‘On iki İmâm’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)

İslâm âlimlerinin göz bebeklerinden olup,“Seyyid” ve “Oniki İmâm’ın altıncısı,” Hazreti Ali (Radiyallah-u anh ve keremallah-u vecheh) ın torunun torunu olup, Eshab-i Kiramı görmekle şereflenen “Tabiin” devrinin yükseklerinden ve evliyanın büyüklerinden olup, “Silsele-i âliye’nin dördüncüsüdür.”

Künyesi,Ebû Abdullah’tır. Tahir, Fadil gibi bir çok lakabi vardır. En Meşhuru Sadık’ dır.

Baba Muhammed Bakır, onun babası İmâm-i Zeynelabidin, onun babası da Hazreti Hüseyin (r.a.) ve onun babası da Hazreti Ali (r.a.) dır.

Annesi Ümmü Ferve’dır. Annesinin babası Kasım, onun babası Muhammed ve onun babası da Hazreti Ebû bekr-i Sıddık’tır. Annesinin annesi, Abdurrahman bin Ebû Bekr (r.a.) ın kızı Esmâ (Radiayallah-u anha) dır.

83 (19 Nisan Çarşamba M. 702) Senesinde Rebiul-evvel ayının onyedisinde Pazartesi günü Medine-i Münevverede doğdu. Altmiş beş senelik ömrünün otuz dört senesinde İmâmlık yaptı. 148 (6 Eylül Cuma’ M. 765) Senesinde Recep ayının onbeşinde Pazartesi günü Mekke’de vefat etti. Kabri Cennet-ül-Baki’de olup, babası ve dedesi yanındadır.

Câ’fer-i sadık hazretleri (r.a.), temiz ve yüksek bir nesebe (soya) sahip olduğu gibi        ‘g ü l    y ü z l ü’   ve tatlı diliydi. Bedeni sanki Nur saçıyordu.

Yüzünün renginde beyaz ve kırmızı karışmış olup, tatlı bir çehresi vardı. Kuvvetli ve orta boylu idi. Kısa ve şişman değildi. Saçı kumrala yakındı. Hazreti Ali (r.a.) ye çok benzerdi. On evladı olup, yedisi erkek, üçü kız idi.

Oğulları; Mûsa Kâzım (r.a.), İshak (r.a.), Muhammed (r.a.), İsmail (r.a.), Abdullah (r.a.), Abbas (r.a.) ve Ali (r.a.) dır. Evladlarının hepsi zamanın süsü, âlimi ve üstünlerinden olup, evliyanın rehberiydiler. Musa Kazım (r.a.) oniki imâmın yedincisidir.

İmâm-i Ca’fer ilmi, oniki imâmdan ‘beşincisi’ olan babası Muhammed Bâkır (r.a.) den öğrendi. İlim ve fazilette zamanın       ‘b i r      t a n e s i oldu. Bütün din bilgilerinde olduğu gibi, zamanın bütün fen ilimlerinde de söz sahibiydi.

Yetiştirdiği talebeler, cebir ve kimya ilimlerinde temel sistematiğini kurmuşlardır. Fizik ve kimya ilimlerinin konusunu teşkil eden madde ve onlar üzerindeki bilgisi, o kadar çoktu ki, bu hususlarda zamanında yaşayan herkese akıl-ilim hocalığı yapardı.

Kimya’nın babası sayılan Cabır (r.a.) de Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın talebesidir. İmâm-i Ca’fer (r.a.) in en meşhur talebesi, Hanefi mezhebinin kurucusu ve Ehl-i sünnetin reisi olan İmâm-i A’zam Ebu Hanife Numan bin Sabit’tir (r.a.).

Devam edecek…

<<<İmâm-i Ca’fer (r.a.) hakkında başka bir yazı>>>

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık (radiyallah-u anh) ın yüzü suyu  hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 2

İmâm-i A’zam, Cafer-i Sadık (r.a.) derslerine ve sohbetlerine devam ederek, o gizli ve aşikar ma’rifet kaynağından ilim ve evliyalık yolunda çok istifade etti.

İmâm-i Â’zam (r.a.) O’nun huzurunda kavuştuğu yüksek mertebeleri anlatmak için;

-” O iki sene olmasaydıi Nu’man helak olmuştu.” Buyurmuştur.

İmâm-i Â’zam (r.a.), bu sözü ile hocası Ca’fer-i Sadık hazretleri (r.a.) nin büyüklüğünü, kıymetini, kavuştuğu dereceleri anlatmak istemiştir.

Kalbi, bütün kötü huylardan temizleyip, Allah-u Teâlâ’ya kavuşmak için lazım gelen ma’rifetleri, ibadet ve işleri öğreten     T a s a v v u f      yollarının çeşitli isimler alması başka başka olduklarını göstermez.

Aynı mürşidin talebeleri, birbirlerini tanımak ve hocaları (mürşidleri) ile öğünmek için bulundukları yola, mürşidlerinin isimlerini vermişlerdir.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) vasitası ile gelen yolda “zikr-i hafi” Ya’ni sesiz zikir yapılmış olup, Hazreti Ali (r.a.) vasitası gelen yolda da “zikr-i cehri” ya’ni yüksek sesle zikir yapılmıştır.

Bütün Tasavvuf yolları, İmâm-i Ca’fer Sadık Hazretleri (r.a.) inde birleşmektedir. İmâm-i Ca’fer-i Sadık, iki yoldan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) a bağlıdır.

Birisi babalarının yolu olup, Hazreti Ali (r.a.) vasıtasi ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a bağlıdır.

Bu yola  “v i l a y e t     y o l u”   denir.

İkincisi annesinin, babalarının yolu olup, Hazreti Ebû Bekir (r.a.) vasitesi ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) a bağlanmaktadır.

Bu yola da       “N ü b ü v e t    y o l u”     denir.

İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.), hem ana tarafından Ebu Bekr-i Sıddık (r.a.), soyundan, hem de, onun vasitasi ile Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) dan feyz almış olduğu için

-“Ebû Bekr-i Sıddık (r.a.), beni iki hayata kavuşturmuştur.” Buyurdu.

Ca’fer-i sadık hazretleri (r.a.), Resulullah (a.s.v.) tan gelen Peygamberlik (Nübüvvet) üstünlüklerine hazret-i Ebû Bekir (r.a.), Selman-i Farisi (r.a.) ve Kasım bin Muhammed bin Ebû Bekir silsilesi ile kavuşmuştur.

Evliyalık (velayet) üstünlüklerine de Hazreti Ali (r.a.) Hazreti Hasan ve Hüseyin (radiyallah-u anhum), Zeynelabidin (r.a.) ve babası Muhammed Bakır (r.a.) yolu ile kavuşmuştur.

İmâm-i Ca’fer-i sadık’ta bulunan bu iki feyiz ve ma’rifet yolu, birbirleri ile karışmış değildir. İmâm hazretlerinden, Ahrariye büyüklerine, Hazreti Ebû Bekir (r.a.) yolu ile, öteki silsilelere ise, Hazreti Ali (r.a.) yolu ile feyiz gelmektedir.

İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın ilimde, Marifette, Zühd, Takva, Kanaat ve bütün güzel ahlaktaki üstünlüğünü, büyüklüğünü duymayan kalmamıştır. Büyükler gibi çocuklar arasında da meşhur olmuştur.

Hikmetli sözleri ve menkıbeleri (İbret dolu hayat olayları) heryere yayılmış, kitablara yazılmıştır. Onun büyüklüğü ba’zı eserlerde şöyle anlatılmaktadır.

Devam edecek…

<<<Ca’fer-i sadık (radiyallah-u anh) hakkında başka bir yazı>>>

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiayallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ Barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Cafer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 3

Ca’fer-i sadık (r.a.), Muhammed (Aleyhisselam) ın milletinin (dininin) sultanı, peygamberlik kemâletinin (Üstünlüklerinin) bürhanı (Delili, Senedi), Hakikatların âlimi, Evliyanın gönüllerinin meyvesi, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in varisi, Ariflerin, Hak aşıklarının serveri (Önderi) idi.

Zevk, aşk sahiblerinin rehberiydi. Tefsir, İlminde eşi yoktu. Namazda kendinden geçip düştüğü olurdu.

Ca’fer-i sadık, Ehl-i beytten olup, Ehl-i sünnetin gözbebeğidir. Ehl-i sünnettin reis’i olan İmâm-i A’zam (r.a.) ın ma’rifette, tasavvuf ilimlerin de hocasıdır.

Ehl-i sünnet Vel-cemmaat, Ehl-i Beyt sevgisi ile doludur. Yani Ehl-i Beyti sevenler ve onların yolunda gidenler, aslında Ehl-i sünnet olanlardır.

Ehl-i Beyte olan hakiki ve samimi sevgisinden dolayı, İmâm-i Şafi-i (r.a.) ye (ki, Ehl-i sünnetin imâmıdır) “Rafizi” diyenler oldu. Halbuki O, kimseyi kötülemedi, hepsini sevdi.

Nitekim bütün ehl-i sünnet âlimleri,

-“Ehl-i beyti sevmek ahrete iman ile gitmeye son nefeste selamete, hidayete kavuşmaya sebep olur.” Buyurdular.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) buyurdu ki;

-“(Sizi sevmeyi, Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.), Kur’an-i kerimde emrediyor. Namazlarında size dua etmeyenlerin namazlarının kabul olmaması, kıymetinizi, yüksek derecenizi gösteriyor. Şerefiniz ne kadar büyüktür ki Allah-u teâlâ Kur’an-i kerimde sizleri selamlıyor.)”

Tasavvuf ilimlerde yüksek marifetlere kavuşmuş olan bu bilgileri arzu edenlere öğreterek onlara mürşidlik, onlara rehberlik eden Ca’feri sadık (r.a.), kelam, tefsir, hadis ve diğer din ilimlerinde de yüksek derecelere ulaşmıştır.

Bu ilimlerde kendisine izafe edilen eserler sonradan yazılmıştır. Din bilgisi üzerine hiç kitap yazmadı. Kelam ilimde, sapık i’tikat (inanç) sahibi olan ehli bid’ate ve felsefecilere karşı verdiği sağlam, vesikalı cevaplar, bu hususta yazılan ehli sünnetin kelâm kitaplarında yer almıştır.

Ca’feri sadık (r.a.) hazretleri, Ehli sünnet itikatında olmanın şartlarından birisi olan Peygamberimizin dört halifesinin üstünlük ve halifelik sırasını inkar edenlere ve eshabı kirama dil uzatanlara, onları sevmeyenlere karşı vesikaları ile cevap vermektedir.

Birgün, bu konuda bozuk inancı olan sapık birisi, gelip Ca’feri sadık (r.a.)a dedi ki:

-“Ey Ca’fer. Eshab arasında en üstün kimdir?”

Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“Ebu Bekri sıddık (r.a.), hepsinden üstündür.

Devam edecek…

<<<Ca’fer-i sadık (Radiyallah-u anh) nın bir başka yazısı>>>

 

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiayallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 4

Sapık kişi;

-“Böyle olduğunu nerden biliyorsun?”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“ Allah u Teâlâ onun için, Resül (a.s.v.) den sonra ‘ikinci’ buyurdu. Bundan üstün şeref olmaz.”

Sapık kişi;

-“Ali (r.a.), Resul (a.s.v.) ün yatağında kafirlerden korkmadan yatmadı mı?”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“Ebu Bekir (r.a.) bir şeyden korkmadan önce mağaraya girdi.”

Sapık kişi;

-“Kafirden korkmasaydı girmezdi. Halbuki Allah-u teâlâ Resulün (a.s.v.) e haber verip, Ebu Bekir (r.a.) e korkma dedi. Demek ki korktu.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“O, Resullullah (a.s.v.) a bir zarar gelirse diye korktu. Ayağını bir deliğe koydu. Yılan onu kaç kere ısırdı. Acısına katlanıp, Resul (a.s.v.) i rahatsız etmemek için ayağını çekmedi. Resul (a.s.v.) ü uyandırmamak için hiç seste çıkarmadı. Kendisinden korksaydı, zehirlenerek canını Resul(a.s.v.) e feda etmezdi.”

Sapık kişi;

-“Bakara suresi, ellisekizinci ayetinde “Rüku’da iken sadaka verirler.” Diye medh olunan (öğülen) Ali (r.a.) dır.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“Allah-u Teâlâ mürtedlerle cihad eden bir kavim getirir. Allah-u Teâlâ bunları sever.” Ayeti kerimesi, Ebû Bekir sıddık (r.a.) içindir ve daha çok yükseltmektedir.”

Sapık kişi;

-“Bakara suresi ikiyüzyetmişdördüncü ayetinde,”Mallarını, gece gündüz, gizli, göz önünde verenler.” Medh olunan Ali (r.a.) değil midir?”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“Ebû Bekr-i Sıddık’ı medh eden (Velleyl) suresi, şanını çok yükseltmektedir. Çünkü Ebû Bekir (r.a.), kırk bin altın verdi. Kendisine hiç bırakmadı. Allah-u Teâlâ, Resulü (a.s.v.) ne, Cebrail (a.s.) i gönderip;

(-”Ben Ebû Bekir’den razıyım. O Benden razi mıdır?”) buyurdu.

Ebû Bekir (r.a.)

-‘Ben, Allah-u Teâlâ’dan raziyım, raziyım, raziyım’ diye cevab verdi.

Devam edecek…

<<<Ca’fer-i sadık (radiyallahu- anh) hakkında başka bir yazı>>>


İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiayallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ Barajı (Sonbahar manzarası) Nusyabin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 5

Sapık;

-“Tevbe suresinin yirminci ayetinde; “Hacılara su vermeği ve Mescidi Harâmi bina etmeği, İman etmekle ve Allah yolunda cihad etmekle bir mi tutuyorsunuz? Hayır, Böyle değildir.” Ali (r.a.) öğülmektedir.

Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“Hadid suresi, onuncu ayetinde, “Mekke’nin fethinden önce, sadaka verip, cihad eden ile, fetihten sonra veren ve cihad eden bir değildir. Önce olanın dereceleri daha yüksektir.” Ebû Bekir (r.a.) medholunuyor. Ebû Cehl (Amr bin hişam bin Muğire) Resulullah (a.s.v.) a vurmak istedi. Ebû Bekir (r.a.) yetişip, önledi.”

Sapık;

-“Ali (r.a.) hiç kafir olmadı.”

Cafer-i Sadık (r.a.);

-“Evet öyledir. Fakat, Allah-u Teâlâ, Tevbe suresi, yüzbirinci ayetinde; “Muhacir ve Ensarın önce gelenlerinden Allah-u teâlâ razıdır. Onlara cennet’e sonsuz ni’metler vardır.” Ve Zümmer suresi, otuzüçüncü ayetinde,” Doğru haberle gelen ve O’na inanan için, Cennette, istedikleri her şey vardır.” Ebû Bekir (r.a.) in İmanını medh etmektedir. Başkasının imanı, böyle öğülmedi. Mekke’de, Resulullah (a.s.v.) her ne söylerse, Kafirler, yalan söyliyorsun derdi. Ebû Bekir (r.a.) hemen yetişip, doğru söyliyorsun Ya Resulullah derdi.

Sapık;

-“İmran suresi, yüzellibeşinci ayetinde, Allah-u teâlâ,”Uhud gazasında, şeytana uyup, dağılanlar şikayet etmiyor mu?”

Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“Ayet-i Kerimenin sonunu da oku. Bak ne buyuruyor; (-”Onların bu kusurlarını af ettim.”) Buyuruyor.”

Sapık;

-“Ali (r.a.) yi sevmek farzdır. Şûra suresi yirmiüçüncü ayetinde;”Size islamiyeti bildirdiğim ve cenneti müjdelediğim için, bir karşılık beklemiyorum. Yalnız yakınım olanları seviniz.” Buyuruldu ki, bunlar Ali (r.a.) Fatima (r.anha) Hasan (r.a.) ve Hüseyin (r.a.) dir.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“Ebû Bekir (r.a.) e dua etmek ve onu sevmek farzdır. Allah-u teâlâ Haşr suresi onuncu ayetinde;Muhacirler’den ve Ensardan sonra, kıyamete kadar gelen mü’minler, Ya Rabbi! Bizi affet ve bizden önce gelen din kardeşlerimizi (yan-i Eshab-i Kiramı) affet derler.” Buyuruyor.

-”Hüseyni (r.a.) Tefsirinde diyor ki; (Alimler buyurdu ki; Eshab-i Kiram’dan birini sevmiyen kimse, Bu ayette bildirilen mü’minlerden olmaz. Bu dau‘dan mahrum olur.)”

Devam edecek…

<<< Ca’fer-i sadık (Radiyallah-u anh) hakkında başka bir yazı>>>

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ Barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 6

Sapık;

-“Resül (aleyhisselam).” Hasan ve Hüseyin, cennet gençlerinin üstünüdür. Babaları ise, daha üstündür.” Buyurdu.

Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) için bundan daha iyisini buyurdu. Babam Muhammed Bakır (r.a.) den işittim. Ceddim İmâm-i Ali (r.a.) buyurdu ki; Resulullah (a.s.v.) ın huzurunda idim. Başka kimse yoktu. Ebû Bekir (r.a.) ile Ömer (r.a.) geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurd ki; -“Ya Ali! Bu ikisi, cennet erkeklerinin en üstünüdür.”

Sapık;

-“Ya Ca’fer, Aişe (Radiyallah-u anha) mi Üstündür. Fatima (Radiayallah-u anha) mı?

Ca’fer-i sadık (r.a.),

Resulullah (a.s.v.) zevcesi de Cennette onun yanında olur. Fatima (r.a.) Ali (r.a.) nin zevcesi idi. Onun yanında olur.

Sapık;

-“Aişe (r.a.) Ali (r.a.) ile harb etti. Cennete girer mi?”

Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“Ahzab suresi, elliüçüncü ayetinde, “Resulullah’ı incitmeyiniz. Ondan sonra zevcelerini nikah ile hiç almayınız. Bunların ikisi de büyük günahtır.” Buyurdu.
-“Beydavi ve Hüseyni (r.a.) tefsirlerinde diyor ki; “Bu ayet gösteriyor ki, Resulullah (a.s.v.) vefat ettikten sonra da, O’na saygı göstermek için zevcelerine saygı lazımdır.”

Sapık;

-“Ebû Bekir (r.a.) in halife olacığını, Kur’an-i kerimde gösterebilir misin?”

Ca’fer-i sadık (r.a.);

-”Hem Kur’an-i kerim de, hem Tevrat’ta ve hem de incilde gösterebilirim. En’am suresi, yüzaltmışbeşinci ayetinde; “Allah-u teâlâ, sizi yer yüzünün halifesi yaptı. Birbirinizin yerini tutarsınız.”

-“Nur suresi ellibeşinci ayetinde; “İman eden ve emirlerimi yapanlarınızı, yeryüzüne hakim kılacağımı söz veriyorum. İsrail oğullarını halife yaptığım gibi, sizi de, birbiriniz ardı sıra halife yapacağım.” Buyurdu.
Beydavi ve Hüseyni (r.a.) diyor ki;” Bu ayet-i kerime gaybten haber verip, Kur’an-i kerimin, Allah kelami olduğunu ve dört halifesinin meşru, haklı olduğunu göstermektedir.”

-“Tevrat’ta ve İncil’de, Feth suresi son ayetinde;”Resulullah (a.s.v.) ve O’unla birlikte olanlar, birbirlerini her zaman ve çok sevreler ve her zaman kafirlere düşman olurlar.” Bütün Eshab bildirilmekte ve Eb-u Bekir (r.a.) ın şerefine işaret edilmektedir.”

-“Bu ayetin sonunda;”Eshabının misalleri tevrat’ta ve İncil’de bildirildi.” Buyuruyor.

-“Ceddim Ali (radiayallah-u anh) nin heber verdiği hadis-i şerifte;”Allah-u Teâlâ, hiçbir peygamberine vermediği kerametleri bana verir. Kıyamette mezardan, önce kalkarım. Allah-u Teâlâ, dört halifeni çağır buyurur. Onlar kimdir Ya rabbi? Derim. Eb-u Bekir’dır buyurur. Yer yarılıp Eb-u Bekir, herkesten önce mezarından çıkar. Sonra Ömer, sonra Osman, Sonra Ali kalkar.” Buyuruldu.

Sapık, hemen söz alıp;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 6

Sapık, hemen söz alıp;

-“Ya ca’fer, bunlar Kur’an-i kerimde var mı?”

Ca’fer-i sadık (Radiyallah-u anh);

-“Zümer suresi altmışdokuzuncu ayetinde;”Peygamber ve bunların şahidleri, hesap için getirilir” buyuruldu (Yahut şehitleri getirilir.) denildi.

Sapık;

-“Ya Ca’fer, şimdiye kadar, üç halifeyi sevmiyordum. Şimdi buna pişman oldum. Tevbe edersem kabul olur mu?”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“Çabuk tevbe et. Bu Tevbe, saâdetine alâmettir. Bu hal ile ahrette gitseydin dinin boşa giderdi.”
İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.), hadis ilminde sika (güvenilir) bir ravi olup ve kendisinden pek çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir.

Bu hadis-i Şerifleri, babasından, o da kendi babasından ve annesinden, Ata bin Ebi Rebâh (r.a.) den ve Zühri (r.a.) gibi bir çok ravi’den alıp öğrenmiş ve kendisinden de Süfyan-i Servi (r.a.), Süfyan bin Uyeyne, İmâm-i â’zâm Ebû Hanife (r.a.), Malik bin Enes (r.a.), Ebu Eyyub-i Sahtiyan (r.a.) i gibi zatlar hadis-i şerif bildirmişlerdir.

Hadis-i Şerifler, Sahih-i Buhari (r.a.) nin dışında kalan kütüb-i sitte’nin hepsinde yer alır. Hadis ilminde, İmâm-i Şafi-i (r.a.) ve Yahya bin Muin (r.a.), O’nun Sika (güvenilir olduğunu bildirmişlerdir.

İmâm-i Âzam Ebu Hanife (r.a.) o’nun hakkında;

-“Ondan daha fakıh (fıkh ilmini bilen) kimse görmedim.” Buyurdu.

Ebû Hatem (r.a.) de, Onun sika (güvenilir) bir ravi olduğunu söyliyor. Salih bin Ebil-Esved (r.a.), İmâm-i Cafer-i Sadık (r.a.) in;

-“Beni kayıbetmeden önce, her ilimden sorunuz. Benden sonra, size, benim gibi söyleyen birisini bulamazsınız.” Buyurduğunu haber verdi.

Her ilimde ‘Üstad’, her ma’rifette ‘Mahir’ idi. Doğruluğu ve ve sadakatı o kadar çoktur ki, bundan dolayı kendisine “S’ADIK” lakabı verildi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 8

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem) ın nurlu yolunu, hiç değiştirmeden, apaçık ve tam doğru olarak bugüne kadar ulaştırmada, Ehl-i sünnet âlimlerinin hizmeti çok büyüktür.

Bu büyük hizmet için, aralarında vazife taksimi yapan bu âlimlerden İman, inanç bilgilerini anlatıp öğretenlere ;”MÜTEKELLİMİN” dedildi.

İbadetlerin ve işlerin nasıl olacağı, haram ve helalı, farzı, vacibi öğreten âlimlere de;”FUKAH” denildi.

Kalb ile yapılacak ve sakınılacak şeyleri öğreten ilme;”TASAVVUF” ve bu ilmin âlimlerine de;MUTASAVVİFİN” denildi.

İşte İmâm-i Cafer-i sadık (r.a.), bu üçüncü ilmi anlattı, öğretti. Kelâm ve fıkıh âlimlerinin uğraştığı sahada ayrıca kitab yazmadı. Yoksa bu bilgilerde de, bütün âlimlerin ve evliyanın Üstadı idi.

Bu büyük İmâmın hayatı, hali ibret dolu menkıbeleri o kadar çoktur ki, anlatmakla ve yazmakla bitirilemez. Okuyanların, işitienlerin gönüllerinde bu büyük ‘veli’ ye karşı, çok az da olsa sevgiye, muhabbete vesile olması için menkıbelerinden ve hikmetli sözlerinden seçerek ba’zılarını yazıyoruz.

Birgün devrin meşhur âlim ve zahidlerinden Davud-i Ta-i (r.a.) Ca’fer-i sadık (r.a.) ın yanına gelmişti.

O’na dedi ki;

-“Ey Peygamber (Alayhis selam) torunu! Bana bir nasıhat ver. Çünkü kalbim karardı.”

Cafer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Ey Davud! Sen, zamanımızın en zahidi, Allah’tan en çok korkanısın. Benim nasıhatıma ne ihtiyacın var?”

Davud-i Ta-i (r.a.);

-“Ey Resulullah (Aleyhis selam) torunu. Sizin bütün yaratılmışlara üstünlüğünüz var. O büyük peygamber (a.s.v.) ın kanı damarlarınızda dolaşmaktadır. Onun için herkese nasıhat vermeniz, üzerinize vacibtır. Borçtur.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.);

-“Ey Davud! Ben kıyamet günü gelince Ceddim olan Muhammed (Aleyhis selam) ın elimden yakalayıp; -”Niçin bana hakkıyle uymadın?, Demesinden korkuyorum. Bu işler, neseb (soy) işi değil, ibadet ve amel işidir.”

Davud-i Ta-i (r.a.) bu sözleri duyunca ağlamaya başladı. Ve dedi ki;

-“Ya Rabbi! Onun varlığı Peygamberlik soyundan gelmiştir, Sözleri yaşayışı herkese senettir, delildir. Dedesi Resulullah (Aleyhis selam), Annesi Betûl (Hazreti Fatima evladından) olduğu halde, böyle düşünürse, Davud da kim oluyor ki, yaptıklarının bir kıymeti olsun!”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cintepesi) Mevki-i Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 9

Hazreti İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) mütevazi ya’ni çok alçak gönüllü idi. Kimseyi incitmezdi. Her mü’mini kendisinden daha kıymetli bilirdi.

Bir gün kölelerini çağırdı. Onlara dedi ki;

-“Geliniz, sizinle sözleşelim. Kıyamet günü içinizden hanginiz kurtulursa, onun diğerlerine şefaatçi olması için birbirimize söz verelim.!”

Köleleri;

-“Ey Allah-u Teâlâ Resulunun evladi! Sizin bizim şefaatımıza ihtiyacınız yoktur. Dedeniz Muhammed (Alayhis selam) bütün insanların ve cinlerin şefaatçısıdır.”

Bunun üzerine Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“BEN BU AMELLERİMLE, İŞLERİMLE YARIN KIYAMET GÜNÜNDE CEDDİMİN YÜZÜNE BAKMAYA UTANIRIM.” Buyurdu.

İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) bir müddet halvet (yalnızlık) halinde kalmış, evinden insanlar arasına çıkmamıştı.

Evliyanın büyüklerinden Süfyan-i servi (r.a.) evine gelip;

-“Ey Resullah (Aleyhis selam) ın torunu! İnsanlar bereketli nefesinizden, faydalı sohbetinizden mahrum kaldı. Niçin uzlete çekildiniz?” deyince

Ca’fer-i Sadık (r.a.) buyurdu ki;

-”Şimdi böyle gerekiyor. (Zaman bozuldu ve dostlar değişti) Sözümüzün hakikatı meydana çıktı”

Ve şu iki beyti okudu;

-“Geçen gün gibi geçti gitti. Vefa da,
İnsanların kimi hayal, kimi ümit peşinde.”

Dostluk, vefa görünüşte kaldı aralarında,
Fakat kalbleri akreplerle dolu gerçekte.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarsı) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 10

Zamanın hükümdarı bir gece vezirine dedi ki;

-“Hemen git, İmâm-i Ca’fer (r.a.) i buraya getir. Onu hemen öldürmek istiyorum.”

Vezir;

-“Evinde oturmuş, gece gündüz ibadetle meşgül olan, devlet işlerine karışmayan bu kimseyi öldürmekten vazgeç!”

Vezir, hükümdarı bundan vazgeçirmek için epey dil döktü. Fakat hükümdari ikna edemedi. Mecburen gidip çağırdı.

Vezir Ca’fer-i sadık (r.a.) i çağırmaya gidince hükümdar celatlara emir verdi.;

-“İmâm-i Cafer (r.a.) içeri girince, ben başımdan külahımı çıkardığım zamana hemen başını vuracaksınız.”

Bir müddet sonra, İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) hazretleri içeri girdi. Hükümdar bunu görünce, derhal ayağa kalktı. Büyük bir tevazu ile O’nu karşıladı. Koltuğuna oturttu. Kendisi edeble karşısına diz çöküp oturdu. Celatlar ve hizmetçiler şaşırıp kaldılar.

Hükümdar Hazreti İmâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) a;

-“Efendim, benden bir emriniz, isteğiniz olursa hemen emredin, yapayım.” Dedi.

Hazreti İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.)  buyurdu ki;

-“Senden bir ricam yok. Beni bir daha yanın açağırma! Rabbime ibadetten beni alıkoyma, başka bir şey istemem.”

Gitmek üzere ayğa kalktı. Hükümdar izzet ve ikramla onu uğurladı. Hazreti İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) gittikten sonra vucudunda bir titreme oldu. Baylıp düştü.

Kendine gelince, Veziri sordu;

-“Bu ne haldır. Hani o zat’ı öldürtecektiniz?”

Hükümdar cevab verdi;

-“Hazreti imâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) içeri girince, yanında büyük bir arslan gördüm. Lisan-i hal ile bana; ‘-Onu incitirsen seni parça parça ederim.’ Diyordu. Bunu görünce ne yapacağımı şaşırdım.”

Süfyan-i Servi (r.a.) hazretleri, bir gün Ca’fer-i sadık (r.a.) ın evine gitmişti. Huzuruna girip görüşmek için izin istedi.

Kendisine izin verdi. Yanına geldiği zaman O’na dedi ki;

-“Ey Süfyan! Sen, zaman zaman sultan ile görüşüyorsun. O seni arıyor, sen de ona gidiyorsun. Ben ise, mümkün mertebe sultandan uzak duruyorum. Zamanın hali bunu icabettiriyor. Yanımdan hemen çık, git!”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu