaklaştırma, buyurdu. Bir iş için yanına gelirlerse, senden bir şey isterlerse, vermemezlik etme. Allahü Tealâ’nın emrine uymayanları bu kamçı ile cezalandır. Haksız yere, bir kimseyi öldüreni ölenin velisinin izni ile bu kılıçla öldür. Bunları yapmazsan Cehenneme gidenlerin öncüsü sen olursun, diğerleri senin arkandan gelir.”

Harun Reşid:

-“Biraz daha nasihat buyurun”dedi.

Şakik-i Belhi (k.s.) Buyurdu ki:

-“Kaynak sensin, memurların, etrefındaki nehirler gibidir. Menba’ berrak olursa, nehirlerdeki bulanıklığın zararı olmaz. Ama menba’ bulanık olursa, nehirlerin berraklığı düşünülemez.”

Devam edecek….

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla Hazretleri (c.c.) Bizlere Adaletle hüküm eden, Hükümdarlar nasib eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ Baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 2

Muhammed bin Mûsa (r.a.) anlatır;

Hâtim-i Esâm (r.a.) insanlardan uzak yaşıyordu. Onlardan dünyalık istemiyor, bazı meseleler haricinde kimseyle görüşmüyor ve kubbeli bir yerde bulunuyor diye Halife Harun Reşid’e bildirdiler.

Bunun üzerine halife Harun Reşid’de Hâtim-i Esâm (r.a.) a Muhammed bin Hasan, Kisaı, Ömer bin Bahr ve başka bir kişiden daha meydana gelen dört kişiyi gönderdi.

İçlerinden biri,

-“Ey Hâtim! Ey Hâtim!” diye çağırmaya başladı.

Hâtim-i Esâm (r.a.) onlara cevab vermedi.

-“Ma’budun hakkı için, bize cevab ver.” Diye Allah-u Teâlâ’nın ismini verince, o zaman başını çıkartıp şöyle dedi;

-“Hayret, bu Mü’minin kâfire, Kâfirin Mü’mine yeminidir. Benim İlâhımı sizin İlâhınız dışında hususileştirdiniz. Bunu iyi bilin ki, Allah-u Teâlâ’ya itaat etmek, Reşid’e hizmet etmekten daha iyidir.”
Buyurdu.

Gelenler;

-“Bizim Reşid’in adamları olduğumuzu nereden anladın.” Dediler.

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Siz dünya halinden razı olanlardansınız. Dünya halinden razı olan kimseler ancak Reşid’in etrafında bulunur.” Dedi.

Birgün Şakik-i Belh-i (r.a.) Hâtim-i Esâm (r.a.) a sordu;

-“Ne kadar zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Otuz sene.”

Şakik-i Belhi (r.a.);

-“Bu kadar zaman içinde benden ne öğendin. Neler istifade ettin?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Sekiz şey istifade ettim.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hâtim-i Esâm (radiyallah-u anhu) ın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 3

 Şakk-i Belhi (r.a.) bunu duyunca;

-“Yazıklar olsun Ey Hâtim! Bütün zamanımı sana harcadım, senin ise, sekiz şeyden fazla istifaden olmamış.” Diye çok üzüldü.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey hocam!”

-“Doğrusunu istiyorsan, böyledir. Bundan fazlasını zaten istemem. Bana bu kadar yetişir.”

Ve devam etti

-“Çünkü iyi biliyorum ki, dünyada ve ahrette felaketlerden kurtulup ebedi saâdee kavuşmak, bu sekiz bilgi ile olacaktır.” Dedi

Hocası Şakik-i Belhi (r.a.);

-“Söyle! Bunları ben de anlayayım.” Dedi.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey hocam! Birincisi;”

-“İnsanlara baktım, herkes bir şey’i seçmiş, onu sevmiş gördüm ve bu sevgilerin çoğu onlara ölüm yatağına kadar, bazıları öldüğü vakte kadar, bazıları da mezara girinceye kadar, arkadaşlık ediyor ve sonra onları yalnız ve zavallı olarak bırakıp ayrılıyorlar gördüm.”

-“Onunla beraber kimse mezara girmiyor, dert ortağı olmuyor.”

-“Bu hali görünce, düşündüm ve kendime dedim ki;”

-“Dünyada öyle dost seçmeliyim ki, mezara benimle gelsin. Bana orada arkadaşlık etsin. Aradım, taradım. Allah-u Teâlâ’ya yapılan ibadetlerden başka, böyle sâdık bir sevgili bulunmadığını gördüm. Dost olarak onları seçtim ve onlara sarıldım.”

Hocası olan Şakik-i Belhi (r.a.) bunu duyunca;

-“Çok güzel yapmışsın Yâ Hâtim, çok doğru söyliyorsun, ikinci faydayı da söyle, anlayayım.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hâtim-i Esâm (radiyallah-u anhu) in yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin


Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 4

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey Hocam! İkinci faydam;”

-“İnsanlara baktım, herkesi, arzuları, keyifleri peşinde koşuyor, nefsin istekleri arkasında yürüyor gördüm ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm;”

-“Allah-u teâlâ’dan korkarak nefislerine uymıyanlar, elbette cennete gideceklerdir.”

-“Çok düşündüm. Kur’an-i Kerimin baştan başa doğru olduğunu, bilgilerimle, tecrübelerimle, aklımla, vijdanımla anladım ve tam inandım.”

-“Nefsimi düşman bilerek, ona aldanmamağa, uymamağa karar verdim ve nefsimle mücadeleye başladım. Nefsimin arzularını ve isteklerini yapmadım.”

-“Nihayet teslim olarak, ibadetlerden kaçan o nefsin, şimdi Allah-u Teâlâ’ya itaata koştuğunu, isteklerden vazgeçtiğini gördüm.” Dedi.

Hocasi Şakik-i Belhi (r.a.) bunları işitince;

-“Allah-u Teâlâ sana iyilikler versin, ne güzel yapmışsın Ya Hâtim! Üçüncü faydayi da söyle dinliyeyim.”
Buyurdu.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey Hocam! Üçüncü faydam;”

-”İnsanların haline baktım, herkes dünyada bir sıkıntıya girmiş, böylece dünyalık toplamağa uğraşıyorlar gördüm.”

-”Sonra şu ayet-i Kerimeyi düşündüm;”

-“Dünya malından, sarıldığınız, sakladığınız her şey, yanınızda kalmayacak, sizden ayrılacaktır. Ancak Allah rızası için yaptığınız iyilikler ve ibadetler sizinle beraber kalacaktır.”

-“Dünya için topladıklarımı, Allah yolunda harcadım, fukaraya dağıttım. Yâ’ni bâki kalmaları için, Allah-u Teâlâ’ya ödünç verdim.”

Hocası olan şakik-i Belhi (r.a.) bu sözleri işitince;

-“Ya Hâtim! Ne güzel yapmışsın ve ne güzel söyliyorsun. Dördüncü faydayı da söyle dinliyeyim.” Buyurdu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri Ansiklopedisi

Alla-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri tasavvuf ehli olan Kendi veli Kullarının yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 6

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;

-“Ey Hocam! Beşinci faydam;”

-“İnsanlara baktım, bir çoklarının insanlık şerefini, kıymetini, âmir, müdür olmakta, insanların kendilerine muhtaç olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekte zannettiklerini ve bununla iftihar ettiklerini, öğündüklerini gördüm.”

-“Bazıları da, kıymet ve şeref, çok mal ve evlad ile olur sanarak, bunlarla iftihar ediyorlar. Bir kısmı da insanlık şerefi, malı, parayı, insanların hoşuna gidecek, herkesi eğlendirecek yerlere sarfetmektir sanarak, Allah-u Teâlâ’nın emrettiği yerlere ve emrettiği şekilde harc edemiyorlar ve bununla oğünüyorlar gördüm.”

-“Ve şu ayeti kerime’yi düşündüm;”

-“En şerefliniz ve en kıymetliniz, Allah-u Teâlâ’dan çok korkanınızdır.”

-“İnsanların yanıldıklarını, aldandıklarını anladım. Ve takva’ya sarıldım. Rabbimin AFFINA VE İHSANLARINA KAVUŞMAK İÇİN, O’ndan korkarak dinin dışına çıkmadım. Haramlardan kaçtım.”

Şakik-i Belhi (r.a.) bunları işitince;

-“Ne güzel söyliyorsun Ya Hâtim! Altıncı faydanı da söyle.” Buyurdu.

Hâtim-i Esâm (r.a.) dedi ki;”

-“Ey Hocam! Altıncı faydam,”

-“İnsanlara baktım. Birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka, parti parti ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ Baraji (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 7

-“Ve şu ayeti kerimeyi düşündüm;”

-“Sizin düşmanınız şeytandır. Ya’ni sizi Allah yolundan, Müslümanlıktan ayırmak için uğraşanlardır. Bunları düşman biliniz.”

-“Kur’an-i Kerim’in doğru söylediğini bildim ve şeytanı ve onun müslümanlarla uğraşanları düşman bilip, sözlerine aldanmadım. Onlara uymadım.”

-“Onların tapındıklarına tapınmadım. Allah-u Teâlâ’nın emirlerine itaat ettim. Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdiği yoldan ayrılmadım. Kurtuluş yolunun, doğru yolun, yalnız EHL-İ SÜNNET YOLU olduğuna inandım.”

-“Nitekim, Allah-u Teâlâ;”

-“Ey Aademoğulları! Şeytana tapmayınız. O SİZİN EN BELLİ DÜŞMANINIZDIR! diye sizden söz almadım mı idi, bana itaat, ibadet ediniz! Kurtuluş yolu, ancak budur.”

-“Onun için Müslümanları aldatmağa uğraşanları dinlemedim. Muhammed aleyhis selam’ın yolunu gösteren EHL-İ SÜNNET ALİMLERİNİN Kitablarından ayrılmadım.” Deyince

Şakik-i Belhi (r.a);

-“Ne güzel yapmışsın ve ne güzel söyliyorsun, yedinci faydayı da söyle.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji Sonbahar manzarası (Nusaybin)

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 8

Hâtim (r.a.) dedi ki;

-“Ey hocam!”

-“Yedinci faydam;”

-“İnsanlara baktım. Gördüm ki, herkes yiyip içmek, para kazanmak için uğraşıyor. Bu yüzden haram ve şübheli şeyleri de alıyorlar ve zillete, hakâretlere katlanıyorlar.”

-“Şu ayet-i Kerimeyi düşündüm;”

-“Allah-u Teâlâ tarafından rızkı gönderilmeyen yeryüzünde bir canlı yoktur.”

-“Kur’an-i kerimin Allah kelâmi olduğunu ve elbette doğru olduğunu ve o canlılardan biri olduğumu bildim. Rızkımı göndereceğine söz verdiğine, elbette göndereceğine güvenerek, O’nun emrettiği gibi çalıştım .” deyince

Şakik-i Belh-i (r.a.);

-“Ya Hâtim! Ne iyi yapmışsın ve ne iyi söyliyorsun. Sekizinci faydayı da söyle!” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 9

Hâtim (r.a.) dedi ki;

-“Ey hocam!”

-“Sekizinci faydam;”

-“İnsanlara baktım. Herkesin, bir kimseye veya bir şeye güvendiğini, sırtını ona dayadığını gördüm.”

-“Bazıları altınlarına, mal ve mülküne ba’zıları san’atına ve kazancına, bazıları mevki ve rütbelerine, ba’zıları da kendi gibi insana güveniyor.”

-“Sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm;”

-“Allah-u Teâlâ, yalnız kendisine güvenenlerin her zaman imdadına yetişir.”

-“Her zaman ve her işimde yalnız Allah-u Teâlâ’ya güvendim. O emrettiği için çalıştım, sebeplere yapıştım. Fakat yalnız O’na güvendim. Ondan istedim ve O’ndan bekledim.” Deyince

Şakik-i Belhi (r.a.) bu sözleri işitince;

-“Ya Hâtim! Allah-u Teâlâ, her işinde imdadına yetişsin! Hazreti Musa aleyhisselamin Tevrat’ına, Hazreti İsa Aleyhisselamin İncil’ine, Hazreti Davud Aleyhisselamin Zebûr’una ve Hazreti Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın Kur’an-i Kerim’ine baktım.”

-“Bu dört kitabın bu sekiz temel üzerinde bulunduğunu gördüm. Bu sekiz esâsı ezberleyip bunlara uyanlar, hayatlarını bunların üzerine kuranlar, bu dört kitaba uymuş, emirleri yapmış olurlar.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlaâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli olan sevgili veli kullar hürmetine Dünyada sıhhat ve afiyet üzere Salih amelli uzun bir ömür, insanlara faydası çok dokunan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ baraji (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Çağ-çağ barajı (Yaz mevsimi) Nusaybin

Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 10

Rebah bin el-Hirevi (r.a.) şöyle anlatır;

-“İsa bin Yusuf (r.a.) bir mecliste konuşan Hâtim-i Esâm’a uğradı ve şöyle sordu;”

-“Ey Hâtim! Sen namazını güzel kılıyor musun?”

Hâtim-i Esâm (r.a.);

-“Evet.” Dedi

İsa bin Yusuf (r.a.);

-“Nasıl kılıyorsun?” diye sordu.

Hâtim-i Esâm (r.a.) şöyle buyurdu;

-“Emre uyuyorum, korku ile yürüyorum, niyetle giriyorum, büyük bilip tekbir alıyorum, tertil ve tefekkürle okuyorum, huşû ile rükü ediyorum, tevazu ile secde ediyorum, tam teşehhüd içinde oturuyorum, sünnete göre selam veriyorum ve selamı Allah’a has kılarak veriyorum. Namazımın kabul olunmayacağından korkarak, korkuyla nefsime dönüyorum. Ölmek kadar onu muhafaza ediciğim.”

Bununn üzerine İsa bin Yusuf (r.a.);

-“Sen namazını güzel kılıyorsun.” Buyurdu.

Bir adam Hâtim-i Esâm (r.a.) e tevekkül hakkında sordu;

Hâtim (r.a.) de

-“Tevekkül’ün dört hasletten ibaret.” Olduğunu söyledi.

-“Rızkımı, başkasının yemiyeceğini bildim ve nefsim buna mutmain oldu. Allah-u Teâlâ’nın her şeyi gördüğünü bildim ve onun için devamlı haya ettim.”

Hâtim-i Esâm (r.a.) Birgün Belh’deki meclisinde;

-“YA RABBİ! BU MECLİSTEKİLERDEN BUGÜN KİM GÜNAH İŞLEMİŞ, KİMİN DEFTERİ SİYAH OLMUŞ, KİM GÜNAHA CESARET ETMİŞ İSE ONU BAĞIŞLA.” Dedi.

O mecliste mezar açıp, devamlı kefenleri soyan birisi vardı. Gece olunca eskisi gibi kabristana gitti. Bir mezarı açarken mezarın içinden;

-“Utanmaz mısın ki, Esâm’ın huzurunda bağışlandın ve şimdi aynı günahı işlersin.” Sesini duydu. Kalktı ve Hâtim’in huzuruna geldi. Başından geçenleri anlattı ve tevbe etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu