‘Allah korkusu’ olarak etiketlenmiş yazılar

Allah korkusu

22 Mart 2008

Kasyan gölü (Seyyid Bahaaddin bahçesi) Nusaybin

Etrafımızda bir kamera varken, doğru dürüst konuşamıyor, konuşmalarımız kayıt altına alınıyor diye, temkinli sözler sarf ediyoruz. Hele ailemizin istemediği insanlarla gezmemiz halinde ise tanımasınlar diye ellerimizle yüzümüzü kapatiyoruz.

Yahut bir arkadaşımız aleyhinde konuştuğumuzda birisi gizli kamerayı alıp, kamerayı arkadaşımızın yanında açıp izlettirdiğinde, utancımızdan kaçacak delik arar, yerin dibine girmeyi arzularız…

Ama Allah’u teala hazretlerinin (c.c.) kamerasinden haberdar deyiliz. kamerasının ne şarjı tükenir nede kasetleri biter….

Rivayet edilir ki:

Adamın biri bir kadına göz koyar. Bu kadın ticaret için bir kafileyle yola çikar. Konak yerlerinden birinde mola verirler Akşam olunca, Adam da kadına içindekini döker.

Kadın ona der ki:

“-Git bak bakalım, herkes uyumuş mu?”

İstediğini kabul ettiğini sanan adam, sevinir ve kafilenin etrafını dolaşır. İnsanların uyuduğunu görünce hemen kadına döner ve:

“-Evet herkes uyumuş der:

Bunun üzerine kadın:

“-Yüce olan Allah (c.c.) hakkında ne dersin? Acaba O da uyumuş mudur?” der.

Bu soruya karşı adam;

“-Şüphesiz ki, Allah (c.c.) uyumaz, onu asla ne uyku ne de uyuklama tutmaz.” der.

Adamın bu cevabından sonra kadın şöyle der:

“-Hiç şüphe yoktur ki, uyumayan uyuklamayan Allah (c.c.) bizi görüyor.” İnsanların görmesinden korkuyoruz, Halbuki, Allah (c.c.) ın görmesinden korkmamız daha layik değilmi dir?”

Kadının bu sözlerini duyan erkek, kendisini yaratan Allah (c.c.) tan korkarak, kötü fikrinden vaz geçer ve tövbe ederek yurduna döner.

Bu adam vefat ettiğinde bunu rüyada görenler olur Ve kendisine denir ki:

-”Allah sana ne muamelede bulundu?”

Adam:

-”Allah’tan korkup da o günahı terk ettiğimden Allah (c.c.) beni affetti” der.

Rivayet edilir ki;

Sevdiği bir kadını Kabe’nın yanında gören bir adam: onu sevdiğini onunla birlikte olmasını istedi.

Kadın;

-”Beni takıp et “dedi.

Sevinen adam kadının arkasından gitti, kadın Kabe-i Şerife vardığında adama:

-”Haydı gel istediğini yap.”

Adam;

-”Burada insanlar var, utanıyorum.”dedi.

Kadın;

-”Burada çok az insan topluluğu bulunduğu halde onlardan utanıyor, ama yarın ‘Arasat’ meydanında toplanacak insanların önünde utanmaktan çekinmiyor musun?” dedi.. Bunu duyan adam başını eğerek oradan ayrılır…

Ahnef bin Kays (r.a.) Tabiinden olup, Allah’ın evliyalarındandı

Bir arkadaşiyle Hac farizasını yerine getirmek için sefere çıktı. Arkadaşiyle birlikte epey yol katettiler, bir şehrin yakınlarında konakladılar. Erzak almak için arkadaşı şehre indi, kendisi çadırında kaldı.

Bir müddet sonra Ay yüzlü bir kadın yanına gelerek;

-”Ver “dedi.

Ahnef bin kays (r.a.) da ekmek istiyor zanederek ona bir parça ekmek uzattı.

Kadın:

-”Bunu istemiyorum, senden kadınların erkeklerden istediğini istiyorum.”dedi

Bunun üzerine Ahnef bin Kays (r.a.) öyle bir çığlık atıp bağırdı ki kadın korkudan kaçmaya başladı, sonra abasını başına çekip ağlamaya başladı.

Bir müddet sonra arkadaşı döndüğünde onun çok ağladığını gördü, nedenini sorunca kendisinin çocuklarını özlediğini onun için ağladığını söyledi.

Arkadaşı:

-”Daha iki gün olmadı evden ayrılalı sende başka bir hal var deyip ısrar edince arkadaşına başından geçenleri anlatır.

Arkadaşı ondan daha çok ağlamaya başladı.

Ahnef bin kays (r.a.);

-” Benim başıma bir musibet geldi diye ağladım, sen ne için ağliyorsun?” dedi.

Arkadaşı;

-”Şayet ben senin yerinde olsaydım senin gibi sabredemezdim diye ona ağliyorum” dedi.

Allah’u Teala Hazretleri (c.c) bizleri ve sizleri kendisinden korkup utanan kullarından eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu

Allah Korkusu 3

24 Haziran 2008

Çağ-Çağ dersinde küçük bir şelale (Nusaybin)

Avn bin Abdullah (r.a.) der ki;

-“İnsanların, Allah (c.c.) korkusundan gözlerinden yaş akıp vucudun bir yerine isabet ederse, orasını Allah (c.c.) cehenneme haram kılar…

Resülullah (a.s.v.) ın göğsünde ağlamaktan meydana gelen ateşte kaynayan bir tencerenin sesi gibi ses vardı.

Kündi (r.a.) der ki;

-“Allah (c.c.) korkusundan ağlamaktan meydana gelen bir damla yaş deryalar gibi cehennem ateşini söndürür.

İbni Semmak (r.a.), nefsini azarlayıp şöyle derdi:

-“Sen zahidler gibi konuşursun, münafıkların işlediği gibi işlersin. Bununla beraber cennete girmeyi istersen. Heyhat. Heyhat… Cennete öyle başka zümreler için hazırlanmıştır ki, onların bizim amellerimizden bambaşka amelleri vardır.

Süfyan-i Servi (r.a.) den rivayet edilir.

Der ki:

Cafer-i Sadık (r.a.) ın yanına girdim ve dedim ki:

-“Ey Allah’ın Resülunun (a.s.v.) torunu bana vasiyet et.

Cafer-i Sadık (r.a.) bana dedi ki;

-“Ey Süfyan: yalancıda, insanlık yoktur. Hased edende de rahatlık yoktur. Zayifin dostu da yoktur. Kötü huylu olan büyük kişi olamaz..

Ben kendisine:

-”Ey Allah (c.c.) ın Resülunun (a.s.v.) torunu, daha çok söyle bana.” dedim.

Cafer-i Sadık (r.a.) dedi ki;

-“Ey Süfyan: Allah (c.c.) ın haram kıldığı şeylerden kendini çek ki; Abid olasın, Allah’ın sana verdiğine razı ol ki; Müslüman olasın, insanlardan kimler seninle sohbet etmeği severse sen de onlarla sohbet et ki; mü’min olursun. Facir ile arkadaşlık etme ki; fıskı fücurunu sana da öğretir. (kişi dostunun dini üzeredir. Sizden biriniz kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.) İşlerinde Allah’tan korkanlarla müşavere et.

Ben dedim ki:

-“Ey Allah (c.c.) Resülunun (a.s.v.) torunu Bana daha fazlasını söyle:

Cafer-i Sadık (r.a.) dedi ki;

-“Ey Süfyan; kim ki, kabilesiz izzet sahibi, kuvvetsiz de heybet sahibi olmak isterse, Alla(c.c.) a İsyan etmesin. Zelilliğinden çıkıp, Allah’a itaat etsin. dedi.

Ben dedim ki;

-”Ey Allah Resülullah (a.s.v.) ın torunu, bana daha söyle.

Cafer-i Sadık (r.a.) Dedi ki;

-“Babam beni üç şey üzere terbiye etti.”

-”Bana dedi ki: Ey oğlum!”

-”1-Kötü huylularla dostluk yapan Selamat bulamaz.”

-”2-Kötü yerlere giren itham olunur.”

-”3-Diline hakim olmayan pişman olur.”

İmâm-i A’zem; Hanefi mezhebin kuucusu (r.a.) Anlatır:

-“Cafer-e sadık (r.a.) ile geçirdiğim iki yıl olmasaydı Numan (r.a.) helak olurdu. İmam-e A’zem (r.a.) bunu söylemekle Tasavvuf’un ehemmiyetini belirtmiştir.”

Ahmet bin Hambel; Hambeli mezhebin kurucusu (r.a.) der ki;

-“Allah (c.c.) korkusu beni yemekten içmekten alıkoyuyor. İştahım kesiliyor.”

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.); Şafi-i Mezhebin kurucusu der ki;

-“Hem âlim ol, hem de mutassavvuf. Eğer sadece âlim olur daTasavvuf ehli olmazsan kalbin katı olur; Eğer Tasavvuf ehli olur da, İlim sahibi olmazan sen zaten yolu kayıb etmişsin. Bu halinle başkalarına nasıl yol göstereceksin.”

İbni Mubarek (r.a.) der ki; ben Vehb bin Vird’e (r.a.) sordum:

-“Allah (c.c.) a isyan eden kimse ibadetten zevk alabilir mi?

Vehb bin vird (r.a.) dedi ki;

-“Hayır. Allah (c.c.) a İsyan etmeyi kasd eden de ibadette zevk bulamaz.”

Mükaşefetül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri kendisinden korkan ve onun dostlarıyla oturup kalkan Kullarından eylesin.Amin…

Fuad Yusufoğlu

Tevbe- 4

27 Haziran 2008

dsc02134-girnavas-fuad-yusufoglu.JPG

Girnavas mevki-i Cin tepesi (Nusaybin)

Peygamber (a.s.v.) şöyle buyurmuştur:

-“Günah’tan pişman olup tövbe eden kimse, günahı olmayan kimse gibidir.”

Rivayet edilir ki:

Adamın biri, her ne zaman günah işlerse, günahını bir deftere yazardı. Bir gün, gene bir günah işledi. Günahını yazmak için defterini açtığında, defterde bir şey bulamadı. Ancak defterinde,Yüce Allah (c.c.) ın şu mealdeki sözünü buldu:

-“…İşte Allah(c.c.) bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah (c.c.) çok yarlığayaci, çok esirgeyicidir.”(El Furkan,25/70)

Yani Allah (c.c.) iman ve tövbe eden, kimselerin, şer davranışını imana, zina ameleni afva, masiyetini de ismet ve taata çevirir.

Gene rivayet edilir ki:

Ömer ibni el Hattab (r.a.) bir gün Medine sokaklarından geçerken, elbisesinin altında şarap dolu sürahi taşiyan bir gençle karşılaştı.

Ömer (r.a.) gence:

-“Elbisenin altında taşıdığın nedir ey genç?” diye sordu:

Genç Şaraptır demeye utandı ve içinden hemen şöyle dua etti:

-“Ey Allah’ım, beni Ömer (r.a.) in yanında utandırma, rezil etme. Onun yanında benim ayıbımı ört. Ben bundan sonra hayatımda asla şarap içmeyeceğim.”

İçten yaptığı bu niyazden sonra genç dedi ki:

-“Ey Mü’minlerin emiri, benim taşıdığım şey Sirkedir.”

Ömer (r.a.) dedi ki:

-“Göster bana, bakayım.”

Bunun üzerine genç elbisesini açıp yanında bulunduğu şeyi gösterince , Hz. Ömer (r.a.) Şarabın sirke olduğunu gördü.

İşte bak Ey Mü’min;

bir mahluk diğer bir mahluktanutandığı için tövbe etti de, Allah (c.c.) Teala onun tövbesinin ihlasla yapıldığını bildiği için tövbesini kabul edip, Şarabini sirkeye çevirdi. Eğer, günahkar olan bir kul, kötü haraketlerinden yapmış olduğu ihlasla tövbe ederse onun günahlarını Cenab-ı Hak (c.c.) sevaba çevirir.

Ebu Hüreyre (r.a.) den şöyle rivayet edilmiştir. der ki:

-“Bir gece Resülullah (a.s.v.) ile yatsı namazını eda ettikten sonra sonra eve gitmek üzere çıktım. Bir de baktım ki yolda bir kadın,”

Bana dedi ki:

-“Ey ebu Hureyre (r.a.), ben bir günah işledim.Acaba Tövbe etsem olur mu?

Bunun üzerine kadına sordum.

-“Günahın nedir?

Kadın:

-“Ben zina yaptım ve zinadan meydana gelen çocuğu da öldürdüm.”

Kadına şöyle cevab verdim:

-“Sen Helak oldun, çocuğu da öldürdün. Allah(c.c.) a yemin ederim ki, senin için tövbe yoktur.”

Bunun üzerine kadın baygınlık geçirip yere düştü. Ben yoluma devam ettim.Yolda giderken kendi kendime, Resülullah (a.s.v.) aramızda olduğu halde ben fetva veriyorum. Olmaz böyle şey deyip Resulullah (a.s.v.)’ e muracaat ettim. O’na durumu bildirdim.

Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:

-“Sen helak oldun, kadını da helak ettin. Sen nerde, şu ayet-i kerimeler nerde?

-“Onlar ki Allah (c.c.) ın yanında başka bir tanrı daha ( katib) tapmazlar. Allah(c.c.)’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlar (dan birini) yaparsa cezaya çarpar.” (El Furkan- 25/68)

-“Kiyamet günü de azabı katmerleşir ve o (azabın) içinde hor ve hakir ebedi bırakılır.” (El Furkan-25/69)

-“Meğer ki (şirkden) tövbe ve iman edip iyi amel ve haraket de bulunan kimseler ola. İşte Allah (c.c.), bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah (c.c.),çok yarlığayaci çok esirgeyicidir.” (El Furkan-25/70)

Bunun üzerine hata ettiğimi anladım. Resulullah (s.a.v.) ın yanında ayrıldım ve:

-“Bana fetva soran kadını bana kim gösterir diye haykırdım.”

Çocuklar da Ebu Hüreyre (r.a.) delirdi diye konuşuyorlardı. Koştum kadına yetişerek durumu bildirdim.

Sevincinden öyle bağırdı ki, sonra şöyle dedi:

-“Benim bir bahçem vardır. Onu Allah (c.c.) ve Peygamberi (a.s.v.) için sadaka olarak bağışladım”

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah Teala (c.c.) bizleri ve sizleri; Günahlarını bilen ve günahlarının bağışlanması için ihlasla Tövbe eden kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Gaflet

28 Haziran 2008

dsc00772-dara-harabeleri-nusaybin.JPG

Dar harabeleri (Burası Bir zamanlar meşhür bir şehirdi Ya şimdi..)

Gaflet ;
pişmanlığı artırır.
Gaflet ;
Ni’meti giderir.
Gaflet ;
Hizmeti engeller.
Gaflet ;
Hasadi ziyadeleştirir.
Gaflet;
Rusvaylık ve nedameti artırır.

Rivayet edilir ki;

iyi kişilerden biri hocasını ru’yada görür ve ona sorar.

-“Sizce hangi sebepten duyulan pişmanlık daha büyüktür ?”

Hocası şöyle cevab verir:

-“Gafletten dolayı duyulan pişmanlık.”

Gene Rivayet edilir ki; Zinnuni mısrı (k.s.) yi biri rüyasında görür ve ona der ki:

-“Allah (c.c.) sana ne yaptı?”

Zinnuni Mısrı (k.s.) cevap verir:

-“Allah (c.c.) beni huzurunda durdurdu ve şöyle buyurdu:

-“Ey İddiacı, ey yalancı beni sevdiğini iddia ettin, fakat sonra benden gafil oldun.”

Sen gaflet içindesin, kalbin gaflette bulunuyor,
Ömür gitti, günahlar olduğu gibi duruyor.

Rivayet ediliyor.

Salihlerden biri ru’yasında babasını görür, der ki;

-“Ey baba nasılsın, halin nasıldır ?”

Babası cevap verir:

-“Ey oğlum, dünyada gaflet içinde yaşadık.”

Yakup (a.s.) ile ölüm meleği Azrail (a.s.) kardeş gibi görüşürlerdi. Bir gün ölüm meleği Yakup (a.s.) i ziyaret etti, bu sırada Yakup (a.s.) ona dedi ki;

-“Ey Ölüm meleği, ziyaretime mi geldin, yoksa ruhumu kabzetmeğe mi?”

Ölüm meleği:

-“Sırf ziyaret için geldim.”

Yakup (a.s.):

-“Senden bir isteğim var.”

Ölüm meleği:

-“Nedir o?”

Yakup (a.s.):

-“Ecelim yaklaşıp, canımı alacak olduğun zamanı bana bilidirir misin?”

Ölüm meleği:

-“Peki, sana iki veya üç elçi gönderirim.”

Yakup (a.s.) in eceli geldiğinde kendisine ölüm meleği geldi.Yakup (a.s.) ona şöyle dedi:

-“Beni ziyaret için mi geldin, yoksa canımı almak için mi?”

Ölüm meleği:

-“Canını almaya geldim.”

Bunun üzerine Yakup (a.s.):

-“Sen bana , daha önce iki veya üç haberci göndereceğini söylememiş miydin?”

Ölüm meleği :

-“Ben söylediğimi yaptım.Sana göndrdiğim haberciler şunlardır:”

1-Önceden saçların siyah iken beyazlaşması
2-Vucudun güçlü, kuvvetli iken sonra zayıf düşmesi ,
3-Vucudun dimdik iken sonra kamburlaşması.

-“İşte Ey Yakup (a.s.) benim, adem oğluna ölümden önce gönderdiğim habercilerim bunlardır.”

Ebu Ali ed-dekkak der ki:

Kibar-i Meşayıhtan salıh birzat bir gün hastalandı. Ziyaretine gidip yanına girdiğim de etrafında talebeleri oturuyorlardı. Çok ihtiyar olan bu zat ise ağliyordu.

Kendisine dedim ki;

-“Ey Ustad, dünyadan göçüyorum diye mi ağliyorsunuz?”

Adam cevap verdi:

-“Hayır, ona değil, namazımı geçirmeme ağliyorum.”

-“Nasıl olur bu dedim. Siz devamlı namazınızı kılardınız?”

Salih adam :

-“Ben namazımı kılardım, fakat bu günüme kadar yaşadım, bütün secdelerimi gaflet için de yaptım. Ben başımı secdeden gaflet içinde kaldırdım. İşte şimdi ben gaflet içinde ölüyorum. Sonra hoş ve derin bir nefes alarak şu şiir’i söyledi:

Dirileceğimi, kıyamet günümü düşündüm,
Vucudumun, kabirde durup sabahlayacağını düşündüm,
Dünyada ki şan ve şöhretimden sonra, yalnız başıma kalacağımı,
Günahımla rehin olup, toprakta yatacağımı ,
Düşündüm, enine – boyuna uzunca hesabımı,
Düşündüm, kitabim verildiği zaman ki, perişan halimi,
Fakat RABBİM,yaratanım, ümidim sendedir.

Uyunül-Ahber’de Şakik El belhi (k.s.) nin şöyle söylediği nakledilir:

İnsanlar üç söz söylerler, fakat fiilleriyle ona muhalefet ederler.

1-Biz,Allah(c.c.) ın kullariyiz derler. Halbuki onlar hür olanlar gibi iş yaparlar. İşte bu sözlerine muhalif olan haraketleridir.

2-Şüphesiz, Allah(c.c.) bizim rızıklarımıza kefildir derler, fakat kalblerini ancak dünya ve dünya malını toplamak tatmin eder. Bu da söyledikleri sözün hilafina olan harakettir.

3-Biz elbette öleceğiz derler, fakat ölmiyecek olan gibi amel ve harakette bulunurlar. Bu da sözlerine uymayan husustur.

Ey kardeşim, kendine bir bak.Yüce olan Allah(c.c.) ın huzurunda, hangi bedenle duracaksın. O’nun sorularına hangi dille cevab vereceksin. Sana az ve çok yaptıklarından sorulduğu zaman ne cevab vereceksin.

Allah(c.c.) in sualine, öyle bir cevab hazırla ki, cevabın doğru olsun. Allah (c.c.) tan korkunuz. Çünkü Allah (c.c.) hayır ve şer, yaptıklarınızın hesabinden haberdardır. Sonra müslümanlara, Allah (c.c.) ın emrini terk etmemeleri, gizli ve aşikar onu bilmeleri hususunda öğüt verdi.

Peygamberimiz (a.s.v.) den rivayet edilmiştir. Buyuruyorlar ki;

-“Arşın altında şöyle yazılmıştır: Ben (Allah), bana itaat edenin isteklerini veririrm. Beni seveni severim. Benden isteğenin isteğini veririm. Benden Afv taleb edeni de yarlığarım.”

Akıllı olan MÜSLÜMAN, Allah ( c.c.) a itaat ederken, ihlas ve korku ile itaat eder. Onun hükmüne ve takdirine rıza gösterir. Ondan gelen musibetlere sabreder. Verdiklerine kanaat edip, ni’metlerine Şükr eder.

Mükaşefe-tül kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Hazretleri bizleri ve sizleri Gaflet uykusundan uyanmayı, İhlas üzere amel etmeği nasib eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Huzur evleri

28 Haziran 2008

dsc00394-fuadyusufoglu.JPG

Möjdank mevki-i Navale sipi

Önce Huzur ne demektir onu bir öğrenmeye çalışalım…
Huzur demekAllah (c.c.) verdiği büyük ni’metlerden bir ni’mettir….
Evet huzur demek;
Rahatlık demek.
Huzur demek;
Sevgi demek.
Huzur demek;Sevilmek demek.
Huzur demek; Allah(c.c.) tan gelecek ecelden başka dünyadaki her şeyden korkusuz olmak.
Huzur demek; Emin demek ve böylece daha çok Allah (c.c.) ın ni’metlerini sayabiliriz …

İnan ki Allah (c.c.) nimetleri say say bitmez Bizim ömrümüz bitecek ama o ni’metler bitmez…
Hasılı kelam say sayabildiğin kadar..

Ben dikkat ederseniz sizlerle yeni tanıştığım zaman da söylemiştim. Ben asla siyasetle uğraşmam. Daha doğrusu anlamam anlamadığım şeylerle de uğraşmam…Kesin kes bu böyle biline…

Evet gelelim ne demek istediğime;

Huzur evleri için tv den yayınlanan o korkunç olaylardan bahs etmek istiyorum, İnsanlık dramından bahsetmek istiyorum.

İşte birkaç gün bu haberler konuşulacak ve aradan bir zaman geçtikten sonra takibler başlayacak, soruşturmalar …

Birkaç günlük veya aylık hapisler bir birini kovalayacak…Sonra tahliyalar…ve Beraatlar…

Başka bir şey var mı?

Bazılarına göre bitti ..Tamam…Ama bana göre bitmedi Huzur evlerdeki yakınlarının konuşmalarını dinledim..

Heyhat …Heyhat ki ne heyhat…Evet şayet devletin veya hükümetin veya görevlilerin suç u % 10 ise Huzur evlerdeki yakınların suçu %90 dır…

Nasıl mı? Evet niçin olduğunu bu gariban izah etmeye çalışacak..

Evet …

Şimdi ben sizlere yanı bu yazımı okuyanlara bir sorum olacak…

Ey İnsanlar Yaşlı bir insanın günde veya ayda harcayacağı gider ne kadar? sizce..

Üç aşağı beş yukarı günde 5 ytl Ayda 150 ytl. Zaten yaşlarından dolayı devlet bu yaşlılara maaş bağlamış…Ayda onlara 300 ytl veya 400 ytl maaşları var. Yanı bir yaşlı insan giyecek ve yiyecek dahil o parayı ancak harcar… geriye ne kalıyor…

Geriye kalan en mühim şey Sen, ben veya bir başkası annemizi babamızı veya halamızı, teyzemizi;Ya hanımız için, ya oğlumuz için, ya kızımız rahatsızlık duymasın diye onları Huzur evlerine yerleştiriyoruz..

Ey insan;

Sen annene ve babana bakman gerekirken huzur evlerine koyuyorsun…

Sen rahatsız olmayasın diye..ve sonra da efrafa kendini haklı çıkararak konuşmalar yapıyorsun …

Kimsesizler harıç. Evet bu duruma göre suç sizlerindir…

Bizlerindir…

Yanı kendi babasını veya annesini istemiyenlerindir…

Görevliler ..

Evet o görevliler varya; İşte bunlar (Allahul a’lem) rahat bir şekilde ölmiyeceklerdir..
İşte bu yaratıkların sonu Nedamettir..Bunu onlarda bilsinler; Bunlar daha dünyada iken başlarına gelecek felaketi yakında hisedeceklerdir…Ama ya ahrette Evet Ahiret azabi (meazallah) çok çok şiddetlidir..Allah(c.c.) bizleri ve sizleri tecrube etmesin…Çok çok zordur…Allah(c.c.) bizleri ve sizleri korusun..Amin…

Bir ebeveyn Fakır olsa; Oğlu veya kızı kendi alın teriyle helal parayla kazanmış olsa yanı o çocukların kendi kazancı olsa O ebeveynler o maldan serbestçe harcayabilirler.

Çünkü çocuklar da ebeveynlerindir. Mallarıda ebeveynlerindir..Çünkü Allah (c.c.) bu çocukları Anne ve babayı vesile ederek dünyaya getrmiştir…

Bu çok mühim bir konudur…Onun için ben daha evvelde Manevi dokunmazlık diye bazı satırları karalamıştım…

Evet Anne ve baba DOKUNMAZDIRLAR…İşin garip tarafı bu dokunmazlık insanlar tarafından, devletler tarafından veya hükümetler tarafından verilmemiş…Yüce YARADANIMIZ, Mevlamız, Rabbımız (c.c.) tarafından verilmiş bir DOKUNMAZLIKTIR…

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Kendi rızası için Ebeveynlerine hizmet eden insanlardan eylesin..AMİN….
Fuad Yusufoğlu

dsc02154-2154-girnavas-selelasi.JPG

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Halife Hazreti Ömer (r.a.) Bir gece Medine sokaklarında dolaşırken bir evin önünde geçerken şu sözlere kulak misafiri olur.

Koyun sağan bir kadın kızına şöyle söyliyordu.

-”Kızım sütte biraz su kat.”

Kızı ona

-”Anneciğim Emiri-l mu’minin Hz.Ömer (r.a.) süte su katmayı yasaklamış bizi görürse cezalandırır.”dedi.

Annesi ;

-”Kızım Hz.Ömer (r.a.) nereden bizi görecek.” Dedi.

Kızı:

-”Anneciğim Hz.Ömer (r.a.) bizi görmezse Allah (c.c) bizi görür.”diyordu…

Bu sözleri duyan Hz.Ömer (r.a.) ses çıkarmadan eve gelir, ertesi sabah kulak misafiri olduğu eve gelir.”suyu sütte katma diyen kızı oğluna ister.”

İşte bu kızın neslinden Halife Ömer bin abdulaziz (r.a.) dünyaya gelir…

Süleyman bin Abdulmelik halife idi:

Bir gün;

-”Bu dünyanın ni’metlerinden bu kadar istifade ettim, kiyâmette halim nice olur.”diye düşündü.

Zamanın Alim ve zahidi olan Ebu hazım (r.a.) a bir kimse gönderip;

-“Orucunu ne ile açıyorsun, bana ondan gönderin.” dedi.

Ebu Hazım (r.a.): Halife’ye kızarmiş buğday kepeği gönderdi ve;

-”Ben gece bunu yerim.”dedi.

Süleyman bin Abdulmelik bunu görünce ağladı ve kalbine büyük haller zahir oldu üç gün hiç yemek yemeden oruç tutu. Üçüncü günün akşamı gönderilen o şey ile iftar etti.

Derler ki;

O gece hanımı ile yattı ve oğlu Abdulaziz (r.a.) dünyaya geldi ondan da adalet ile cihanda bir tane olan ve Ömer bin Hattab (r.a.) a benzeyen Ömer bin Abdulaziz (r.a.) dünyaya geldi. Bunun ise ebu Hazim (r.a.) ın gönderdiği o yiyeceğin bereketinden istifade etmek niyetiyle olduğunu bildirmiştir.

Ömer bin Abdulaziz (r.a.) e

-”Tövbe etmenizin sebebi nedir.”diye sorduklarında.

Ömer Bin Abdulaziz (r.a.);

-”Bir gün bir köleyi dövmüştüm.”

Bana;

-”Sabahı kiyamet olacak son geceyi hatırla.” dedi. Kalbimde çok tesir etti.” dedi.

Ömer bin Abdülaziz (r.a.), muhammed bin Ka’bil kurezi (r.a.) ye

-”Adalet nasıl olur? Bana anlat.” dedi.

Buyurdu ki

-” Müslümanlardan senden küçük olanlara baba, büyük olanlara oğul, senın gibi olanlara kardeş ol. Herkesİn cezasını, günah ve kuvvetine uygun yap. Sakın kızarak bır kamçı vurma yerin cehennem olur” dedi.

Zahidlerden biri zamanın halifesinin yanına geldi.

Halife:

-”Bana nasihat et.” dedi

Zahid Buyurdu ki;

-”Ben çine bir yolculuğa çıkmıştım o memleketin kıralı sağır idi, çok ağlıyor

Ve diyordu ki:

-”Kulağımın duymadığına değil, kapıma gelen ve feryat eden mazlumların sesini duymadığıma ağlıyorum. Fakat gözüm görüyor. Gidiniz ilan ediniz, zulme uğrayan kırmızı elbise giysin” dedi.

Böylece her gün bir fil’e binip etrafı dolaşır kırmızı elbiseli olanları çağırırdı.”

-”Ey emir’il mü’minin bu dediğim kafir ülkesinde bulunan bir kafir kralının Allah (c.c.) ın kullarına olan şefkat ve merhametidir. Sen ise mü’minsin ve Resulullah’ın (s.a.v.) ehli beytindensin. Senın şefkat ve merhametinin ne kadar olması icab ettiğini, artık sen düşün.”

Ömer bin Abdülaziz (r.a.) zamanında müslüman bir asker Rum Kralı olan hiristiyanlara esir düşmüştü. Halife hiristiyan krala bir mektup gönderdi.

Mektubun içerisinde şöyle yazılıydı.

-”İzzet şeref sahibi olan bir muslumani esir almışsin, ya o askeri serbest bırakırsın, yada sana öyle bir ordu göndereceğim ki; başı senin yanında sonu benim yanımda olsun.”

Rum kral’ı bunu duyunca korkup müslüman askeri serbest bıraktı.

Allah’u teala (c.c.) bizleri ve sizleri Bu mübarek zatların yüzü suyu hürmetine bağışlasın. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Ömer bin Abdüaziz (Radiyallah-u anh)- 12

İnsanlara olduğu gibi hayvanlara da merhametliydi. Bir katırı vardı. Bunu pazarda çalıştırır, gelen parayla da ihtiyaçlarını temin ederdi.

Katırı çalıştıran işçisi, bir gün normaldan fazla para getirince;

-“Neden böyle fazla para geldi?” dedi.

İşçi;

-“Pazar kalabalık ve bereketliydi.” Cevaba karşılık,

Halife Ömer bin Abdülaziz (r.a.);

-“Hayır, böyle değil. Sen katırı çok çalıştırıp, yordun. Katırı, üç gün dinlendir.”emrini verdi.

Bir gece O’na misafir geldi. O bir şey yazıyordu. Misafiri da yanında oturuyordu. Lambanın yağı azaldı. Sönecek gibi oldu.

Misafir;

-“Ya Emir-ül-mü’minin! Kalkıp lambaya yağ koyayım mı?” deyince,

Halife Ömer bin Abdüzlaziz (r.a.);

-“Misafirine iş gördürmek, insanın mürüvvetine yakışmaz.” Buyurdu.

Misafir;

-“O halde hizmetçiği kaldırayım mı?”

Ömer bin Abdülaziz (r.a.);

-“O da olmaz, daha akşamın ilk uykusundadır.”

Ömer bin Abdülaiziz (r.a.) kalkıp, lambaya yağ doldurdu.

Misafir bu hali görünce hayretle;

-“Ama bu işi kendin yaptın, neden?” deyince

Halife ömer bin Abdülaziz (r.a.) Buyurdu ki;

-“Ömer’dim. Yaptım, bitirdim, yine Ömer’im. İNSANLARIN ALLAH KATINDA HAYIRLISI TEVAZU SAHİBİ OLANLARIDIR.”

Halife Ömer bin Abdülaziz (r.a.) bir gün hanımına;

-“Bir dirhemin var mı? Biraz üzüm alalım.” Dedi.

Hanımı;

-“Senin gibi bir Sultanın bir dirhemi olmazsa, benim olur mu?” deyince

Ömer (r.a.) hanımına;

-“Doğru söyliyorsun ey Fatima! Fakat böyle olması, Cehennemde kızgın zincirleri boğazımda taşımadan iyidir.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Cebel-i Sevr (Mekke)

Ebû Zer Ğıfâri (Radiyallah-u anh)- 15

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Mal ve canı ile yapılan cihaddır.” Buyurdu.

Dedim ki;

-“Ya Resulallah (s.a.v.) hangi köleyi azat etmek daha efdaldır?”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Madden ve manen kıymetli olanı.” Buyurdu.

Dedim ki;

-“Sadakanın en efdalı hangisidir Ya Resulallah?”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Az da olsa fakirin gönlünü almak için verilendir.” Buyurdu.

Dedim ki;

-“Ya Resulallah Allah-u Teâlâ’nın indirdiği ayetler içinde en faziletlisi hangisidir?”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-”Ayet-el kürsidir.” Buyurdu.

Ebû Zer hazretleri (r.a.) devam ederek Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e Peygamberler ve onlara gönderilen kitaplar hakkında da sualler sorup aldıktan sonra,

Sözüne şöyle devam etmiştir.

-“Ya Resulallah (s.a.v.) bana nasihat et.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. İşin başı budur.” Buyurdu.

Ben;

-“Ya Resulallah Biraz daha.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Sana Kur’an-i Kerim’i okumayı tavsiye ederim. O senin için yeryüzünde nur, gökte melekler övgüsüdür.” Buyurdu.

Ben;

-“Biraz daha, Ya Resulallah.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Çok gülmeyi terk et, çok gülmek kalbi öldürür, yüzün nurunu giderir.” Buyurdu.

Ben;

-“Biraz daha nasihat buyur Ya Resulallah.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Zer Ğıfâri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu