‘Hikmetli sözler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-çağ deresi Bor-e Veysike (Nusaybin)

Hasan-i Basri (Radiyallah-u anh)- 8

Hasan-i Basri (r.a.) Yine buyurdu ki;

-“Küçük yaşta ilim öğrenmek TAŞ ÜZERİNE ZÜMRÜTTEN NAKIŞ YAPMAK GİBİDİR. Yaşlandıktan sonra ilim öğrenmek ise SU ÜZERİNE YAZI YAZMAK GİBİDİR.”

Hasan-i Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“Âlimler olmasaydı, insanların diğer canlı varlıklardan farkı kalmazdı. Çünkü onların öğretmesiyle insanlar iyi insan olma seviyesine ulaşır.”

Hasan-i Basri (r.a.) diğer bir zösü;

-“Kur’an-i kerim, ÖĞRENMEKTEN DAHA ÜSTÜN ZENGİNLİK ve Kur’an-i kerimi UNUTMAKTAN DAHA AŞAĞI FAKİRLİK OLAMAZ.”

Birisi Hasan-i Basri (r.a.) den nasihat istediğinde;

-“Allah-u Teâlâ’nın emrini ÜSTÜN TUT Kİ Allah-u Teâlâ’da SENİ İZZETLİ KILSIN.” Buyurdu.

Başka birisi nasihat istediğinde;

-“Büyük güçlükler ve korkunç hadiseler önündedir. Bunlarla muhakkak karşılaşacaksın, ya kurtulacak veya helak olacaksın. İyi bil ki; hesaba çekilmeden önce nefsinin muhasebesini yapan kazanır, nefsinden gafil olan zarar eder. SONUNU DÜŞÜNEN KURTULUR. Heva ve hevesinin peşimden giden sapıtır. Yumuşak ve mülayım olan kazanır, ALLAH’TAN KORKAN EMİN OLUR. EMİN OLAN İBRETLE BAKAR VE BASİRET SAHİBİ OLUR. Basiret sahibi olup, gören anlar. ANLAYAN BİLİR. Ayağının kaydığı yerden hemen geri çekil, pişman olduğu şeyi at. Unuttuğunu sor ve kızdığın vakit, nefsine hâkim ol.” Dedi.

Bir mecliste bir genç bol bol kahkahalar ile gülüp dururken, Hasan-i Basri (r.a.) oraya uğradı ve delikanlıyı çağırdı;

-“Oğlum Sırat’ı geçtin mi?” deyince

Delikanlı;

-“Hayır.” Dedi.

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Gideceğin yerin cennet veya cehennem olduğunu biliyor musun?” dedi

Delikanlı;

-“Hayır.” Dedi.

Yine Hasan-i Basri (r.a.);

-“O halde bu kahkaha nedir?” dedi

Gencin Bu hadiseden sonra BİR DAHA GÜLDÜĞÜ GÖRÜLMEDİ…

Hasan-i Basri (r.a.) ya;

-“Gece namaz kılanların yüzleri niçin güzel olur?” diye sorduklarında,

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Çünkü onlar Rahman ile baş başa kalmışlar ve Rahman da onlara kendi nûrundan nûr vermiştir.” Buyurdu.

Hasan-i Basri (r.a.) ye güzel ahlaktan sorulduğunda;

-“Güzel ahlak; güler yüz, tatlı söz, iyilik yapmak ve kötülük etmemektir.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hasan-i Basri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Hasan-i Basri (Radiyallah-u anh)- 9

Hasan-i Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“İyi komşuluk sadece komşuya eziyet etmemek değildir. Komşunun verdiği sıkıntıya da sabretmek gerekir.”

Adamın biri Hasan-i Basri (r.a.) ye gelip;

-“Bana nasihatta bulununuz.” Deyince

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Sakın günah işleme. Aksi halde kendini ateşe atmış olursun. Hlbuki sen, bir kimsenin pireyi ateşe attığını görsen, iyi karşılamazsın. O HALDE, HER GÜN KENDİNİ DEFALARCA ATEŞE ATMAYI NASIL İYİ KARŞILARSIN.” Buyurdu.

Hasan-i Basri (r.a.) Buyurdu ki;

-“İnsanlar arasında kendisini zem eden (kötüleyen) kimse, hakikatta kendisini övmüş olur. Bu ise riya âlemetlerindedir.”

Hasan-i Basri (r.a.) tekrar buyurdu;

-“Kul bütün ilimleri elde etse, kuru ağaç gibi oluncaya kadar ibadette bulunsa, fakat midesine giren şeyin haram olup olmadığına dikkat etmezse, Allah-u Teâlâ onun hiç ibadetini kabul etmez. Şu üç şeyi unutmak mü’mine yalkışmaz;”
-“1-Dünyanın fani olduğunu,”
-“2-Ni’metlerinin geçici olduğunu,”
-“3-Ve ölünün MUTLAKA geleceğini.”

Hasan-i Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“Dünya üç gün gibidir.”

-“Birinci gün GEÇEN GÜNDÜR. Geçip gitmiştir. Geri döndüremezsin. Ondan ümit kesilmiştir”
-“İkinci gün İÇİNDE BULUNDUĞUN GÜNDÜR Kİ, Bu günü ganimet ve fırsat bil.”
-“Üçüncü gün ise GELECEK GÜN OLAN GÜN Kİ, sen ona ulaşırmısın belli değil, belki de gelecek olan güne kavuşamadan ölürsün.”

Hasan-i Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“EY İnsan!, İnsanların çokluğuna bakıp da aldanma! Çünkü sen yalnızsın, yalnız öleceksin, kabre yalnız gireceksin, yalnız kabirden kalkacaksın ve kendi hesabını vereceksin.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hasan-i Basri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike (Nusaybin)

İbn-i Semmâk (Radiyallah-u anh)- 4

İbn-i Semmak (r.a.) buyurdu ki;

-“Akıllı kimselerin arzusu, düşüncesi, cehennemden kurtulmak ve haramlardan kaçmaktır. AHMAK OLANIN ARZUSU, OYUN VE EĞLENCEDİR. Ve ÖLÜM MELEĞİ YASTIĞININ DİBİNDE OTURDUĞU HALDE UYUYANA (Gaflette olan kimseye) ÇOK ŞAŞILIR.”

Sözleriyle ahreti unutup gaflette olan insanlara duyduğu hayreti bildirmiştir. Her şeyden evvel farzları yapıp haramlardan ve şübheli olan şeylerden sakınmayı söyler, nafilelerle uğraşılıcak zaman olmadığını bildirir.

İbn-i Semmak (r.a.);

-“Zaruri din bilgilerini alıp, fudul, yani faidesiz şeyleri terk etmek, akıl sahiblerinin işidir.” Buyurdu.

Kendisi dünyaya kıymet vermez ve herkesin haram olan dünya lezzetlerini terk etmesini isterdi.

İbn-i Semmak (r.a.);

-“Allah-u Teâlâ dünyayı lezzetlerle ve afetlerle doldurdu. Helalleri güçlüklerle, haramları da mesuliyetlerle beraber kıldı.”

Buyurarak haramdan sakınanların ahretteki azablardan kurtulacağını ve Allah-u Teâlâ’nın emrine uyanların çektikleri güçlüğe karşı, ahrette mükafat göreceklerini bildirmiştir.

Muhammed bin el-Yeman (r.a.) diyor ki;

Bağdad’li arkadaşlarımdan birisi, İbn-i Semmak Hazretleri (r.a.) ne mektub yazıp dünyayı kendisine anlatmasını istedi.

Cevabında İbn-i Semmak (r.a.);

-“Allah-u Teâlâ dünyayı şehvetlerle ve afetlerle doldurdu. Helaları güçlüklerle, Haramları da ma’siyetlerle birleştirdi. Helalar için hesaba çekeceğini, haramlar için azab edeceğini bildirdi. Vesellam.”

Hazreti İbn-i Semmak (r.a.), her yerde, herkese Allah-u teâlâ’yı hatırlatırdı.

Pazara girdiği zaman;

-“Ey pazardakiler pazarınızda kesad (durgunluk), iyilerinizde hased, alışverişinize fesad (İslamiyete uygunsuzluk) var. O halde nefslerinizi gaflet uykusundan uyandırınız.” Sözleriye herkese ahreti hatırlatır ve Allah-u Teâlâ’nın emirlerine itaat etmeyi, hile yapmamayı tavsiye ederdi.

Söylenilen söze çok dikkat edilmesini herkese söylerdi.

Ve;

-“Sen duyduğunu başkalarına söyleyenden daha çok, gizle görünenden kork. ÇÜNKÜ BÖYLE OLAN KİMSEYE, İNSANLAR YALAN YAKIŞTIRMAZLAR. DAHA ÇOK İNANIRLAR. SİZDEN BİRİNİZ BA’ZEN KENDİSİNE İTİMAD EDEN BİRİNE BİR SÖZ SÖYLER, O DA ONU YAYAR, BU YÜZDEN ÜLKELER HARAB OLUR.”

Buyurarak gıybet edilmemesini ve az konuşmayı, sırrını hiç kimseye söylememeyi tavsiye ederdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Semmak hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike (Nusaybin) çağ-Çağ deresi

İbn-i Semmâk (Radiyallah-u anh)- 5

Muhammed Bin Semmak (r.a.), Süfyan-i Servi (r.a.) den rivayetle şöyle anlattı;

-“ Bir kadın muhtaç oldu. Elbiselerini giydi.

Kocası;

-“Nereye gidiyorsun.” Diye sordu.”

Kadın;

-“Yusuf Aleyhisselam’a gideceğim ve ihtiyacımı ona anlatacağım.” Dedi.

Kocası;

-“Biz sana bir kötülük gelmesinden korkarız.” Dedi.

Kadın;

-“Ben Yusuf Aleyhisselam’dan hiç korkmam. Çünkü O Allah-u Teâlâ’dan korkar.” Dedi.

Ve Yusuf Aleyhisselam’ın geçeceği yol üzerinde oturdu.

Yusuf Aleyhisselam geçerken ayağa kalktı ve;

-“Tâatı sebabiyle köleyi melik (Sultan) yapan ve isyanı (günahı) sebebiyle Melik’i köle yapan Allah-u teâlâ’ya Hamd ederim.” Dedikten sonra ihtiyacını söyledi.

Yusuf Aleyhisselam emretti ve kadının ihtiyacı olan şeyin temin edilmesini istedi.

İbn-i Semmak (r.a.) buyurdu ki;

-“Herkesin muhtaç olduğu kıyamet günü için hazırlanan, ölüm gelmeden evvel ölüme hazırlanıp; önceden bir şeyler gönderen, gençliği ve kuvveti kendisini aldatmayıp arzusuna koşan (Allah-u Teâlâ’nın emrine sarılan) gençlere müjdeler olsun.”

Muhammed İbn-i Semmak (r.a.) buyurdu ki;

-“İnsanlar üç kısımdır;”

-“Birincileri;”

-“Birincileri günahkarlar sınıfı olup, günahlarına tevbe edip bir daha günahlara dönmek istemeyenlerdir. Bunlar iyidir. Makbuldur.”

-“İkincileri;”

-“İkincileri, Günah işlerler sonra tekrar tekrar günah işlerler, sonra üzülürler, sonra yine günah işlerler, sonra da ağlarlar. Bunların kurtulması umulur. Fakat Helak da olabilirler.”

-“Üçüncüleri.”

-“Üçüncüleri, günah işlerlerken pişman olmazlar, pişman olurlar üzülmezler ve yine günah işlerler ağlamazlar. Bunlar cennet yolundan Cehennem yoluna sapmış olanlardır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Semmak hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Tavus Kuşu

Sa’di Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hayatı;

Evliyanın büyüklerinden. İsmi, Muhlisüddin bin Muhlis eş-Şirâzi olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Sa’di mahlasıdır. 589 (M. 1193) senesinde Şirâz’da doğdu. 691 (M. 1292) senesinde orada vefat etti. Kabri Şirâz’ın kuzeydoğusundadır.

Oniki sene çocukluğu dışında, Sa’di Şir’azi “yüziki senelik” ömrünün “otuz senesini ilim tahsili ile, “otuz senesini” de talebe yetiştirmekle ve ibadetle geçirdi.

Sa’di Şirâzi (r.a.), küçük yaşta yetim kaldı. İlk tahsilini Şirâz’da Abdulkadir-i Geylani hazretleri (r.a.) nin halifesinin derslerinde tamamlıyarak kemâle geldi. Moğol istilasi üzerinde Bağdad’a gitti. Bağdad’da Nizamiyye medresesinde meşhur Ebü’l-Ferec ibni Cevzi (r.a.) den ilim öğrendi ve bir müddet bu medresede ilim tahsili ile meşgül oldu.

Burada tahsilini tamamladıktan sonra, İslam memleketlerini gezmeye başladı. Anadolu, Mısır, Suriye, Delhi, Azerbaycan ve Belh’e uğradı. Buralarda Şihabeddin Sehreverdi (r.a.) başta olmak üzere birçok âlim ile görüştü.

Bu esnade Moğollar ve haçlılarla yapılan savaşlara katılıp, cihad etti. Bir defasında haçlılara esir düştü. 655 (M. 1257) senesinde tekrar Şirâz’a döndü. Bu sırada Devlet başkanı Ebû Bekr, Moğollarla suh yaptı. Memleketi rahata kavuşturdu.

Bu hükümdar tarafından, iyi bir kabul gören Sa’di (r.a.), onun adına aynı sene “Bostan” adlı eserini ve bir yıl sonra aynı şekilde kendisine büyük saygı gösteren Veliahd İkinci Sa’d adına da “Gülistan” adlı eserini yazdı.

Bu eserleri sayesinde kısa zamanda şöhreti memleketinin dışına taştı. Birkaç sene sonra, hamileri olan Ebû Bekr bin Sa’d bin Zengi ve oğlu İkinci Sa’d vefat etti. Yerine küçük yaşta bulunan İkinci Sa’d’ın oğlu Muhammed geçti.

Bu hükümdarla birlikte Salgurlu hanedanı çöktü, 663 (m. 1264) senesinde Moğol hakimiyeti altına girdi. Bu karışıklıklar esnasında Sa’d-i Şirâzi (r.a.) tekrar Şirâz’dan ayrıldı. Mekke’ye gitti. Hac yaptı. Ömründe “ondört” kere hacca gitti.

Devam Edecek…

İslâm âlimleri Ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Nusaybin’in uzaktan görünüşü

Sa’di Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın  hayatı- 2

 Eserleri;

Şairin manzum ve nesir olan eserleri ölümünmden sonra külliyât halinde bir araya toplanmıştır. Bu külliyat, sonradan Bisütun diye şöhret bulan Übey bin Ahmed bin Ebi Bekr tarafından, biri 726 ( M. 1325) senesinde, diğer de 735 (M. 1334) senesinde olmak üzere iki defa düzenlenmiştir. İlki, kaside ve gazellerin ilk harfına göre vew ikinci tertib ise son harfına göre yapılmıştır. Külliyat, 16 kitap ve 6 risale olmak üzere 22 eseri ihtiva etmektedir.

Ancak külliyata, mevcut isimlerin hepsinin bizzat müellif tarafından mı konulduğu kat’i olarak bilinmemektedir.

Külliyata bulunan eserler şunlardır;

1- Takrir-i Dibace,
2- Mecalis-i Pencgane,
3- Sual-i sahib-divan,
4- Akl-u Aşk,
5- Nasihat-ül-mülük,
6- Risale-i selase (Mulakat-ı şeyh Sa’di bâ Abakahan, risale Tingiyanu, risale-i Melik Şemsüddin.
7- Kasaid-i Arabi,
8- Mülemmaât,
9- Terciat,
10- Tayyibat,
11- Bedâyi,
12- Havatim,
13- Gazelliyet-i kadim,
14- Sahabiye,
15- Mukatta’at,
16- Rubaiyat,
17- Üfredat,
18- Hubsiyat,
19- Hezliyat,
20- Mudhikat,

21- Gülistan, (Gülistan, nesir kısımlar arasına bir takım manzumeler ilavesiyle meydana gelmiş bir “önsöz” ve 8 bölümden ibarettir.)

1- bölüm; Hükümdarların hal ve hareketleri,

2. bölüm; Dervişlerin ahlakı,

3. Bölüm; kainatın fazileti,

4. Bölüm; susmanın faydaları,

5. bölüm; sevgi ve gençlik,

6. Bölüm; takatsizlik ve ihtiyarlık,

7. bölüm; terbiyenin önemi,

8. Bölüm; sohbet adabı ile ilgili hikaye ve menkıbeleri ihtiva etmektedir.

Bu hiklayelerin bir kısmı kendi müşahadelerine, bir kısmı da İslam âlimlerinin sohbetlerinde duyduklarına ve okuduklarına dayanmaktadır.Eser, uslub ve tertib bakımından mükemmeldir.

Bütün bölümler sıralanırken birbirleriyle irtibatlıdır. Nesir ve manzum kısımlar arasında bir nisbet sağlanmış ve fikirler jısa ve açık bir şekilde ifade edilmiştir. Hemen hemen bütün dünya kütüphanelerinde “Gülistan’ın” yazma nüshaları vardır. Eser Avrupa’daki ilk defa Latince tercümesi ile birlikte, 1951’de Amsterdam’da neşredilmiştir. Türkçe’ye ve birçok doğu ve batı dillerine tercüme yapılmıştır. Sa’di (r.a.) nin bu eseri birçok kimseler tarafından taklid edilmiştir.

22- Bostan, Manzum eserlerinin başında geliri Asıl ismi Sa’dinâme’dir. Ancak bu eser, şark’ta ve Ğarp’ta daha çok “bostan” adıyla tanınmakltadır. Bostan; adalet, ihsan, ahlak, mertlik, tevazu, rıza, kanaat, terbiye, şükür, tövbe vemünacaat gibi konuları içina alan 10 bölümden ibarettir. Bostan’da hikaye ve menkıbeler kısa, öz ve güzel olarak yazılmıştır. İfadeler her bakımındanm sağlamdır. Bostan’da, Gülistan gibi asırlarca İslam aleminde büyük rağbet görmüş, medreselerde ders kitabı olarak okunmuş, birçok şerh ve tercümeleri yapılmıştır. Yakın zamana kadar Anadoluda okunan “Bostan”, huhtelif kimseler tarafından şerh ve tercüme edilmiştir.

23- Sa’di (r.a.) nin külliyatında, Bostan ve Gülistan’dan sonra yer alan Farsça ve arabça kasideleri, bir hükümdarın veya devlet erkanın medhinden ziyade onları daima insanlığa, adil olmaya davet eden bir nevi nasihatnamedir. Kaside mahiyetinde gazelleri de ardır. Bostan ve Gülistan’da aynı beyitlerin tekrarına çok rastlanır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

 

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler;

-“Mihnet, sadece yüce Allah’a mahsustur. O’nun emirlerini yapmak, manevi yakınlığa sebep olur ve şükür edildikçe ni’metlerini bollaştırır. İnsanın çiğerlerine giren her nefes hayatı uzatır, kişiye can verir. Ciğerlerinden çıkan her kirli nefes ise insana ferahlık verir. O halde nefes alıp verme birer ni’mettir. Ni’mete şükür etmek vaciptir. Kimin gücü ve lisanı yetebilir. Hak teâlâ’ya hakkıyla şükr etmeğe, kulun yetebileceği en iyi iş, Allah-u teâlâ’ya karşı olan kusurunu bilip, O’ndan af dilemesidir. O’nun rahmeti her yeri kaplamış, verdiği ni’metler her yere yayılmıştır. Allah-u teâlâ kulunun kusuru dolayısıyla, onun rızkını kesmez.”

-“Ey Kardeş! Bu dünya kimseye kalmaz. Gönlünü, her şeyi yaratan Allah-u Teâlâ’ya bağla. Sana bu kafidir. Dünya mülküne güvenip bel bağlama. Çünkü bu dünyada  senin gibi birçokları yaşamış ve sonunda ölüp gitmiştir. Diyelim ki en sonunda ölüm vardır ve bu can ölüm yolunu tutacaktır. O halde ister taht üzerinde can vermişsin, ister toprak üzerinde ne fark eder.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzı (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

 Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 2

Hikaye olunur ki;

-“Bir sultan halkına çok ezâ ve cefâ eder, halkın mallarını gasbederdi. Sultanın zulmü o kadar ileri gitti ki, halk o beldeden akın akın kaçmaya başladı. Halkın azalmasıyla, hazine boşaldı, devletin gücü zayıfladı. Düşmanlar sağdan soldan saldırmaya başladı. Birgün padişahın meclisinde “şehnâme” kitabını okuyorlardı. Okudukları bahis Dahhak’ın saltanattan halli ve Feridun’un sultan olması hakkında idi.

Vezir padişaha;

-“Feridun’un hazinesi, malı, mlükü, hizmetçileri ve adamları yok iken nasıl oldu da padişah oldu?” diye sorunca

Padişah;

-“İşitmişsindir, bir takım halk onu büyük bir istekle desteklediler, onu kuvvetlendirdiler. Böylece padişah oldu.” Diye cevap verdi.

Bunun üzerine vezir;

-“Maden ki halkın toplanmasına padişah sebep oluyor, sen niye halkını eziyor, perişan ediyorsun? Yoksa sen padişah olmak istemiyor musun?” dedi

Beyt tercümesi;

-“Sevmek lazım halkı ve askeri can-ı gönülden,”

-“Çünkü halkı sayesinde hüküm sürer sultan.”

Padişah vezire;

-“Dağılan asker ve halkın toplanması için ne yapmalıdır?” diye sorunca

Vezir;

-“Padişah âdil ve merhametli olursa, halk onun etrafında toplanır ve rahat olarak yaşar. Halbuki sende bu ikisi de yok.” Dedi.

Farisi şiir tercümesi;

-“Nasıl ki kurt çoban olamaz,”

-“Zalim de padişahlık yapamaz.”

“-Zülmün temelini atan hükümdar,”

-“Saltanatın direğini yıkmış olur.”

Vezirin bu sözleri padişahın hoşuna gitmedi. Veziri hapse attırdı. Çok geçmeden padişahın amcasının çocukları saltanat da’vasına düştüler. Etraflarına bir ordu toplayarak padişaha hücüm ettiler. Padişahın zülmünden bezen halk da padişaha karşı baş kaldırdılar. Sonunda padişah tahtını kayıbetti. Saltanat, amcasının çocuklarının eline geçti.”

Şiir tercümesi;

-“Zalim padişaha felaket gününde,”

-“Güçlü düşmanı kesilir dostu bile,”

-“İyi muamaele de bulunsa halka,”

-“Olur bir ordu bütün halkı ona.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

 

Balıklı göl (Şanlı Urfa)

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 3

Hikâye;

Bir Padişahın acemi bir kölesi vardı. Birgün bu köle bir gemiye binmişti. Köle şimdiye kadar hiç gemiye binmemiş ve deniz görmemiş idi. Gemi yolculuğunun bir takım sıkıntıları ve zorlukları vardı. Köle, gemi limanından ayrıldığı andan itibaren teitremeye başladı. Ne yaptılarsa köleyi sakinleştiremediler.

Gemide âlim bir kişi vardı. Hükümdara;

-“Müsâade ederseniz ben onu susturayım.” Dedi.

Hükümdar o zat’a izin verdi. O zât, köleyi denize attırdı. Köle birkaç kere suya battı, çıktı. Geminin bir tarafına can havliyla tutundu. Onu saçından tutup gemiye aldılar bu olaydan sonra köle, köşesinde sessiz ve sâkin olarak oturdu.

Hükümdar âlimden bu işin hikmetini sordu;

O da;

-“Köle suya girmeden evvel gemideki selâmetin kadrini ve kıymetini bilmiyordu. İşte huzurlala, saâdet ve sıhhat de böyledir. Huzûr içinde yaşayan, mes’ud olan, bir felakete uğramadıkça, o huzur ve saâdetin kıymetini bilmez. İnsan hasta olmadıkça da sağlığın kıymetini bilmez.” Dedi.

Farisi beyt tercümesi;

-“Bir belâya ve felakete uğradığında mahzun olma,
-“Cenab-i Hakkın nice gizli lütuflari vardır onda.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Muttahara ‘nın bir kapısı

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 4

Hikâye;

-“Padişahlarden biri korkunç bir hastalığa tutulmuştu,”

Bir gurup doktor;

-“Şu sıfatlara haiz bir insanın safra kesesi, bu hastalığın ilacı olabilir.” Diye fikir birliği ettiler.

Padişahın emri ile o sıfatlara haiz bir kimse aradılar. Sonunda istenilen sıfatlara haiz bir köylü çocuğu buldular. Anası ve babasıyla birlikte padişahın huzuruna getirdiler. Padişah kadıyı da huzuruna çağırdı.Kadı padişahın bu hastalıktan kurtulması için çocuğun öldürülmesine “fevte” verdi.

Padişah, çocuğun anne ve babasına büyük miktarda mal, mülk ve para vererek, çocuğun öldürülmesi için onlarda                m u v a f â k a t       aldı. Cellat, çocuğun başını kesmek için tam kılıcı kaldırdığı zaman, çocuk, başını semâya kaldırdı. Kendi kendi bir şeyler söyleyerek gülümsedi.

Bu durumu gören padişah;

-“Bu halde gülmenin sırası mı? Başını semâye kaldırıp ne söyliyorsun?” diye sordu.

Çocuk şu cevabı verdi;

-“Padişahım! Bir çocuğun nazı, anası ve babasına geçer. Bir da’vâyı haletmesi için kadıya gidilir. Padişahtan da adâlet istenir. Halbuki, anam ve babam da geçci dünya malı için öldürülmeme râzı oldular. Kadı, kanımın boş yere dökülmesine fetvâ verdi. Siz ise sağlığınızı benim mazlumen ölümümde görüyor ve buluyorsunuz. Bu durumda Allah-u Teâlâ’dan başka bir sığınağım kalmadı. O’na yalvardım. Çünkü Allah-u Teâlâ âdil ve merhametlidir. Bunu bildiğim ve O’ndan yardım ümid ettiğim için sevincimden güldüm.”

Çocuğun bu sözlerine padişah çok üzüldü ve;

-“Bu çacuğun haksız yere kanının dökülmesinden benim ölmem daha iyidir..” dedi.

Sonra çocuğun alnından öptü. Ona birçok hediyeler vererek gönderdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu