‘Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Bab-üs-Selam kapısı (Revda-i şerif kapısının girişi) Medine

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu);

Evliyanın büyüklerinden. İsmi Mevlânâ Muhammed bin Ali olup, Tebriz’lidir. ”Şemseddin = dinin güneşi” lakabiyla meşhurdur. 645 (m. 1247) senesinde Konya’da şehid edildi. 

Şems-i Tebrizi (r.a.) şöyle anlatır;

-“Henüz ilk mektepde idim. Daha büluğ çağına girmemişim. Peygamber efendimiz (s.a.v.) in sevgisi bende öyle yer etmişti ki, “kık gün” geçtiği halde, O’nun muhabbetinden aklıma yemek ve içmek gelmezdi. Bazen yemeği hatırlattıklarında onları elimle yahut başımla reddederdim. Göklerde olan melekleri ve yerde gayb âliemini, kabirdekilerin mü-şahade ederdim. Hocam Ebû Bekr (r.a.), hallerimi haber vermekten beni men ederdi.”

Şems-i Tebrizi (r.a.), Ebû Bekr-i Kirmani (r.a.) den ve Bâbâ Kemâl-i Cündi (r.a.) den feyz aldı. Onunla beraber, Bâbâ Kemâl’ın yanında, Şeyh Fahreddin-i Iraki (r.a.) de ders almakta idi. Şeyh Fahreddin (r.a.) her keşf ve halini şiirler halinde Bâbâ Kemâl’e bildirdi.

Bir gün Bâbâ Kemâl (r.a.) Şemseddin (r.a.) e;

-“Sana esrardan ve hakikatlerden bir şey hasıl olmuyor mu? Neden hiç söylemiyorsun?” dedi.

Cevabında;

-“Ondan daha çok oluyor. Fakat, onun gibi şiir söyliyemiyorum.” Dedi.

Bâbâ kemâl (r.a.) buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ sana öyle bir arkadaş ihsan eder ki, o senin adına her ma’rifet ve hakiketleri söyler.” Buyurdu.

Şems-i Tebrizi (r.a.) hocasını çok sever, derslerine çok çalışırdı. Bu bağlılık ve çalışmasının sonunda, kısa zamanda zâhiri ve bâtını ilimlerde yüksek derecelerin sahibi oldu.

Şems-i Tebrizi (r.a.), Peygamber efendimiz (s.a.v.) in güzel ahlakını örnek alıp, bütün işlerini, âdetlerini, ahlâkını O’na uydurmaya gayret ederdi.

Şayet bir kimseden rahatsız olsa;

-“Yâ Rabbi! Bu kimsenin malını ve çocuklarını çok eyle.” Derdi.

Çünkü Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) de böyle duâ ederdi. Resulullah efendimiz (s.a.v.) in “bedduâ” etmek âdetleri değildi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bab-üs-Selam kapısı (Revda-i şerif girişinin batı kapısı)

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu); – 2

Şems-i Tebrizi (r.a.) buyurdu ki;

-“Eğer bir kimse bana ahretim ile ilgili bir defâ iyilik edip, dünya ile ilgili binlerce kötülük etse, ben onun bir defa yaptığı iyiliğe nazar ederim. Çünkü iyi ahlak bunu icabettirir.

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) her nerede bir cenazeyi görse;

-“Ah! Bu cenazenin yerinde ben olsaydım. Onun yerine beni defnetselerdi.” Derdi.

Bunu işitenler;

-“Niçin böyle söyliyorsun?” dediklerinde,

Onlara;

-“Âşık olanlar mâşuklarına bir an önce kavuşmak isterler. Maksatlarına en kısa zamanda ulaşmaları makbul değil midir?” diye cevap verirdi.

Kendisine bir şey ikram etseler veya bir şey istediğinde getirseler, onlara mutlaka karşılığında bir şey verirdi. Ayrıca bu iyiliği yapanlara teveccüh ve duâ ederdi. Onun duasına kavuşanların “kalb gözleri” açılır, keşif sahibi olurlardı.

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) dünyaya hiç kıymet vermez, haram ve şüphelilerden son derece sakınır, mübahların fazlasını dahi terk ederdi. Bir yerde durmaz, talebelerin bulundukları yerlere giderek onları yetiştirirdi. Bu şekilde bıkmadan, yorulmadan pek çok yerlere gitti.

Bunun için kendisine; “Uçan güneş” de derler idi.

Şems-i Tebrizi (r.a.), seyahat ettiği yerlerde, uğradığı memleketlerde iyi bir dost bulunması için duâ ederdi. Israrla yaptığı bu duâlârın neticesi olarak rü’yasında;

-“Konya’da bulunan Celâleddin-i Rûmi’ye gidip onun yetişmesinde yardımcı olması” bildirildi.

Şems-i Tebrizi (r.a.) Allah-u Teâlâ’ya şükr ederek;

-“Böyle dosta canım fedâ olsun” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bab-üs-Selam kapısından Revda-i şerif’e giriş

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu); – 3

Şems-i Tebrizi (r.a.) Şam’dan Konya’ya gelirken, yol üzerinde bulunan bir han’a uğrayarak burada yatmak istedi. Fakat uğradığı bütün han’ların dolu olduğunu, hiç kalacak yerlerinin olmadığını öğrenince, camide sabahlamak istedi Cami’ye gidip yatsı namazını cemâatle kıldı.

Cemâat dağıldığında, o hâlâ duâ’ya devam ediyordu. Duâ’sını bitirdiğinde, camide kimse kalmamıştı. Cübbesini çıkarıp başının altına koyarak uzandi. Günlerce süren yolculuğun verdiği yorgunlukla hemen kendinden geçti. Bir müddet sonra caminin kapılarını kilitlemek üzere gelen görevli, camide birinin yattığını görünce;

Yanına yaklaşarak;

-“Burada yatılmaz kalk!”

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) doğrularak dedi ki;

-“Benim kimseye bir zararım dokunmaz. Garibim. Uzak yoldan geliyorum. Hanlarda da yatacak yer yokmuş, başka kalacak bir yerim de yok. Bırak da burada sabahlıyayım.

Cami’yi kilitlemek için gelen dedi ki;

-“Beni uğraştırma, sana kalk dışarı çık. Dedim. Yoksa yaka paça seni dışarı atmasını bilirim.”

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), bu son sözler üzerine bir tuhaf oldu. Hemen ayağa kalktı. Cübbesini toplayarak sesizce kapıdan dışarı çıktı. Cami’den çıkmasını isteyen onun arkasından bakarak aniden boğuluyormuş gibi odu.

Bunun üzerine;

-“İmdat boğuluyorum.” Diye bağırmaya başladı.

Bunun sesini işiten imâm koşarak geldi. Ona;

-“Ne oldu, niye bağırıyorsun?” diye sordu.

Kayyum durumu anlatınca, hemen camiden çıkıp koşarak, Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ne yetişti.

Kendisine dedi ki;

-“Efendim o cahildir, bir terbiyesizlik etmiş. Ne olur onu affedin!”

Şems-i Tebrizi (r.a.), İmâm efendiye baktı. Üzüntülü bir şekilde buyurdu ki;

-“O’nun işi benden çıktı. Benim yapabileceğim bir şey yoktur. Ancak imânla ölmesi için duâ edebilirim.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu


Babüs-selam kapısının uzaktan görünüşü

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu); – 4

Şems-i Tebrizi (r.a.), Konya’ya gelip Şekerciler ismindeki hana indi. Günlerini orada geçirirken, birgün kapıda oturmuş Allah-u Teâlâ’nın mahlukatı hakkında tefekkür ediyordu. O SIRADA Mevlânâ hazretleri (r.a.) talebeleriyle oradan geçerken kapı önünde tefekkür halindeki, kıyafetinden yabancı olduğu anlaşılan Şems hazretleri (r.a.) ne baktı, ona selam verdi. Ve yoluna devam etti.

Kendi kendine dedi ki;

-“Bu yabancı bir kimseye benziyor. Buralarda böyle birisini hiç görmedim. Ne kadar nûrlu bir yüzü var.”diye düşünürken

Âniden atının yularlını bir elin tuttuğunu gördü. Atı durduran Mevlânâ hazretleri , elin sahibinin o yabancı olduğunu görünce

-“Buyurunuz bir arzunuz mu var?” dedi.

O kimse;

-“İsminizi öğrenmek istiyorum.” Deyince,

O da;

-“Mevlânâ Celâleddin Muhammed.” Diye cevap verdi.

Bunu üzerine Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Bir suâlim var. Acaba Muhammed Aleyhis selam mı, yoksa Bâyezid-i Bistami mi büyüktür?” diye sordu.

Böyle bir soruyu “ilk defa” duyan Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“Elbette ki Muhammed Aleyhis selam efendimiz büyüktür. Bütün Mahlukat ve Bayezid O’nun hürmetine yaratıldı.” Dedi.

Bu cevabı bekleyen Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Peki Muhammed aleyhis selam; “Biz seni lâyıkıyla bilemedik yâ Rabbi!” dediği halde Bâyezed-i Bistami, niçin “Sübhani benim şânım ne yüzedir” diye söyledi. Bunu hikmetini söyler misiniz?” diye tekrar sordu.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) bun a da şöyle cevap verdi;

-“Peygamber efendimiz (s.a.v.) mübarek kalbi öyle bir derya idi ki, ona ne kadar ma’rifet, aşk-i İlahi tecelli etse, ne kadar muhabbet, Allah-u Teâlâ’nın sevgisi dolsa onu içine alır, onu kuşatırdı. Hatta daha çoğunu isteyip;

-“Yâ Rabbi! Verdiğin bu ni’metleri daha da arttır.” Buyurdu. Fakat Bâyezed-i Bistami ‘nin kalbi o kadar geniş olmadığı için, ilahi feyzlere tahammül edemeiyerek ufak bir tecelli ile dolup taşardı. Az bir feyzle taşınca da böyle şeyler söylerdi.”

Bu izâhate hayran kalan Şems-ü Tebriz-i;

-“Allah” diyerek yığıldı. Bayılmıştı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Şşerifte Vahiy penceresi

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu); – 5

Mevlânâ hazretleri (r.a.), hemen atından inerek Şems-i Tebriz-i (r.a.) kucakladı ayağa kaldırdı. Bu nûr yüzlü zât’a çok ısınmıştı, kalbinde o kadar muhabbet hasıl olmuştu ki, ayılınca büyük bir hürmet ve edep ile evine götürdü.

Bu zât’ın, geleceğini ilk hocası Seyyid Burhaneddin hazretleri (r.a.) nin söylediği Şems-i Tebrizi (r.a.) olduğunu örgenince;

-“Ey muhterem efendim! Gerçi evimiz size layık değil isede, zât-i âlinize sadık bir köle olmaya çalışacağım. Kölenin nesi varsa efendisinindir. Bundan böyle bu ev sizin, çocuklarım da evlâtlarınızdır.” Diyerek hizmetine koşmaya başladı.

Gece gündüz hiç yanından ayrılmayıp, onu sohbetlerini büyük bir zevk içinde dinlemeye başladı. Ondan hiç ayrılmıyor, talabelerine ders vermeye, insanlara camide va’zü nasihata gitmiyordu. Yanlarına dahi, hizmetlerini görmek üzere büyük oğlu Sultan Veled (r.a.) girebilirdi.

Hergün Şems-i Tebrizi (r.a.) ile sohbet ederler. Allah-u Teâlâ’nın yarattıkları üzerinde tefekkür ederler, namaz kılarlar, Cenab-i Hakkı zikrederek muhabbetlerini tazelerlerdi.

Birgün Mevlânâ hazretleri havuz kenarında idi. Yanında kitablar vardı. Şemseddin gelip, kitabları sordu ve onları suya attı. Kitabların suya atılması üzerine,

Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“Ah babamın bulunmaz yazıları gitti.” Diyerek çok üzüldü.

Şemseddin (r.a.), elini uzatıp her birini aldı. Hiçbiri ıslanmamış görüldü:

Mevlânâ (r.a.);

-“Bu nasıl işdir.” Dedi.

Şemseddin (r.a.);

-“Bu zevk ve hâldır. Sen anlamazsın” buyurdu.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) Şems-i Tebrizi (r.a.) nın bu kerametini görünce ona olan bağlılığı daha da artıp sarsılmaz bir kale gibi oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu); – 6

Revda-i şerifteki Vahiy penceresi (Medine-i Münevvere)

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) – 6

Mevlânâ (r.a.) nın oğlu Sultan Veled, onların hâllerini şöyle anlatır;

-“Ansızın Şems-i Tebrizi (r.a.) babam ile görüştü. Babamın gölgesi, O’nun nurunda yok oldu. Onlar birbirlerine öyle muhabbet gösterdiler ki, etraflarında kendilerinden başkasını görmiyorlardı.”

-“Şems-i Tebrizi (r.a.) babama ma’rifetten, Allah-u Teâlâ’nın zatına ve sıfatlarına âit ince bilgilerden ve ona muhabbetten bahsediyordu. Babam da bunları büyük bir haz ile dinliyordu.”

-“Eskiden herkes babama uyardı, şimdi ise babam, Şems (r.a.) e uyar oldu. Şems (r.a.) babamı muhabbete da’vet ettikçe, babam, Allah-u Teâlâ’nın muhabbetinden yanıp kavruluyordu. Babam artık onsuz yapamıyor, yanından bir ân bile ayrılmıyordu. Bu şekilde aylarca sohbet ettiler. Böylece babam pek büyük ma’nevi derecelere yükseldi.”

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi (r.a.) ye felsefecilerden bir gurup geldi. Sual sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ (r.a.) bunları Şems-i Tebrizi (r.a.) ye havâle etti.

Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrizi (r.a.) mescidde, talabelere bir kelpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu.

Gelen felsefeciler üç sual sormak istediklerini belirtiler.

Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Sorun” buyurdu.

Gelenler içlerinden birisini reis seçtiler. Hepsinin adına o soracaktı. Sormaya başladı;

-“Allah var dersiniz. Ama görünmez, göster de inanalım.”

Şems-i Tebrizi (r.a.) buyurdu ki;

-“Öbür sorunu da sor!”

Adam;

-“Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz hiç Ateş ateşe azâb eder mi?”

Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Peki öbür sorunu da sor!” buyurdu.

Adam;

-“Ahrette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezasını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanlar canları ne istiyorsa yapsınlar karışmayın!”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bab-üs-Selam kapısı’nın çıkışı

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) – 7

Bunun üzerine Şems-i Tebrizi (r.a.), elindeki kuru kerpiçi adamın başına vurdu. Soru sormaya gelen felsefeci, derhal zamanın kadısına gidip Tebrizi (r.a.) yi şikayet etti.

Ve;

-“Ben soru sordum. O başıma kerpiç vurdu.” Dedi.

Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Ben de sadece ona cevap verdim.” buyurdu.

Kadı bu işin açıklamasını istedi.

Şems-i Tebrizi (r.a.) de şöyle anlattı;

-“Efendim bana Allah-u Teâlâ’yı göster de inanayım, dedi. Şimdi bu felsefeci , başının ağrısını göstersin de görelim.”

O kimse şaşırarak;

-“Ağrıyor ama gösteremem.” Dedi.

Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“İşte Allah-u Teâlâ da vardır, fakat görünmez. Yine bana şeytan ateşle nasıl azab edileceğini sordu ben buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Halbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Yine bana bırakın herkes canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı da bir hak olmaz.” Dedi. Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyada küçük mesele için hak aranıyorsa, o sonsuz olan ahret niçin hak aranmasın?” buyurdu.

Felsefeci, bu güzl cevap krşısında mahcup olup, söz söyliyemez hale düştü.

Şems-i Tebrizi (r.a.) ile Mevlânâ (r.a.), mehtaplı bir gecede medresinin damında oturmuş sohbet ediyorlardı. Bir ara Şems (r.a.) etrafına bir göz gezdirerek;

-“Hiçbir pencereden ışık görünmüyor, herkes ölü gibi yatıyor. Keşke uyanık olsalar da, ahret için birazcık çalışıp, kıyamet gününde güç durmda kalmasalar. Yoksa bu halleriyle ölüden farkları yok.” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Şerif içi (Mihrabi Nebi ile Minberi Nebi aleyhis selam)

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) – 8

Bunun üzerine Mevlânâ (r.a.) hemen ellerini kaldırıp;

-Ya Rabbi! Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin hürmetine bu uykuda ölü gibi yatan kullarını uyandır.” Diye duâ etti.
Duânın akabinde, gökyüzünde bir anda bulutlar toplanmaya, şimşekler çakmaya ve gök gürlemeye başladı. Bu şiddetli gürültülerden uyuyan herkes uyandı.

Yakın evlerden;

-“Allah! Allah!” sesleri gelmeye başlandı. Bir müddet bu sesleri dinlediler ve Şems (r.a.);

-“İnsanların, Rabbimiz’in hıfz-u emânında (korunmasında) olabilmeleri için, âlim, kamil bir rehbere ihtiyaçları vardır. Ancak böyle bir rehbere kavuşanlar, yer ve gök âfetlerinden, maddi ve ma’nevi bütün zararlardan korunabilirler.

Görüldü ki, şu insanları uykudan uyanıp “Allah! Allah!” demeleri, gök gürlemesinden dolayıdır. O’nun gibi, bu insanların hakiki uykudan uyanmaları, Cenab-i Hakkın sevdiği bir âlimi ve evliyası sebebiyle olmaktadır.” Buyurdu.

Mevlânâ (r.a.) birgün talebelerine, Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin üstünlüklerinden, ba’zı kerametlerinden ve onun vasıflarından bahsetti. Bunları işiten Sultan Veled (r.a.) anlattı ki;

-“Babam Mevlânâ, Şems-i Tebrizi (r.a.) yi o kadar çok medhetti ki, hemen şems’in huzuruna koştum.

Geldiğimi görünce;

-“Ey Behâeddin! Baban Mevlânâ’nın hakkımda söyledikleri doğrudur. Fakat, Mevlânâ’nın yanında bir tâne Şems onun yanında zerreler gibi kalır. Bunu için onu bırakıp da benim hizmetime gelmek münasip olmaz.” Buyurdu.

Şems-i Tebrizi (r.a.) birgün “kalb gözüyle” gayb âlemini seyrederken, kırkbin talebesi olan evliyanın büyüklerinden birini gördü. Ellerini açmış, büyük bir gönül kırıklığı içerisinde, Cenab-ı Hakka;

-“Ya Rabbi! Ya Rabbi!” diye duâ ediyordu. Öyle bir yalvarışı vardı ki, bütün ruhlar, onunla birlik olmuşlar, “Ya Rabbi! Ya Rabbi!” diyorlardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Minber-i Nebi Aleyhis selam

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) – 9

Şems-i Tebrizi (r.a.) de o anda Cenab-i Hakka münâcaat edip, yalvardı. Bu sırada yalvarışlarına cevap olarak;

-“İste ey Şems! Bütün dileklerin yerine getirilecek” diyen bir ses işitti. Bu cevap üzerine Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Ya Rabbi! Sana bütün ruhlarla birlikte “Ya Rabbi! Ya Rabbi! Diye yalvaran bu evliya kuluna ihsan eyle” dedi.

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin bu şefaatiyle, o evliya kul, derhal isteğine kavuştu.

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) ile Şems-i Tebrizi (r.a.) zâhiri ve bâtını çalışmalar devam ederken, onların bu sohbetlerini hazmedemiyen ve Mevlânâ (r.a.) nın kendi aralarına katılmamasına üzülen ba’zı kimseler, şems-i Tebrizi (r.a.) hakkında uygun olmayan sözler söylemeye başladılar. Bu söylentiler, mevlânâ hazretleri (r.a.) nin kulağına kadar geldi

Diyorlardı ki;

-“Bu kimse Konya’ya geldi, Mevlânâ bizi terk etti. Gece gündüz hep birbirleriyle sohbet ediyorlar da, bizlere hiç iltifat göstermiyorlar. Yanlarına da kimseyi koymuyorlar, Mevlânâ, Sultan-ül-ulemâ’nın oğlu olsun da, Tebriz’den gelen, ne olduğu belli olmayan bir kimseye gönül bağlasın. Onun için bize sırt çevirsin Hiç Horosan toprağı ile (Mevlânâ hazretler’nin memleketi) Tebriz toprağı bir olur mu? Elbette Horosan toprağı daha kıymetlidir.”

Bu söylentilere Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“Hiç toprağa itibar olunur mu? Bir İstanbul’lu, bir Mekke’liye galip gelirse, Mekke’linin İstanbul’luya tabi olması hiç ayıp sayılır mı?” diye cevap verdi.

Fakat söylentiler durmadı. Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) artık Konya’da kalmayacağını anladı. O çok kıymetli dostunu, o mübarek ahbabını bırakıp Şam’a gitti.

Şems-i Tebrizi (r.a.) nin gitmesi mevlânâ (r.a.) yı çok üzdü. Günler gittikçe ayrılık acısına sabredemiyor kendisinde tahammül edecek bir hâl bırakmıyordu.

Şems (r.a.) in ayrılık hasreti ve muhabbeti ile yanıyordu “Şems!” “Şems!” diyerek ciğeri yakan kasideler söyliyor, göz yaşlarıyla dolu yazdığı mektublerı Şam’a, Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ne gönderiyordu.

Eğer bir kimse;

-“Şems’i gördüm” diye yalan söylerse, ona müjdelik olarak üzerindeki elbiselerini verirdi.

Bir defasında birisi;

-“Şems-i Tebrizi (r.a.) yi Şam’da gördüm, sıhhatı yerindeydi.” Dedi

Mevlânâ hazretleri (r.a.), ona elinde bulunan ne varsa hepsini verdi.

Orada bulunan diğer bir kimse;

-“O Şems-i Tebrizi (r.a.) yi görmedi. Yalan söyliyor.” Deyince;

Mevlânâ (r.a.) da;

-“Ona verdiğim bu elbiseler, sevdiğimin yalan haberinin müjdesidir. Onun hakiki haberini getirene canımı veririm.” Diye cevap verdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mıhrab-i Nebi Aleyhis selam (Revda-i Muttahara)

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) – 10

Böylece aylar geçti. Mevlânâ artık dayanamıyacağını anlayınca oğlu Sultan Veled (r.a.) i Şam’a göndermeye karar verdi.

Oğlunu çağırarak;

-“Sür’atle Şam’a varıp, filanca han’a gidersin, Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin o han’da bir genç ile sohbet ettiğini görürsün. O genci küçümseme sakın. O, Allah-u Teâlâ’nın sevdiği evliyanın kutuplarından biridir. Selâmımı ve duâ isteğimi kenmdilerine bildir. Buraya acele teşriflerini tarafımdan istirham et.” Dedi.

Sultan Veled (r.a.), hemen hazırlıklarını tamamlayıp yola çıktı. Şam’da babasının ta’rif ettiği han’da, Şems-i Tebrizi (r.a.) yi bir gençle konuşuyor buldu. Durumu dilinin döndüğü kadar anlattı.

Konya’da bu hadiseye sebep olanların tövbe ettiklerini ve Mevlânâ’dan özür dilediklerini de sözüne ekledi.

Bunun üzerine Şems-i Tebrizi (r.a.) Konya’ya tekrar gitmeye karar verdi.

Hemen yola çıktılar. Sultan Veled (r.a.), Şems hazretleri (r.a.) ni ata bindirdi, kendisi de arkasında yaya olarak yürüyordu.

Şems-i Tebrizi (r.a.) , Sultan Veled (r.a.) in ata binmesi için ne kadar ısrâr ettiyse

O;

-“Sultanın yanında hizmetçinin ata binmesi bize yakışık kalmaz.” diyerek ata binmedi

Sultan Veled (r.a.), Konya’ya yaklaştıklarında Mevlânâ’ya haberci göndrip, Konya’ya girmek üzere olduklarını bildirdi.
Mevlânâ hazretleri müjdeyi getirene o kadar çok hediye verdi ki, o kimse zengin oldu. Konya’da Tellâllar bağırtılarak, Şems (r.a.) in Konya’ya teşrif etmek üzere olduğu bildirildi.

Konya’da başta Padişah olmak üzere, ileri gelen vezirler, hâkimler, zenginler ve bütün halk yollara döküldü. Büyük bir bayram havası içinde mübarek veli Şems-i Tebrizi ( r.a.) yi karşılamaya çıktılar.

Öğleye doğru Şems-i Tebrizi (r.a.) ile Sultan veled (r.a.) göründüler. Sultan Veled (r.a.), atın yularını tutmuş, Şems de atın üzerinde , başı önünde ağır ağır ilerliyorlardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu