‘Hudeybiye antlaşması’ olarak etiketlenmiş yazılar

Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer (Hudeybiye)

Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 8 Biat-i Rıdvan

Biât haberi Kureyş müşrikleri tarafından duyulunca üç gün yanlarına alıkoydukları Hazret-i Osman (r.a.) ı SERBEST BIRAKTILAR.

Hazret-i Osman (r.a.) derhal Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın huzuruna çıkıp geldi. Böylece Şahadeti ile haberlerin asılsız olduğu anlaşıldı.

Fakat biât yapılmış ve tamamlanmıştı.

Sahabe-i Kiram (r.anhüm) Hazret-i Osman (r.a.) a;

-“Herhalde Kâb’yi tavaf etmişsindir?” dediler.

Hazret-i Osman (r.a.) şu karşılığı verdi;

-“Vallahi! Mekke’de bir yıl kalsaydım ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da Hudeybiye’de otursaydı, O kâbe’yi TAVAF ETMEDİKÇE, BEN YİNE TEK BAŞIMA KÂ’BE’Yİ TAVAF ETMEZDİM.(İbn-i Kayyum. Zâdü’l-Mead 2;137)

Hudeybiye andlaşmasında şahit olarak imza atan Sahabe (r.anhüm) den biri de Muhammed bin Mesleme (r.a.) dir.

Hudeybiye andlaşması;

İslâm ve Asr-i Sadet tarihinin bir ‘dönüm noktası’ olan bu musallahanın adını, Lugat, hadis ve fıkıh âlimleri şeddeli olarak Hudeybbiye ve Şecdesiz Hudeybiye şeklinde iki türlü okumuşlardır.

Hudeybiye, küçük bir köyün adıdır. Köyün bu ismi alması da orada “Şecere mescidi” yanında bir kuyu’dan dolayıdır.

Hudeybiye köyü ile Medine arasında dokuz konak, Mekke arasında da bir günlük mesafe vardır. (tercid tercemesi; 4; 240)

Hicretin 6. senesi, Zilkâde ayı (Milâdi 628) Rıdvan biâtı, Kureyşlileri fazlasıyla korkutmuştu. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in üzerlerine yürüyeceği endişesine kapılarak, alelacele sulh teklifinde bulunmak gayesiyle bir hey’et gönderdiler.

Hey’ette şu isimler vardı;

Süheyl bin Amr (başkan), Huveytip bin Abdu’l-Uzzâ ve Mikrez bin Hafs.

Kureyş müşrikleri üç kişilik bu heyette şu direktifi vermişlerdi.

-“Gidin Muhammed’le (a.s.v.) sulh anlaşmasında bulunun. Fakat buradan dönüp gitmek şartıyla. Eğer bu şartı kabul etmezse anlaşmaya yanaşmayın. (Sire; 3; 331, müsned; 4; 325)

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Süheylin gelişini, isminin ‘kolaylık’ manasını ifade etmesinden dolayı hayra yorarak Sahabelerine;

-“Artık, işiniz bir derece kolaylaştı! Kureyşliler, sulh yapmak istedikleri zaman hep bu adamı gönderirler.” Buyurdu. (Sire; 3; 331, müsned; 4; 325)

Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer (Hudeybiye)

Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 9

Kureyş elçisi Süheyl bin Amr, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in huzuruna vardı. Önünde iki dizinin üzerinde diz çöktü. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise bağdaş kurmuştu. Müslümanlar da çevresinde oturmuşlardı.

Süheyl bin Amr, uzun uzadıya konuştu. Sonra Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e sulh teklifinde bulundu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sulh tekliflerini kabul etti. Bundan sonra sulh şartlarının müzakeresi yapıldı. Onlarla da anlaşmaya varıldı.

Sıra anlaşma şartlarını yazılmasına gelmişti. Hazret-i Ali (r.a.) musalahanın şartlarını yazmak üzere kâtip tayın edildi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hazret-i Ali (r.a.) ye

-“Yaz.” Dedi

-“Bismillahirrahmanirrahim.”

Süheyl bin Amr, buna itiraz etti.

-“Biz ‘Bismillahirrahmanirrahim’i ‘ bilmiyoruz. Sen böyle yazma’.” Dedi.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Öyle ise ne yazalım?” diye sordu.

Süheyl;

-“Bismike Allahumme’yi yaz.” Dedi.

Kureyşliler, eskiden beri; ‘Bismillahirrahmanirrahim’ yerine ‘Bismike Allahümme’yi kullanırlardı.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Bismike Allahümme de güzeldir.” Buyurduktan sonra Hazret-i Ali (r.a.) ye

-“Haydi yaz; Bismike Allahümme” diye emretti.

Hazret-i Ali (r.a.) de aynı şekilde yazdı. (Sire 3;332; Müsned, 4;325)

Bundan sonra Resul-i Kibriye (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hazret-i Ali (r.a.) ye şöyle yazmasını emretti;

-“Bu, Muhammed Resulullah’ın, Süheyl bin Amr’la üzerinde anlaşmaya varıp sulh oldukları, icabının taraflarca yerine getirilmesi kararlaştırılıp imzaladığı maddelerdir.”

Kureyş heyeti başkanı Süheyl yine itiraz etti.

Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Biat-i Rıdvan yapıldığı yer (Hudeybiye ) Şemis Camisi

Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 10 Hudeybiye antlaşması

Kureyş heyeti başkanı Süheyl yine itiraz etti.

-“Vallahi, biz senin gerçekten Allah’ın Resulü olduğunu kabul edip tanımış olsaydık, Beytullahı ziyaretine mani olmaz ve seninle çarpışmaya kalkışmazdık.” Dedi.

Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Peki nasıl yazalım?” buyurdu.

Süheyl;

-“Muhammed bin Abdullah diye kendi ismini ve babanın ismini yaz.” Dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Bu da güzeldir.” Buyurduktan sonra

Hazret-i Ali (r.a.) ye;

-“Ya Ali, sil o’nu. Sil de Muhammed bin Abdullah yaz.” Diye emretti. (Müslim 410; Müsned, 1; 342)

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Hayır! Vallahi, ben Resulullah (s.a.v.) sıfatını hiçbir zaman silemem.” Diye yemin etti. (Müslim, 3; 1410; Müsned, 4; 291)

Bu arada Müslümanlar da, Hazret-i Fahr-i Âlem’e karşı besledikleri muhabbet ve hürmetlerinin eseri olarak;

-“Biz Resulullah Muhammed (s.a.v.) den başkasını yazdırmayız. Ne diye dinimiz uğrunda bu eksikliği, bu hakareti kabul ediyoruz?” Diye yüksek sesle konuşmaya başladılar.

Resul-i Kibriyâ Efendimiz, Müslümanlara seslerini kısmalarını ve susmalarını mübarek elleriyle işaret buyurdu.

Birden sustular.

Bundan sonra Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hazret-i Ali (r.a.) ye;

-“Bana o sıfatın geçtiği yeri göster.” Dedi.

Hazret-i Ali (r.a.) ‘Resulullah’ kelimesinin geçtiği yeri gösterdi. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onu eliyle sildi. Yerine ise ‘İbn-i Abdullah (Abdullah’ın oğlu) kelimelerini yazdırdı. (Müslim, 3; 1411)

Müşrik heyetinin yukarıda itirazları, Müslümanların bu itirazları kabul etmeyişleri ve Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in her iki tarafı yatıştırması sonunda sıra musalaha maddelerinin yazılmasına gelmişti.

Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer (Hudeybiye)

Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 11 Hudeyniye antlaşması

Resul-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ile müşrik elçiler arasında geçen konuşmalardan sonra karara bağlanan maddelerden MÜHİMLERİ şunlardır;

1-Müslümalarla müşrikler huzur ve emniyet içinde yaşamalarını devam ettirmek için birbirleriyle 10 yıl harp etmeyecekler.

2-Peygamberimiz ve Sahabiler bu yıl Mekke’ya girmeyip, geri dönecekler, ancak gelecek yıl yanlarına yalnız yolcu silahı olan kılıç bulundurmk şartıyla gelip Kâ’be’yi tavaf edecekler ve ancak Mekke’de ÜÇ GÜN kalacaklardır. Müşrikler ise, o sırada şehri boşaltacaklardır.

3-Medine’deki Müslümanlardan Mekke;’ye iltica edenler Müslümanlara iâde edilmeyecek, fakat Mekke’den Medine’ye velev Nüslüman dahi olsalar iltica edenler, istendiği takdirde geri verileceklerdir.

4-Arap kabilelerinden isteyen Peygamberimizle, isteyen de Kureyş’le birleşmekte serbest olacaklardır. (Sira, 3;332 Tabakat, 2;97; Müsned, 4;325; Taberi, 3;79)

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her ne surette olursa olsun Kureyş müşriklerini bir musalaha yazısı ile bağlamak ve bu surette İslam’ın siyası kudret ve mevcudiyetini hem onlara hem de bütün Arabistan halkına göstermek ve tanıtmak istiyordu. (Tecrid-i sarih, Terc; Kamil Miras, 8;164)

Bu sebeple, Kureyş heyet başkanı Süheyl’in zahiren Müslümanların aleyhinde görülen teklif ve maddelerini de kabul ediyordu. Bu inceliği bir anda kavramayan Eshab-i Güzin (r.anhüm) başından beri hem hiddetleniyor, hem de zaman zaman itiraz ediyordu.

Hatta, Kureyş heyet başkanı Süheyl, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e;

-“Sizden biri bize gelirse redetmeyelim. Amma bizden size biri gelirse MÜSLUMAN OLSA BİLE GERİ VERECEKSİN.” Diye teklifte bulunduğu zaman,

Müslumanlar birden hiddete gelerek;

-“Sübhanallah! Müslümanların yanına gelmiş bir Müslüman , müşriklere tekar nasıl geri çevrilir?” diye itiraz etmişlerdi.

Sonra da Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)e;

-“Ya Resulallah! BU ŞARTI DA KABUL EDCEK MİSİN?” diye hayretle sormuşlardı.

Her şeye rağmen bir sulh akdedip, Kureyş müşriklerine İslâm devletini resmen tanıtmak arzusunda olan Peygamber efendimiz (Sllallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanların bu itiraz ve suallerine şöyle cevap vermişti.

-“Evet, bizden onlara gidecek olanları Allah bizden uzak etsin! Onlardan bize gelip, geri çevirceğimiz kimseleri de MuhAkkak Allah biliyor! ONLAR İÇİN ELBETTE BİR GENİŞLİK, Bir çıkar yol bulacaktır.” (Müslim, 3;1411; Müsned,3;268)

Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)

Devam edecek…

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Şemis (Hudeybiye) Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer

Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 12

Ebû Cendel (r.a.) hadisesi;

Antlaşma maddelerinin yazılması bitmişti. Fakat taraflarca henüz imzalanmamıştı.

Tam o sırada, zincire vurulmuş birinin kendini Müslümanların arasına attığı görüldü.

Gariptir ki bu, Kureyş murahhas heyeti başkanı Süheyl bin Amr’in oğlu Ebû Cendel (r.a.) idi.

İslam şerefiyle şereflenmesine, müşriklerin, ayaklarını zincire vurmakla karşılık vermiş ve O’nu hapsetmişlerdi.

Ebû Cendel (r.a.) hapsedildiği yerden bir fırsatını bularak kaçmış ve Mekke’nin alt tarafından kimsenin göremiyeceği yollardan binbir zorlukla Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın huzurna çıkagelmişti.

O sırada babası Süheyl henüz Müslümanların karargahında bulunuyordu.

Ebû Cendel (r.a.), bizzat babasının kendisine reva gördüğü dayanılmaz işkence ve eziyetlerden kurtulmak için kendisni Hazret-i Fahr-i Âlem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in ayakları dibine atmış, O’na iltica etmişti.

-“Ya Resulallah beni kurtar! Diyordu.

Ne var ki, az evvel yapılan anlaşma buna imkân vermiyordu. Nitekim, oğlunun geldiğini gören Süheyl, O’nu Peygamber Efendimiz (s.a.v.) den geri istedi.

-“İşte! Sulh şartları gereğince bana geri vereceğin kişilerden ilki budur.” Dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Biz sulh antlaşmasını henüz imzalamış değiliz.” Buyurdu.

Süheyl diretti;

-“Vallahi” dedi “Ben de sizinle hiçbir madde üzerinde sulh olmam!”

Resul-i Kibriye Efendimiz (Sllallahu aleyhi veSellem);

-“Haydi, bu seferlik bunu bana bağışla veyazıyı imza et.” Buyurdu

Süheyl’in bunu kabule asla niyeti yoktu;

-“Ben, bunu asla anlaşma dışında tutamam ve sana bırakamam.” Dedi

Peygambr Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tekrar;

-“Hayır! Bunu benim hatırım için yapacaksın.” Buyurdu.

Buna rağmen Süheyl inadından vazgeçmedi;

-“Ben bunu asla yapamam!” (Sire, 3;332; Müsned, 4;325)

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem), iki müşkil durumla karşı karşıya kalmıştı. Ebû Cendel (r.a.) i geri vermek demek, O’nu bile bile eziyet ve işkence çemberi içine atmak demekti. Vermediği takdirde, Kureyş heyeti anlaşmayı fesedeceklerdi. Halbuki o bir çok sebeplerden dolayı bunu istemiyordu. Ama her şeyden önce söz vermiş, anlaşma yapmıştı.

Elinde başka çaresi kalmayan Peygamber Efendimiz (s.a.v.) teessür içinde Ebû Cendel (r.a.) i babasına teslim etmek zorunda kaldı.

Devam edecek….

Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Şemis (Hudeybiye) Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer

Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 13 Ebû Cendel vak’ası

Ebû Cendel (r.a.) in feryadı Müslümanların yüreğini dağlıyordu.

-“Ya resulallah! Ey Müslümanlar! Siz beni bana eziyet etsinler, işkencelere ağratsınlar diye mi, bunlara teslim ediyorsunuz? Siz benim eziyet çekmeme rıza mı gösteriyorsunuz?” (Sire, 3;333; Tberi, 3;79)

Fakat ne çare Ebû Cendel (r.a.) artık babasının merhametsiz pençesinde bulunuyordu. Acıklı feryadı, İMDAD DİLEMESİ, Müslümanların gözlrini yaşlarla doldurdu. Ama, Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teslim etti diye seslerini çıkarmiyorlar, yapılan zulmü sinelerine çekiyorlardı.

Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teslim etmemiş olsaydı Ebû Cendel (r.a.) in bu feryad ve fıganını imkanı yok cevapsız bırakmazlardı. Canları pahasına da olsa O’nu insafsız ellerden kurtarırlardı.

Peygamber efendimiz (s.a.v.), babası tarafında alınan Ebû Cendel (r.a.) e şöyle buyurdu;

-“Biraz daha sabret! Biraz daha maruz kldıklarına göğüs ger! Bunların ecrini mükafatını Allah’tan dile’ Muhakkak Allah, senin ve yanında bulunan kimsesiz Müslümanlar için bir ferahlık, bir çıkar yol yaratır. Onlara vermiş olduğumuz söze vefasızlık emdeyiz.” Buyurdu. (Sire, 3;333)

Ebû Cendel (r.a.), Kureyş müşrikleri tarafından geri alınırken Hazret-i Ömer (r.a.), Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) huzuruna çıktı ve;

-“Ya Resulallah! O’nu Kueyşlilere ne için geri veriyoruz? Dinimiz uğrunda bu hraketi ne diye kabul ediyoruz?” dedi.

Resul-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi veSellem) şöyle buyurdu;

-“Biz bu iş hakkında anlaşma yapmış bulunuyoruz! Dinimzde ahde vefasızlık yoktur.” (Ensab, 1;221)

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu cevabı alan Hazret-i Ömer (r.a.), bu sefer Ebû Cendel (r.a.) ın yanına sokuldu ve kılıcını O’na doğru yaklştırarak şu teklifi yaptı;

-“Ey Ebû Cendel! Şüphesiz, müşriklerinkanı köpeklerin kanı gibi değersizdir. İnsan Allah yoluna babasını da öldürebilirş. Öldür gitsin şu babanı.”

Ebû Cendel (r.a.);

-“Sen, neden öldürmüyorsun?” diye sordu.

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Resulullah (s.a.v.), O’nu ve başkalarını öldürmeyi bana yasakladı.” Cevabını verince;

Ebû Cendel (r.a.);

-“Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a itaatte senden geri kalmak istemem.” Dedi. (Megazi, 2;609)

Hudeybiye antlaşmasından sonra Müslüman olarak Medine’ye gelen, fakat Kureyşlilerin isteği üzere iade edilen Ebû Basır (r.a.) ın müşrik muhafızlardan birini öldürerek Kızıldeniz sahilindeki Sifül’bahr’e kaçtığını haber alan Ebû Cendel (r.a.), kendisi gibi hapsedilmiş 70 kadar müslümanla oraya kaçtı. (Türkiye diyanet vakfı İslam ansiklopedisi 10;119)

Sifül’bahr’deki Müslümanların müşrik ticaret kervanları için tehlikeli bir güç haline geldiğini gören Kureyşliler, Müslüman olup Medine’ye gidenlerin iadesini öngören maddeden vazgeçtiklerini, özellikle de Ebû Basır ile Ebû Cendel ve arkadaşlarının (r.anhüm) Medine’ye kabul edilebileceklerini Hazret-i Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e bildirdiler. Buna karşılık ticaret kervanlarının vurulmasına meydan verilmemesini istediler. (Türkiye diyanet vakfı İslam ansiklopedisi 10;119)

Bunun üzerine Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebû Basır ve arkadaşlarına bir mektup göndererek Medine’ye gelmelerini emretti. Mektup Sifül’bahre ulaştıktan az sonra Ebû Basır (r.a.) vefat etti. O’nun ölümünden sonra ordaki Müslümanların reisi durumunda olan Ebû Cendel (r.a.) arkadaşlarıyla birlikte Medine’ye geldi. (Türkiye diyanet vakfı İslam ansiklopedisi 10;119)

Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer (Hudeybiye)

Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 14

Sahabiler, çok arzuladıkları halde, Kâ’be’yi Muazzama’yı ziyaret ve tavaf etmekten alıkonulmuşlardı. Bunun yanında Hazret-i Resulullah (s.a.v.) anlaşma ile, görünüşte aleyhlerine olan bir takım ağır hükümleri de kabul etmiş ve altına imza atmıştı.

Sebep ve hikmetlerine gereği gibi nüfuz edemediklerinden dolayı bu durum, son derece Sahabeler (r.anhüm) ın güçlerine gitti. Manen rahatsızlık duydukları, hal ve davranışlarından belli oluyordu.

Kendi âleminde, böylesine ağır şartlara evet demenin bir türlü izahını bulamayan Hazret-i Ömer (r.a.), huzura varmadan edemedi

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e;

-“Sen Allah’ın hak Peygamberi değil misin?” diye sordu.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Evet, ben Allah’ın hak Peygamberiyim.” Buyurdu.

Sonra da aralarında şöyle konuşma bir oldu.

Hazret-i Ömr (r.a.);

-“Biz Müslümanlar hak, düşmanlarımız olan müşrikler ise bâtıl üzere bulunmuyorlar mı?”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Evet, öyledir.” Buyurdu.

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Bu halde dinimizi küçük düşürmeye niçin meydan veriyoruz?”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Ey Hattab’ın oğlu, Ben Allah’ın kulu ve Resulüyüm. Allah’ın amirlerine aykırı harakette bulunamam. Bu muâhede maddelerini kabul etmekle de Allah’a isyan etmiş değilim. O, beni hiçbir zaman zarara uğramiyecektir.”

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Siz bize Allah’ın nusret buyuracağını, gidip Kâ’be’yi hep beraber tavaf edeceğimizi va’d etmiş değil miydin?”

Hazret-i Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Evet Vaad etmiştim. Ancak, bu yıl gidip tavaf edeceğimizi söylemiş miydim?”

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Hayır.”

Hazret-i Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“O halde tekrar ediyorum; Sen muhkkak Mekke’ye gidecek ve Kâ’be’yi tavaf edeceksin.” (Sira, 3;331; Müsned, 4;330; Müslim, 3;1412)

Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer (Hudeybiye)

Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 15

Hazret-i Ömer (r.a.), buna rağmen iç âleminde kabarmış duygularını teskin edemiyordu.

Bu sefer Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in yanına gitti. O’nunla da aralarında şu konuşma oldu.

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Ey Ebû Bekir, bu zat Allah’ın Hak Peygamberi değil midir?”

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.);

-“Evet, O Allah’ın Hak Peygamberidir.”

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Peki biz Müslümanlar hak üzere, düşmnlarımız ise batıl üzere değiller mi?”

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.);

-“Evet, bizler hak üzereyiz, düşmanlarımız ise batıl üzeredirler.”

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“O halde dinimizi küçük düşürmeye niçin meydan veriyoruz?”

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.);

-“Ey Ömer! O, Allah’ın Resuludür. Bu muâhedeyi yapmakta Rabbine âsi olmuş değildir. Allah O’nun yardımcısıdır. Sen O’nun emrine itat et!”

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“O, Bize Medine’de; ‘Beyt-i şerife varacağız, tavaf edeceğiz’ demedi mi?”

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.);

-“Evet, ama, sana ‘Beytullaha bu yıl gidecek ve tavaf edeceksin’ diye mi haber verdi?”

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Hayır. ‘Sen yakın bir zamanda Beytullaha gidecek ve onu tavaf edeceksin’ dedi.”

Hazret-i Ömer (r.a.), o günkü halet-i ruhiyesini ve sonradan duyduğu NEDAMETİ ŞÖYLE anlatır;

-“Ben hiçbir zaman o günkü gibi bir musibete uğramadım. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e hiçbir zaman başvurmadığım bir biçimde başvurmuştum. Eğer O gün, kendi görüşümde bir topluluk bulsaydım, bu musalaha ve muâhede yüzünden hemen bunların içinden ayrılır, onların yanına varırdım.”

Devam edecek….

Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer (Hudeybiye)

Berâ bin Âzib (Radiyallah-u anhu)- 8

Hazret-i Berâ bin Âzib (r.a.) Hudeybiye andlaşmasını şu şekilde anlatıyor;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hicretin altıncı senesinde Zilka’de ayında Umre yapmak için Mekke’ye gitmişti. Fakat müşrikler Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in Mekke’ye girmesine mâni olmuşlardı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlarla ERTESİ SENE MEKKE’DE UMRE İÇİN ÜÇ GÜN KALMAK ŞARTI İLE Hudeybiye’de bir andlaşma yaptı.”

Müslümanlar andlaşma kağıdını Haret-i Ali bin Eb-i Talib (r.a.) e;

-“Bu andlaşma, Muhammed Resulullah (s.a.v.) tarafından barış yapılan maddeleri ihtiva etmektedir.” Şeklinde

Peygamberimiz (s.a.v.) in ‘Resulullah’ Ünvanını yazdırmişlardı.”

Müşrik heyetinde bulunanlar Resul-i Ekrem (s.a.v.) e;

-“Biz senin Peygambrliğini kabul etmiyoruz. Eğer seni Resulullah (s.a.v.) olarak tanıyıp tasdik etmiş olsaydık, senin Mekke’ye girmene mani olmazdık. Sen sadece Abdullah’ın oğlu Muhammed’sin” dediler.

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) da bunlara karşılık;

-“Beni yalanlasanız da Ben Resulullahım, Muhammed bin Abdullah’ım (s.a.v.)” buyurdu.

Bundan sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hazret-i Ali (r.a.) ye;

-“Resulullah (s.a.v.) kelimesini sil!” buyurdu.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, ben senin Resulullah (s.a.v.) ünvanını silmem.” Dedi.

Bunun üzerine Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) andlaşma yazısını alarak;

-“Bu andlaşma Muhammed bin Abdullah tarafından barış yapılan şu maddeleri ihtiva eder.” Diye yazıldı.

Bu maddeler;

-“Mekke’ye silahla girilmeyecek, ancak kılıfı içinde getirilebilecek, mekke’lilerden bir kimse Muhammed (s.a.v.) e tabi olmak isterse (Müslüman olursa), mekke’den çıkıp Medine’ye gidemiyecek ve Muhamnmed (s.a.v.) in Eshabından birisi Mekke’de kalmak isterse buna mani olunmayacaktır.”

-“Ertesi sene Resulullah (s.a.v.) Mekke’ye Umre yapmak için geldi. Andlaşmada belirtilen üç gün biterken,”

Müşrikler Hazret-i Ali (r.a.) ye gelerek;

-“Andlaşma müddeti geçti. Şimdi Peygamber (s.a.v.) ine söyle de Mekke’den çıksın!” dediler.

-“Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de üç gün tamamlanınca Eshab-i Kiram ile beraber Mekke’den ayrıldılar.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Berâ bin Âzib (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bedir Şehidliği (Bedir)

Ebû Süfyan bin Harb (Radiyallah-u anhu)- 2

Ebû Süfyan (r.a.) İslamiyeti yıkmak ve yok etmek için bütün gücü ile çalışıyordu. Kızı Ümm-ü Habibe (r.anha) ise zevci Ubeydullah bin Cahş ile birlikte Habeşistan’a hicret etmişlerdi.

Ancak, Ubeydullah bin Cahş, fakirlikten kurtulmak için PAPAZLARA ALDANIP Meazallah (Allah-u Teâlâ muhafaza buyursun) MÜRTED OLMUŞ, DİNİNİ DÜNYAYA DEĞİŞMİŞTİ.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın halasının oğlu olan bu adam, hanımı Ümm-i Habibe (r.anha) yi de DİNDEN ÇIKIP, ZENGİN OLMAYA CEBR (zorlayıp) ve teşvik etti ise de, Ümm-i Habibe (r.anha) fakirliğe ve ölüme razı olacağını, fakat Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in dininden çıkmıyacağını söyleyince onu boşadı. Ümm-i Habibe (r.anha) nin Sürünerek, sefaletten ölmesini bekliyordu. Fakat ÇOK AZ  ZAMAN içerisinde kendisi öldü.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ümm-i Habibe (r.anha)nin dininin kuvvetini ve başına gelen acı hali duydu.

Necaşi (r.a) ye mektub yazıp;

-“Oradaki Ümm-i Habibe ile evleneceğim. Nikahımı yap! Sonra kendisini buraya gönder.” Şeklinde talebte bulundu.

Necaşi (r.a.) daha önce Müslüman olmuştu. Mektuba çok hürmet edip, oradaki Müslümanları saraya davet ederek, ziyafet verdi.

Hicretin yedinci yılında nikah yapılıp, Hediye ve ihsanlarda bulundu. Bu suretle, Ümm-i Habibe (r.anha) imanın mükafatına kavuşarak orada zengin ve rahat oldu.

Onun sayesinde oradaki Müslümanlar da rahat etti. Cennette kadınlar, kocalarının yanında bulunacakları için Cennettin en yüksek derecesi ile de müjdelenmiş oldu ki, dünyanın bütün zevk ve nimetleri, bu müjde yanında pek küçük kalır.

Bu nikah, Ebû Süfyan (r.a.) in ileride Müslüman olmakla şereflenmesini hazırlıyan sebeplerden birisi oldu. Ebû Süfyan (r.a.) in Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a ve İslam’a olan düşmanlığı Mekke’nin fethine kadar devam etti.

Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicret etmesinden sonra da DÜŞMALIKLARINI DEVAM ETTİREN MÜŞRİKLER ORDU HAZIRLAYIP, Medine’de bulunan Müslümanların üzerine üzerine yürüdüler.

Bedir, Uhud ve Hendek gibi kanlı muharebeler yapıldı. Bu muharebelerde Müslümanların karşısında tutunamayıp perişan olan müşrikler, nihayet hicretin altıncı yılında Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) le sülh yapmayı kabul etiler ve Hudeybiye anlaşmasını imzaladılar.

Ancak Hudeybiye anlaşmasını bizzat kendileri ihlal etiler (bozdular) Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara bazı tekliflerde bulundu ise de kabul etmediler ve harbe hazırlanacaklarını bildirdiler.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Süfyan bin Harb (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu