‘Sa’di Şirazi’ olarak etiketlenmiş yazılar

Tavus Kuşu

Sa’di Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hayatı;

Evliyanın büyüklerinden. İsmi, Muhlisüddin bin Muhlis eş-Şirâzi olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Sa’di mahlasıdır. 589 (M. 1193) senesinde Şirâz’da doğdu. 691 (M. 1292) senesinde orada vefat etti. Kabri Şirâz’ın kuzeydoğusundadır.

Oniki sene çocukluğu dışında, Sa’di Şir’azi “yüziki senelik” ömrünün “otuz senesini ilim tahsili ile, “otuz senesini” de talebe yetiştirmekle ve ibadetle geçirdi.

Sa’di Şirâzi (r.a.), küçük yaşta yetim kaldı. İlk tahsilini Şirâz’da Abdulkadir-i Geylani hazretleri (r.a.) nin halifesinin derslerinde tamamlıyarak kemâle geldi. Moğol istilasi üzerinde Bağdad’a gitti. Bağdad’da Nizamiyye medresesinde meşhur Ebü’l-Ferec ibni Cevzi (r.a.) den ilim öğrendi ve bir müddet bu medresede ilim tahsili ile meşgül oldu.

Burada tahsilini tamamladıktan sonra, İslam memleketlerini gezmeye başladı. Anadolu, Mısır, Suriye, Delhi, Azerbaycan ve Belh’e uğradı. Buralarda Şihabeddin Sehreverdi (r.a.) başta olmak üzere birçok âlim ile görüştü.

Bu esnade Moğollar ve haçlılarla yapılan savaşlara katılıp, cihad etti. Bir defasında haçlılara esir düştü. 655 (M. 1257) senesinde tekrar Şirâz’a döndü. Bu sırada Devlet başkanı Ebû Bekr, Moğollarla suh yaptı. Memleketi rahata kavuşturdu.

Bu hükümdar tarafından, iyi bir kabul gören Sa’di (r.a.), onun adına aynı sene “Bostan” adlı eserini ve bir yıl sonra aynı şekilde kendisine büyük saygı gösteren Veliahd İkinci Sa’d adına da “Gülistan” adlı eserini yazdı.

Bu eserleri sayesinde kısa zamanda şöhreti memleketinin dışına taştı. Birkaç sene sonra, hamileri olan Ebû Bekr bin Sa’d bin Zengi ve oğlu İkinci Sa’d vefat etti. Yerine küçük yaşta bulunan İkinci Sa’d’ın oğlu Muhammed geçti.

Bu hükümdarla birlikte Salgurlu hanedanı çöktü, 663 (m. 1264) senesinde Moğol hakimiyeti altına girdi. Bu karışıklıklar esnasında Sa’d-i Şirâzi (r.a.) tekrar Şirâz’dan ayrıldı. Mekke’ye gitti. Hac yaptı. Ömründe “ondört” kere hacca gitti.

Devam Edecek…

İslâm âlimleri Ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Nusaybin’in uzaktan görünüşü

Sa’di Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın  hayatı- 2

 Eserleri;

Şairin manzum ve nesir olan eserleri ölümünmden sonra külliyât halinde bir araya toplanmıştır. Bu külliyat, sonradan Bisütun diye şöhret bulan Übey bin Ahmed bin Ebi Bekr tarafından, biri 726 ( M. 1325) senesinde, diğer de 735 (M. 1334) senesinde olmak üzere iki defa düzenlenmiştir. İlki, kaside ve gazellerin ilk harfına göre vew ikinci tertib ise son harfına göre yapılmıştır. Külliyat, 16 kitap ve 6 risale olmak üzere 22 eseri ihtiva etmektedir.

Ancak külliyata, mevcut isimlerin hepsinin bizzat müellif tarafından mı konulduğu kat’i olarak bilinmemektedir.

Külliyata bulunan eserler şunlardır;

1- Takrir-i Dibace,
2- Mecalis-i Pencgane,
3- Sual-i sahib-divan,
4- Akl-u Aşk,
5- Nasihat-ül-mülük,
6- Risale-i selase (Mulakat-ı şeyh Sa’di bâ Abakahan, risale Tingiyanu, risale-i Melik Şemsüddin.
7- Kasaid-i Arabi,
8- Mülemmaât,
9- Terciat,
10- Tayyibat,
11- Bedâyi,
12- Havatim,
13- Gazelliyet-i kadim,
14- Sahabiye,
15- Mukatta’at,
16- Rubaiyat,
17- Üfredat,
18- Hubsiyat,
19- Hezliyat,
20- Mudhikat,

21- Gülistan, (Gülistan, nesir kısımlar arasına bir takım manzumeler ilavesiyle meydana gelmiş bir “önsöz” ve 8 bölümden ibarettir.)

1- bölüm; Hükümdarların hal ve hareketleri,

2. bölüm; Dervişlerin ahlakı,

3. Bölüm; kainatın fazileti,

4. Bölüm; susmanın faydaları,

5. bölüm; sevgi ve gençlik,

6. Bölüm; takatsizlik ve ihtiyarlık,

7. bölüm; terbiyenin önemi,

8. Bölüm; sohbet adabı ile ilgili hikaye ve menkıbeleri ihtiva etmektedir.

Bu hiklayelerin bir kısmı kendi müşahadelerine, bir kısmı da İslam âlimlerinin sohbetlerinde duyduklarına ve okuduklarına dayanmaktadır.Eser, uslub ve tertib bakımından mükemmeldir.

Bütün bölümler sıralanırken birbirleriyle irtibatlıdır. Nesir ve manzum kısımlar arasında bir nisbet sağlanmış ve fikirler jısa ve açık bir şekilde ifade edilmiştir. Hemen hemen bütün dünya kütüphanelerinde “Gülistan’ın” yazma nüshaları vardır. Eser Avrupa’daki ilk defa Latince tercümesi ile birlikte, 1951’de Amsterdam’da neşredilmiştir. Türkçe’ye ve birçok doğu ve batı dillerine tercüme yapılmıştır. Sa’di (r.a.) nin bu eseri birçok kimseler tarafından taklid edilmiştir.

22- Bostan, Manzum eserlerinin başında geliri Asıl ismi Sa’dinâme’dir. Ancak bu eser, şark’ta ve Ğarp’ta daha çok “bostan” adıyla tanınmakltadır. Bostan; adalet, ihsan, ahlak, mertlik, tevazu, rıza, kanaat, terbiye, şükür, tövbe vemünacaat gibi konuları içina alan 10 bölümden ibarettir. Bostan’da hikaye ve menkıbeler kısa, öz ve güzel olarak yazılmıştır. İfadeler her bakımındanm sağlamdır. Bostan’da, Gülistan gibi asırlarca İslam aleminde büyük rağbet görmüş, medreselerde ders kitabı olarak okunmuş, birçok şerh ve tercümeleri yapılmıştır. Yakın zamana kadar Anadoluda okunan “Bostan”, huhtelif kimseler tarafından şerh ve tercüme edilmiştir.

23- Sa’di (r.a.) nin külliyatında, Bostan ve Gülistan’dan sonra yer alan Farsça ve arabça kasideleri, bir hükümdarın veya devlet erkanın medhinden ziyade onları daima insanlığa, adil olmaya davet eden bir nevi nasihatnamedir. Kaside mahiyetinde gazelleri de ardır. Bostan ve Gülistan’da aynı beyitlerin tekrarına çok rastlanır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

 

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler;

-“Mihnet, sadece yüce Allah’a mahsustur. O’nun emirlerini yapmak, manevi yakınlığa sebep olur ve şükür edildikçe ni’metlerini bollaştırır. İnsanın çiğerlerine giren her nefes hayatı uzatır, kişiye can verir. Ciğerlerinden çıkan her kirli nefes ise insana ferahlık verir. O halde nefes alıp verme birer ni’mettir. Ni’mete şükür etmek vaciptir. Kimin gücü ve lisanı yetebilir. Hak teâlâ’ya hakkıyla şükr etmeğe, kulun yetebileceği en iyi iş, Allah-u teâlâ’ya karşı olan kusurunu bilip, O’ndan af dilemesidir. O’nun rahmeti her yeri kaplamış, verdiği ni’metler her yere yayılmıştır. Allah-u teâlâ kulunun kusuru dolayısıyla, onun rızkını kesmez.”

-“Ey Kardeş! Bu dünya kimseye kalmaz. Gönlünü, her şeyi yaratan Allah-u Teâlâ’ya bağla. Sana bu kafidir. Dünya mülküne güvenip bel bağlama. Çünkü bu dünyada  senin gibi birçokları yaşamış ve sonunda ölüp gitmiştir. Diyelim ki en sonunda ölüm vardır ve bu can ölüm yolunu tutacaktır. O halde ister taht üzerinde can vermişsin, ister toprak üzerinde ne fark eder.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzı (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

 Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 2

Hikaye olunur ki;

-“Bir sultan halkına çok ezâ ve cefâ eder, halkın mallarını gasbederdi. Sultanın zulmü o kadar ileri gitti ki, halk o beldeden akın akın kaçmaya başladı. Halkın azalmasıyla, hazine boşaldı, devletin gücü zayıfladı. Düşmanlar sağdan soldan saldırmaya başladı. Birgün padişahın meclisinde “şehnâme” kitabını okuyorlardı. Okudukları bahis Dahhak’ın saltanattan halli ve Feridun’un sultan olması hakkında idi.

Vezir padişaha;

-“Feridun’un hazinesi, malı, mlükü, hizmetçileri ve adamları yok iken nasıl oldu da padişah oldu?” diye sorunca

Padişah;

-“İşitmişsindir, bir takım halk onu büyük bir istekle desteklediler, onu kuvvetlendirdiler. Böylece padişah oldu.” Diye cevap verdi.

Bunun üzerine vezir;

-“Maden ki halkın toplanmasına padişah sebep oluyor, sen niye halkını eziyor, perişan ediyorsun? Yoksa sen padişah olmak istemiyor musun?” dedi

Beyt tercümesi;

-“Sevmek lazım halkı ve askeri can-ı gönülden,”

-“Çünkü halkı sayesinde hüküm sürer sultan.”

Padişah vezire;

-“Dağılan asker ve halkın toplanması için ne yapmalıdır?” diye sorunca

Vezir;

-“Padişah âdil ve merhametli olursa, halk onun etrafında toplanır ve rahat olarak yaşar. Halbuki sende bu ikisi de yok.” Dedi.

Farisi şiir tercümesi;

-“Nasıl ki kurt çoban olamaz,”

-“Zalim de padişahlık yapamaz.”

“-Zülmün temelini atan hükümdar,”

-“Saltanatın direğini yıkmış olur.”

Vezirin bu sözleri padişahın hoşuna gitmedi. Veziri hapse attırdı. Çok geçmeden padişahın amcasının çocukları saltanat da’vasına düştüler. Etraflarına bir ordu toplayarak padişaha hücüm ettiler. Padişahın zülmünden bezen halk da padişaha karşı baş kaldırdılar. Sonunda padişah tahtını kayıbetti. Saltanat, amcasının çocuklarının eline geçti.”

Şiir tercümesi;

-“Zalim padişaha felaket gününde,”

-“Güçlü düşmanı kesilir dostu bile,”

-“İyi muamaele de bulunsa halka,”

-“Olur bir ordu bütün halkı ona.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

 

Balıklı göl (Şanlı Urfa)

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 3

Hikâye;

Bir Padişahın acemi bir kölesi vardı. Birgün bu köle bir gemiye binmişti. Köle şimdiye kadar hiç gemiye binmemiş ve deniz görmemiş idi. Gemi yolculuğunun bir takım sıkıntıları ve zorlukları vardı. Köle, gemi limanından ayrıldığı andan itibaren teitremeye başladı. Ne yaptılarsa köleyi sakinleştiremediler.

Gemide âlim bir kişi vardı. Hükümdara;

-“Müsâade ederseniz ben onu susturayım.” Dedi.

Hükümdar o zat’a izin verdi. O zât, köleyi denize attırdı. Köle birkaç kere suya battı, çıktı. Geminin bir tarafına can havliyla tutundu. Onu saçından tutup gemiye aldılar bu olaydan sonra köle, köşesinde sessiz ve sâkin olarak oturdu.

Hükümdar âlimden bu işin hikmetini sordu;

O da;

-“Köle suya girmeden evvel gemideki selâmetin kadrini ve kıymetini bilmiyordu. İşte huzurlala, saâdet ve sıhhat de böyledir. Huzûr içinde yaşayan, mes’ud olan, bir felakete uğramadıkça, o huzur ve saâdetin kıymetini bilmez. İnsan hasta olmadıkça da sağlığın kıymetini bilmez.” Dedi.

Farisi beyt tercümesi;

-“Bir belâya ve felakete uğradığında mahzun olma,
-“Cenab-i Hakkın nice gizli lütuflari vardır onda.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Revda-i Muttahara ‘nın bir kapısı

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 4

Hikâye;

-“Padişahlarden biri korkunç bir hastalığa tutulmuştu,”

Bir gurup doktor;

-“Şu sıfatlara haiz bir insanın safra kesesi, bu hastalığın ilacı olabilir.” Diye fikir birliği ettiler.

Padişahın emri ile o sıfatlara haiz bir kimse aradılar. Sonunda istenilen sıfatlara haiz bir köylü çocuğu buldular. Anası ve babasıyla birlikte padişahın huzuruna getirdiler. Padişah kadıyı da huzuruna çağırdı.Kadı padişahın bu hastalıktan kurtulması için çocuğun öldürülmesine “fevte” verdi.

Padişah, çocuğun anne ve babasına büyük miktarda mal, mülk ve para vererek, çocuğun öldürülmesi için onlarda                m u v a f â k a t       aldı. Cellat, çocuğun başını kesmek için tam kılıcı kaldırdığı zaman, çocuk, başını semâya kaldırdı. Kendi kendi bir şeyler söyleyerek gülümsedi.

Bu durumu gören padişah;

-“Bu halde gülmenin sırası mı? Başını semâye kaldırıp ne söyliyorsun?” diye sordu.

Çocuk şu cevabı verdi;

-“Padişahım! Bir çocuğun nazı, anası ve babasına geçer. Bir da’vâyı haletmesi için kadıya gidilir. Padişahtan da adâlet istenir. Halbuki, anam ve babam da geçci dünya malı için öldürülmeme râzı oldular. Kadı, kanımın boş yere dökülmesine fetvâ verdi. Siz ise sağlığınızı benim mazlumen ölümümde görüyor ve buluyorsunuz. Bu durumda Allah-u Teâlâ’dan başka bir sığınağım kalmadı. O’na yalvardım. Çünkü Allah-u Teâlâ âdil ve merhametlidir. Bunu bildiğim ve O’ndan yardım ümid ettiğim için sevincimden güldüm.”

Çocuğun bu sözlerine padişah çok üzüldü ve;

-“Bu çacuğun haksız yere kanının dökülmesinden benim ölmem daha iyidir..” dedi.

Sonra çocuğun alnından öptü. Ona birçok hediyeler vererek gönderdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i (Bore Beşir-e Mecido) Nusaybin

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 5

Hikâye;

Allah-u Teâlâ’nın sevgili kullarından bir zat sahrada oturuyordu. O sırada zamanın Padişahı geçti. O zât, kanâat aleminde oturup, dünya ile hiçbir alış-verişi olmayan bir kimse olduğundan, başını kaldırıp, göz ucuyla dahi olsa hükümdara bakmadı.

Padişah bu duruma sinirlenerek;

-“Bunda insaniyetten eser yoktur.” Gibi ağır sözler söyledi.

Vezir o zâta;

-“Buradan, senin önünden bu toprakların sahibi olan padişah geçti. Neden ona saygı göstermedin? Terbiye gereğini neden yerine getirmedin?” deyince

O zat Vezire;

-“Padişaha de ki;”

-“Ey Hükümdar, bu gibi şeyleri, senden isteyen ve ihsan bekleyenden bekle. Bir de şunu iyi bilki, hükümdarlar, millet korumak için padişah olmuşlardır. Yoksa millet, onlara tapınmak için yaratılmamışlardır.” Dedi.

Farisi iki şiir tercümesi;

-“Her ne kadar devlet ve saltanat sâyesinde,
Dünyalık her şey hükümdarın elinde ise de,
Padişahlar, âciz halkının koruyucusudur.
Koyun çobanı değil, çoban koyuna lazımdır.
Gelir bir zaman kavuşmul, olursan murâdına,
Zevk-ü sefâ içinde derin hayallere dalma
Bir gün gelecek gireceksin toprağın altına,
Yok orada fark padişah ile köle arasında,

Bu durumu vezir padişaha söyleyince, padişah doğru konuştuğunu görerek, o zatın bir isteği olup olmadığını sordu. O zât da ondan, kendisini rahat bırakmasını istedi.

Bunun üzerine Padişah;

-“Bana bir nasihat ver” dedi

O zat şu şiiri söyledi;

-“Bugün elinde var iken fırsat,

Ahret hazırlığı yap hemen,

Çünkü sende bulunan bu kudret,

Elden ele geçer gider dâim.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Nusaybin de Güneşin batışı

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 6

Hikâye;

-“Birgün ben (Sa’di Şirazi) bir gemiye binmiştim. Geminin yanında bir kayık battı ve iki kardeş bir gırdaba düştü. Gemide bulunan bir zat gemiciye;

-“Bu iki kardeşi kurtar sana yüz dinar vereyim.” Dedi.

Gemici suya atlayarak ancak birini kurtarabildi.. Diğeri boğulup öldü.

Ben gemiciye;

-“Demek ömrü bu kadarmış. Ecel onu çektiği için onu kurtarmakta geciktin.” Dedim. O da güldü ve;

-“Dediğin doğrudur. Fakat ben, ilkönce bu kişiyi kurtarmak istedim. Çünkü bir vakitler çölde kalmıştım. Bu kişi beni deveye bindirdi ve bana yardım etti. Ötekisi ise bana kamçıyla vurmuştu ve bana kötülük yapmıştı.” Dedi.

Ben de;

-“Cenab-i Hâk, Kur’an-i kerimde meâlen ne güzel buyuruyor;

-“Kim bir iyilik yaparsa, kendine iyilik yapmış olur. Kim de kötülük yaparsa yine kendine kötülük yapmış olur.” Fussilet suresi ayet; 46

Farisi şiir tercümesi;

-“Yapma kötülük kimseye,
Çalış kalb kırmamaya.
Yardım et, işini gör herkesin,
Düşer bir işin onlara da senin.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 7

Hikâye;

Müellif kendisini anlatır;

-“Çok iyi hatırlıyorum. Çocukluğumda ibâdete çok hevesli idim. Geceleri kalkar, beni yaratan Rabbime karşı ibadetle meşgül olurdum. Bir gece babamla bütün gece hiç uyumadık. Kur’an-i kerim okuyorduk. Bu sırada ev halkı derin bir uykuda idi.

Babama;

-“Ne olurdu bunlardan biri de kalkıp Allah-u Teâlâ’nın yolunda iki rek’at namaz kılsa idi. Ölü gibi uyuyorlar.” Dedim.

Babam bunun üzerine şu cevabı verdi;

-“Bir tanecik oğlum! Keşke sen de uyusaydın da onların gıybetini yapmasaydın.”

Farisi kıt’a tercümesi;

-“Kendini çok beğenen kibirli bir kişi,
Gurûrundan göremez kendinden başkasını.
Olsaydı Hak Teâlâ’yı görecek bir gözü,
Göremezdi kendinden daha aciz olanı.”

Lokman hekim (a.s.) e;

-Edebi kimden öğrendin?” diye sorduklarında

Lokman hekim (a.s.);

-“Edebi edebsizden öğrendim! Çünkü edebsizin bana hoş gelmeyen haraketlerini yapmaktan kaçındım”dedi.

Fârisi beyt tercümesi;

-Masal’ı masal sanana, masal gibi olur
Masal’ı Kıymet bilene, çok faydalı olur.”

 

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

 

Girnavas mevki-i (Nusaybin)

Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından kısa bölümler- 8

Hikâye;

-“Bir dafe, Rum kükümdarı Heraklius, Peygamberimiz (s.a.v.) e birkaç hediye göndermişti. Bu hediyelerden biri de bir doktor idi.

Doktor gelince dedi ki;

-“Efendim! İmparator hazretleri, beni size hizmet için gönderdi. Hastalara bedave bakacağım!”

Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve selem kabul buyurdu. Emir eyledi, bir ev verdiler. Hergün nefis yiyecek, içecek götürdüler. Günler aylar geçti. Hiçbir Müslüman doktora gelmedi.

Doktor utanarak huzura geldi ve;

-“Efendim! Buraya, size hizmet etmeğe geldim. Bugüne kadar bir hasta bile gelmedi. Boş oturdum, yiyip içip, rahat ettim. Artık gideyim” diye izin isteğince

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) tebessüm buyurdu ve;

-“Sen bilirsin; eğer daha kalırsan, misafire hizmet etmek, ona ikram etmek, Müslümanların başta gelen vazifesidir. Gidersen de uğurlar olsun! Yalnız şunu bil ki, burada senelerce kalsan, sana kimse gelmez. Çünkü, Eshabım hasta olmaz! İslâm dini, hasta olmamak yolunu göstermiştir. Eshabim temizliğe çok dikkat eder. Acıkmadıkça bir şey yemez ve sofradan doymadan önce kalkar.” Buyurdu.

Farisi kıt’a tercümesi;

-“Asık bir çehre ile gitme dostunun yanına.
Gidersen böyle, zehir edersin hayatı ona.
Bir dilekte bulunmak için git neşeli,
Güler yüzlü olanın, rededilmez isteği.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(Sa’di Şirâzi (r.a.) nın “Gülistan” adlı kitabından alınmıştır)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri sa’d-i Şirâzi (Radiyallah-u anhu) nın hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin  Verilen ni’metlere karşı şükür edip tefekkür eden ve onların hikmetlerinden ibret alan kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu