‘Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu);’ olarak etiketlenmiş yazılar

22-  Fuad Yusufoğlu Muhammed Baki-billah (Radiyallah-u anhu) mübarek türbeleri

Nuhammed Baki-billah radiyallah-u anhu’nun mübarek türbeleri

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu);

Evliyanın büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden, doğru yolu göstererek saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin “yirmiikincisidir.” İkinci bin yılının “müceddidi’ni ve İslam âlimlerinin gözbebeği olan İmâm-i Rabbanı Ahmed-i Faruki Serhendi hazretleri’nin hocasıdır.

Babsının ismi Abdüsselam olup, faziletli bir zat idi. Annesi ise Hazret-i Hüseyn (r.a.) ’in soyundan olup, seyide ve mübarek bir hanım idi.

Muhammed Baki-billah hazretleri (r.a.) 971 (M. 1563) senesinde Kâbil şehrinde doğdu. 1012 (M. 1603) de Delhi’de kırk yaşında iken vefat etti. Türbesi, “Kutabrol” denilen yerdeki kendi mescidinin yanında olup, ziyaret edilmektedir.

Muhammed Baki-billah (r.a.) ın büyüklük hâli daha çocukluk zamanlarında simâsından belli olurdu. Yüksek bir zat olacağının işaretleri ve büyük fâidelere sebep olacağının alâmetleri, işlerinden, çalışmalarından ve gayretinden anlaşılırdı. Bazen bütün gün odanın bir köşesinde başını eğip sesizce oturur, tefekküre dalardı.

Gençliğinde, ilim tahsili için Kâbil’den Semerkand’a gidip, zâhiri ve akli ilimleri, zamanın en büyük âlimlerinden olan Mevlânâ Sâdık-ı Hulvani (r.a.) den öğrendi. Yüksek yaradılışı ve kabiliyeti ile kısa zamanda hocasının talabeleri arasında en yüksek seviyeye ulaştı.

Zâhiri ilimleri öğrenip bitirmeden tasavvuf’a yönelip, batını ilimleri oğrenmek için, bu yolun büyük âlimlerinin sohbetlerine ve derslerine gitti. Yaratılışındaki zekasının ve kabiliyetinin üstünlüğü ile, ilimlerde yüksek bir dereceye ulaştı.

Sâlih ve doğru sözlü bir zat şöyle anltmıştır;

-“Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.), akli ilimleri bırakıp, tasavvufa yöneldiği ilk zamanlarda, büyük zatlardan birinin huzuruna gitmişti.”

O zât, Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.) a;

-“Eğer Hazret-i Hâcemiz birkaç gün daha ilim mütâlaası ile meşgül olup, kemâl ve ikmâl sahibi olsalardı ne güzel olurdu!” diyerek, Muhammed Baki-billah (r.a.) ın, bir müddet daha zahiri ilimleri tahsil etmiş olmasını temenni ettiğine işaret etmişti.

Bunun üzerine Muahmmed Baki-billah hazretleri (r.a.) şöyle dedi;

-“Kemâl sahibi olmaktan maksat (zahiri ilimlerde) uzun ve zor kitabları, hakkı ile mütâlaa ve izah etmek ise, iddiasız diyebilirim ki; keskin görüşlü âlimlerin anlayabileceği hangi kitabı bize getirseler, getirenlerin hepsi tatmın olur ve tam bir faide elde ederler.

Muhammed Baki-billah (r.a.) ın zâhiri ilimlerde hocası olan Mevlânâ Sâdık-ı Hulvâni (r.a.) talebelerinden faziletli bir zat, Muhammed Haşimi Keşmi (r.a.) ye şöyle anlatmıştır;

-“Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.), zahiri ilmi bırakıp tasavvuf’a rağbet ettiğini işittiğimizde”,

Biz hep birden dedik ki;

-“Bu gençte öyle bir fırtrat ve öğle bir himmet, gayret gördük ki, imkanı yok bir işe başlasın da onu bitirmesin. Başladığı işi mutlaka bitirir.”

Nihayet düşündüğümüz gibi

-“Her ne kadar zahiri ilimleri bırakmışsa da, bu ilimlerde kemâle ulaşmıştır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri   “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu)  yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) mezarları

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 2

Muhammed Bâki-billah (r.a.) ın, zahiri ilimleri tahsil ettiği gençlik yıllarında, Nakşibendiyye yoluna karşı büyük bir muhabbeti vardı. Kendisini bu yolda yetiştirecek bir büyüğü arıyor, onun derslerinden ve sohbetlerinden faydalanmak istiyordu. Bu büyüklerin bulunduğu Mâverâ ünnehr’e giderek bir çoğu ile görüşüp tanıştı. Sohbetlerinde bulunarak feyz aldı.

Bundan sonra tekrar Hindistan’a gitti. Ba’zı arkadaşları ona, askerliği seçip, bu yoldan zengin olmasını tavsiye etmişlerdi. Fakat Muhammed Bâki-billah hazretleri, bütün bağlantılardan kurtulup, tasavvufa şevkle çalışıyordu.

Onu seven ve sohbetinde bulunan bir zât şöyle anlatmıştır;

-“Bu yolda olan büyükleri öyle bir arzu ile arıyordu ve öyle bir gayret gösteriyordu ki, bundan fazlasına insan gücü yetmezdi. Lâhor şehrinin sokaklarında çamur ve kil çok olduğundan, bu sokaklarda yürümek güç oluyordu.”

-“Muhammed Bâki-billah (r.a.) bir gönül sahibine rastlamak için, birçok sokak geçer, harâbeler, kabristanlar ve bahçeler dolaşır hiç yorulmazdı. Birgün ona arkadaşlık edip onunla berâber gideyim dedim. Her ne kadar mâni olduysa geri kalmak istemedim. Peşlerinden gidip birkaç sokak yürüdüm. Sokaklardaki çamur ve kilin çokluğundan âciz kaldım ve ayaklarım yoruldu. Hayâ ve edebimden bu hâlimi kendisine arzedemedim. Vaziyeti anlayıp, beni geri çevirdi. Nihayet anladım ki, o başka bir kuvvet ile yürüryordu.”

Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) şöyle anlatmıştır;

-“Büyüklerin kitablarından bir kitabı okurken, o büyükler bana göründüler.Beni benden aldılar. Baheâddin-i Nakşibend (r.a.) in mübarek rühâniyetleri, bana zikr telkin edip, cezbe ile taltif eyledi.”

Onu tanıyıp sevenlerden bir zât da şöyle anlatmıştır;

-“Bir köyde bir meczüb vardı. Yüksek hâller sahibi idi. Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) o meczübün hâlini anlamış idi. Yanından ayrılmak istemiyordu. Her ne zaman yanına yaklaşmak istese, mâni olmak için sert sözler söyler, taş atardı. Ba’zan da başka tarafa giderdi. Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.), bütün bunlara rağmen ondan vazgeçmedi. Birgün o meczüb, Muhammed Bâki-billah (r.a.) i yanına çağırdı ve muradının hâsıl olması için teveccüh gösterip çok duâ etti. O meczüb zâtın teveccühlerinden pek çok fâidelere kavuştu.”

Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) bu hâdiseye temâsla şöyle demiştir;

-“Gerçi biz, önceki veliler gibi çetin riyâzetler çekmedik ama, intizârlar (bekleyiş) ve büyük ızdıraplar gördük ki, bunların arasında riyâzetler ve çok sert muâmelere vardı.”

Yine ilk günlerine temasla Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) şöyle anlatmıştır;

-“O günlerde muhterem annem: kararsızlığımın, kudretsizliğimin ve zayıflığımın çokluğunu görünce, kırık ve mahzun bir kalb ile ihtiyaç ve acz içinde, içli bir ağlama ile Allah-ü teâlâ’ya yalvarıp şöyle duâ etti;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) nin anneleri (r.anha) nın mezarı

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 3

-“Ey beni ve seni istemekte herşeyden vaz geçmiş ve gençliğin lezzet ve arzulardan el çekmiş olan oğlumun Rabbi! Ya onu maksadına kavuştur veya beni daha yaşatma ki, oğlumun maksadına kavuşmamasına ve elemine dayanamıyorum.”
Annem çok defâ gece yarıları sahralara çıkar, Allah-ü teâlâ’ya böyle münâcaat ve duâ ederdi. O duâ ve yalvarmaları sebebiyle, Allah-ü teâlâ benim kalb gözümü açtı. Allah-ü teâlâ bizim tarafımızadn ona en iyi karşılıklar versin.”

Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) niden rivayetle bazıları şöyle anlatmıştır;

-“Muhammed Bâki-billah (r.a.) in annesi evinde kendisine hizmet eden kadın hizmetçileri olduğu hâlde, dergâhın hizmetini kendisi görürdü. Hatta tandıra bile ekmeği kendisi kor, pişirirdi. Yemekleri pişirip hazırlardı. Taze ekmeği dergâh’da bulunanlar için verir, kendisi kuru ekmek yerdi. Çoğu zaman bir kuru hasır üzerinde yatardı.”

-“Birgün Muhammed Bâki-billah (r.a.), annesinin güçsüz ve takatsız bir hâl almış olduğunu görerek, dergâhın yemek pişirme işini bir başkasının yapmasını söyledi.”

Fakat annesi

-“Böyle bir hizmetten mahrum kaldım” diye ağlıyordu.

-“Bilmiyorum, ne kabahatim oldu ki, Allah-u teâlâ, beni bu hizmetten mahrum eyledi. Yaptığım en iyi iş, o faziletli oğlum Muhammed Bâki-billah’a ve talabelerine ekmek ve yemek pişirmek idi. Onu da benden aldılar.” Dedi.

-“Tevazusunun, inkirsarının kırgınlığının ve edebinin çokluğundan, bu durumu oğlu Muhammed Bâki billah hazretlerine açıklamadı. Annesinin bu ızdırabı, Muhammed Bâki-billah hazretlerine bildirilince, bir bir ni’met olan bu hizmeti tekrar annesine verdi.”

Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.), sâlihleri ve meczubleri aramakta çok gayret gösterir, birçok memleketi dolaşır ve temiz kalbli olanları bulur, onlardan nasibini alırdı.

Bu seyahatları sırasında Silsile-i aliye-i Nakşibendiyye büyüklerinden birinin sohbetine kavuştu. Ona talebe olmak ve tam bağlanmak istedi Bunun için istihâre yaptı.

Rü’yasında Muhammed Pârisâ hazretleri (r.a.) ni gördü. Muhammed Pârisâ (r.a.) rüyasında ona buyurdu ki;

-“Tasavvuf yolunda ilerlemek en iyi ahlâk ile ahlkâklanmaktır. Bu büyük ni’met ve seâdet ele geçince, bu yolda elde edilecek fâide, elde edilmiş demektir.”

Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.), başllangıçta ilk istifâdesini şöyle anlatmıştır;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Bâki-Billah (r.a.) nın mezarının dış kapıdan görüntüsü

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 4

-“İlk defa günahlardan tövbe, Hâce Übeyd hazretleri’nin huzurunda oldu. Benim için Fâtiha okumasını istedim. Sonra Semerkand’da bulunan ve Ahmed Yesevi (r.a.) nin yolunda olan İftihâr-i Şeyh’e talebe olmak arzusu ile tekrar tövbe ettim.”

Her ne kadar;

-“Siz gençsiniz, siz bu işe katlanamazsınız” dediyse de,

Arzumun çokluğunu görünce;

-“Bir Fâtiha okuyalım”

Ve;

-“Allah-ü teâlâ istikamet versin. Büyüklerin maksadına uygun azimet nasib eylesin, kalbinde büyük değişmeler ve nefsinde harablıklar (ıslah) vâki olsun.” Dedi.

-“Bir başka zaman Emir Abdullah Belhi’nin huzurunda tövbemi yeniledim. Elimi müsâfehaya yakın bir şekilde tuttu. Ümid edilir ki, bunun bereketi kıyâmete kadar devam eder.”

-“Bundan sonra bir müddet daha dolaştım. Nihayet rü’yada, Behâeddin Buhâri Nakşibend hazretleri (r.a.) nin huzurunda tam bir tövbe yaptım. Bundan sonra bende tasavvuf yoluna girmek arzusu aşikâr oldu. Bu yola girmek için her çâreye başvurdum.”

Nihayet mübârek zatlardan bir bana;

-“Peygamber efendimiz (s.a.v.) den gelen zikr, neticeye kavuşturur.” Dedi.

-“Bütün gayretimle bu sözü söyleyen zâttan zikri ve murâkabeyi almak için uğraştım. İki sene o zâtın silsilesindeki zikre, murâkabeye ve tesbihlere devâm ettim. Her ne kadar bu sırada gizli işaretler, diğer bir yola girmeyi gösterdiyse de, ayaklarımı yerden kaldıramadım. Böylece nefsi yenip gönül bahçeme, Allah-ü teâlâ’nın izni ile büyüklerin kerem tohumunu ektim. İnşaallah o tohumu, ikrâm ve ihsan edip, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği nehirlerle beslerler.”

-“Bundan sonra Keşmir’e gittim ve orada Bâbâ Vâli’nin sohbetine devâm edip, bereketli nazarlarına ve teveccühlerine kavuştum. Cenâb-i Hakka hamd ve senâlar olsun ki, o teveccühler ile kabul kapısı aralandı.”

-“Keşmir’de sohbetine devâm ettiğim Bâbâ Vâli hazretleri (r.a.), Nakşibendiyye yolundan icâzetli olduğu için, kendilerine gelen tâlibin istidâdına o silsile yoluyla feyz verdiler.”

-“Bâbâ Vâli (r.a.) nin vefâtından sonra, bu yolda bilinen gaybet (kendinden geçme) hâli ele geçti ve büyük velilerin ruhları müjdeler verdiler, telkinlkerde bulundular. Bereketli teveccühleri ile nisbetim, irtibatım kuvvetlendi ve gaybet dairesi genişledi. Yol açıldı ve aydınlandı Velhasıl cem’iyyet ele geçti.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Bâki-Billah (r.a.) nin içerden kabirlerin görüntüsü

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 5

Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.), Mâverâünnehr şehirlerinden birine giderken, bir gece rü’yasında Mevlânâ Hâcegi İmkengi hazretleri (r.a.) ni görmüş ona şöyle buyurmuştur;

-“Ey oğul, senin yolunu gözliyordum.”

Mevlânâ Hâcegi İmkenegi (r.a.) nin huzuruna kavuşunca, çok yardım ve ihsanlar gördü. Hocası onun yüksek hâllerini dinledikten sonra üç gün üç gece onunla birlikte yalnız bir odada sohbet etti. Bir müddet ona feyz verdi.
Muhammed Bâki-billah (r.a.), hocası olan evliyanın büyüklerinden Hâcegi İmkenegi (r.a.) ye talebe olmasını şöyle anlatmıştır;

-“Nihayet inâyetlerinin çekmesiyle, hakikatlar sahibi, irşad dergâhı, mevlânâ Hâcegi İmkengi hazretleri (r.a.) nin huzuruna kavuştum. Candan bir arzu ve istek ile bi’at edip, müsâfeha eyledik. Büyükler yolunu ondan aldım. Hâcegi İmkenegi hazretleri (r.a.) nin sohbetinde bulunmakla ve Behâeddin Nakşibend (k.s.) in ve halifelerinin yüksek ruhaniyetlerinin imdadı ile, bu büyükler silsilesine dahil olup, Hâcegi İmkenegi (r.a.) nin halifesi olup makamına geçtim.”
Hâcegi İmkenegi hazretleri (r.a.), Muhammed Bâki-billah’ı kısa zamanda tasavvufta yetiştirip, yüksek derecelere kavuşturduktan sonra ona şöyle buyurdu;

-“Sizin işiniz, Allah-ü teâlâ’nın yardımı ve bu yolun büyüklerinin ruhlarının terbiyesi ile tamam oldu. Tekrar Hindistan’a gidiniz. Çünkü bu Silsile-i aliyye’nin sizin sayesinde parlayacağını görüyorum. Bereket ve terbiyenizden orada, sizden çok istifâde edip, büyük işler yapanlar gelecek.”

Böylece ikinci bin yılının müceddidi İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) nin orada yetişeceğini müjdeliyordu.
Hâcegi İmkenegi hazretleri (r.a.) nin Muhammed Bâki-billah (r.a.) a hilâfet ve tam icazet verip, Hindistan’a gönderdiğini duyan talabelerinden ba’zıları gayrete gelip, afralarında bir huzursuzluk hâsıl oldu. Kendileri uzun müddet orada oldukları için yeni gelen bir gencin kısa zamanda tam bir icazetle dönmesi onları düşündürmüştü.

Hâcegi İmkenegi hazretleri (r.a.) bu durumu duyunca şöyle buyurmuştur;

-“Dostlarım bilsinler ki, bu gencin işini tamamlayıp buraya bizim yanımıza gönderdiler Yanımıza hâllerinin doğru olup olmadığını kontrol için geldi. Şüphesiz öyle gelen böyle gider.”

Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.), hocası Hâcegi Muhammed İmkenegi (r.a.) nin sohbetinde yetişip icâzet aldıktan sonra, onun emriyle Hindistan’a gidip, bir sene Lâhor’da kaldı. Oradaki âlimler ve fâdıllar onun sohbetine gelip, istifade ettiler.

Sonra Delhi’ye gidip, vefâtına kadar orada kalıp, insanlara doğru yolu anlattı. İki-üç sene gibi kısa bir müddet irşâd makamında bulunmasına rağmen, pek çok âlim ve evliyâ yetiştirdi. Onun yetiştirdiği büyüklerin başında, kendisinden sonra halifesi olan, hicri ikinci bin yılının müceddidi, İslâm âlimlerinin g ö z b e b e ğ i İmâm-i Rabbâni Ahmed Fâruki Serhendi (r.a.) gelir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Bâki-billah (r.a.) in başka bir açıdan mezarlarının görüntüsü

 

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 6

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) yetişip kemâle gelince, Muhammed Bâki-billah bütün talebesini ona bıraktı. Hâce Ubeydullah ve Hâce Muhammed Abdullah adında iki oğlu vardı. Bunların da yetiştirilmesini İmâm-i Rabbâni hazretleri’ne bıraktı

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) nin “Mektubat” ında bunlara yazılmış mektubları vardır. Oğulları tasavvuf’ta yetişmiş kıymetli zâtlardan idi.

Muhammed Bâki-billah (r.a.) in eserleri şunlardır;

1-Külliyât-ı Bâki-billah; Bir kitabta toplanmıştır.

2-Mektubları;

3-Rubâ’iyyat; Bu eserini İmâm-i Rabbani hazretleri “Şerhu Rubâ’ıyyat” adıyla şerh etmiştir.

Menkıbeleri ve kerâmetleri;

Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.), daima hâllerini gizlerdi. Çok tevâzu sâhibi idi. Suâl soranlara zaruret miktarınca, kısa cevap verirdi. Bununla beraber, tasavvuf yolunda karşılaşılan detrin ma’nâların halli için sorulan suâlleri, soranın tamamen anlıyabileceği şekilde, çok açık olarak izâh ederdi. Belki yanlış anlar ve yanlış yola gider düşüncesiyle, bu hususta çok dikkatlı davranırdı. Daima hüzünlü ve üzüntülü olduğu halde, huzuruna gelenlerle neşeli ve tebessüm ederek konuşurdu. Müslümanlara çok yardım eder, iyi işlerinde onlara faydalı olmaktan aslâ kaçınmazdı. Âlimlere ve büyüklere, aşırı bir ta’zim ve hürmetleri vardı.

Amele âit küçük ve büyük meselelerde, vera’ sâhibi (şüphelilerden sakınan) fıkıh âlimlerine ve kitaplarına başvururdu. Bir talebe istifade için huzuruna gelseydi, tevazusunun çokluğundan ve daima kendisini kusurlu gördüğünden, özür dileyip, bu büyük işten kendisini çekmek isterdi. Eğer, o gelen sâdık bir talebe ise, onun ni’met sofrasından, rızkını ve nasibini almasına yardım ederdi.. Gelen talebelerin metânetini, şiddetli arzusunu görünce, ona yardım kucağını açar, kendi terbiye dairesine alırdı.

Derler ki;

-“Horasanlı bir genç, bir müddet, Hâce Kutbüddin-i Bahtiyarı Üveysi (r.a.) nin feyz ve nur saçan mezarına gider, bu mübarek zâtın ruhniyetinden, hayatta olan bir murşid-i kâmilin kendisine bildirilmesini ister. Muhammed Bâki-billah (r.a.) Delhi’ye geldiği gece, rü’yada Nakşibenddi büyüklerinden birinin geldiğini gösterirler. Rü’yayı gören, emre uyarak, Muhammed Bâki-billah (r.a.) ın huzuruna gelip, rü’yada gördüklerini arzeder ve kabul edilmesi için yalvarır.

Fakat cevabında;

-“Bu miskin kendimi bu işe lâyık görmiyorum. Herhalde başkası olsa gerek.” Buyurur.
Çok fazla tevazu gösterdiği ve çeşit çeşit özürler dilediği için, genç tekrar kaldığı yere döner.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

 

Muhammed Bâki-Billah (r.a.) nin baş ucundaki kitabe;

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 7

Ertesi gece rü’yada kendisine;

-“O büyük, huzuruna çıktığın ve sana inkisârını beyan eyleyen zâttır.” Buyururlar.

Sabahlayın tekrar huzuruna gelir, fakat bir daha geri çevrilemz. İhtimamla kabül edilip, her ne gördüyse orada görür.
Çok defa tevâzu’unun çokluğundan, çeşit çeşit özürler diler, hâller sahibi, akidesi doğru ve sağlam talebelerine;

-“Bu zavallı sizin düşündüğünüz gibi değilim. Başka yere gidiniz, eğer hakiki bir rehber, mutlak bir doğru yol gösterici bulursanız, bu fakire de haber veriniz ki, hemen huzuruna gidip ona hizmet edeyim, belki kalbimin derdine bir derman bulurum.” Derlerdi.

Muhammed Hâşim-i Keşmi şöyle nakletmiştir;

-“ Muhammed Bâki-Billah’in talebelerinden olan Hâce Hüsameddin’den bizzat işittim ki şöyle anlattı;

-“Muhammed Bâki-Billah (r.a.) a beni talebeliğie kabul etmesini arz ettiğimde, bana da aynı şekilde hareket etti.

Tevâzu’unun çokluğundan, talebeliğe kabul etmeye layık olmadığını söyledi. Hatta bu hususta o kadar ısrar etti ki, yanlarında durmağa edebe aykırı görüp, Akra’ya hareket ettim.”

Şehre gelince hayretler içinde kalıp, şaşkın bir vaziyette;

-“Ben şimdi na yapayım?” Gideyim, tekrar huzurlarına kavuşup, verdiğiniz emri yerine getirdim, söylediğiniz şekilde bir kimse bulamadım diyeyeim” dedim. Bu sırada bir evin önünden geçerken, can kulağıma, kalbleri çeken bir ses geldi. İyice dinleyince, bunun Sa’d-i Şirâzi (r.a.) nin beytlerinden olduğunu anladım.

Beyt;

-“Ellerini salarsın eteğini toplarsın,”

-“Ayrılmaz tatlıcıdan, sineği ne koğarsın.”

Bu beytin te’sirinden, şaşkın ve perişan bir hâlde, o yüksek huzurlarına gidip, gördüklerimi ve işittiklerimi onlara arz ettim.

Lahor şehrinde olup, Muhammed Bâki-Bilah hazretleri (r.a.) nin sohbetlerine kavuşarak feyz alan bir zât, sohbete kavuşmasını şöyle anlatmıştır;

-“Bir gece rü’yamda Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) ni gördüm. Çıplak bir at üzerinde gidiyordu. Arkasında da onu takib eden büyük bir kalabalık vardı;

-“Bu zât zamanın kutbu’dur” diyorlardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) nin baş ucundaki kitabe’nın yakından görüntüsü

 

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 8

Bu rü’yadan sonra, Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) nin huzuruna gidip, beni talebeliğe kabul etmesi için yalvardım. Diğer isteklilere gösterdiği tevazu’u bana da gösterdi.

Bunun üzerine ağlayarak, feryad-ü fiğan ederek ve perişan bir vaziyette mescide gittim. Dervişlerle bir arada oyururken şu sözler kendiliğinden ağzımdan çıkaverdi;

-“Ey Yâr! Ah, bu ne naz, ne yakmaktır ki, kendini bana gösterdin, kalbimi çaldın. Nâşad ( mutsuz) üzüntülü, evi barkı terk etmiş benim gibi zavallıya, bir biçâreye böyle söylenir, böyle muamele edilirse, ne yapar nereye gider?”

Bu sözleri öyle bir edâ ile söylemişim ki, orada bulunanlardan çoğu hüngür hüngür ağlamağa, derin derin üzülmeye başladı. Akılları başından gitti ve bir karışıklık meydana geldi. Bu karışıklık haberi Muhammed Bâki-billah (r.a.) a gidince;

-“Bu karışıklık nedir?” diye sordu.

Vaziyeti kandisine arzettiler. Bu halime bakıp tebessüm etti. Sonra beni huzuruna çağırıp talebeliğe kabul ederek tasavvufta yetişmem için ihtimam gösterdi.

Beyt;

-“Çocuk bakar, ne zaman süt taşıp dökülecek,

-“Bulut bakar, ne zaman çimen açıp gülecek?

Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) in adetleri şöyle idi ki;

Her kimi kabul etseler, önce tövbe ettirirdi. Eğer o talebede kendisine karşı büyük bir aşk ve muhabbet görürse, hakikat-i câmi’a olan kalbde, kendi suretini muhafaza etmesini, hatırlamasını emrederdi. Tasarrufunun yüksekliğinden bu hal esnasında sureti şerifleri apaçık görünürdü.

Başka hocalardan da ders almış, onların yolunda bulunmuş, icâzet almış olan, Hâce Burhân isminde bir zât, huzuruna gelip, istifade etmek ve feyz almak arzusunu bildirince, Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) kendi suretlerini klabde muhafza etmesini, hatırlamasını emr buyurdu;

Gelen zât bu duruma hayret etti. Yakınlarına, sırdaşlarına;

-“Bu vazife, bu yola yeni girmiş olanların haline münasiptir, kerem etsinler ve daha yüksek bir murâkabe göstersinler.” Dedi.

Dostları, yakınları;

-“Emre itâat edip uymak ve fazlasından kaçmak, sakınmak lazımdır.” Dediler

Bunun üzerine Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) a sevgi bağlılığı arttı. Mübarek suretini  hep kalbinde tuttu. İki gün geçmeden büyük hâllere kavuştu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri   “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu)  yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

 

Muhammed Bâki-Billah (r.a.) nin mezarı başucundaki kitabeler

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 9

Tâlebelerden çoğuna, büyükler yolunda kalb ile zikri gösterirdi. Ba’zılarına zikr-i nefyi (Lâ ilâhe demeyi) ve isbâtı (illallah, demeyi) ba’zılarına yalnız ısbatı, yani, yalnız Allah-ü teâlâ’nın zâtının ismini söylemesini emrederlerdi.

Nisbeti, te’siri o kadar çoktu ki, birçokları yalnız yüzünü görmekle, cezbeye kapılır ve tasavvuf hâllerine mağlup olurlardı.

Ramazan-ı şerif ayında bir gece İmâm-i Rabbani hazretleri (k.s.) hizmetçilerinden birisi ile yüksek üstadına yoğurt göndermişti. Getiren şahıs hizmetçilerine değil de, doğruca Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) ın kapısına gitti. Kapıyı çaldı. Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) bir başkasını uyandırmayıp kendisi klaktı.

Yoğurt kabını eline alıp;

-“ İsmin nedir, nereden geliyorsun?” buyurdu.

Gelen adam;

-“İsmim Bâbâ’dır Şeyh Ahmed’in (İmâmı Rabbâni’nın) hizmetçisiyim.” Dedi.

Bunun üzerine;

-“Maden ki bizim Şeyh Ahmed’in hizmetçisisin, bizimle berabersin.” Buyrdu.

Bu kadarcık bir görüşmeden, hizmetçide bir sekr, kendinden geçme hâli hâsıl oldu. İmâm Rabbâni hazretleri (r.a.) nin huzuruna gitti.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.);

-“Hâlin nedir? Sana ne oldu?” dedi.

Kendinden habersiz, mest olmuş bir vaziyette;

-“Her yerde, taşlarda, ağaçlarda, yerde gökte, anlatılamayan, vasfedilmeyen, nihayetsiz bir nûr görüyorum. Nasıl anlatayım, ifâdeye, beyâna sığmaz.” Dedi.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) hocası Muhammed Bâki-Billah (r.a.) ı kasdederek;

-“Muhakkak o mübarekler, bu biçarenin karşısında durup karşılarında duran bu zerre üzerine bu güneşten bir şuâ aksetti.” Buyurdu.

Ertesi gün İmâm-i Rabbâni, hocasının(r.a.) huzuruna gidince, hocası ona tebessüm etti.

Beyt;

-“Mahşer gününde şehidler kan bahâsı isterler,

Sen, bir tebessüm eyle, hepsi sükut etsinler.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Bâki-Billah (r.a.) nin mübarek kabirleri

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 10

Muhammed Hâşim-i Keşmi (r.a.) şöyle anlatmıştır;

-“Efendim, kurtarıcım, Mir Muhammed Nu’mân buyurdu ki;

-“Birgün kızımı hocamın huzûruna gönderdim. Hocam Muhammed Bâki-Billah (r.a.), daha meme emmekte olan bu çocuğu mübarek kucaklarına alıp, şefkat ve merhamet gösterdi. Çocuk elini mübarek sakalına getirip, çekerken, mübarek sakallarından bir kıl elinde kaldı.

Buyurdular ki;

-“Mir, senin çocuğun, bizden bir yâdigar aldı.” O sıralarda ahrete irtihâl eyledi. Ve o mübarek sakalından bir kıl, teberrüken ve yadigar olarak bizde kaldı.”

Beyt;

-“Saçllarından bir tel beni mest eder,

Hatta çok söyledim, kokusu yeter.”

Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) in kalblere teveccüh ederek, kalbleri, “Allah, Allah” diye zikrettirmesi inâyeti umûmi idi.

Birgün İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Bu ni’metin şumüllü ve umûmi olması, yani kalbin zikretmesi ve bu yolun daha başlangıcında cezbe hasıl olması, hoacamız Muhammed Bâki-Billah (r.a.) ın bu yolda lazım bereketli bir ilâvesidir.”

Muhammed Hâşim-i Keşmi, İmâmi Rabbâni hazretleri (r.a.) ne;

-“Daha evvel bu yoldaki büyüklerde bu yok mu idi?” diye sorunca.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Vardı, ama başlangıçta bu kadar umûmi değildi.”

Ve yine buyurdu ki;

-“Bu şumûlun ve bu umûmiliğin sırrını, Muhammed Bâki-Billah (r.a.) dan sorduğum zaman,

Buyurdu ki;

-“O zamandan bu zaman kadar isteyenlerin, talebelerin arzu ve himmetleri azaldı ve karıştı. Talebelerin anlama ve gayretleri de azaldı. Şefkatın çokluğu sebebiyle onlar mücâhede etmeksizin, uğraşmaksızın, büyük gayret sarfetmeksizin bu yola alınıyorlar. Böylece arzu ve istek sahrasında yaya olarak yürüyenler, bineğe kavuşuyorlar ve soğuklukları sıcağa dönüyor.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu