‘Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Uhud Savaşı’nın yapıldığı yer (Medine-i Münevvere)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu);

Eshab-i Kiramın büyüklrinden Fazilet sahibi kahraman bir zat idi. Medineli Ensar (r.anhüm) ın ileri gelenelerinden olup, Hicret-i Nebeviye (s.a.v.) den önce iman etmişti.

İsmi Semah bin Harese olup, Künyesi Ebû Dücâne (r.a.) dır. İslam tarihinde bu lakab ile anılmıştır.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın muhacirlerden Utbe bin Gayân (r.a.) ile din kardeşi yapılmıştı.

Medine’nin harzec kabilesindendir. Medine’de hangi tarihte doğduğu kesin olarak bilinmemektedir. 13 (M. 633) yılında yalancı Peygamber Müseylemet-ül Kezâb ile yapılan Yemame savaşlarında şehid olmuştur. Vefatı ile ilgili başka rivayetler varsa da bunlar zayıftır.

Ebû Decâne hazretleri (r.a.) Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in bütün gazâlarına iştirak etmiş ve canını Resulullah (s.a.v.) ve din-i İslâm için hiçe saymış, edip, şecâatlı ve kahraman bir zat idi.

Bedir, Uhud, Hendek, Beni Nadir, Beni Kureyza, Feth-i Mekke ve diğer bütün gazâlarda bulunmuştur.

Bilhassa Uhud’da göstermiş olduğu kahramanlığı İslâm tarihinde dillere destan olmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından İltifat-ı nebeviye mazhar olmuştur.

Uhud savaşında müşriklerin azılarından Asım bin Ebi Avf, kudurmuş bir canavar gibi Müslümanlara saldırıyor,

Bir taraftan;

-“Ey Kureyş cemâatı! Akrabalık haklarını gözetmeyin, kavminizi bölen (Hazret-i peygamber –s.a.v.- le) çarpışmaktan geri durmayınız. Eğer Muhammed (s.a.v.) kurtulursa ben kurtulmayayım.”

Diye bağırarak Kureyş kafirlerini harbe teşvik ediyordu.

Ebû Dücâne (r.a.) bu azılı kafirin susturulması icab ettiğini anlamış ve çarpışa çarpışa ona yaklaşıp, bu İslam düşmanını öldürerek gerekli cezasını vermişti.

Ebû Dücâne hazretleri (r.a.) bununla meşgülken müşriklerden Mâbed bin Vehb Ebû Dücâne (r.a.) ye müthiş bir kılıç darbesi indirmiş, Ebû Dücâne hazretleri (r.a.) çok seri bir halde yere çökerek bu öldürücü darbeden kurtulmuştu.

Hemen sonra acele kalkıp Hücüm ederek, mâbed’i yaralamış, fakat ölmemişti. Bu sırada mabed bir çukura düşmüş, Ebû Decâne hazretleri (r.a.) de onun üzerine atlayıp başını kesip kafirlere doğru fırlatmıştı.

Bu hali Kureyş kafirlerinin zaten bozulmuş olan morallarını daha da bozmağa sebep olmuştu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud savaşı’nın yapıldığı yer (Şehidlik) Medine-i Münevvere

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 2

Ebû Dücâne (r.a.) Bedir günü başına kırmızı renkte bir sarık bağlamıştı. Katılmış olduğu bütün harblerde bu kırmızı sarığı sarardı. Bu, Allah-ü Teâlâ ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) için canını vermeğe hazır bir FEDAİ OLDUĞU mânâsını taşırdı.

Ebû Dücâne Hazretleri (r.a.) nin kahramanlığının en güzel misali ve Resulullah (s.a.v.) a ne derece bağlı olduğu, Uhud gazâsında görüldü.

Bu gazâda göstermiş olduğu kahramanlıkla herkesi hayran bıraktı. Uhud Harbi’nin kızıştığı sırada

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) elinde tuttuğu ve üzerine;

-“Korkaklıkta ar, ilerlemekte şeref ve itibar var. İnsan korkmakla kaderden kurtulmaz.”

Beyti yazılı kılıcını göstererek;

-“Bu kılıcı benden kim alır?” buyurdular.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan bir çokları;

-“Ben, ben, ben” almak için ellerini uzattılar.

Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) tekrar;
-“Bunun hakkını vermek üzere kim alır?” buyurunca,

Eshab-i Kiram sustular ve geri durdular.

Kılıcı harâretle isteyenlerden Zübeyr bin Avvâm (r.a.);

-“Ben alırım Ya Resulallah.” Dedi.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) kılıcı Zübeyr (r.a.) e vermedi.

Hazret-i Ebû Bekir, Ömer, Ali, (r.amhüm) nin istekleri de Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından kabul edilmedi.

Ebû Dücâne (r.a.);

-“Ya Resulallah bu kılıcın hakkı nedir?” diye sordu.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Onun hakkı eğilip bükülünceye kadar, onu düşmana vurmaktır. Onun hakkı Müslüman öldürmemen, onunla kafirlerin önünden kaçmamandır. Onunla Allah-ü Teâlâ sana zafer yahud şehidlik nasib edinceye kadar Allah yolunda çarpışmandır. Buyurdu.

Ebû Dücâne (r.a.);

-“Ya Resulallah ben onun hakkını yerine getirmek üzere alıyorum.” Dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) elindeki kılıcı ona teslim etti.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud dağı Okçular tepesi’nin arkadan görünüşü (Şehidlik)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 3

Ebû Dücâne (r.a.);

-“Ya Resulallah ben onun hakkını yerine getirmek üzere alıyorum.” Dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) elindeki kılıcıona teslim etti.

Ebû Dücâne (r.a.) çok cesaretli, kahraman olduğu halde harp meydanlarında çok kurnaz davranır;

-“Harp hiledir.”

Hadis-i şerifine tam ittiba ederdi (uyardı).

Ebû Dücâne (r.a.) kılıcı alınca başına kırmızı sarığını sararak, elinde Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) verdiği kılınç olduğu halde harp meydanına doğru çalımlı ve gururlu bir şekilde yürümeye başladı.

Bu sırada şu beyti okuyordu;

-“Hurmalıkların yanındaki dağ eteğinde bulunduğumuz sırada dostumla (Hazret-i Peygamber’le) hiçbir zaman harp saflarının gerisinde kalmamak üzere andlaştım. (Düşmanlara) Allah ve Resulü (s.a.v.) nün kılıcıyla vururum.”

Ebû Dücâne hazretleri (r.a.) nin bu şekilde yürümesi Eshab-i Kiram (r.anhüm) arasında pek hoş karşılanmadı.

Bunun üzerine Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“Bu bir yürüyüştür ki, bu yerler (harp meydanları) dışında Allah-u Teâlâ’nın gabadına sebeptir.” Buyurarak yalnız düşmana karşı çalımlı yürümenin câiz olduğunu (izin verildiğini) beyan ettiler.

Harb başladıktan sonra iyice kızıştığı sırada muhacir’den Zübeyr bin Avvâm (r.a.) kılıcın kendisine verilmemesinden dolayı üzgün idi.

Kendi kendine;

-“Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) tan kılıcı istedim. Onu ban vermedi. Ebû Dücâne (r.a.) ya verdi. Halbuki ben halası Safiye (r.anha) nin oğluyum. Üstelik Kureyşli’ğim. Halbuki önce ben istemiştim. GİDİP BAKAYIM Ebû Dücâne (r.a.) benden fazla na yapacak?” dedi.

Daha sonra Ebû Dücâne (r.a.) yi takibe başladı.

Ebû Dücâne (r.a.) yukarıda zikredilen beytleri okuyor, müşriklerden kime rastlarsa, onu vurup öldürüyordu. Müşriklerin en azlılarından iri cüseli Ebû Zûl-Kerş’im her tarafı zırhlarla kaplı sadece gözleri görünüyordu.

Ebû Dücâne Hazreleri (r.a.) ile karşı karşıya geldi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud Dağı (Şehidlik) Medine-i Münevvere

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 4

Ebû Dücâne Hazreleri (r.a.) ile karşı karşıya geldi.

Kafir;

-“Ben Ebû Zûl Kerş’im.” Diye bağırıyordu.

Bu isim kendisine Uzun boyuna rağmen büyük göbeğinden dolayı verilmişti.

Evvela kendisi Ebû Decâne Hazretleri (r.a.) ne hucum etti. Ebû Decâne (r.a.) onun darbesinden kalkanıyla korundu.

Ebû Zûl Kerş’in kılıcı Ebû Decâne (r.a.) hazretlerinin kalkanına gömüldü. Kılıcına asıldı fakat çıkaramadı. Sıra Ebû Decâne (r.a.) ye gelmişti. Bir kılıç darbesiyle omuzundan ta uyluklarına kadar ikiye biçti.

Bundan sonra Ebû Dücane (r.a.) her önüne çıkan kafiri devirerek dağın eteğinde defleriyle müşrikleri kışkırtan kadınların yanına geldi.

Ebû Decâne (r.a.) buyuruyor ki;

-“Uzakdan bir kadın gördüm ki müşriklere son derece kızıyor ve harbe teşvik ediyordu. Üzerine yürüdüm etrafından imdat istedi. Bağırmağa başladı. Onun bir kadın olduğunu görünce Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın kılıcının ŞEREFİNİ GÖZETTİM ve O’nu kadına vurmadım.”

Halbuki bu kadın Hind idi.

Zübeyr bin Avâm (r.a.) gördü ki Ebû Dücâne (r.a.) her yere yetişiyor, fakat kılıcını kaldırdığı kalde Ebû Süfyan’nın karısı Hind’i öldürmekten vazgeçti.

Kendi kendime;

-“Kılıcın kime verileceğini Allah ve Resulü benden daha iyi bilir.” Diye seslendi.

Arkasından;

-“Vallahi ben onun çarpımsından daha üstün çarpışan vuruşan bir kimse görmedim.” Buyurdu.

Ebû Decâne (r.a.) nın yanına vardı;

-“Yaptığın her şeyi gördüm. Adına kılıcını kaldırıp sonra vurmaktan vaz geçtiğini de gördüm.” Dedi.

Ebû Decâne (r.a.);

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in kılıcına hürmet ettim ve onu kadın kanına bulaştırmadım.” Diye cevap verdi.

Daha sonra Ebû Dücâne Hazretleri (r.a.), Hamza ve Ali (r.anhüm) ve diğer Eshab ile beraber yeniden düşman saflarına Umumi taarruz için ileri atıldı.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Okçular tepesi (Uhud dağı) Medine-i Münevvere

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 5

Daha sonra Ebû Dücâne Hazretleri (r.a.), Hamza ve Ali (r.anhüm) ve diğer Eshab ile beraber yeniden düşman saflarına Umumi taarruz için ileri atıldı.

Bir çok Sahabi şehid düştü, fakat müşrikler de kaçmaya başladılar. Uhud gazâsında İslâm ordusu arkasını UHUD DAĞINA VERMİŞ VE RESULULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem) DAĞ YOLUNU MUHAFAZA ETMELERİ ve müşriklerin Müslümanları arkada vurmlarını önlemek için, Eshab-i Kiram’ın içinde EN İYİ OK ATAN ELLİ SAHABİ’Yİ KOYMUŞ başlarında da Abdullah bin Cübeyr (r.a.) i KOMUTAN TAYİN ETMİŞTİ.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bunula da kalmamış;

-“Eğer bizi kuşların kaptığını görseniz bile yine ben size haber göndermedikçe ASLA YERİNİZİ TERKETMEYİNİZ.”

-“Eğer bizim kfirleri kırıp, ayaklarımız altında çiğnediğimizi görseniz bile yine ben size haber göndermedikçe ASLA YERİNİZİ TERKETMEYİNİZ.” Buyurdu.

Bu sözleriyle ne olura olsun bu elli sahabinin yerlerini terk etmemelerini istedi. Fakat zafer müseyyer olunca bu eli zattan ekserisi ganimet toplamak için yerlerini terk ettiler.

Komatanları Abdullah bin Cübeyr (r.a.) in sözünü dinlemediler

Dağ yolundaki geçidin tenhalaştığını gören Halid bin Velid (r.a.) ve Ebû Cehlin oğlu İkrime (r.a.) emirlerinde müşrik ordusunun sağ ve sol kanatlarıyla dağı arkadan dolaşıp dağ geçidine girdiler. (O zaman henüz Halid bin Velid –r.a.- ve İkrima bin ebi Cehil –r.a.- İman etmemişlerdi.)

Abdullah bin Cübeyr (r.a.) ve O’nun emrini dinleyen on sahabe-i Kiram (r.anhüm) şehid ettiler ve İslâm ordusunu arkadan vurdular.

Müşrik süvarılarinin arkadan saldırmalarıyla Müslümanlar neye uğradıklarını şaşırmışlardı.

Hata acele ve dehşetten kiminle savaştıklarını dahi bilemediler. Birbirleriyle vuruştular.

Müslümanlar dağılmış ve dağa doğru çekilmişlerdi

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Ey Filan Bana doğru gel, Ey Filan Bana doğru gel ben Resulullah (s.a.v.) ım, Bana dönüp gelene Cennet var.” Diyerek Eshab-i Kiram-i çağırıyordu.

Müslümanlar dağılınca Mekkeli müşriklerden Abdullah bin Şihab-ı Zühri, Utbe bin ebi Vakkas, Abdullah bin Kâmia ve Übeyy bin Halef Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) i öldürmek üzere sözleştiler ve and içtiler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın sancağını Mus’ab bin Umeyr (r.a.) taşıyordu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Okçular tepesinin arka taraftan görünüşü (Uhud Dağı)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 6

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın sancağını Mus’ab bin Umeyr (r.a.) taşıyordu.

Hazret-i Mus’ab (r.a.), Resulullah (s.a.v.) a giydiği zırhtan dolayı çok benzeyen bir sahabiydi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) yanından hiç ayrılmıyordu.

Bir ara İbni Kâmia kafiri atlı olarak Peygamberimiz (s.a.v.) e yaklaştı. Önünde Hazret-i Mus’ab (r.a.) ve bazı Sahabe ile Nüseybe (Nesibe) hatun çıktılar. Ümmü Ümâre (r.anha) hatun da İbn-i Kâmia’nın üzerine atıldı. BİR ÇOK KILIÇ VURDU İSE DE AZILI KAFİRİN ÜZRİNDE İKİ KAT ZIRH olduğu için TE’SİR ETTİREMEDİ.

İbn-i Kâmia kafiri Nesib (r.anha) hatunun omzunu parçalayıp, Hazret-i Mus’ab (r.a.) ın üzerine atıldı. Ve sağ elini kesti.

Mus’ab (r.a.) göğsüne bastırdı. İbn-i Kâmia kafiri bunun üzrine Hazret-i Mus’ab (r.a.) ı mızrakladı. Hazret-i Mus’ab (r.a.) yıkıldı.

Sancak düştü.

Bir melek sancağı hemen aldı.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bunun üzerine sancağı Hazret-i Ali (r.a.) ye verdi.

İbn-i Kâmia bunun üzerine Hazret-i Mus’ab (r.a.) ı şehid edince Hazret-i peygamber (s.a.v.) i öldürdüğünü zanetti.

Müşriklerin yanına gidip;

-“Hazret-i Muhammed (s.a.v.) i öldürdüm.” Diye bağırınca

Müşrikler sevinç içerisinde; Müslümanlar ise kan ağlıyordu. Herkes ne yaptığını bilmez bir halde, bazıları geri dönmüş, bazıları çökmüş oturmuş, bazıları dağa doğru kaçışıyor.

Fakat her güzel huyun en üstün derecesi kendisine verilmiş Peygamber (Sallallalahu aleyhi ve sellem) bir an yerinden ayrılmamaış ve geri gitmemişti.

Yanında yedisi Muhacirlerden yedisi de Ensar (r.anhüm) lardan olmak üzere ÖNDÖRT SAHAB-İ KİRAM ile sabır ve sebât üzere harb ediyorlardı.

Bu yedi ensar (r.anhüm) den biri de Ebû Dücâne (r.a.) idi. AYNI ZAMANDA Ebû Dücâne (r.a.) ölmek ve ayrılmamak üzere üçü mühacirlerden beşi ensar (r.anhüm) dan sekiz sahabi’den birisi olarak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bi’at etmişti.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud dağından Okçular tepesinin görünüşü (Medine-i Münevvere)

Ebû Dücâne (Radiyallahu anhu)- 7

Bu sekiz Sahabi’den hiç biri Uhud’da şehid olmadı, Çünkü bunlara Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) duâ etmiş idi.

Müşrikler Peygamberimiz (s.a.v.) i ok yağmuruna tutmuş idiler. Müşriklerin en keskin nişancı olanlarından Malik bin Züheyr, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) enişan alıp bir ok attı.

Talha bin Ubeydullah (r.a.) bu okun Resulullah (s.a.v.) a isabet edeceğini anlayınca elini o oka karşı tuttu.

Ok elini parçaladı. Şehadet parmağı hariç diğer parmakları çolak kaldı.

Hazret-i Talha (r.a.) Uhud’da altmış altı yerinden yara almıştı.

İşte Hazret-i Talha (r.a.) gibi Resulullah (s.a.v.) ı oklara karşı koruyan ve vucudunu siper eden bir zat da Ebû Dücâne (r.a.) idi.

Ebû Dücâne (r.a.) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in üzerine eğilip atılan oklara karşı O’nu vücuduyla korumakta ve atılan oklar sırtına çarpıp düşmekte idi.

Müşriklerin azlılarından Abdullah bin Hüneyd kafiri, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) i görünce atını mahmuzladi Kendisi tepeden tırnağa silahlı ve zırhlar içerisinde olup, başında da miğfer vardı.

-“Ben Züheyr’in oğluyum. Bana Muhammed (s.a.v.) i gösteriniz. Ya ben O’nu öldürürüm yahut O’nun yanında ölürüm.” Diye haykırıyordu.

Ebû Dücâne hazretleri (r.a.) hemen onun karşısına çıktı.

-“Gel yanıma! Ben vucudumla Muhammed Resulullah (s.a.v.) ın vucudunu koruyan kişiyim.” Dedi.

Abdullah bin Hüneyd’in atının bacaklarına bir kılıç çaldı, atın ayakları çökünce kılıcını kaldırıp;

-“Al bunu da Hareşe’nin oğlundan” deyip

Bir vuruşta onu cehennem’e gönderdi.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bu olanları görüyordu ve;

-“Allah’ım Hareşe’nin oğlundan (Ebû Dücâne’den -r.a.-) den BEN NASIL RAZI İSEM, SEN DE RAZI OL.” Diye Duâ buyurmuştu.

Ka’b bin Mâlik (r.a.) anlatıyor;

Üzerine zırh geçirmiş bir müşrik Müslüanların şehidlerinin burunlarını, kulaklarını ve çeşili azâlarını kesiyor;

-“Davarlar gibi bir araya toplanınız.” (HAŞA). Diyordu

Müslümanlardan zırhlı bir zat ona yaklaştı. Bu iki kimseden gerek vucut, gerekse silah bakımından üstün olanı müşrik olandı.

Birbirleriyle karşlaşınca Müslüman öyle bir hamle yapıp müşrike öyle bir kılıç çaldı ki, boynundan uyluklarına kadar vücudu ikiye bölündü.

Sonradan da;

-“Ey Ka’b nasıl gördün? Ben Ebû Dücâne.” Diyerek kendisini tanıttı, diye haber vermiştir.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Dücâne (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu