‘Tefekkür ve İbret’ olarak etiketlenmiş yazılar

Dara harabeleri (Mardin)

Cünayd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 3

Cüneyd-e bağdad’i hazretleri (r.a.) şöyle anlatıyor;

-“Hocam Sırrı-ye Sekati (r.a.) bana bir meclis kurup, insanlara ilim öğretmemi, nasihat etmemi söylerdi. Fakat ben, kendimi bu işe layık bulmayıp, nefsimi kötülerdim.”

-“Bir cum’a gecesi Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) i rü’yada gördüm.”

Bana;

-“Ey Cüneyd! İnsanlara nasihat et. Zira senin sözün halkın kalblerinin rahatlık ve ferahlık bulmasına sebebtir. Allah-u teâlâ senin sözünü, insanların kurtuluşa ermesi için sebep kılmıştır.” Buyurdu.

Uyandım, sabahleyin erkenden Hocamın yanına vardım. Ben hiçbir şey söylemeden;

-“Peygamberimiz efendimiz (Sallallayhu aleyhi ve sellem) tarafından vazifelendirilmedikçe, insanlara ilim öğretmekten çekindin.” Dedi.

-“Ertesi gün bir meclis kurup, insanlara Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) yolunu anlatmaya başladım.”

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) in meclis kurup insanlara ilim öğretmekte olduğu, kısa zamanda her tarafa yayıldı. Herkes bu sohbetlere gelip istifade etmeye başladı.

Bir gün bir genç, Cünayd (r.a.) ın sohbet ettiği meclise gelip, Cüneyd (r.a.) e şöyle dedi;

-“Ey Ustad hazretleri, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuryor ki; “Mü’minin ferasetinden korkunuz. Çünkü o, Allah-u Teâlâ’nın nuru ile bakar.” Bunun manası nedir”

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) bir müddet sustu Sonra başını kaldırıp;

-“Müslüman ol. Müslüman olmak zamanın geldi.” Buyurdu.

Meğer o genç hiristiyan imiş. Hemen “Zünnarını” kesip orada Müslüman oldu.

İmam-i Yafi-i (r.a.) buyuruyor ki;

-“İnsanlar bu hadisde, Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) nın bir kerameti var zaneder. Halbuki, bu hadisede onun iki kerameti vardır.”

-“Birisi, o gencin hiristiyan olduğunu bilmesi, diğeri de, gencin Müslüman olma vaktinin geldiğini bilmesidir.”

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) ye;

-“İhlası kimden öğrendiniz? Diye sordular.

O da cevabında buyurdu ki;

-“Mekke-i Mükkeremede bulunuyordum. Bir berber gördüm.”

Ona;

-“Allah rızası için benim saçlarımı düzeltebilirmisin? Dedim.

Berber;

-“Elbette .” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Cüneyd-i Bağdadi (Radiyallah-u anh) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Şeşça’vi Deresi başı (Bor-e Veysike)

Cünayd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 4

-”O sırada mevki sahibi birini traş etmekte idi.”

Hemen traşını bırakıp,

-“Efendi kalk. Bir kimse Allah için bir şey istedi mi, bütün işler durur, derhal ona bakılır.” Dedi.

Sonra berber koltuğuna beni oturtup traş etti. Sonra da bana bir miktar altın verip,

-”İhtiyaçların için lazım olur, onlara harcarsın.” Dedi.

Ben bu hâle çok hayret edip, elime geçecek ilk parayı kendisine hediye etmeye niyet ettim.

Az bir zaman sonra bana Basra’dan bir kese altın gönderdiler. Hemen götürüp o keseyi, ona verince sebebini sordu.

Ben de niyetimi açıkladım.

Bunun üzerine bana;

-“Sen Allah rızası için beni traş et.” Dedin. Ben de o niyetle seni traş ettim. Şimdi bunları alırsam, niyetimde bir değişme olmasından korkuyorum.” Dedi.

Cüneyd-i Bağdad’i hazrteleri (r.a.) talebeleri ile otururlarken bir kimse geldi ve Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) nin önüne beşyüz dirhem bırakıp;

-“Bu parayı ihtiyacı olanlara dağıtırsınız.” Dedi

Hazreti Cüneyd (r.a.);

-“Bundan başka paran var mı?” dedi.

O kimse;

-“Evet, bunlardan başka çok param var.” Dedi

Cüneyd (r.a.);

-“Peki sahib olduğun paralardan başka daha çok paran olsun ister misin? Dedi

O kimse;

-“Evet isterim.” Deyince

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.);

-“Sen şu bıraktığın beş yüz dirhemi geri al. Çünkü, o paralara bizden çok senin ihtiyacın var. Zira biz, paramız olsun istemiyoruz.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Cüneyd-i Bağdadi (Radiyallah-u anh) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara Harabeleri -Zindanı- (Mardin)

Cünayd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 5

Bir gün Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin gözlerinde ağrı meydana geldi. Tabib çağırdılar, gelen tabib, Hiristiyan idi.

Muayene eden tabib;

-“Gözlrinize su değdirmiyeceksiniz.” Dedi.

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.);

-“Gözlerime su değdirmesem nasıl abdest alırım? Deyince

Tabib;

-“Gözleriniz size lazım ise su değdirmiyeceksiniz.” Dedi

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra bir miktar uyudu. Uyandığında gözlerinde hiç ağrı kalmamıştı.

O anda bir ses duydu ki;

-“Ya Cüneyd sen bizim için gözlerini fedâ ettiğin için, biz de senden o ağriyi giderdik.” Diyordu.

Bir zaman sonra hiristiyan tabib tekrar geldi. Baktı ki gözler tamamen iyi olmuş.

Hayret edip;

-“Nasıl yaptın da iyi oldu?” dedi

Cüneyd (r.a.) olanları anlatınca, Hazreti Cüneyd (r.a.) in elini öpüp iman etti ve;

-“Esas ağriyan göz sizin ki değil benim gözlerim imiş.” Dedi.

Salihalerden bir zat Rü’yasında Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) i gördü.

Hazreti Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) de yanlarında bulunuyordu. Bu sırada biri gelip, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e bir sual sordu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“Bunun cevabını Cüneyd’den iste. O versin.” Buyurdular.

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.);

-“Ya Resulallah (a.s.v.) sizin mübarek huzurunuzda ben nasıl konuşabilirim.” Deyince

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“Diğer Peygamberlerden her biri ümmetlerinin tamamı için ne kadar öğünüyorlarsa, ben de Cüneyd ile o kadar öğünüyorum.” Buyurdular.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Bu mübarek zat olan Cüneyd-i Bağdad’i hazretlerinin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Alaman köprüsü (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 8

Kendisine dediler ki;

-“Hasan-i Basri hazretleri (r.a.) buyuruyor ki; (-“Cennete, Allah-u Teâlâ’yı görmekten bir an mahrum olursam öyle ağlayıp, feryad edeceğim ki, bütün Cennet ehli bana acıyacak.”)

-“Buna ne dersiniz?”

Rabi’a (r.anha) buyurdu ki;

-“Bu çok güzeldir. Lakin eğer dünyada, Allah-u Teâlâ’dan bir an gâfil olduysa ve bu gâfletinden dolayı aynen bildirdiği üzüntü, ağlamak ve inlemek meydana geldiyse ahirtte de dediği gibi olacaktır. Aksi halde olmayacaktır.”

Hep evinde bulunup dışarı çıkmaz, devamlı ibadet ederdi.

Birgün birisi ona;

-“Biraz dışarı çıksan da Allah-u Teâlâ’nın mahluklatı yaratmaktaki fevkalâde san’atını temaşa etsen.” Dedi.

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha);

-“Ben dışarıda san’atı temaşa edeceğime, içeride hep ibadetle meşgül oluyor ve san’atkarı müşahade ediyorum.” Buyurdu.

Rabi’a (r.anha) bir gece;

-“Ya Rabbi! Ya kalb huzuru ile namaz kılmamı nasib et, ya da kalb huzuru ile kılmadığım namazımı kabul buyur. Allahım benim bütün dünyadaki arzum ve işim, seni yadetmek, ahrette de Cemal-i İlahiyene kavuşmaktır. Ne olur, beni bu anlayışıma bağışla.” Diye yalvardı.

Rabi’a (r.anha) bazen Allah-u Teâlâ’ya şöyle niyazda bulunurdu;

-“Ya Rabbi! Benim dünyadaki bütün gayret ve maksadım, hep seni hatırlamak, hep seninle meşgül olmak, ahrette ise, cemalin ile müşerref olmaktır. Benim bütün arzum budur.”

Bir gün Rabi’a Hatun ağlıyordu. Dediler ki;

-“Ey Allah-u Teâlâ’nin sevgili kulu niçin ağlıyorsun? Rabbinle yakınlığın var”

Buyurdular ki;

-“Ayrılıktan korkuyorum. Belki ölüm vaktinde (Sen bana gerekmezsin Ey Rabi’a) diye Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) hitab buyurursa benim halim ne olur. Eyvah! Eyvah!” deyip ağladı.

Tevekkülü o dereceye ulaşmıştı ki;

-“Gök tunç olsa, yer demir kesilse, gökten bir damla yağmur düşmese, yerden bir bitki bitmese ve dünyadaki bütün insanlar benim çocuğum olsa, Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, onlara nasıl bakacağım düşüncesi aklıma gelmez, ÇÜNKÜ; ALLAH-U TEÂLÂ HEPSİNİN RIZKINI VERECEĞİNİ BİLDİRMİŞ VE ÜZRİNE ALMIŞTIR.” DERDİ.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Alaman köprüsü (Uzaktan görünüşü) Nusaybin

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 9

Bir zaman Rabi’a (r.anha) hasta olmuştu ziyaretine gelenler;

-“Ey Rabi’a (r.a.) görüyoruz ki sana gelmiş olan bir hastalık sana çok ızdırap vermektedir. Dua et de Allah-u Teâlâ (c.c.) senin çektiğin bu ızdırabı hafifletsin.” Deyince

Buyudular ki;

-“Siz biliyor musunuz ki, bu ızdırabı çekmemi Allah-u teâlâ irâde etmiştir.”

Onlar;

-“Evet biliyoruz.” Dediler.

Rabi’a (r.anha);

-“Madem bunu biliyorsunuz da, O’nun iradesine muhalefet etmemi, iradesinin tersini O’NDAN İSTEMEMİ NASIL İSTİYEBEİLİRSİNİZ?” dediği zaman

Onlar;

-“Ey Rabi’a (r.anha), peki senin arzun nasıldır?” diye sordular.

Rabi’a (r.anha) da;

-“Allah-u Teâlâ benim hakkımda ne irade buyurmuş, takdir etmişse ona razı olmak.” Buyurdu.

Bir gün kendisine sordular ki;

-“Ölümü arzu ediyor musunuz?”

Rabi’a (r.anha) buyurdu ki;

-“İnsanlardan birine karşı bir kabahat işlemiş olsam, O İNSANLA KARŞILAŞMAKTAN UTANIRIM . HALBUKİ ALLAH-U TEÂLÂ’YA KARŞI OLAN KABAHATLERİMİZ O KADAR ÇOKTUR Kİ HUZURUNA VARMAYI (ölümü) NASIL ARZU EDERİM?”

Kendisine dediler ki;

-”Bu yüksek derecelere nasıl ulaştın?”

Rabi’a (r.a.nha) buyurdu ki;

-“BENİ ALAKADAR ETMİYEN HER ŞEYİ TERK ETMEKLE VE EBEDİ OLANIN DOSTLUĞUNU ARZU ETMEKLE.

Rabi’a (r.anha), aralıksız olarak inlerdi ve onu hep dertli bir halde görürlerdi.

Yakınları dediler ki;

-“Hiçbir hastalığınız yok, ağlayıp sızlamanıza sebep nedir?”

Rabi’a (r.anha) da;

-“Benim gönlümde öyle bir dert var ki, tabibler tedavisinde aciz kaldılar. Yaramın merhemi Allah-u Teâlâ’ya vuslattır (kavuşmaktır). Böyle yanıp yıkılıyorum ki, belki maksadıma kavuşurum. Bu benim yaptığım ise, bu işte enaz olanıdır.” Diye cevab verdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu