Abdullah bin Mubarek (Radiyallah-u anhu) – 5

20 Şubat 2009 Cuma

dsc03654-fuad-yusufoglu-bore-veysike-nusaybin

Bore Veysike (Çağ-çağ deresi)

Kur’an’la Konuşan Kadın

Tebe-i Tâbiîn’den Abdullah bin Mübarek hazretleri (r.a.)  anlatıyor:

-“Hacca gidiyordum. Irak Suriye topraklarından geçerken yalnız bir kadına rastladım. Selâm verdim,

Selâmımı Söz olarak

-“Rahîm bir Rabden selâm sözüdür onların duyacağı (Yâ Sîn: 58) âyetiyle aldı.

-“Buralarda ne yapıyorsun?” diye sordum.

-“Allah kimi yoldan çıkarmışsa ona yol bulduracak yoktur (A’râf: 186) âyetini okudu.

Anladım ki yolunu kaybetmiş.

-“Nereye gidiyorsun?” soruma ;

-“Bir gece kulunu Mescid i Haram’dan alıp Mescid i Aksâ’ya götüren Allah’ı tesbihederim (İsrâ: 1) âyetiyle karşılık verdi.

Anladım ki geçtiğimiz hacc mevsiminde haccını tamamlamış Kudüs’e gidiyor.

-“Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin?” dedim.

-“Tam üç gece (yani üç gündür) (Meryem: 10) dedi.

Yiyecek verme teklifinde bulundum.

-“Sonra orucunuzu gün batıncaya kadar tamamlayın” (Bakara: 187)âyetini okudu.

-“İyi de Ramazan’da değiliz.” dedim.

-“Kim Allah için nafile bir hayır yaparsa Allah her hayrın karşılığını verendir her şeyi hakkıyla bilendir” (Bakara: 158) âyetiyle cevap verdi.

-“Yolculukta oruç açılabilir.” dedim.

-“Ama orucu tutarsanız bu hakkınızda daha hayırlıdır” (Bakara: 184) âyetini okudu.

-“Niye benim gibi konuşmadığını” sordum.

Ağzından tek bir söz bile çıkmasın ki yanında onu gözleyen ve o sözü kaydetmeye hazır bir gözcü (melek) bulunmamış olsun” (Kâf: 18) dedi.

-“Kimlerdensin?” diye sordum.

Bu konuda bilgin yok (ailemi söylesem de tanımazsın). Sonra göz de kalb de (görmeden kesin bilgiye dayalı olmadan verdiğin her hükümden) sorumludur” (İsrâ: 36) âyetiyle cevap verdi.

-“Hata ettim hakkını helâl et!” dedim.

-“Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın” (Yusuf: 92) dedi. Deveme bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum.

-“Hayır adına ne işlerseniz Allah onu bilir” (Bakara: 215) âyetiyle mukabele etti.

Devemi yanına getirdim.

-“Binecekken Mü’min erkeklere söyle bakışlarını sakınsınlar” (Nûr: 30) âyetini okudu.

Gözlerimi çevirdim; Binecekken deve ürküp kaçtı bu arada elbisesi az yırtıldı.

-“Başınıza musibet olarak ne gelirse bu bizzat işleyip onu hak etmeniz sebebiyledir” (Şûrâ: 30) âyetini mırıldandı.

-“Sabret deveyi bağlayayım!” dedim.

-“Bu hususta Süleyman’ı anlayışlı ve daha isabetli davranır kıldık” (Enbiyâ: 79) âyetini okuyarak devemi yönlendirme konusunda benim daha başarılı olduğumu kasdetti.

Deveye bindi ve

–“Bunu bize baş eğdiren Allah’ı tesbih ederim; yoksa bunu biz başaramazdık. Ve sonunda şüphesiz Rabbimize döneceğiz!” (Zuhruf: 13 14) âyetlerini okudu.

-“Haydi! diye deveyi hızlandırdım.”

-“Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini yükseltme. Seslerin en çirkini (bağıran) eşeğin sesidir!” (Lokman: 19) mukabelesinde bulundu.

Yürürken şiir okumaya başladım.

-“Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun!” (Müzzemmil: 20)dedi.

-“Şiir okumak haram değil ki!” dedim.

-“Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri düşünüp anlar!” (Bakara: 269) cevabını verdi.

Bir süre gittik; sonra

-“Evli olup olmadığını sordum.”

Bana;

-“Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerden sormayın!” (Mâide: 101) âyetini okudu.

Derken kafilesine ulaştık ve

-“Kafile içinde kimsen var mı?” dedim.

Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür!” (Kehf: 46) dedi.

Anladım ki evlâdı var.

-“İsimlerini sordum.”

-“Allah İbrahim’i dost edindi; Allah Musa ile konuştu; Ey Yahya Kitab’a kuvvetle tutun!” (Nisâ: 125 164; Meryem: 12) âyetlerini okudu.

-“Ey İbrahim ey Musa ey İsa!” diye kafileye seslendim.

Nur yüzlü üç genç

-“Buyur!”diye çıkageldi.

-“Onlara para verip; Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatli davransın!” (Kehf: 19) dedi.

Yiyecek gelince bana Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın karşılığında şimdi afiyetle yiyip için!” (Hâkka: 24) dedi.

Çocuklara;

–“Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten yemem!” dedim.

Çocukları;

-“Annemiz dediler Ağzından Cenab ı Allah’ın gazabını çekecek yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır böyle sadece Kur’an’la konuşur.”

İbn Mübarek bu hadiseyi Kur’an’da her şeyin bulunduğuna delil olarak anlatırdı.

Devam edecek….

Allah-u Teala hazretleri bizleri ve sizleri Abdullah bin Mubarek hazretleri (Radiyallah-u anhu) nın şefaatına nail eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

“Abdullah bin Mubarek (Radiyallah-u anhu) – 5” için 3 Yorum

  1. Abdullah bin Mübârek (Radiyallah-u anh)- 4 « بسم الله الرحمن الرحيم diyor ki:

    [...] – (01) Ana baba hakkı… « Abdullah bin Mübârek (Radiyallah-u anh)- 3 Abdullah bin Mubarek (Radiyallah-u anhu) – 5 [...]

  2. attila diyor ki:

    Fesüphanallah …
    Gerçekten böyle bir kadın ya da adam olabilir mi ki?

  3. Fuad Yusufoğlu diyor ki:

    Selam;
    Evet vardır bu zamnda da Allahın evliyaları vardır… Ama onları görmek için tasavvufa girmek lazım ve orada amel etmek lazımdır…
    Niçin olmasın ki;
    Allah-u Teâla hazretleri herşeye kaadirdir Hikmet verince veriyor kimse ona mani değildir…
    Sevgiyle kalın…
    Bir zahmet bu linki tıkla

    http://www.fuadyusufoglu.com/allahin-sevgili-kullari/
    Dualarını beklerim…

Yorum Yapın