‘Uhud savaşı’ olarak etiketlenmiş yazılar

Uhud savaşında Resulullah (s.a.v.) ın kaldığı mağara (Medine-i Münevvere)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 10

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Beni Nâdir Yahudilerinin terk ettiği malların hepsine el koydu.

Bu ganimet mallarının hepsini muhacirlere dağıtmak için izin istedi.

Böylece muhacirler, Ensar (r. Anhüm) ın evlerinde oturmaktan kurtulacaklardı.

Ensar’dan Sa’d bin Ubâde ile Sa’d bin Muaz (r.anhüm);

-“Ya Resulullah! Sen Beni Nâdir’in mallarını muhacirlere dağıt. Onlar şimdiye kadar olduğu gibi yine evlerimizde oturmaya devam etsinler.” Buyurdular.

Resulullah (Sallallahı aleyhi ve sellem) Ensar (r.anhüm) den Sehl bin Huneyf ile Ebû Dücâne hazretleri (r.anhüm) ne fakir oldukları için bu ganimetlerden onlara da pay verdi.

Ebû Dücâne (r.a.) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra ortaya çıkan İRTİDÂT (dinden dönme) fitnelerini ortadan kaldırılmasında da çok büyük hizmet görmüştür.

Hicretin onbirinci senesi (M. 632) Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in hilafeti zamanında da Yemâme muharebesinde de favkâlâde kahramanlıklar göstermiştir.

O sırada Dinden dönenlerin başında bulunan Müseylemet-ül Kezzab, Peygamber, olduğunu ileri sürerek büyük fitne çıkarmıştı.

Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) komutasındaki İslâm ordusu bu alçak fitnecinin üzerine sevk edilmişti. Harp esnasında Hazret-i Ebû Dücâne (r.a.) düşmana çok şiddetli hucum ediyordu.

Harbin başında İslâm ordusu daha önce gönderilen İkrime ve Şurahbil (r.anhüm) ordusu gibi geriledi. Hatta beni Hanife kabilesinin mürtedleri, Hazret-i Halid bin Velid (r.a.) in çadırına girip yağma yapmaya başlamışlardı.

Bu sırada İslâm askeri geri dönüp şiddetli bir hucum ile Müseylemet-ül Kezzab’ın ordusunu bozdu.

YİNE BU SIRADA Hazret-i Vahşi (r.a.), Hazret-i Hamza (r.a.) yı şehid ettiği harbe (küçük mızrak) ile Müseylemet-ül Kezzab’ı katletti.

Müseylemet-ül Kezzab’ın ordusunu teşkil eden Beni Hanife kabilesi yenilince etrafını duvarlarla çevirip tahkim ettikleri büyük bir bahçeye sığındılar ve kapısını kapattılar.

Bu bahçeye duvardan ilk atlayarak giren Ebû Dücâne (r.a.) idi. Aşağı atlarken ayağı kırıldı. Buna rağmen gayretine zerre kadar eksiklik getirmeyerek, o muhkem bahçesinin kapısını bekleyen müşrikleri dağıtıp, islâm askerine bahçenin kapısını açtı.

Tekrar düşmanın üzerine hucüm etti ve Şehadet şerbetini içinceye kadar savaştı ve burada hicretin onbirinci yılında şehid oldu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (s.a.v.) dişleri şehid olduğu zaman kaldığı mağara (Uhud dağı)

Ebû Said-i Hudri (Radiyallahu anhu);

Eshab-i Kiramdan. İsmi Sa’d, nesebi Sa’d bin Mâlik bin Sinan bin Uneyd bin Sa’lebe bin Elcebr bin afv bin Haris bin Hazrec’dir. Kendisi ve babası sahabendir. Babası Uhud gazâsında şehid oldu.

Uhud savaşında onüç yaşında idi. Diğer gazâlarda bulundu. 64 (M. 683) de vefat etti. Kabrinin İstanbul’da Kariye Cami yanında olduğu bildirilmektedir.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in hicretinden on sene önce doğdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret edince annesi Hazret-i Enise (r.anha) ve babası Hazret-i Mâlik bin Sinan Müslüman oldular.

Ebû Sid’i Hudri (r.a.) Müslüman anne ve baba’nın bulunduğu bir evde büyüdü. Bu sebeple islmiyet’i çocukluğundan itibaren kabul etmiş, İslam terbiyesiyle yetişti.

Ebû Said’i Hudri (r.a.) peygamberimiz (s.a.v.) in hicretinden sonra yapılan medine’de Mescid-i Nebevi’nin inşasında çalışmıştı. Yaşı küçük olması sebebiyle Bedir ve Uhud gazalarına katılmadı.

Bedir gazâsına bası Mâlik bin Sinan (r.a.) katıldı. Şehid olmak için ön saflarda kahramanca çarpıştı.

Ebû Said’i Hudri (r.a.) Uhud harbine katılmak için babasıyla Peygamber Efndimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e muracaat ettiler.

Bu hadiseyi Ebû Said (r.a.) şöyle anlattı;

-“Uhud günü Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e arz olunduğum zaman onüç yaşında idim.”

Babam beni Resulullah (s.a.v.) ın yanına götürüp;

-“Ya Resulallah! Bu yavrumun yaşı her ne kadar küçükse de iri kemiklidir. Vucudu gelişkindir. İzin verirseniz, bizimle gelsin.” Dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) beni yukardan aşağıya kadar süzdükten sonra;

-“O’nu geri çeviriniz.” Buyurdular.

Benim gibi yaşı küçük olanlar

-“Medine’de kadınları ve çocukları korumakta vazifelendirdiler.”

Babası Hazret-i Mâlik bin Sinan (r.a.) Uhud gazâsında, Resulullah Efendimiz (s.a.v.) yaralanınca mübarek yanaklarından akan kanı emmekle şereflenmişir.

Bunun üzerine Pygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hazret-i Mâlik için;

-“Kanım kanına dokunan, karışan kişiye Cehennem ateşi dokunmaz.” Buyurdu.

Babası Mâlik bin Sinan (r.a.) bu Gazâda şehid oldu.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Said-i Hudri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Okçular tepesi (Uhud savaşının yapıldığı yer)

Câbir bin Abdullah (Radiyallah-u anh)- 2

Câbir bin Abdullah (r.a.) ın babası Uhud gazâsında şehid olunca, Amr bin Hasan oğullarının reisi olmuştu.
Kendilerine mahsus Aynü’l Erzak taraflarında bir çeşmeleri vardı (O devirlerde çeşme veya kuyusu olanlar, diğer halkı bundan para ile istifade ettirirlerdi.) Bu çeşme Hazret-i Muaviye (r.a.) zamanında Medine Valisi Mervan bin Hakem tarafından istimlak edilerek halkın istifadesine sunuldu.

Cabir bin Abdullah (r.a.) Bedir ve Uhud gazâlarına iştirak ettiği rivayeti varsa da doğru olanı İŞTİRAK ETMEDİĞİDİR.

Çünkü;

Yedi kız kardeşine bakacak kimseleri de yoktu. Babası kızlarının, kimsesiz kalmaması için oğlunu harbe iştiraktan medederek;

-“Oğlum, şu kızların kimsesiz kalmalarını düşünmesem, senin gözümün önünde ŞEHİD OLMANI İSTERDİM.” Demiştir.

Câbır bin Abdullah (r.a.) Babasının şehid olmasını şöyle anlatır;

-“Babam, Uhud’da şehid olmuştu.”

Kız kardeşim bana bir deve vererek;

-“Git babamızı bu devenin üzerinde taşı. O’nu Seleme oğullarının kabristanına göm.” Dediler.

Bende;

-“Deveyi alarak harb meydanına gittim, yanımda birkaç kişi daha vardı. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem), babamı, harb yerinden alarak aile kabristanına götürmek istediğimi anlattılar.”

O sırada Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) Uhud’da bulunuyordu.

-“Beni huzurlarına çağırdılar.”

Ve Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Nefsim yed’i kudretinde olan Allah-u teâlâ’ya yemin ederim ki; Abdullah da arkadaşları ile gömülecektir.” Buyurdu.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) in bu sözü üzerine;

-“Ben de babamı taşımaktan vazgeçtim. Onu Uhud şehidleri ile birlikte gömdüm.”

Câbir bin Abdullah (r.a.) ın babası şehid olduğu zaman bir haylı borcu vardı. Bu borçların mühim kısmı, etrafte oturan Yahudilere idi.

Babasının şehadetinden sonra, alacaklılar, câbır bin Abdullah (r.a.) ı sıkıştırarak alacaklarını istemişlerdi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Câbir bin Abdullah (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) nın mezarı Uhud şehidliği

Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u Anh);

Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın büyüklerinden. İslam’ın ilk yıllarında Müslüman oldu. Habeşistan’a sonra da medine’ye ilk hicret edenlerdendir.

Birinci Akabe biatında Müslüman olan ONİKİ KİŞİ, Resulullah (Sallallahualeyhi ve Sellem) dan dini hükümleri ve Kur’an-i Kerim öğretmesi için bir Muallim (Öğretmen) istediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tarafından Medine’ye Muallim olarak gönderildi.

Bedir ve Uhud savaşında Muhacirlerin sancağını taşıdı. 3 (M. 625) senesinde Uhud savaşında kırk yaşlarında iken şehid oldu.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) künyesi Ebû Muhammed olup, annesi ve babası tarafından Kureyş’in asil ve zengin bir ailesine mensub idi. Zengin oldukları için gayet rahat bir hayat yaşıyordu.

Orta boylu güzel huylu, nazik ve yumuşak huylu idi. Son derece zeki, fasih ve beliğ (güzel) konuşurdu. Akli selim sahibi olduğundan putlardan nefret ederdi.

Annesi tarafından en iyi şartlar altında refah ve bolluk içinde yetiştirilmişti. Güzel yüzlü ve zengin olduğundan Mekke’de ona gıpta ile bakarlardı.

Peygamberimiz efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurmuşlardır ki;

-“Mekke’de Mus’ab’dan daha zarif, daha narin, daha güzel kimse yok idi. Saçları kıvrım kıvrım idi.”

Bütün bunlara rağmen kalbinde büyük bir boşluk hiseden Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.) in bir MERKEZ OLARAK seçtiği, İslam’ı anlattığı ve o zaman Mekke’de Müslümanların toplandığı Erkam bin Erkam (r.a.) ın evine giderek Müslüman oldu.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) in ailesi durumu öğrenince, O’nu dininden döndürmek için evlerindeki bir mahzene hapsederek günlerce aç ve sususz bıraktılar.

Arabistan’ın yakıcı güneşi altında uzun müddet bırakarak ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar. Fakat Mus’ab bin umeyr (r.a.), bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebat göstererek ASLA İSLAMİYET’TEN dönmedi.

İslamiyet’i kabul ettikten sonra, Mekke’deki hayatı değişen ve işkencelere maruz kalan Mus’ab bin Umeyr (r.a.), müşriklerin ağır işkenceleri ve zulümleri sebebiyle Habeşistan’a hicret etmelerine izin verilen Müslümanlarla birlikte Habeşistan!a HİCRET etti.

Bir müddet orada kalıp, her türlü sıkıntıya katlandı. Daha sonra dönüp Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in yanına geldi.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) nın bu gelişini Hazret-i Ali (r.a.) şöyle anlatıyor;

Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile oturuyordum. Bu sırada mus’ab bin Umeyr (r.a.) geldi. Üzerinde YAMALI bir elbiseden başka bir şey yoktu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O’nun bu halini görünce mübarek gözleri yaşla doldu. Çünkü o Müslüman olmadan önce servet içinde idi. Dini uğruna bunları terk etti.”

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud savaşında Peygamberimiz (s.a.v.) ın  dişleri şehid olunca Kaldığı mağara

Mus’ab bin Umeyr (r.a.)- 5

Mus’ab (r.a.) O’na şöyle söyledi,

-“Anneciğim, ben sana doğru yolu gösteriyorum. Ve sana acıyorum. Ne olur gel Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Hazret-i Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet et!”

Annesi;

-“Ben senin girdiğin dini kabul etmiyeceğim. Aksi takdirde alay konusu olur, zayıf akıllı diye vasfedilirim. Fakat seni dininle baş başa bırakıyorum. Ben kendi dinimde kalacağım.” Dedi.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) Zilhacce ayının geri kalan kısmını, Muharrem ve Sefer aylarını Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) ile geçirdikten sonra, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in hicretinden 12 gece evvel, Rebiul-evvel ayının başında ikinci defa Medine’ye hicret etti.

Her şeylerini Mekke’de bırakıp, Medine’ye hicret eden Eshab-i Kiram (r.anhüm) ile, Medine’li Eshab (r.anhüm) mal ve mülklerini paylaştı. Bu kardeşlikte Mus’ab bin Umeyr (r.a.) de Ebû Eyyüb-i-el-Ensari ile kardeş yapıldı.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Bedir Savaşı’na katılıp sancağı taşıdı, büyük gayret ve kahramanlık gösterdi.

Abd-i dâr oğullarından Bedir savaşına katılan iki kişiden biri idi. Diğer de Süveyd bin Harmele (r.a.) idi.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) Uhud savaşı’na da katıldı. Sancağı taşıdı. Bu savaşta Peygamberimiz (s.a.v.) in yanından ayrılmayarak saldıranlara karşı koruyordu.. İKİ ZIRH GİYİNMİŞTİ. Bu haliyle Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e benziyordu.

Müşrik ordusundan İbn-i Kamile adında bir müşrik Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e saldırırken, Mus’ab bin Umeyr (r.a.) O’nun karşisina çıktı.

Bu müşrik bir kılıç darbesiyle Mus’ab bin Umeyr (r.a.) in sağ kolunu kesti. Bunun üzerine Mus’ab bin Umeyr (r.a.) derhal sancağı sol eline aldı.

Mus’ab (r.a.) o esnada Âl-i İmran suresi 144.;

-“Muhammed ancak Resuldür. Ondan evvel daha nice Peygamberler gelip geçmiştir.” Mealindeki ayet-i Kerimeyi okuyordu.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud savaşının yapıldığı alan (Uhud şehidliği)

 Mus’ab bin Umeyr (r.a.)- 6

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) ikinci bir darbeyle sol kolu da kesilince sancağı kesik kollarıyla tutup göğsüne bastırdı. Ve yine aynı Ayet-i Kerim’yi okudu.

Bu haliyle kendini Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e siper yapan Mus’ab bin Umeyr (r.a.) üzerine hucum eden İbn-i Kamia kafiri, vucuduna bir mızrak sapladı ve Musa’ab bin Umeyr (r.a.) yere yıkılıp şehid oldu.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) zırh giydiği zaman Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e benzediği için müşrikler O’nu şehid edince Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldürdüklerini zannetmişlerdi.

Hazret-i Mus’ab bin Umeyr (r.a.) şehid olunca; Hazret-i Mus’ab (r.a.) ın suretinde bir melek sancağı aldı.

Hazret-i Mus’ab (r.a.) ın şehid düştüğünden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın henüz haberi olmadığından;

-“İleri, Ey mus’ab, ileri.” Diye sesleniyordu.

Bunun üzerine bayrağı elinde tutan melek geri dönüp Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e;

-“Ben Mus’ab değilim.” Diye cevap verince

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sancağı elinde tutan melek olduğunu anladı. Bundan sonra Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sancağı Hazret-i Ali (r.a.) ye verdi.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan Ubeyd bin Umeyr anlatır;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mus’ab bin Umeyr (r.a.) i şehid olmuş görünce başı ucunda dikilerek ahzab suresin’den;

-“Mu’minlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allah’a verdikleri sözde SADAKAT gösterdiler. Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehid olmayı bekliyor. Onlar verdikleri sözü ASLA değiştirmediler.”

Mealindeki ayet-i Kerimeyi okudu.

Ve sonra şöyle buyurdu;

-“Allah’ın Resulu de şahittir ki, siz kıyamet günü Allah’ın huzurunda şehid olarak haşrolunacaksınız.”

Daha sonra yanındekilere dönüp;

-“Bunları ziyaret ediniz. Kendilerine selam veriniz. Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, kim bunlara bu dünyada selam verirse, kıyamette bu aziz şehidler kendilerine mukabil selam vereceklerdir.” Buyurdu.

Daha sonra şehidler defn edildi.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) e kefen olarak bir şey bulunamamıştı. Vucudu kaftanı ile ve ayak tarafı da otlarla örtülmek suertiyle defnedildi.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescidi Nebevvi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu);

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi veSellem) in Medine’ye hicretinden önce İslamiyet’i kabul edip, Medine’nin İlk Müslümanlardan olmakla şereflenen sahabi.

Adı Abdullah bin Atik bin Kays bin Esved bin Berâ bin Kâb bin Ganem bin Seleme bin Hazrec-i Ensari’dir.

Soyu ve kardeşi Cebr bin Atik hakkında başka rivayetler de bilinmektedir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hicretin 12 .ci (M. 633) yılında Yemâme harbinde şehid olmuştur.

Abdullah bin Atik (r.a.) in Müslüman oluşu hakkında kaynaklardan geniş bilgi yer almaktadır.

Medine’de ilk Müslüman Hazret-i Es’ad bin Zürâre (r.a.) nin ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tarafından oraya Kur’an-i Keim’i ve İslamiyet’i öğretmek için gönderilen Hazret-i Mus’ab bin Umeyr (r.a.) in tebliğ hizmetleri sebebiyle bir çok kimse İman etmişti.

Daha peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in hicreti gerçekleşmeden Müslüman olmakla şereflenenlerden biri de Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.) idi.

Hazret-i Abdullah bin Atik (r.a.), bedir ve Uhud savaşlarında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in yanında birçok hizmetlerde bulunmuştur.

Hicretin 5’inci (M. 627) yılında Medine’nin müdafaası için yapılan Hendek harbine de katılmıştır.

Hicretin altıncı (M. 628) yılında, kendisinin komutanlığında, Ensar (r.anhüm) den beş kişi ile birlikte bir seriyyede bulundu. Bu vazife, Yahudi reislerinden olup, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a düşmanlıkta çok ileri giden Ebû Râfi’nin öldürülmesi hizmetiydi.

Mekke’de müşriklerin zulmünden kurtulmak için Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Müslümanlar Medine’ye HİCRET etmişlerdi. Burada yaşayan evs ve Hazreç kabilelerinin tamamı İslmaiyet’i kabul etmişler, resulullah (s.a.v.) a her hususta yardımcı olmuşlardı.

Öteden beri bunlara düşman olan Yahudilerin kini, İslam düşmanlığı ile birleşmişti. Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e düşmanlıkta çok ileri gidenlerden biri de, Heyber Yahudilerinin reisi olan Ebû Rafi’ Selam bin Ebû Hukayk idi.

Bu Yahudi reisi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ı sık sık rahatsız ettiği gibi Müslumanlara da daima tehdid eder, kendisine tabi olanları Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın aleyhine kışkıtırdı. O’NU ÖLDÜRME TEŞEBBÜSÜNDE BULUNURDU.

Ebû rafi’ yahudisi, zengin bir tüccar olup, malları ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a düşmanlık yapanlara yardım ederdi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Atik (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

(Şehidlik) Abdullah bin Cahş ile DAYISI Hazret-i Hamza (r.anhüm) Kabri şerifleri

Abdullah bin Cahş (Radiyallah-u anhu)- 3

Cennetle müjdelenmiş olan (Aşer-i Mübeşşere’den) Sa’d bin Ebi Vakkas hazretleri (r.a.) nin de bulunduğu bu küçük ordu Hicaz’a doğru yol aldılar ve Nahle’ye geldiler. Bir yere gizlendiler. Oradan gelip geçen Kureyş’lileri gözetlemeye başladılar.

Bu sırada bir Kureyş kafilesi geçti. Develer yüklü idi.

Mücahid’ler, Kureyş kafilesine yaklaşarak onları İslâm’a davet ettiler. Kabul etmeyince çarpışma başladı.

Çarpışma sonunda birisini öldürdüler, ikisini esir aldılar, birisi atlı olduğu için ona yetişemediler. Kafirlerin bütün malı mücahidlere kaldı.

Hazret-i Abdullah bin Cahş (r.a.), bu ganimet mallarının BEŞTE BİRİNİ Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e ayırdı.

Bu ganimet, Müslümanların aldıkları İLK GANİMETTİ. Bu beşte bir hissede İLK AYIRAN BEŞTE BİRDİR. İlk öldürülen MÜŞRİK ve Alınan İLK ESİRLER de bu Nahle seferindeydi.

Bundan sonra Bedir gzâsı oldu. Alınan esirler için Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Abdullah bin Cahş (r.anhüm) a danıştı.

Hicretin üçüncü senesinde yapılan Uhud harbinde büyük kahramanlıklar gösterdi. Hazret-i Abdullah bin Cahş (r.a.) yiğitliğin sembolüydü.

Aşer-i mübeşşere’den olan Sa’d bin Ebi Vakkas Hazretleri (r.a.), Uhud harbinde Hazret-i Abdullah bin Cahş (r.a.) arasında geçen konuşmayı şöyle anlattı;

-“Uhud’da savaşın çok şiddetli devam ettiği bir andı. Birdenbire yanıma sokuldu. Elimden tuttu ve beni bir kayanın dibine çekti.”

Bana şunları söyledi;

-“Şimdi burada bana duâ et, ben “Amin” diyeyim. Ben de duâ edeyim, sen de “Amin” de!”

Ben de;

-“Peki.” Dedim

Ben şöyle duâ ettim;

-“Allahım, bana çok kuvvetli ve çetin kafirleri gönder. Onlarla kıyasıya vuruşayım. Hepsini öldüreyim. Gazı olarak döneyim. Benim yaptığım bu duâ’ya bütün kalbiyle “Amin” Dedi.

Sonra kendisi duâ etmeye başladı;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Cahş (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

(Şehidlik) Abdullah bin Cahş ile DAYISI Hazret-i Hamza (r.anhüm) Kabri şerifleri

Abdullah bin Cahş (Radiyallah-u anhu)- 4

Sonra kendisi duâ etmeye başladı;

-“Allahım, bana zorlu kafirler gönder kıyasıya onlarla vuruşayım. Cihad’ın hakkını vereyim. Hepsini öldüreyim. En sonun da bir tanesi de beni şehid etsin. Sonra benim dudaklarımı, burnumu, kulaklarımı kessin. Ben kanlar içinde SENİN HUZURUNA GELEYİM.

Sen Bana;

-“Abdullah, dudaklarını burnunu, kulaklarını ne yaptın?” diye sorduğunda,

-“Allahım! Ben onlarla çok kusur işledim, yerinde kullanamadım. Senin huzuruna getirmeyi utandım. Sevgili peygamberimin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bulunduğu bu savaşta, toza toprağa bulandım de öyle geldim.”diyeyim.” dedi.

Gönlüm böyle bir dua’ya “Amin” demek arzu etmiyordu. Fakat o isteği ve önceden söz verdiğim için mecburen ‘AMİN’ dedim.

Daha sonra kılıçlarımızı çektik, savaşa devam ettik. İkimizde önümüze geleni öldürüyorduk. O son derece Bahadırâne harbediyor, düşman safhalarını tarumâr ediyordu.

Düşman hamle üstüne hamle ediyor, şehid olmak için derin bir iştiyakla hücumlarını tazeliyordu. “Allah Allah!” diye çarpışırken kılıcı kırıldı.

O anda Sevgili Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O’na bir hurma dalı uzatarak, savaşa devam etmesini buyurdu.

Bu dal MU’CİZE OLARAK kılıç oldu ve önüne geleni kesmeye başladı. Bir çok düşmanı öldürdü. Savaşın sonuna doğru Ebûl Hakem isminde bir müşrikin attığı oklarla arzu ettiği şehadete kavuştu.

Şehid olunca kafirler bu mübarek şehidin cesedine hücum ederek burnunu, dudaklarını ve kulaklarını kestiler.

Her tarafı kana boyandı.

Muharebe bittikten sonra Hazret-i Abdullah bin Cahş (r.a.) ı dayısı “SEYYİDÜŞÜHED” yani “ŞEHİDLERİN EFENDİSİ” Hazret-i Hamza (r.a.) yı aynı kabre defnettik.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Cahş (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Şehidlik (Uhud savaşının yapıldığı alan)

Hanzala bin Ebi Amir (Radiyallah-u anhu);

Medineli Eshab (r.anhüm) ın meşhurlarından şehid ve MELEKLERİN YIKADIKLARI bir zat. İsmi Hanzala bin Ebi Amir bin Safi bin Mâlik olup lakabı Taki ve Gasil-ül Melaike’dır. Medine’de Evs kabilesinden olup, kavminin Eşrafından idi.

Babası Ebû Amir Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in Medine’ye teşrif etmesi üzerine O’na (s.a.v.) düşman olmuş ve Medine’den ayrılarak, Mekke’ye gitmiş müşriklerle bir olmuştu.

Bundan dolayı Ona FASIK lakabı verilmişti. Annesinin ismi tesbit edilememiştir.

Hanzala (r.a.) bi’setten evvelde iman sahibi olup, Allah’ın birliğine inanır putlara tapmazdı. Hanif dininde idi. Müslüman olmadan evvel inzivaya çekilmiş bir halde, insanlardan uzak devamlı kendi haline ibadetle meşgül olurdu.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in daveti üzerine hemen İMAN ETTİ. Babası ile tam bir cedel (kavga) halı ortaya çıktı. Babası iman etmesini istemiyordu. Hanzala (r.a.) nın doğum tarihi bilinmemekte olup Hicret’in üçüncü (M. 624) yılında Uhud’da şehid oldu.

Hanzala Bedir gazâsında bulundu. O zaman henuz bekardı. Bedir gazâsından bir müddet sonra Abdullah bin Ubey’in kızı ile nikahlandı. Nikahtan bir hafta sonra düğün olacaktı. Ertesi günde Uhud’da kureyş müşrikleriyle çarpışılacaktı.

Hanzala (r.a.) geceyi medine’de hanımının yanında geçirmek için Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dan izin istedi.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de musaade buyurdu. Medine’ye geldi. Hanımı Cemile (r.anha) ile o gece beraber kaldı. Cumartesi günü sabahlayin Uhud’a yetişmek için çok acele yola çıktı.

Yola çıkacağı sırada, hanımı cemile (r.anha) orada bulunan kavminden dört kişi çağırdı ve Hanzala (r.a.) ile evlendiklerini söyleyip;

Eğer çocuk olursa Hanzala (r.a.) nın olacağını bildirip, onları şahid tuttu.

Oradaki dört şahid;

-“Buna ne lüzüm vardı?” diye sordular.

Cemile (r.anha);

-“Ruyamda sema’nın açıldığını ve Hanzala (r.a.) içeri girdikten sonra kapandığını gördüm.” Dedi.

Ruyası hakikat olup, Uhud şavaşında Hazret-i Hanzala (r.a.) şehid oldu. Abdullah isminde bir oğulları oldu. Abdullah bin Hanzala (r.a.) olarak tanınan bu oğlu, Yezid zamanında şehid edildi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hanzala bin Ebi Amir (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu