‘Kaza ve kader’e iman’ Kategorisi için Arşiv

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Beşinci ESAS İrade- 4

Rububiyetin sırlarını bilmek arzu eden kimsede, muhabbet, sevgi, ihlas, sıkd, ta’ zim hayâ, emirlerine imtisal, günahlardan uzaklaşmak, (nefsi ile) mücahede etmek, himmetin künhüne yönelmek, Allah’ın nefehatına koşmakla Allah Azze ve Celle’nin kapısına yapışsın.

Resûllullah, (S.A.V.) buyurdu ki:

-”Zamanlarınızın günlerinde Rabbinizin nefehatı vardır. Uyanın, O, nefehata koşun.”

Melekütün sırlarına vakıf olmak isteyen, Allah (c.c.) ın razı olduğu hususlarda çalışsın.

Buna kudreti olmayan ise bu konuda İmam-i A’zam (Allah ona rahmet eyledsin) ve ashabının dedikleri şey üzere itihad etmesi gerekir.

Onların bu hususta temel fikirleri şudur:

Kulda kudreti ihdas etmek Allah(c.c.) ın fiiflidir. Allah (c.c.) ın kulda yarattığı kudreti kullanma ise hakîki olarak (mecazı değil) kulun fiilidir.

Kadriyyeciler, Allah (c.c.) ınkaza ve takdirini inkar ettiler. Hayrı ve şerri kendi nefislerinden olduğu görüşündedirler.

Bununla Allah (c.c.) ı zulümden ve kötü ile çirkini yaratmaktan tenzih etmeği dilediler. Fakat onlar sapıttılar. Zira, bu sözlerinin zımnında Allah (c.c.) a ACZ isnad ettiler, bunu anlıyamazlar.

Cebriyeciler ise, kaza ve kadari kabul ederler. Hayrın ve şerrin Allah (c.c.) tan olduğu görüşündedirler. Fakat, işlenen fiilde cansız varlıklarda olduğu gibi, kendilerinin hiçbir rolü olmadığını itikad ederler.

Cebriye taifesi bu sözleri ile Allah (c.c.) ı acz’den tenzih etmeği kasdettiler, fakat kandileri sapıttılar. Zira onlar, bu sözlerin zımnında Allah (c.c.) a zulüm isnad ettiler. Kendi sefihlerini de dalalete soktular, çünkü onlar Allah (c.c.) a isyan ediyor ve isyanlarını Allah (c.c.) a isnad ederek kendilerini şeytanın yaptığı gibi suçlu olmaktan ve sorumluluktan temize çıkarıyorlar.

Şeytan (Aleyhil’lanet) Allah (c.c.) a karşı dedi ki;

-“Öyle ise dedi (Madem ki) sen beni azgınlığa mahkum ettin, ben de bu sebeple and olsun ki, onarlı (sapıtmak) için senin doğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.” A’raf suresi Ayet- 16

Hulasa;

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Kadarle ilgi konulara dalmadan, münakaşa ve münaz’a etmeden kader hakkında sağlam bir itikada sahib olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kasyane (Navale sipi)

Beşinci ESAS İrade- 5

Hulasa;

Kaderiye taifesi, kulların fiillerinin hepsinde kul için külli bir muhtariyeti isbat ederek, efal-i ihtiyariye de Allah (c.c.) ın kaza ve takdirini tamamen inkar ederler.

Cebriye taifesi ise, Kaza ve kadere dayanarak kulların fiillerinden muhtariyeti tamamen nefy ederler, her şeyi Allah (c.c.) ın kaza ve kaderine bağlarlar.

Kader ve irade mevzu’unda Cebriye zümresiyle münakaşa ve münaza’a eden kimsenin, onları tokatlaması, elbiselerini ve sarıklarını yırtması, yüzlerini tırmalaması, saçlarını, bıyıklarını ve sakalarını yolması gerekir.

Ve sonra da o sefihlerin kendilerinden sadır olan diğer çirkin fiillerinden özür diledikleri gibi, özür dilerim kader böyle imiş benim hiç suçum yoktur demesi lazımdır.

Mu’tezile, kendilerine ancak şerri isnad ederler. Allah (c.c.) a zulmü ve çirkin olanı isnad etmekten kaçınarak kendilerine ihtiyar-i külliyi isbat ve iddia ederler. Fakat, bilmezler ki, bunun zımnında Allah (c.c.) a acz isnad edereler. Yüce olan Allah (c.c.) onların isnad ettşiklri acz’dan beridir.

Ehl-i sünnet vel Cemaat mezhebine gelince, onlar, bu batıl mezheblerin arasında orta bir yol seçtiler.

Ehl-i sünnet vel cemaat, ne kendilerinden tamamen ihtiyarı nefy ettiler, ne de Allah (c.c.) tan kaza ve kaderi tamamen nefy ettiler.

Ehli sünnet bu hususta der ki;

Kulların fiilleri, bir cihetten Allah(c.c.) tan, bir cihetten de kuldandır. Kul için fiillerini meydana getirmekten muhatriyet vardır.

AÇIKLAMA:

El- İsfehani (r.a.) şerh Ettavali fi şehr-i Mezheb-i ehl-i essünneti de der ki;

-“Fiiller Allah’ın kudreti ve kulların kazanmasıyla meydana gelir. Yanı; Allah (c.c.) ın nizamı şöyle kurulmuştur ki; Kul taata azm ettiği vakit Allah (c.c.) onda taati yaratır, kul ma’siyete azm ettiğinde Allah (c.c.) onda masiyet fiilini halk eder.”
-”Bunun üzrine kul kendi fiilini yaratmiyorsa da yaratiyor gibi görünür. Hakikatte kula irade ve Kudreti Allah verir. Cenab-i Allah, İrade ve kudreti başlı başına fiilleri vucuda getirecekleri bir şekilde değil bilakis, kulun fiilinde ancak bir tesiri bulunmak üzere Kul’a verir.”

-”Bu şekilde Allah (c.c.) ve İradeyi yarattıktan sonra fiil onlarla vaki olur. Çünkü bütün varlıkların bir kısmı vasıtalı, bir kısmı de vasıtasız olarak Allah’ın yaratmasiyle meydana gelir. Vasıtaların da ve sebeplerin başlı başına mahlukatı meydana getirmeleri iktiza etmez.”

-”Bilakis, Allah (c.c.), ile İradeyi kulda yaratır. Onların ancak fiillerin meydana gelmesinde rolleri vardır. Buna göre ihtiyarı fiiller kula isnad edilir bu fiiller, Allah (c.c.) ın yaratması ve kulda fiillerin meydana gelmesinde rolu olabilecek bir kudretin yaratması ve takdir etmesi ile meydana gelir.”

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri sağlam ittikkad üzere kılsın. Amin..
Fuad yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Beşinci ESAS İrade- 6

Allah (c.c.) ın hükmü ve kazası dört nevi üzeredir.

1-Taatlarda ve ibadetlerdeki KAZA,
2-Masiyetlerdeki KAZA,
3-Nimetlerdeki KAZA,
4-Belâlardeki KAZA,

Allah (c.c.) kul için taat ve ibadet hükmettiği zaman kulun, onu, çalışmak ve ihlasla karşılaması gerekir.

Ta ki, Allah (c.c.) ona hidayet ve tevfikle ikramda bulunsun.

Çünkü;

Yüce olan Allah (c.c.) buyuruyor ki;

-“Bizim uğrumuzda mücadele edenler (e gelince) Biz onlara elbette yollarımızı gösteririz. Şübhesiz ki, Allah her halde ihsan erbabiyle beraberdir.” Ankebût Suresi Ayet- 69
Yani bize (Allah’a) taat ve ibadet uğrunda, dinimiz yolunda mücadele eden kimseleri, bu husustaki çalışmalarında onları muvaffak kılarız.

Allah (c.c.) ma’siyeti hükmettiği vakit, kulun onu içtenlikle ve kalben istiğfar, tevbe ederek pişmanlıkla karşılaması lazımdır.

Zira Cenab-i Hak;

-“Her halde Allah hem çok tevbe edenleri sever, hem çok temizlenenleri sever.” Buyuruyor. El Bakara suresi Ayet- 222

Allah (c.c.) ni’met ile hükmettiğinde kul onu şükretmek ve cömertçe harcamakla karşılamalıdır. Ta ki, Allah (c.c.) ona fazla nimet ihsan ve ikram buyursun.

Yüce olan Allah (c.c.) Kur’an-i Kerim’inde;

-“And olsun, şükrederseniz elbete sizi (ni’metinizi) artırırım.” Buyurdu. İbrahim suresi Ayet 7

Allah (c.c.) kulu hakkında bela ve müsibeti hükmettiği vakit kulun onu sabr ve rıza ile karşılaması lazımdır ki, Allah (c.c.) ahret aleminde ona izzet ve şeref ihsan buyursun.

Çünkü;

Cenab-i Hak;

-“Şübhesiz Allah sabredenleri sever.” Al-i İmran suresi Ayet- 146

Ve;

-“Ancak –müsibetlere- sabredenlere ecirleri hesabsız verilecektir.” Zümer suresi Ayet- 10

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri kaza ve Kader hakkında sağlam itikat üzere olan kulların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Hafka çino (şelale) Nusaybin

Beşinci Esas: İrade- 7

Mesabih (r.a.) şehrinde, Mevlana, imam Alâeddin, kaza ile kader arasındeki farkı beyan ederek der ki;

-“Kaza bütün mevcudatın, tafsilatsız, icmali olarak Levh-i mahfuz da var olmasıdır. Kader ise Allah’ın levh-i mahfuzda geçmişte icmalen var eylediği şeylerin âlemde yaratmasıyla meydana çıkmasıdır.

Bir kısım bilginler de kaza, özel tertip üzere mevcudatın nizamını iktiza eden inayeti ilahiye ve irade-i ezaliyedir.

Kader ise, ezeli iradenin eşyeya, kendilerine mahsus vakıtlarinda taalluk etmesidir. Dediler

Müslümanlar kader hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Onlardan bir kısmının görüşü şöyledir;

Hayır, şer filer ve sözler gibi âlemde cereyan eden her şey Allah’ın kaza ve kaderi iledir. Kulların bunda hiçbir muhtariyeti yoktur. Bu mezhebe olanlara CEBRİYE denir. Cebr, galebe çalmak ve zorlamaktır.
Bunun içindir ki, onlar Allah, kullarını fiilleri ve sözleri üzerine zorlar, kulların kendi fiilleri ve sözlerinde muhtariyeti yoktur derler.

Fiilerin ve sözlerin kullara isnat edilmesi (Değirmen döndü ve oluk aktı) sözümüzde (dönme) işini değirmene (akma) işini de oluğa isnadımızda olduğu gibi, cansız varlıklara olan isnadın aynıdır diye yanlış inanca saptılar. Bu mezheb batıldır.

Çünkü;

Onlar bu sözü, eğer kendilerini, üzerlerine Allah (c.c.) ın hitabı gelmeyen (Yani mükellef olmayan) delilere ve sabilere benzeterek üzerlerinden Allah’ın tekliflerini düşürmek isterlerse küfr etmişlerdir.

Zira;

Onların mezhebleri, kitabların ve peygamberlerin batıllığına iktiza eder. Hayır eğer o sözü, Allah’ı Ta’zim ve kendilerini tahkir temek ve Allah’ın kazasını defetmekten aciz olduklarından söylemiş iseler Ehl-i Sünnet vel’ Cemaatın itikadına muhalefet ettiklerinden bidatçıdırlar.

Müslümanların bir kısmı da şu görüşe gitmişlerdir:

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri kaza ve Kader hakkında sağlam itikat üzere olan kulların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Navale sipi (Nusaybin)

Beşinci Esas: İrade- 8

Müslümanların bir kısmı da şu görüşe gitmişlerdir:

Kulların, kasd ve iradesi akibinde kendilerinden sadır olan her şey onların kudreti ve ihtiyari ile vakidir. Kullardan sadır olana hiçbir hususta Allah (c.c.) ın kudret ve iradesi taallûk etmez.

Bunlara, kudreti nefyettiklri için kaderiyye denir. Bu mazhebler de batıldır. Çünkü, onlar eğer bu sözü, Allah (c.c.) ın takdirden aciz olmasının caiz olduğuna inançlarından söyledilerse küfre girmişlerdir. Allah (c.c.) onların söylediklerinden münezzehtir.

Yok eğer onlar içtihadlarındeki hatadan ve Cenab-i Hakk-ı, kendi çirkin fiillerine takdir ve yaratmaktan tenzih etmelerinden söyledilerse Ehl-i Sünnet vel Cemaatın inançlarına muhalefet ettiklerinden bidatçıdırlar. Bu zümreden bir kısmı da hayır, Allah (c.c.) ın takdiri iledir. Fakat (şer) Allah (c.c.) ın takdiri ile değildir. Derler.

Hak olan mezheb şudur ki;

Kulun fiilinde her iki kudreti yani: Allah’ın kudreti ve kulun kudreti müessirdir. Fiillerin hepsi kullardan, Allah(c.c.) ın kudreti ve iradesiyle sadır olur. Lâkin, fiillerin meydana gelmesinde kulların da ihtiyarı vardır. Takdir Allah (c.c.) tandır. Kesb yani kazanmak ve işlemek kuldandır. Bu mezheb, kaderiyye ile Cebriyye arasında orta bir mezheptir. Ehl-i Sünnet Vel Cemaatın mezhebi de budur.
Mevlana Alâeddin sözü bitti.

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri sağlam bir itikad üzere kılsın. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Kasyan şelalesi (Nusaybin)

Beşinci Esas: İrade- 9

El Maksud-Ül-Esna kitabında yazmıştık ki;

Bütün varlıkların Rabbisi, sebeplerin yaratıcısı ve sebeplerin, müsebbiblere yönelmesi için onların asıl Vadi’ı olan Allah’ın tedbiri, O’nun hükmüdür. Değişmez.

Devamlı, sabit ve istikrarlı olan külli sebeplerin, vücuda getirilmesi de O’nun kazasıdır. Yer, yedi kat gökler, yıldızlar, âlemler ve onların, devamlı, ölçülü değişmeyen ve ecellerine ulaşıncaya kadar devam edecek olan haraketleri gibi.

Nitekim, Cenab-i Hak buyuryor ki;

-“Bu suretle onları yedi gök olmak üzere iki günde vücûda getirdi. Her gökte ona ait emri vahy etti. (Ve melekleri, yıldızları ve saireyi yaratmak suretiyle semavi tedbirleri yaptı.) Dünya göğünü de kandillerle donattık, (onu âfetlerden) korudurk. İşte (bütün) bu(nlar), O, mutlak kadir, O her şeyi hakkıyle bilen (Allah) ın takdiridir.” Fussilet suresi Ayet 12

Allah (c.c.) bu sebepleri, hesaplı, çlçülü, mukadder ve hudutlu olan haraketleri ile, kendilerinden ana ve an meydana gelen müsebbeblerine yöneltmesi O’nun kaderidir

Hüküm, ilk külli twedbir ve bir an gibi olan ezeli bir emirdir.

Kaza, devamlı ve külli olan sebepler için vad’i küllidir.

Kader ise, Allah (c.c.) ın külli sebebleri, hesablı ve takdirli haraketleriyle fazla ve noksan olmayan, bilinen mikdarla sayılı ve hudutlu müsebbebata tevcih etmesidir. Bunun içindir ki, Allah (c.c.) ın kaza ve kadarei haricinde hiçbir şey vâki olmaz.

Bunu sen ancak bir misal ile anlarsın.

Belki, namaz vakitlerini bildiren bir çeşit saati görmüşsündür. Şayet görmedinse dinle:

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmami Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri itikadı Sünnet ve-l Cemaat üzere olan kullarından eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Beşinci Esas: İrade- 10

Bunu sen ancak bir misal ile anlarsın.

Belki, namaz vakitlerini bildiren bir çeşit saati görmüşsündür. Şayet görmedinse dinle:

Bu satın meydana gelmesi için mutlaka şunların bulunması lazımdır;

İçinde mikdarı bilinen suyun bulunduğu, silindir şeklinde bir alet, içi boş olan ve silindirin içindeki suyun üstüne konan başka bir alet bir tarafı bu boş kaba bağlı, diğer tarafı da boş kabın üzerine konan küçük bir zarfın altına bağlanmış bir ip, Zarfın içinde bir küre ve altında da düştüğü zaman içine düşecek şekilde bir tas vardır.

Küre tasın içine düştüğünde tınlama sesleri işitilir. Bunlar tamamlandıktan sonra silindir şeklindeki aletin dibinde ölçülü, mikdarı bilinen bir delik açılır. O delikten azar azar su akar. Silindir şeklindeki âletin içinde su alçaldıkça, suyun üzerine konulmuş olan boş kab da alçalır. O’na bağlı olan ip uzanır.

Kürenin bulunduğu tarafı kürenin yuvarlanıp düşünceye kadar hareket ettirir ve nihayet küre tasın içine düşer. Tınlama sesini çıkarır. Bu her bir saat başında vaki olur.

Her iki düşüşün arası suyun aktığı deliğin genişliğinin takdirine göre suyun akması ve alçalmasının takdir edilmesiyle ölçülür. Bu da hesap yolu ile bilinir. Suyun bilnen bir mikdarda akması, deliğin genişliğinin bilinir bir mikdarda yapılması sebebiyle olur. Suyun yüzeyinin alçalması da o mikdar ile olur ve onunla takdir olunur.

Suyun üzerindeki boş kabın alçalması, onunla kendine bağlı olan ipin uzanması ve içinde küre bulunan zarfta hareketin meydana gelmesi bunların her biri noksan ve ziyade olmayan sebebinin takdiri ile takdir olunur.

Kürenin tasa düşmesi başka bir hareketin meydana gelmesine sebep olabilir. O başka hareketin de üçüncü bir harekete sebep olması mümkündür.

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazreteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kaza ve kader hakkında sağlam itikad sahibi olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufğlu

Beyaz suyun siyah suyla karıştığı yer (Nusaybin)

Beşinci Esas: İrade- 11

Ve böylece, onlardan daha çok acayip ve muayyen miktarlarda takdir edilmiş hareketlerin hasıl olması da mümkündür. Ancak onların ilk ve birinci sebebi suyun bilinen mikdarla akmasıdır.

Bu tabloyu düşündüğün vakit anlarsın ki; Vakitleri bildiren o aleti yapan kimse üç şey’e muhtaç olur.

1-Tedbirdir. Bu istenen şeyin meydana gelmesi için alete ne gibi hareketlerin, sebeplerin ve araçların lazım ve gerekli olduğunu düşünmek ve karalaştırmaktır ki, O da hükümdür.

2-Esas olan bu aletlerin meydana getirilmesi ki,

Onlar da;

İçinde su bulunan silindir,suyun yüzeyine konulmak için içi boş bir kap, ona bağlı olan bir ip, İçinde küre bulunan bir zarf ve kürenin içine düşebilecek şekilde zarfın altına konan tastan ibarettir.
İşte bunların meydana getirilmesi de KAZA’dır.

3-Ölçülü, hesaplı ve muayyen bir hareketi meydana getirecek sebebin icad edilmesidir. O, sebep, aletin alt kısmında muayyen genişliği olan bir deliğin açılmasıdır ki, ondan su damladıkça bunda bir hareket hasıl olur.

Su akmasiyle bu hareketi yüzeyine iletir. Suyun yeüzeyi bu sebepten titreşir, bu titreşim suyun yüzeyinde bulunan içi boş kaba geçerek onu hareket ettirir.

Kabın titreşmesi neticesinde ona bağlı olan ip titreşir, Sonra içinde bulunan zarfa geçer zarfınhareketiyle de küre titreşir. Sonra küre düştüğü vakit tasa çarpar ve ondan tınlama sesi hasıl olur.

Sonra orada bulunanların uyanması ve duymaları meydana gelerek satın geçtiğini anlayıp onların namazları ve işleriyle meşgül olmaları için hareket etmelerini intaç eder.

Bunların hepsi sebeple takdir olunan ve bilinen bir miktarla olur ki, hepsi de suyun hareketi olan birinci hareketin miktarı ile takdir olunur. Hareket için bu aletlerin mutlaka lazım olan esaslar olduğunu ve hareketten meydana gelecek olan şey’in ntakdir olunması için hareket takdir eden kimsenin bulunmasının mutlaka gerekli olduğunu anladığın vakit Takdir olunmuş hadislerin eceli geldiği vakit yanı sebepleri hasıl olduğunda ne bir an önce ve ne bir an sonra tam zamanında meydana geleceğini ve bunların her birinin muayyen bir miktarla olduğunu anlarsın.

-“Şübhesiz ki Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü(bir miktar)tayin etmiştir. Talak suresi Ayet: 3

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazreteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kaza ve kader hakkında sağlam itikad sahibi olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Beşinci Esas: İrade- 12

Gökler, eflak, yıldızlar, deniz,hava ve alemdeki bu büyük cisimler o aletler gibidir.Bilinen bir hesabla, alemleri,yıldızları,Güneş veayı hareket ettiren sebep de Bbilinen miktarla suyun akmasını sağlayan o delik gibidir.

Güneşin ayın ve yıldızların hareketleri yerdeki hadiselerin meydana gelmesini intaç ettiği gibidir. Gökte olanların hareketlerin her yüzünün değişmesine sebep olduklarına örnek;

Güneş hareketi ile, doğuya ulaştığında yer yüzü aydınlanır. İnanlar yeryüzünü ve içindekileri görebilirler ve işlerini yapmak için dağılırlar. Güneş battığında bu insanlar için mümkün olmaz ve insanlar evlerine dönerler.

GÜNEŞ GÖĞÜN ORTASINA YAKLAŞIP,İklimlerde bulunanların başlarına vurduğu vakit hava ısınır, ısı artar ve meyveler olgunlaşır.

Güneş gökyüzünün ortasında uzaklaştığı zaman kış gelir soğuklar artar. Güneş her ikisinin ortasında iken havalar mütedil olur. İlkbahar gelir bitkiler biter yer yeşerir. Bu meşhur olan ve bildiklerine, bilmediğin acayıp şeyleri kıyas et. Bu mevsimlerin birbirlerine benzememelerinin hepsi bilinen bir miktarla takdir edilmiştir.

Çünkü bunlar güneş ve ayın hareketlerin bağlıdır.

-“GÜNEŞ DE AY DA HESABLIDIR.” Er-rahman suresi Ayet 5

Yani; onların hareketleri bilinen bir hesaptır. ( Mukadder ve ma’lum olan bir nisabla burçlarında, menzillerinde cereyan etmektedir.)

İşte bu takdirdir. Küllü sebeplerin vad’i ise Kazadır. Bir an gibi olan ilk tedbir de Hükümdür.

Aletin, ipin, kürenin hareketleri aleti yapanın dileğinin dışında değildir. Bilakis o, aletin yapıcısının murad ettiğidir. Böylece, alemde şer, hayır, menfaatlı ve zararlı olan hadiselerin her biri Yüce olan Allah’ın dilemesi haricinde vaki olmaz, belki onları Allah murad buyurmuş ve onun için sebeplerini hükm etmiştir.
İlâhi emirlerin, örfi örneklerle bilinmesi güçtür. Örneklerden maksad ancak hatırlatmaktır.

Sen (Ey okuyucu) örnekleri terk et, esas maksad ve gayeyi anla, teşbih ve temsilden kaçın..

Devam edecek…

Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâlâ hazreteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kaza ve kader hakkında sağlam itikad sahibi olan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufğlu