‘tamahkarlık’ olarak etiketlenmiş yazılar

Tamahkarlık

05 Mayıs 2008

Kasyane –Navale- (Nusaybin)

Şa’bi (r.a.) şöyle bir hikaye anlatır:

-”Adamin biri bir gün torgay kuşunu avlar.

Kuş dile gelerek kendini avlayana

-”Ne istiyorsun beni ne yapacaksın” der.

Avci:

-”Seni kesip etini yiyeceğim.”der.

Kuş da ona şöyle der:

-”Benim ettim tatlı değildir, seni doyuramam da Fakat ben sana üç şey öğreteceğim. onlar senin için beni yemekten daha hayırlıdır.”

Fakat birincisini ben elinde iken ikincisini de elinden kurtulup ağaca konunca, üçüncüsünü ise ağaçtan uçup dağa konunca söyliyeceyim.”

Adam :

-”Birincisini söyle” der

Kuş:

-”Elinden kaçırdığın bir şey için hayıflanma” der. Adam kuşu bırakır. Kuş uçup ağaca konunca,

Adam:

-“ikincisi nedir ?” diye sorar.

Kuş;

-”Olmıyacak şeyi tasdik etme.” der

Sonra uçup dağın tepesine konar.

Ve oradan avcıya şöyle der.

-”Ey eşkiya der, eğer beni kesseydin midemden her biri yirmi miskal ağırlığında olan iki inci çıkaracaktın.”

Avcı kuşun bu sözlerini duyunca dudağını ısırır ve hayıflanır. Kuşa üçüncüsünü söyle deyince,

Kuş:

-”Sen biraz önce sana söylediğim iki hususu unuttun üçüncüsünü nasıl anlarsın der:

Ve devamla avcıya şöyle der.:

-”Ben sana, elinden kaçırdığına hayıflanma. Olmıyacak şeye inanma demedim mi? Ben etimle kanımla ve tüylerimle yirmi miskal gelmem. Nasıl olur da midemde her biri yirmi miskal ağırlığında olan iki inci bulunsun?

Bunları söyledikten sonra uçup gitti.

Bu İnsan oğlunun ifrat derecesindeki tamahkarlığına bir misal dır çünkü tama’i insan oğlunun gerçeği anlamiyacak derecede kör yapar. Olmiyecek şeyi olacakmış gibi gösterir…

İbni Semmak (r.a.) şöyle der:

-”Ümit, kalb’de bir ip, ayakta bir bağ dır. Kalbindeki ümit ipini çıkarıp at ki, ayağındeki bağ çözülsün…

 İmam-i Ğazali (Mükaşafetül kulub)

Allah’u Teala hazretleri bizleri ve sizleri tamahkar olmaktan ve Tamahkar olan insanların şerrinden korusun. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

fuadyusufoglu_dsc053401-hop-baraji.jpg

Hürmüz nehri (Hop barajı)

Her insan fıtrat üzerine doğar:

Bu hallerin Peygamberlere mahsus olduğu zan edilmesin. Zira bütün insanların cevheri, fıtratta buna uygundur.

Şöyle ki;

Hiç bir demir yoktur ki, kendisinden saf halında iken alemin görüntüsünü içine alan bir ayna yapılmasın. Ancak pas, onun cevherine işler ve onu ziyan eder.

Bunun gibi, dünya hırsı, şehvet ve günahların gaalib geldiği ve yerleştiği bir kalb, buna kavuşamaz. Kir ve pas derecesine iner. Böylece bu liyakat ve uygunluğu gider.

Hadisi şerif’te;

-“Her çocuk, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra babaları ve anneleri Yahudi, hiristiyan ve putperest yaparlar.”

Bu liyakatın umumi olduğunu Allah-u Teala (c.c.) şöyle haber veriyor:

-“Ben sizin Rabbınız değimliyim? Hepsi: Elbette şehadet ederiz ki, sen bizim Rabbımızsın.” dediler.”A’raf-172.

Şöyle ki;

Aklı olan bir kimseye birisi dese ki;

-“İki birden çok değimlidir?”

Cevabında;

-“Şüphesiz çoktur.” der.

Her ne kadar aklı olan kimse bunu kulağiyle hiç duymamış olsa da, dilli ile hiç söylememiş olsa da, içi bununla doludur, bunu tasdik ve kabul etmektedir.

Bu insanların fıtratında olduğu gibi, Allah-u Teala (c.c.) ‘yı bilmek de aynı fıtrattandır.

Şöyle ki, Allah-u Teala (c.c.) buyuruyor:

-“Eğer kafirlere, gökleri ve yerleri kim yarattı diye sorarsan, onlar, Allah (c.c.) yarattı diyeceklerdir” A’raf: 172 buyuruluyor.

Bu aklı deliller ve tecrübe ile bilinmektedir. Sadece Peygamberlere mahsus değildir. Zira, Peygamber de, bir insandır. Ayeti Kerime de

-“De ki: Ben ancak sizin gibi bir beşerim.”Kehf:110 buyuruldu.

Fakat kendisine bu yol açılan kimseye, eğer bütün insanların kurtuluşunu gösterirlerse, kendisine gösterilen yola insanları çağırır, davet ederse, kendisine gösterilen bu yola ŞERİAT denir.

O kimseye de, PEYGAMBER Denir. Ondan hasıl olan hallere MUCİZE denir.

İnsanları davetle meşgul olmazsa, ona VELİ denir. Hallerine de KERAMET denir.

Keramet sahibi olan her velinin, insanlarla ve davetle meşgul olması vacib değildir. Belki, kudret-i Hak onun davetle meşgul olmaması yolundadır.

Fakat bu şeriatın kuvvetli ve yeni olduğu, başkalarının davetine lüzum kalmadığı zamanlar için doğrudur. Yahut da davetin başka bir şartı vardır ki, bu velide yoktur. O halde evliyanın velayetine ve kerametine itikadın sağlam olsun.

Biliniz ki, ilk yapılacak iş mücahededir. (nefse,istemediklerini yaptırmak, çok ibadet yapmak gibi.) İrade, istek burada işe yarar. Fakat her eken biçemez, her giden ulaşamaz, her arayan bulamaz.

Şu kadar var ki, daha kıymetli olan işin, şartlarıda (elde edilme yolları) çoktur. Onu bulmak daha güçtür.Bu ise, marifet makamında insanın en şerefli derecesidir.

Mücahede etmeksizin (bu yollardan geçmeden ve pişmeden) bir mürşid (yol gösterici.) olmaksızın, bunu istemek doğru olmaz. Bu ikisi olur, fakat bir uygunsuzluk varsa yahut ezelde o kimseye bu saadeti nasip etmemişler ise, maksadına kavuşamaz.

Zahiri ilimlerde imamlık derecesine kavuşmak ve bütün ihtiyarı (kendi isteği ile) olan işlerde böyledir.

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Veli Kullarını seven ve onların kalbinde yer alan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Dünya sevgisi- 2

11 Temmuz 2008

dsc09559-fuadyusufoglu-girnavas-mevki-i-bavarne.JPG

Girnavas tepesinden bir görünüş (Nusaybin)

Lokman (a.s.) oğluna şöyle der:

-“Ey oğlum, sen dünyaya geldiğin günden beri ona sırt çevirdin. Ahirette yöneldin. Sen içinde bulunduğun dünya hayatından uzakta bulunduğun ahiret hayatına daha yakınsın.”

Said bin Mes’ud (r.a.) der ki;

-“Dünya yaşayışına hırsı gittikçe artan, buna mukabil ahiret hayatı için çalışması azalan, ve bu durıma razı olan birini görürsen bil ki; o kimse aldanmıştır. O öyle bir kimsedir ki, farkına varmadan yüzü ile oynar.”

Hasan el Basri (r.a.) şöyle der:

-“NE MİSKİNDİR Adem oğlu ki, Helal Kazancından dolayı hesaba çekileceği, Haram kazancından dolayı da azap göreceği şu dünyaya razı olur. Dünya malını toplamaya çalışır, fakat ahiret için iyi haraketlerde bulunmaya çalışmaz. Dinine bir zarar geldiği zaman aldırmaz, bilakis sevinir, fakat dünya menfaatına bir zarar geldiğinde ise ağlayıp sızlamağa başlar.”

Hasan el Basri (r.a.) Ömer bin Abdulaziz (r.a.) şöyle yazar:

-“Allah (c.c.) ın selamı üzerine olsun. Sanki sen, son mektup yazılansın. Ölüm, adım adım sana yaklaşıyor.”

Ömer Bin Abdülaziz (r.a.) de şu cevabı verir:

-“Allah (c.c.) ın selamı üzerine olsun. Sen sanki dünyadasın, halbuki değilsin ve sen güya ahirettesin, halbuki sen duruyorsun.”

Fudeyl Bin İyad (r.a.) der ki;

-“Dünya hayatına girmek kolaydır. Fakat ondan çıkmaz zordur”

Bir gün Hz.Muaviye (r.a.) ye Necrandan iki yüz yaşında bir adam gelir.

Hz Muaviye (r.a.) ona dünya hayatının nasıl gördüğünü sorunca,

Adam şöyle der:

-“Belalı yıllar,
-“Bolluk seneleri.
-“Günde gün,
-“Geceden sonra gece.
-“Doğan doğar,
-“Ölen ölür.
-“Doğan olmasaydı mahlukat tükenirdi.
-“Ölen olmasaydı,
-“Yer yüzü kendisinde bulunanlara dar gelirdi.”

Bunun üzerine Hz Muaviye (r.a.) ona:

-“İste benden ne istersen.”dedi

Adam:

-“Geçen ömrümü geri getir, ecelim yaklaştı, onu def et .”dedi.

Hz.Muaviye (r.a.) şöyle cevab verir:

-“Ben ona malik değilim.”

Adam:

-“Öyleise ben senden bir şey istemiyorum.”dedi.

Hasan el Basrı (r.a.) şöyle der:

-“İnsanoğlu üç şeye hayıflanmadan ruhu bedeninden çıkmaz:
1-Topladığı servetten doymamasına,
2-Uzun emeline erişmemesine,
3-Ahiret için hazırlıkta bulunmamasına.”

Bazıları şöyle dua eder:

-“Ey, gökleri tutan Allah (c.c.), o yere ancak senin iznin ile iner. Beni dünyaya dalmaktan koru.”

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Hazretleri sizlere ve bizlere Kalb gözü ile görmeyi ihsan eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc0606060601.jpg

BÖYLE İDİ…

dsc0815081501.jpg

BU HALE GETİRDİLER…

dsc0600360031.jpg

BÖYLE İDİ…

dsc0813781371.jpg

BU HALE GTİRDİLER…

dsc059845984bykelale1.jpg

BÖYLE İDİ….

dsc082148214elaleyenihal1.jpg

BU HALE GETİRDİLER…

Peki sebep….?

Sebep basit….

Sadec iki kelime; “Dünya menfaatı…”

Tarla sahibi tarlasını bir kaç metre GENİŞLETMEK, Tarlasına bir kaç metre arazi eklemek için bu doğa harikasını yukarıda da görüldüğü şekilde nehrin yatağını değiştirmek suretiyle bu hale getirdi…

Eveeeeeeet….

Diyoruz ya…

Bu Dünya Fanidir. Kimseye kalmaz..

Bu fani dünyaya doyulmaz…

Aceba Bu fani dünyaya doyanlar olmuş mu? Evet olmuş…. Ancak ne zaman?

Evet ne zaman …Bu gibi insanlar ne zaman doyar….Ancak mezarda ağızlarına bir yudum toprak girdiği zaman doyarlar; veya ağızlarını bir yudum toprak doyurur…

Ama… Bir de ama’sı var….

Merak etmeyin Bu da Allah (c.c.) ın bir İlahı kanunıdir…

Bakarsın bir gün bu nehir gene eski halını alir ve belki de bu adamın arazısından; Onun dereden aldığının iki katını kendine bir pay eder…

Belki….
Kim bilir…
Allah (c.c.) her şeye Kadirdir…

Sevgiyle kalın… Duayla kalın…
Fuad Yusufoğlu

Celil ve Leys’ten rivayet edilir.

Der ki;

Adamın biri İsa (Aleyhis selam) ile arkadaş oldu.

Ona:

-“Seninle beraber olup sana arkadaş olayım.”

Beraber yürüdüler. Bir nehir kenarına geldiler. Oturup yemek yemeğe başladılar. Yanlarında bulunan üç yufka ekmeğin ikisini yediler, üçüncüsü kaldı. İsa (Aleyhisselam) kalkıp nehirden su içmeye gitti. Su içtikten sonra geri yerine dönünce üçüncü ekmeği bulamadı.

İsa (Aleyhisselam) adama:

-“Ekmeği kim aldı?” Sorunca:

Adam:

-“Bilmiyorum.”dedi.

İsa (Aleyhisselam) arkadaşiyle kalkıp yola revan oldu.

İsa (Aleyhisselam) yanında iki yavrusu bulunan bir geyik gördü. Yavrulardan birini çağırdı. Yavru geldi. İsa (Aleyhisselam) onu kesti, pişirdi ve arkadaşı ile beraber yediler.

Sonra geyik yavrusuna:

-“Allah (c.c.) ın izniyle kalk.” Dedi.

Geyik yavrusu kalkıp gitti.

İsa (Aleyhisselam) Dönüp adama dedi ki;

-“Sana bu mu’cizeyi gösterenin hakkı için soruyorum. Ekmeği kim aldı?”

Adam:

-“Bilmiyorum.”dedi.

Sonra Yürüdüler,

Devam edecek…

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri dünya sevgisinin şerrinden muhafeza eylesin. AMİN……..

Fuad Yusufoğlu

dsc08296-girnavas-goletifuadyusufoglu.JPG

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

Adam:

-“Bilmiyorum.” Dedi.

Sonra yürüdüler bir dereye vardılar, İsa (Aleyhisselam) adamın elinden tuttu, suyun üzerinden yürüyerek geçtiler. Suyu geçtikten sonra;

İsa (Aleyhisselam) adama:

-“Sana bu mu’cizeyi gösterenin Hakkı için soruyorum. Ekmeği kim aldı?” dedi.

Adam:

-“Bilmiyorum.” diye cevab verdi.

Yola devam ettiler. Bir ovaya varıp oturdular. İsa (aleyhisselam) kumları toplayıp bir tepe yaptı.

Sonra ona:

-“Allah (c.c.) ın izniyle ALTIN OL. Dedi.

Kum tepesi ALTIN OLDU. İsa (Aleyhis selam) altını üçe taksim etti.

Ve:

-“Biri benim, biri senin, üçüncüsü ekmeği alanın .”dedi.

Adam:

-“Ekmeği alan benim .”dedi.

İsa (Aleyhisselam):

-“Altının hepsi senin olsun.” Dedi. Ve adamdan ayrılıp gitti.

O adam altınların yanında iken, ovaya iki adam geldi. Onu öldürüp elindeki altınları ondan almak istediler.

O gelen adamlara:

-“Altınlar üçümüzündür aramızda taksim edelim. Ancak sizden birini gönderip şehirden yiyecek getirsin yiyelim.”dedi.

İçlerinden birini şehre yiyecek almağa gönderdiler. Şehre giden adam kendi kendine:

-“Ben neye bu altınları üçe böleyim. Ben şehirden alacak olduğum yiyeceğe zehir koyup onları öldüreyim ve altını alayım.” Dedi. Ve öyle yaptı.

O şehre gidince de diğer ikisi:

-“Biz ona altınların üçte birini neye verelim. O şehirden döndüğü zaman onu öldürelim ve altınları aramızda bölüşelim.”dediler.

Şehre gideni, döndüğünde öldürdüler. Getirdiği yiyeceği yediler ve onlar da öldüler. Böylece altın ovada kaldı. Adamlar da orada ölü olarak bulundu.

Bu halde iken İsa (Aleyhisselam) havarilerine:

-“İşte bu dünyadır. Ondan sakınınız.”dedi.

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri dünya sevgisinin şerrinden muhafeza eylesin. AMİN……..

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Kube Mezarlığı (Medine-i Münevvere)

Ebû Musa’l Eş’ari (Radiyallah-u Anh)- 5

Ebû Musa el-Eşâri (r.a.) çok güzel Kur’an-ı Kerim okuması müfessir, müctehid olması ve peygamberimiz (s.a.v.) in iltifatlarına mazhar olması sebebiyle şöhreti vaazı çok kalabalık olurdu.

Ebû Musa el-Eşâri (r.a.) buyurdu ki;

-“Kur’an-i Kerim’e ta’zimle çok hürmet ediniz. Zira bu Kur’an-i Kerim şizin için ecirdir. Kur’an-i Kerim’e uyun. O’NU KENDİNİZE UYDURMAYINIZ. Kim Kur’an-i Kerim’e uyarsa, Kur’an-i Kerim O’nu cennet bahçelerine götürecektir. Kim Kur’an-i Kerim’i KENDİNE UYDURURSA (anladığı ve hesabına geldiği gibi kabullenmek, mânâ vermek) CEHENNEMİN ALT KATLARINA BAŞ AŞAĞI DÜŞECEKLERDİR.

Ebû Musa el-Eşâri (r.a.) buyurdu ki;

-“Âdem oğlu iki dere dolu altını olsa yine de tamam, yeter demez. Üçüncü bir dereyi doldurmaya çalışır. Adem oğlunun karnını birazcık topraktan başka bir şey doldurmaz.”

Yine Ebû Musa el-Eşâri (r.a.) buyurdu ki;

-“İnsan dünyalık için acele ederse ahretten uzaklaşır.”

Ebû Musa el-Eşâri (r.a.) buyurdu ki;

-“İnsanların çoğu para kazanmak hırsıyla helak oldular.”

Yine Ebû Musa el-Eşâri (r.a.) buyurdu ki;

-“Kıyamet günü güneş, insanların tepesinde olacak ve iyi ameller de gölge edecek.”

Ebû Musa el-Eşâri (r.a.), üçyüzaltmış hadis-i şerif rivayet etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın kendisine Hazret-i Osman (r.a.) ın başına felaket geleceğini ve Cennete gireceğini haber verdiğini rivayet etti.

Güneş tutulunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) mescid-i şerife gelip, namaz kıldıktan sonra;

-“Allah-u Teâlâ’nın irsal ettiği bu ayetler hiçbir kimsenin ne ölmesinden ne de hayatından dolayıdır. Lakin Allah-u Teâlâ bu ayetlerle kullarını tahvif eder (korkutur). Bu kabilden, (tabii) bir hadise gördüğünüzde Allah’a niyaza, Allah’a karşı istiğfara (koyulup) itlice ediniz (dönünüz)

Kıyamet günü, ibadet ehli müminlerin Allah-u Teâlâ’nın Cemâl-ini göreceği hususunda;

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) gökyüzündeki ay’a bakıp;

-“Şu ay’ı nasıl hiçbiriniz mahrum olmaksızın görüyorsanız, Rabbinizi de öyle göreceksiniz Artık güneşin tulû’unda da, gurûbundan da evvelki namazların hiç birinden alıkonmamak elinizden gelirse (ona) çalışınız.” Rivayetinde bulundu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Musa’l Eş’ari (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu