Temmuz 2009 için Arşiv

Çölde dolaşan develer (Ürdün)

Hazret-i Meymûna Binti Haris (Radiyallah-u anha);

Peygamber efendimiz (s.a.v.) in mübarek hanımlarından. İsmi daha önce “Birre” iken Resulullah (s.a.v.) değiştirerek “Meymûne” yaptı. Nesebi ise, Meymuna binti Haris bin Hazn bin Büceyr bin el-Hezm bin Ruveybe bin Abdullah bin Hilal bin Âmir bin Sa’saa el-Hilaliye’dir.

Mekke’de Beni Hilal kabilesinden idi. Künyesi Ümmülfadl, annesinin ismi Hind binti Avf idi. 53 (m.671) de vefat etti.

Hazret-i Meymune (r.anha) ilk önce cahileyet devrinde, Mesüd bin Amr bin Umeyr es-Sekati ile evlenmişti. Ondan ayrılınca Ebû Rühm bin Abdüluzza ile nikahlandı.  Bu da vefat edince dul kaldı.

Resulullah (s.a.v.) hicretin yedinci senesi Hayberin fethinde sonra Zilka’de ayında umre niyetiyle yola çıktı. Cuhfa’da bulunduğu sırada Hazret-i Abbas (r.a.) ile buluşunca;

Hazret-i Abbas (r.a.);

-“Ya Resulallah! Meymuna binti Haris dul kaldı. Onu kendine hanımlığa alsan olmaz mı?” diye teklifte bulundu.

Bunun üzerine Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Ebû Rafi ile ensar’dan bir zatı Mekke’ye dünürlüğe gönderdi.

Hazret-i Meymuna (r.anha), Resulullah (s.a.v.) ın kendisine dünür olduğu haberini deve üzerinde iken alınca;

-“Deve de, üzerindeki de Resulullah (s.a.v.) ındır.”dedi.

Kendisini Peygamber efendimiz (s.a.v.) e bağışladı. Bu işin gereğinin yapılmasını da ablası Ümmü’l Fadl’a, o da kocası Hazret-i Abbas (r.a.) a bıraktı.

Böylece Hazret-i Abbas (r.a.) Hazret-i Meymune (r.anha) nin nikahlanmasında vekil oldu. Resulullah (s.a.v.) Mekke’de Umre’yi tamamladıktan sonra Medine’ye dönerken Şerif mevkiine gelince Hazreti Abbas (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.) den dörtyüz dirhem mehr alarak Hazret-i Meymune (r.anha) yi Resulullah (s.a.v.) a nikahladı. Burada düğün merasim de  yapıldı.

Hazret-i Meymuna (r.anha), Resulullah (s.a.v.) ın nikahı ile şereflenerek son hanımı  oldu. Peygamberimiz (s.a.v.) bundan sonra bir daha evlenmedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hazret-i Meymûna binti Haris (Radiyallah-u anha) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

 

 

 

Hazret-i Meymûna Binti Haris (Radiyallah-u anha) -2

Kendisinden 46 Hadis-i şerif veya başka bir rivayette göre 76 hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bunlardan 7 (yedi) tanesi Buhari ve Müslim’de, diğerleri de çeşitli hadis ve fıkıh kitablarında yer alır.

Hazret-i Meymuna (r.anha) den hadis-i şerif rivayet eden zatlardan bazıları şunlardır;

Hazret-i Abdullah bin Abbas, Abdullah bin Şedad, Abdurrahman bin Sâib, Ubeydullah el-Hulani…(radiyallahu anhuma)

Hazret-i Âişe (r.anha) onun hakkında;

-Meymuna (r.anha) bizim hepimizden fazla Allah-u Teâlâ’dan korkan ve sila-i rahmi (yakın akrabaları) gözeten bir hatun idi. Buyuruyor.

Bazen borç alır ve hayır işlerine harcardı. Bir ara çok borçlanmıştı, bunu nasıl ödeyeceğini sordukları zaman; Resulullah(Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Herkes iyi niyetle borçlanırsa, Allah-u Teâlâ onun borcunu öder.” Buyurdu.

Dini emir ve yasaklara da son derece dikkat ederdi.

Hazret-i Meymuna (r.anha) 53 (m. 671) senesinde Mekke’de hastalandı;

-“Beni Mekke’den çıkarınız.! Çünkü Resulullah (s.a.v.) benim Mekke’nin dışında vefat edeceğimi haber verdi.” Dedi.
Kendisini çıkardıkları zaman, Resulullah (s.a.v.) a nikah yapılmış olduğu yerde vefat etti. Cenaze namazını yeğeni

Hazret-i Abdullah bin Abbas (r.a.) kıldırdı.Cenazesi kaldıracağı zaman şöyle dedi;

-“Bu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın hanımıdır. Cenazeyi fazla sallamayın ve edeble yola devam edin.”

O Resulullah (s.a.v.) ın son nikahı olduğu gibi, hanımlarının da en son vefat edeni idi.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(1-el-İsabe; cild-4, sahife 411)
(2-Tabakat-ı İbn-i Sa’d; cild-8 sahife 132)
(3-el-İstiab; cild-4, sahife 404)
(4-Müsned-i Ahmed bin Hanbel; cild-6, sahife 366)
(5-Tam ilmihal Se’adet-i Ebediye; sahife-1036)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hazret-i Meymûna binti Haris (Radiyallah-u anha) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Ürdün çöllerinde otlatan develer (Ürdün)

Hazret-i Mariye (Radiyallah-u anha);

Peygamber efendimiz (s.a.v.) in cariyesi iken iman eden kadın Sahabi. Mariye (r.anha), Mısır-İskenderiye’nin hükümdarı Mukavkıs’tan hadiye olarak gönderildiği için nesebi (silsilesi) ve doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hazret-i Ömer (r.anha) in halifeliğinin son yıllarında 16(m.629) Medine’de vefat etti. Baki’ kabristanlığına defn edildi.

Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’deki Kureyş müşrikleriyle Hudeybiye’de “on yıl” çarpışmamak üzere barış anlaşması imzaladı. Bundan sonra en yakından en uzağa kadar olan komşu hükümdar ve kabile başkanlarına; İslamiyet’i duyurmak ve tabliğ etmek üzere elçilerle mektuplar gönderdi.

Bu mektup ve elçilerin birisi de Mısır Mukavkıs’ı ismi ile adlandırılan Bizans’ın İskenderiye valisi’ne yazılmıştı. Elçi olarak da Sahabi’den Hatib bin Ebi Belta (r.a.) gönderilmişti.

Peygamber efendimiz, İslamiyet’e dâvet etmek için hükümdara ve valilere mektuplar yazıp hazırladı.

Daha sonra Eshab-i kiramı (radiyallah-u anhüm) toplayarak;

-“Ey Müslümanlar! Ey bütün ecr ve sevabların karşılığını Allah-u Teâlâ’dan bekleyenler! Şu mektubu sevabı Allah-ü Teâlâ’dan ödenmek üzere; Mısır mukavkısı, İskenderiye valisine hanginiz götürür.” Diye Sahabilere sorunca;

Orada bulunan Hatib bin Ebi Beltea; imanınm verdiği heyecanla hemen ayağa kalktı ve Peygamberimiz (s.a.) e;

-“Ben götürürüm!” dedi.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) Hatin bin Ebi Beltea (r.a.) nın bu davranış ve cevabına çok sevinerek;

-“Ey Hatib! Senin kabul ettiğin bu vazifeni, Allah-u Teâlâ hakkında hayırlı ve mübarek kılsın.” Diyerek dua buyurdu.
Hatib bin Ebi Beltea (r.a.) bu dua’yı aldıktan sonra mektubu Peygamber efendimiz (s.a.v.) den aldı. Veda ederek evine gitti. Ailesi ile vedalaşarak yola çıktı. Önce Mısır’a uğradı. Orada Mukavkıs’ı bulamayınca İskenderiye’ye geçti.

Peygamberimiz (s.a.v.) in mektubunu buradaki sarayda bulunan Mukavkıs’a takdim etti. Mukavkıs, Peygamberimiz (s.a.v.) in mektubunu saygı ile açtırdı ve okuttu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hazret-i Mariye (Radiyallah-u anha) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Medine Mekke (Bir Ali’den sonra) arasındaki  güzel bir cami

Hazret-i Mariye (Radiyallah-u anha) – 2

Mektupta şöyle buyuruyordu;

-“Bismillahirrahmanırrahim.
Allah-u teâlâ’nın kulu ve Resülü Muhammed ‘den (s.a.v.) Mısır ve İskenderiye meliki Mukavkıs’a! Hidayete kavuşan ve huzura doğru yolu görüp tutanlara selam olsun! Şimdi ben, seni yüce İslâm Dinine, Müslüman olmaya da’vet ediyorum! Müslüman ol, kurtuluşu bul da Allah-u Teâlâ, sana ahrette sevap ve mükafatını iki kat versin! Şayet, sen bu da’vetimi kabul etmez, ondan uzak durursan, bütün Kıbtıların günahı senin boynuna olsun!…” diye devam eden Peygamberimiz (s.a.v.) in mektubu; Kur’an-i kerimin Âl-i İmran suresinin 64 (altmışdört) üncü âyet-i kerimesi ile son buluyordu.

(Resulüm) de ki; -“Ey kitab ehli (olan Hiristiyan ve Yahudiler)! Bizimle sizin aranızda Musavi (eşit ve ortak) bir kelimeye gelin şöyle ki; Allah-u Teâlâ’dan başkasına tapmıyalım. O’na hiçbir ortak koşmıyalım. Allah-u Teâlâ’yı bırakıp da birbirimizi Rab’lar edinmiyelim” Eğer kitab ehli bu kelimeden yüz çevirirlerse, ( o halde) şöyle deyin; -“Şahid olun, biz gerçek Müslümanlarız.”

Mukavkıs Peygamberimiz (s.a.v.) in okunan bu mektubundan sonra O’nıun elçisi Hatib bin Ebi Belteâ (r.a.) ya;

-“Hayırlı olsun. Seni kutlarım.” diyerek yanına çağırdı.

-“Benim anlamak ve sormak istediğim bazı konular var ne dersiniz?” deyince

Hatib bin Ebi Beltâ (r.a.);

-“Buyurunuz konuşalım.” Dedi.

Mukavkıs;

-“Senin bana mektubunu getirdiğin efendin Peygamber değil mi?”

Hatib bin Ebi Belteâ (r.a.);

-“Evet, O, Allah-u Teâlâ’nın kulu ve resullüdür..” dedi

Mukavkıs, bu cevabı alınca;

-“Peki O, öyle bir Peygamberse, kendi doğup büyüdüğü öz yurdundan çıkarılıp, başka bir yurda sığınma zorunda bırakılan kavmine niçin bedua da bulunmadı.” Diye sorunca

Hatib (r.a.) O’na şu şekilde cevap verdi;

-“Sen İsa aleyhis selam’ın Allah-u Teâlâ’nın Resülü olduğuna inanırsın değil mi? İsa Aleyhis selam Allah-u Teâlâ’nın Peygamberi olduğuna göre, Onun da kavmı, kendisini yakalayıp çarmıha asmak istedikleri zaman, Allah-u Teâlâ, O’nu bulunduğu dünya üzerinden gök yüzüne yükselteceğine, İsa Aleyhis selam kavminin yok olması için, Allah-u Teâlâ’ya beddua etse olmaz mıydı?” deyince

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hazret-i Mariye (Radiyallah-u anha) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Baki’ kabristanlığı

Hazret-i Mariye (Radiyallah-u anha) – 3

Mukavkıs söyliyecek söz bulamadı. Bir müddet sustu…Daha sonra Peygamberimiz (s.a.v.) in elçisi Hatib bin Ebi Beltea (r.a.) ya şöyle dedi.;

-“Çok güzel konuştun, sen işi ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olansın, yerli yerince konuşuyorsun. Çünkü sen böyle vasıfları taşıyan birinin yanından geliyorsun.” Dedi.

Hatin bim Ebi Beltea (r.a.) ile Mukavkıs’ın arasında geçen bu güzel konuşmadan sonra Mukavkıs; Peygamberimiz (s.a.v.) in mektubunu alıp, fildişinden güzel bir kutu içine kendi eli ile koydu ve ağzını mühürleterek özel hizmetçisine koruması için teslim etti. Fakat Mukavkıs Müslüman olmadı.

Hatib bin Ebi Beltea (r.a.) Mukavkıs’ın Peygamber efendimiz (s.a.v.) e gönderdiği mektup, Mariye ve Sirin isminde iki cariye, elbise yapımında kullanılacak bir miktar Mısır kumaşı, düldül isminde bir katır v.s. gibi hediyelerle, medine’ye döndü.

Hadiyeler Peygamber efrendimiz (s.a.v.) tarafından kabul edildi. Peygamber (s.a.v.) imiz bizat Mukavkıs’tan gelen mektubu kendisi açtı ve okuttuktan sonra;

-“Kötü ve akılsız adam! Saltanatından vazgeçemedi. Koruduğu malı ve saltanatının hiçbirisi kendisinde kalmayacak.” Buyurdu.

Peygamberimiz (s.a.v.) Mukavkıs tarafından hadiye olarak gönderilen cariyelerden Mariye (r.anha) Peygamberimiz (s.a.v.) le konuştuktan sonra; O’nun sohbetine güzel konuşmasına, alçak gönülülüğüne, hayran kalıp hemen Müslüman oldu.

Peygamberimiz (s.a.v.) ise O’nun bu davranışından ve iman ederek Müslüman oluşundan çok memnun oldu. Mariye (r.anha) yi kendisine nikahlıyarak diğer hanımları arasınsa kattı.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) in evlenmelerinin hepsini Âişe-i Sıdık (r.anha) yı Allahın emriyle nikahladıktan sonra yaptı. Bunlar dini, siyasi ve merhamet ve ihsan ederek yapılan evlenmelerdir. (Bakınız Muhammed aleyhis selam) Nitekim Cariye olan Mariye (r.anha) ile evlenmeleri de böyledir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki;

-“Bütün zevcelerimle evliliklerim ve kızlarımı evlendirmem, hapsi Cebrail aleyhis selam’ın All ah-u Teâlâ’dan getirdiği izinle olmuştur.”

Mariye (r.anha) da herkesin arzu ettiği, fakat nasip olmadığı dereceye, iman etmesiyle yükselmiş, bütün Müslümanların annesi olarak herkesin saygısını kazanmıştı. Buna o saygıyı ve şerefi kazandıran Peygamberimiz (s.a.v.) i görür görmez Allah-u Teâlâ’ya iman edip Müslüman olmasıdır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hazret-i Mariye (Radiyallah-u anha) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Medine-i münevvere (eski resim)

Hazret-i Mariye (Radiyallah-u anha) – 4

Peygamberimiz (s.a.v.) in Mariye (r.anha) dan İbrahim adında bir oğlu dünyaya geldi. Bu sebeple de Peygamber efendimiz (s.a.v.) in hanımları içinde Hazret-i Hadice (r.anha) den sonra çocuğu olan ikinci hanımı olma şerefine de kavuşmuş oldu.

Peygamberimiz (s.a.v.) in oğlu İbrahim (r.a.), Medine dışında bulunan Avâli isminde bir köyde süt anneye verildi.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) sık sık bu köye oğlunu ziyarete gider, O’nu şefkat ve merhametle severdi.

Yine bir gün aynı köye oğlu İbrahim (r.a.) i ziyarete gitti. Oğlunun ruhunu teslim etmek üzere olduğunu görür görmez O’nu hemen bağrına bastı, Saçlarını okşamaya başladı.

Birkaç dakika sonra İbrahim (r.a.) vefat edince;

-“Ya İbrahim! Ölümüne çok üzüldük. Gözlerimiz ağlıyor, kalbımız sızlıyor. Fakat Rabbimizi gücendirecek herhangi bir söz söylemeyiz.” Buyurdu.

Bu sırada gözlerinden damla damla yaşlar akıyordu.

Peygamberimiz (s.a.v.) in bu halini gören yanındaki arkadaşı Abdurrahman bin avf (r.a.);

-“Ya Resulallah, siz de mi ağlıyorsunuz.”

Demesine karşılık Peygamberimiz (s.a.v.);

-“Ben sizi ağlamaktan menetmem, o insanın elinde, iradesinde değildir. Ama sesli ağlamaktan ve feryat etmekten ve cahiliye adetlerinden men ederim. Bunlar Allah-u Teâlâ’nın rızasına muhaliftir (uygun değildir) Ama gayri ihtiyari göz yaşı dökülür ve mahzun olunur.” Buyurmuştur.

Bu ise vefat edenler için bağırıp çağırmadan, üst baş yırtmadan, Allah-u Teâlâ’ya karşı şirk koşmayacak durumda üzülmenin serbest olduğunun Müslümanlara güzel bir şekilde izahı olmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.) aynı gün oğlu İbrahim (r.a.) in cenaze namazını kendi kıldırdı. Baki’ kabristanlığına defn edildi. Kabrinin üzerini hafifçe açarak su döktü. Baş tarafına ise büyükçe bir taş koydu. Bu durum hala Peygamberimiz (s.a.v.) in sünneti olarak Müslümanlar arasında bugün de devam etmektedir.

Yine aynı gün; (İbrahim’in defnedildiği gün) güneş tutulmuş her taraf kararmıştı. Bunu gören herkes, Peygambermiz (s.a.v.) in oğlu İbrahim (r.a.) in ölümüne yormuştu.

Bunu duyan Resul-i Ekrem efendimiz (s.a.v.);

-“Ay ve güneş, Allah-u Teâlâ’nın ayetlerinden ikisidir. Kimseinin ölümünden dolayı tutulmazlar.” Buyurmuşlar ve bu olayın tabii bir hâl olduğunu Eshab-i Kiram’a açıklamışlardı.

Hazret-i Mariye (r.anha) ve oğlu İbrahim (r.a.) in hayatı Müslümanların bir çok İslami konularda uyarılmasına, sebep olmuştur. Mariye (r.anha) çok sakin, sesiz ve kendi halinde olduğu için, kendisinden hadis rivayeti olmamıştır. Mariye (r.anha), Halife Hazret-i Ömer (r.a.) in hilafeliğinin son yıllarında 16 (m. 637) de vefat etmiştir.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(1-Mevahib-i Ledünniye cilt; 1 sahife-242)
(2-el-İsabe; cild- 4, sahife 405)
(3-Hilyet-ül Evliyâ cild- 2 sahife 70)
(4-Tabakat-i İbn-i Sa’d cild- 8 sahife 212)
(5-el-İstiğab cild- 4 sahife- 410)
(6-Envaril Muhammediye sahife-158)
(7-Tam İlmihal Seadet-i Ebediye sahife -1020)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hazret-i Mariye (Radiyallah-u anha) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Hayber kalesi (eski resim)

Hazret-i Reyhâne (Radiyallah-u anha);

Peygamber efendimiz (s.a.v.) in cariyesi iken müslüman olan mühterem hanımlarından. Medine’de bulunan Yahudilerin Beni Kureyza kabilesindendir. Nesebi (silsilesi) Reyhane binti Şem’un bin Yezid’tir. Doğum tarihi kesin olarak belli değildir.

Peygamberimiz efendiiz (s.a.v.) den önce 10. (m. 631) Medine’de vefat etti Baki’ kabristanlığına defnedilmiştir.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) Hendek savaşından sonra 5 (m. 626) senesinde Medine’nin dışında bulunan ve bir kaleye sığınan Beni Kureyza Yahudilerinin üzerine yürüdü. Çünkü bunlar orda devamlı huzursuzluk kaynağı oluyorlardı. Beni Kureyza Yahudilerinin bulunduğu kale; muhasara ve kuşatmadan sonra Müslümanların eline geçti. İçinde bulunan Yyahudilerin malları, mülkleri, çocukları ve kadınları ile birlikte ganimat olarak alındılar.

Beni Kureyza’dan alınan savaş ganimetleri ve esirleri Müslümanlar arasında İslam dinine uygun bir şekilde taksim edildi. Reyhâne (r.anha) da savaş esirleri arasında bulunuyordu. Ganimet taksim edilip, sıra esirlere gelmişti. Reyhâne (r.anha) da Peygamber efendimiz (s.a.v.) hissesine düşmüştü.

O zaman Yahudi dinine inanan Reyhâna (r.anha) yi dilerse kendi dininde kalmak, dilerse Müslüman olmak hususunda serbest bırakmışlardı.

Reyhâne (r.anha) de;

-“Ben kendi dinimde kalmak istiyorum diye Peygamber efendimiz (s.a.v.) e arzetmişti. Peygamber efendimiz (s.a.v.) bu haraket ve davranışıyla İslâm dinie girmek için zorlama yoktur hükmünü bizzat kendileri tatbik etimişti.

Peygamberimiz (s.a.v.) daha sonra Reyhâne (r.anha) ya şöyle buyurdular;

-“Sen Allah-u Teâlâ’nın ve O’nun Resulü’nün yoluınu tutmak ister misin? Ben böyle münasip (uygun) görüyorum.”

Reyhâne (r.anha) da;

-“Evet.” Dedi.

Peygamber efendimiz (s.a.v.), bu davranışından sonra Reyhâne (r.anha) yi azâd (hür serbest) ettiler. Kendilerini, bizzat mehir vererek, nikahına aldılar. Ayrı bir ev açarak hanımları arasına koydular.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) evlenmelerinin hepsini Hazret-i Âişe-i Sıddık (r.anha) yi Allah-u Teâlâ’nın emri ile nikahladıktan sonra yaptı. Bunlar dini, siyasi veya merhamet ve ihsan ederek yapılan evlenmelerdir. (Bakınız Muhammed Aleyhis selam) Nitekim Reyhâne (r.anha) ile de olan evlenme böyledir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki;

-“Bütün zevcelerimle evliliklerim ve kızlarımı evlendirmem, hepsi Cebrail aleyhis selam’in Allah-u Teâlâ’dan getirdiği izinle olmuştur.”

Reyhâne (r.anha) sakin, temiz karatere sahip, yumuşak huylu bir hanımefendi idi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) den önce vefat ettiği için naklettiği hadis-i şerif yoktur.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(1- Tabakat-i İbn-i Sa’d cild; 8 sahife-129)
(2- el-İtiab cild 4 sahife- 309-310)
(3- (3-el-Envar-ül-Muhammediyye sahife 158)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hazret-i Reyhâne (Radiyallah-u anha) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC06860   Fuad Yusufoğlu Fatimet-üz-Zehra Radiyallah-u Anha'nın hırkaları

Fatimat-üz-Zehra Radiyallah-u anha’nın hırkaları

Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha);

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın Hazret-i Hadice-Tül Kübra (r.anha) dan olan dört kızından en çok sevdiği.

Hicretten 13 yıl evvel Mekke’de doğdu. Hicretin ikinci yılında Hazret-i Ali (r.a.) ile evlendirildi. O zaman Hazret-i Ali (r.a.) yirmibeş , Hazret-i Fatima (r.anha) da onsekiz yaşına gelmiş idi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın soyu YALNIZ Hazreti Fatima (r.anha) dan olan Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin (r.a.) le devam etti.

Hazret-i Fatima (r.anha) nın Hasan ve Hüseyin, Muhsin (r.anhüm) isminde üç oğlu ile iki kızı oldu. Muhsin (r.a.) küçük yaşta vefat etti.

Hazret-i Ali (Keremallahu vecheh), Hazret-i Fatima (r.anha), Hasan ve Hüseyin (r.anhüm)e EHL-İ BEYT veya (Âl-i Âbâ) denir.

Hazret-i Meryem (r.anha) den sonra, bütün kadınların EN ÜSTÜNÜDÜR. Aklı, zekası, hüsnü cemalı (güzelliği) zühdü (dünyaya düşkün olmaması), takvası (haramlardan kaçınması) ve güzel ahlakı ile BÜTÜN İNSANLARA ÇOK GÜZEL BİR ÖRNEKTİR.

Yüzü pek beyaz ve parlak olduğundan (ZEHRA) denildi. Zühd ve dünyadan kesilmekte EN İLERİ OLDUĞU içindir ki; (Betül), çok temiz demişlerdir. Ayet-i Kerim’e ve hadis-i şerifler ile MEDH OLUNDU.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın vefatından sonra güldüğü hiç görülmemiştir.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) den sonra altı ay daha yaşayıp, onbirinci yılda Ramazan-ı şerif’in 3. günü vefat etti.

Hazret-i Fatima (r.anha) Resul-i Ekrem (s.a.v.) e Peygamberlik geldiği sene dünyaya teşrif etmişlerdir. En küçük kızları idi. Annesi Hadice (r.anha) Resulullah (s.a.v.) ın ilk zevcesidir. (hanımıdır)

Hazret-i Hadice (r.anha) çok zengin ve âlim, akıllı idi. Bütün malını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a bağışladı. Yirmidört sene çok iyi hizmet etti. Hicretten üç yıl önce, altmışbeş yaşında Mekke’de vefat etti. İlk iman’a gelen HÜR KADINDIR.

Hazret-i Fatima (r.anha) annesi vefat ettiği zaman 10 yaşlarında idi. Allah-u Teâlâ Kur’an-i kerim’de Ehl-i beyt’e buyuruyor ki;

-“Allah-ü Teâlâ sizlerden ricsi yani her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irâde ediyor.”

Eshab-i Kiram (r.anhüm) sordular.

-“Ya Resulullah! Ehl-i beyt kimlerdir?”

O esnada, İmâm-i Ali (r.a.) geldi

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kâ’be-i Şerif

Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha)- 2

Eshab-i Kiram (r.anhüm) sordular.

-“Ya Resulullah! Ehl-i beyt kimlerdir?”

O esnada, İmâm-i Ali (r.a.) geldi. Mubarek Âbâ’sı altına aldılar. Fatima-tüz Zehra (r.anha) da geldi. O’nu da yanına aldılar. İmâm-i Hasan geldi. O’nu da bir yanına, İmâm-i Hüseyin geldi. O’nu da öbür tarafına alarak;

-“İşte bunlar, benim Ehl-i Beyt’imdir.” Buyurdu.

Bu mübarek insanlara Âl-i Âbâ ve Âl-i-Resûl denir.

İmâm-i Hasan ve İmâm-i Hüseyin (r.anhüm) küçük iken hastalanmışlardı. Pederleri ve valideleri Fatima-tüz Zehra (r.anha) ve hizmetçileri Fıdda, çocuklar iyi olunca, üçü de hasta iken adadıkları orucu tuttular.

Birinci gün, iftar için hazırladıkları yemeği, o esnada kapılarına gelen yetimlere vererek yemek yemeden ikinci günün orucuna başladılar. O akşam iftarlığını da, yine o saatta kapıya gelen;

-“Allah için bir şey verin!”

Diyen fakir ve miskinlere verdiler.

O gece de yemek yemeden, üçüncü günün orucuna başladılar.

Bunun üzerine Ayet-i Kerime geldi ve;

-“Bunlar, adaklarını yerine getirdiler. Uzun ve sürekli olan kıyamet gününden korktukları için, çok sevdikleri ve canlarının istediği yemekleri miskin, yetim ve esirlere verdiler. ‘Biz bunları, Allah-u Teâlâ’nın rızası için yedirdik. Sizden karşılık olarak bir teşekkür, bir şey beklemedik, bir şey istemeyiz’ dediler. Bunun için Cenab-ı Hak, onlara şerab-ı tahû içirdi.”

Ehl-i Beyt’i Nebeviyi sevmek, ahrete İman ile gitmeğe, son nefeste selâmetle kavuşmağa sebep olur.

Server-i Âlem (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerif’te buyurdu ki;

-“Ehl-i Beytim, Nuh aleyhis selam’ın gemisi gibidir. Onlara tabi olan, selâmet bulur. Geri kalan helâk olur.”

Bir Hadis-i şerifte de Buyuruldu ki;

-“Kızım Fâtima (r.anha) yı, Ali (r.a.) ye vermeği Rabbim bana emr eyledi. Allah-u Teâlâ her Peygamberin sülalesini kendinden, benim sülalemi ise, Ali (r.a.) den halk buyurdu.

Abdullah bin Mes’ud (r.a.) der ki;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İbrahim Aleyhis selam’ın makamı ve Kâb’e kapısı

Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha)- 3

Abdullah bin Mes’ud (r.a.) der ki;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın Kureyş’e beddua ettiğini asla işitmedim. Yalnız bir gün Kâ’be-i şerif yanında namaz kılıyordu. Evû Cehil, kendi adamlarıyla bir yerde oturuyorlardı. O sırada bir kimse gelip ölmüş bir deve işkembesini oraya bıraktı.”

Ebû Cehil;

-“Bu kan ile bulaşmış işkembeyi, kim götürüp, Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) secdeye varınca arkasından koyar.” Dedi.

Onların içinde en ziyade Bedbaht Ukbe bin Ebi Mu’it,

-“Bu çirkin işe girişip, O’nu Hace-i âlem secdede iken üstüne koydu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) secdeden kalkmadı. O bedbahtlar gülüştüler. O kadar ki, gülmekten birbirlerinin üzerine düştüler.”

İbn-i Mes’ud (r.a.) der ki;

-“Ben uzaktan bakardım. Müşriklerin korkusundan yanına varamadım. Nihayet bir kimse Hazret-i Fatima (r.anha) ya haber verdi.”

Fatima (r.anha) gelip onu Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in üzerinden kaldırdı.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) namazdan kalkınca üç kere;

-Yâ rabbi! Kureyşi sana havale ediyorum.” Buyurdu.

Bir rivayette isimlerini söyleyip;

-“Yâ Rabbi! Sana bırakıyorum.” Buyurdu.

İbn-i Mes’ud (r.a.) der ki;

-“Allah hakkı için onları Bedir günü gördüm, hepsini katl edip, ayaklarından sürüyerek Bedir kuyusuna bıraktılar. Ümeyye ve Amr’i ise parça parça ettiler. Ammar ve Velid’i çok feci şekilde öldürüp Cehenneme gönderdiler.”

Hicretleri;

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine-i Münevvere’ye, Allah-u Teâlâ’nın emriyle hicret ettikten sonra, hanımı Sevda (r.anha), Kızları Ümmü Gülsüm (r.anha) ve Hazret-i Fatima (r.anha) yı getirmeleri için, Zeyd bir Harise (r.a.) ile Ebû Râfi-i Mekke’ye geönderdi. Onlara 500 dirhem gümüş ile iki deve verdi.

Zeyd ile Ebû Râfi (r.anhüm) Mekke’ye gittiler. Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın kızları Ümmü Gülsüm, Fatim-tüz Zehra, Sevda (r.anha) Zeyd (r.a.) in zevcesi Ümmü Eymen (r.anha) i ve Oğlu Üsâme (r.a.) yi alıp beraber Medine’ye geldiler.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu