‘Fıkıh’ olarak etiketlenmiş yazılar

12- Fuad Yusufoğlu Ali Ramiteni Hazretleri (r.a.) nin mübarak makamları

Ali Ramiteni Hazretleri (r.a.) nin mübarek makamları

Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 6

Hâci Azizân hazretleri (r.a.) nin iki oğlu olup, ikisi de maddi ve ma’nevi ilimlerde söz sahibi idiler. Hâci Azizân (r.a.) vefatından sonra bulunduğu yerdeki talebelerle meşgül olmayı küçük oğlu İbrahim (r.a.) e bıraktı.

Büyük oğlu da maddi ve ma’nevi ilimlerde büyük âlimdi. (-“İnsanlara doğru yolu gösterme vazifesi, niye büyük oğluna verilmedi?”) Diye, bunları tanıyanlarda bir düşünce hasıl oldu.

Büyük âlim Hâci Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) bu düşünceleri anlayıp buyurdu ki;

-“Büyük oğlum bizden sonra fazla yaşamaz. Kısa zamanda bize kavuşur.” Gerçekten onun vefatından “ondokuzgün” sonra büyük oğlu da babasına kavuştu.

Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) nin yazdığı, Süleymâniye Kütübhanesinin Tâhir ağa kısmında, 265/2 nolu risalede buyuruyorlar ki;

-“Allah-u Teâlâ’nın sevdiği kul olabilmenin on şartı vardır.”

-“Birincisi; temiz olmaktır.”

-“Temizlik de iki kısıma ayrılır;”
-“1- Zahiri temizlik; Dış görünüşün temiz olmasıdır ki, bütün insanların dikkat edeceği hususlardandır. Giyecek, yiyecek, içeceklerin ve kullanılacak bütün eşyaların temiz olmasıdır.”
-“2- Batın temizliği; Kalbinin iyi huylarla dolu olmasıdır. Hased etmemek, başkaları hakkında kötülük düşünmemek, Allah-u Teâlâ’nın düşmanlarından nefret etmek, dostlarına da muhabbet etmek gibi Cenâb-ı Hakkın beğendiği iyi huylardır. Kalb Allah-u Teâlâ’nın “nazargahıdır.” Bu sebeple kalbe “dünya sevgisi” doldurmamalıdır. Haram olan yiyeceklerle beslenmemelidir.”

Nitekim Hadis-i şerifte;

-“Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse ellerini göğe doğru uzatıp duâ ediyor.(-“Ya Rabbi! Diye yalvarıyor. Halbuki, yediği içtiği haram gıdası hep haram. Bunun duâsı nasıl kabul olur?” Ya’ni haram yiyenin duâsı kabul olmaz.” buyurdu.

-“Gönül ya’ni kalb temiz olmazsa ibadetlerin lezzeti alınamaz, ma’rifet’e, Allah-u Teâlâ’ya ait bilgilere kavuşulamaz.”

-“İkincisi; dilin temizliğidir.”

-“Dilin münasebetsiz ve uygun olmayan sözleri söylemeyip susması, Kur’an-i kerim okuması, emr-i ma’ruf ve nehy-i münker’de bulunması, yani Allah-u Teâlâ’nın emirlerini yapmayı ve yasaklarından kaçınmayı bildirmesi, ilim öğretmesi gibi.”

Zira sevgili Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“İnsanlar dilleri yüzünden Cehennem’e atılırlar.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onikincisi olan Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

12- Fuad Yusufoğlu Ali Ramiteni Hazretleri (r.a.) nin mübarek markadları

Ali Ramiteni hazretleri (r.a.) nin mübarek türbeleri

Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 7

-“Üçüncü şart;”

-“Mümkün olduğu kadar insanlardan uzak durmağa çalışmalıdır. Bu sebeple göz haram olan şeylere bakmamış olur. Zira kalb, göze tabidir. Her “harama bakış”, kalb aynasını karartır.”

Nitekim Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Yabancı kadınların yüzlerine şehvet ile bakanların gözlerine, kıyamet günü ergimiş kızgın kurşun dökülecektir.”

Yabancı kadınlara bakmak haramdır. Allah-û Teâlâ, Nûr suresinin otuzuncu ayet-i kerimesinde meâlen;

-“Ey Resulüm müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar! İmânı olan kadınlara da söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haram işlemekten korusunlar!” buyurdu.

-“Dördüncü şart;

-“Oruç tutmaktır. İnsan oruç tutmak suretiyle meleklere benzemiş nefsini kahretmiş olur.”

Bununla ilgili hadis-i Kudsi’de;

-“Oruç bana aittir. Oruc’un ecrini ben veririm. Sevabı nihayetsizdir. Muhakkak, sabrederek ölenlerin ecirleri hesapsızdır.” Buyurulmaktadır.

Yine hadis-i şerif’te;

-“Oruç, Cehennem’e kalkandır.” Buyuruldu.

-“Oruç tutarak gönlü huzura kavuşturmalı ve şeytanın yolunu kapatıp, siper hâsıl etmelidir.”

Yine hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurudu ki;

-“Oruçlu için iki ferahlık (sevinç) vardır. Birincisi iftar anında, ikincisi de Rabbine kavuştuğunda.”

-“Oruç tutarak sıhhate kavuşulur. Bilhassa Receb, Zilka’de, Zilhacce ve Muharrem aylarında tutulan orucun faziletleri hakkında hadis-i şerifler pek çoktur.”

-“Beşinci şart;”

-“Allah-u Teâlâ’yı çok hatırlamak, ismini çok söylemektir. En faziletli olan zikir, “Lâ İlâhe illalah” tir. Lâ İlâhe illalah diyen kimse “ihlas sahibi” olur. İhlas, bütün işlerini Allah-u Teâlâ’nın rızası için yapmak, dünyaya ait mal ve makamlardan hevesini kesip ahreti taleb etmektir.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onikincisi olan Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

12-ali-ramiteni 1

Ali Ramiteni hazretleri (r.a.) nin mübarek türbeleri

Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 8

İhlaslı olan kimse;

-“İlahi! Benim maksudum sensin, seni istiyorum” der.

Nitekim Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“ ‘Lâ İlâhe illalah’ demenin çok faziletli olduğunu ve günahların affedileceğini,” buyurdu.

Allah-u Teâlâ Kur’an-i kerimde, Ahzab suresinin kırkbirinci ayet-i kerimesinde mealen;

-“Ey iman edenler! Allah’ı çok zikrediniz.” Buyurdu.

Nefsin arzu ve isteklerinden kurtulmak için

-“Devamlı” Allah-u Teâlâ’yı zikretmelidir.”

-“Altıncı şart;”

-“Hatıra ya’nı kalbe gelen düşünceler. İnsanın kalbine gelen düşünceler dört kısımdır.”

Bunlar;

-“Râhmani, melekâni, şeytani, nefsani’dir.”

Hatırı Rahmâni;

-“Gafletten uyanmak, kötü yoldan doğru yola kavuşmaktır.”

Hatırı melekâni;

-“İbadete, tâate rağbet etmektir.”

Hatırı şeytani;

-“Günahı süslemektir.”

Hatırı nefsâni de;

-“Dünyayı taleb etmek, istemektir.”

Eğer insan buna güç yetiremiyorsa, şöyle duâ etmelidir;

-“Allahumme erinel hakka hakan verzukna ittibâ’ahü ve erinel bâtıla batilen verzukne ictinabehü bi-hurmeti Seyyidil-beşer Sallallahu aleyhi ve sellem.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onikincisi olan Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

12-ali-ramiteni 5

Ali Ramiteni Hazretleri (r.a.) nin mübarek türbeleri

Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 9

Yedinci şart;

-“Allah-u Teâlâ’nın hükmüne rıza göstermek, tevekkül ve tevfiz eylemek, ya’ni dünyadaki şeylerden bir şeyi beğenmeyip, cenab-i Hakkın ihtiyar ve iradesine teslim olmaktır. Havf ve recâ, korku ve ümid arasında yaşamaktır. Zira Allah’tan korkan kimse, günah işlemez. Ayrıca mü’min, ümitsizliğe de düşmez. Allah-u Teâlâ, ümitsizliğe düşmemeyi emretmektedir.”

Sekizinci şart;

-“Salihlerle sohbeti seçmektir. Salihlerle sohbet edildiği takdirde, günahlara perde çekilir, haramlar gözüne kötü görünür.”

Dokuzuncu şart;

-“İyi ve güzel hasletlerle bezenmektir. Bu da, her şeyi yaratan Allah-u Teâlâ’nın ahlakıyla ahlaklanmaktır.”

Çünkü Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem;

-“Allah-u Teâlâ’nın ahlakıyla ahlaklanınız.” Buyurdu.

Onuncu şart;

-“Helal ve temiz lokma yemektir. Bu da farzlardandır.”

Nitekim Allah-u Teâlâ, Bakara suresinin yüzaltmış sekizinci ayet-i kerimesinde meâlen;

-“Yeryüzündekilerden helâl ve temiz olanını yiyiniz.” Buyurmaktadır.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ise;

-“İbadet on cüz’dür. Dokuzu helâlı taleb etmektir.” Buyurmuştur.

-“Geriye kalan bütün ibadetler bir cüz’dür. Helâl yemeyen kimse, Allah-u Teâlâ’ya itâat etme gücünü kendisinde bulamaz. Helâl yiyen kimse de Allah-u Teâlâ’ya isyankâr olmaz. Helâl ve temiz yer, israf etmez.”

Nitekim Allah-u Teâlâ, A’râf suresinin otuzbirinci ayet-i kerimesinde meâlen;

-“Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz.” Buyurmaktadır.

-“Aynı zamanda, Besmelesiz kesilenleri de yememelidir. Zira, Allah-u Teâlâ, En’âm suresinin yüzyirmibirinci ayet-i kerimesinde meâlen;

-“Üzerlerine Allah’ın ismi zikredilmeyen (Besmele çekilmeyen) şeyden yemeyiniz.” Buyurmaktadır.

-”Gafillerle beraber oturmamalıdır. Yiyeceği temiz ve Besmele ile yemek pişiren kimselerin yiyeceğini yemelidir. Çünkü bu husus gaflet sebebidir. Allah-u Teâlâ’nın dostları, uygunsuz kişilerin elinden gelen lokmayı, yaradılışlarına layık görmeyerek, yememişlerdir. Allah-u Teâlâ biz ve bütün mü’minleri, helâl ve temiz rızıklarla rızıklandırsın.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onikincisi olan Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

dsc08276-girnavas-fuadyusufoglu.JPG

Fıkıh;

Sözlükte “bir şeyi bilmek, derinlemesine kavramak, tam olarak anlamak” gibi manalara gelen “fıkıh” ıstılahta, İslam’ın kişisel ve sosyal hayata dair ameli hükümlerini bilmeyi ve bu konuyu inceleleyen bir ilim dalını ifade eder.

Fıkıh kelimesi Kur’ân-i Kerim’de, çeşitli fiil kalıplarıyla yirmi yerde geçmekte olup, bir şeyi iyi ve tam olarak anlamak, bir şeyin hakikatini bilmek ve akıl etmek gibi anlamlarda kullanılmıştır.

İslam’ın ilk devirlerinde fıkıh tabiriyle, bütün dini bilgileri bilme kastedilmekteydi. Hicri ikinci asrın ortalarından itibaren fıkıh, sadece ameli hayatı kapsayan bir ilim dalı haline geldi. Bu arada, iman ve itikat konusuyla ilgili bilgiler, “ilm-i tevhid, ilm-i usuli’d-din, akaid, kelâm” gibi isimlerle anılan ayrı bir ilim dalının; Müslüman’ın iyi ve kötü huyları, özel hayatı, sosyal ilişkileri ve davranışlarıyla ilgili hususlar ise, ahlak ve tasavvuf ilim dalının konusu haline gelmiştir.

Fıkıh ameli hayata ait bilgileri ve hükümleri ihtiva eden ilim dalının adı olduktan sonra da kapsamı geniş kalmış, çağımıza kadar ilmihal, hukuk ve hukuk metodolojisi, ekonomi, siyaset, idare bilimleri ve bu bilimlerle ilgili kurumlar, külli kaide, hilafiyet ilmi, fıkıh tarihi, mukayeseli hukuk, fıkıh dalı içinde kabul edilmiştir. Furû-ı fıkıh da, ibadet, muamelet ve ukubât şeklinde üç ana bölüme ayrılır.

Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları (Dini kavramlar sözlüğü)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri tam bir imanla ve halis bir akide ile Ahrete gitmeyi nasıb eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Hasan (r.a.) dan şöyle Rivayet edilmiştir;

Resülullah (Sallallah-Aleyhi vesellem) buyurmuştur ki;

-“Beş vakit namaz, sizden birinin evinin önünden akan bol sulu bir nehirde her gün beş kere yıkanan gibidir. Günde beş def’a yıkananın vücudunda kir kalır mı?”

Yani:

Su, maddi kirleri temizlediği gibi, beş vakit namaz da, büyük günahlar hariç, diğer günahları temizler. Ondan hiçbir şey kalmaz. Bu huşu ve ihlas ile kılındığı zaman böyledir. Yoksa gaflet içinde kılınan namazlar red olunmuştur.

Resulullah (a.s.v.) buyurmuştur ki;

-“Kim ki, dünya düşüncelerinden kendini sıyırarak iki rek’at namaz kılarsa Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar.”

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurmuştur ki;

-“Kıldığı namaz kişiyi günahlardan ve kötü haraketlerden men etmezse, o namaz, onu ancak Allah (c.c.) tan uzaklaştırır.”

Bekir İbni Abdullah (r.a.) der ki;

-“Ey Adem oğlu, Rabbinin huzuruna eğer izinsiz olarak girmeyi ve O’nunla tercümansız olarak konuşmayı dilersen, girebilirsin.”

Kendisine denir ki;

-“Bu nasıl olur?”

Cevaben (r.a.) der;

-“Güzel ve noksansız abdestini alırsın, namaz kılmaya durursun, işte Allah (c.c.)ın huzuruna girmiş ve O’nunla Tercümansız olarak konuşmuş olursun.”

Resulullah (a.s.v.) buyurmuştur ki;

-“Kişi, kıldığı namazda, bedeniyle beraber kalbi de hazır bulunmazsa Allah (c.c.) o namaza bakmaz.”

Rivayet edilir ki,

Hatem-i Esem (r.a.) a nasıl namaz kıldığını sorarlar;

Hatem-i Esem (Radiyallah-u Anhu) Der ki;

-“Namaz vakti yaklaştığı zaman, noksansız bir abdest alırım, namazı kılacak olduğum yere gelir azalarımın sükünet bulması için otururum. Sonra namaza kalkarım. Ka’beyi kaşlarımın arasına alırım, sıratı ayaklarımın altına, cenneti sağıma, Cehennemi soluma, ölüm meleğini arkama alırım ve kıldığım namazın son namaz olduğunu sayarım. Sonra korku ile ümit arasında durur tekbiri gereyiyle alırım, ayeti usulu ile okurum, tevazu ile rüku eder, huşu ile secde ederim, sol ayağımın arkasını yere yayar, sol uyluğumun üzerine otururum, sağ ayağımı, baş parmağımın üzerine dikerim, namazı ihlasla kılarım, sonra namazım kabul olup olmadığını bilmem.”

Hasan (r.a.) dan rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz (a.s.v.) buyurmuşlardır ki;

-“Size hırsızlık bakımından insanların en kötüsünü haber vereyim mi?”

Ashab (r.a.) dediler:

-“Ya Resülullah kim o?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Namazından çalan kimsedir.”

Ashab (r.a.) dediler:

-“Namazından nasıl çalar?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdu:

-“Namazın rüku’unu ve secdesini tam yapmaz.”

Gene Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki;

-“Kiyamet günü, kulun ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer namazını noksansız kılmışsa sonraki hesabını, Allah(c.c.), ona kolaylaştırır. Eğer kusurlu ve noksan ise,Allah (c.c.) meleklere şöyle buyuruyor:

-“Kulumun nafile namazı var mı? Varsa onunla farz namazını tamamlayın.”

Resulullah (a.s.v.) buyuruyor:

-“Kula izin verilip, kılmış olduğu iki rek’at namaz’dan daha hayırlı bir BAHŞİŞ verilmemiştir.”

İmam-i Ğazali (Keşflerin kalbi)

Allah-u Teala (c.c.) Hazretleri bizleri ve sizleri Namazlarını huşu ile kılan kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc00103-fuadyusufoglu-seri-ava-sippi.JPG

Beyaz su başı (Navale) Nusaybin

İmam-i Ğazali (r.a.) nin DİNDE KIRK ESAS Kitabından bazı bölümlerini siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Dualarınız beklerim.

Sevgilerimle…

Fuad Yusufoğlu

NaAMAZ; 2

Cenab-i Hak (c.c.) buyuruyor:

-“…Beni hatırlamak ve anmak için dostdoğru namaz kıl” Taa haa suresi ayet 14

Resul-i Ekram (sallallahhü ve selam) buyurdıu:

-“Namaz dinin -direği-Temelidir.”

Ey namaz kılan mü’min,

Bil ki;

Sen namazında Rabbine münacatta bulunuyorsun. Öyle ise nasıl namaz kıldığına bak, DİKKATLI OL. Namazlarını dos doğru ve aralıksız kılanlardan olman için namazda üç esasa riayet et.

Zira Cenbab-i Hak, ancak namazı dosdoğru kılmayı emrediyor ve

-“Namazı dos doğru kıl.” Veya

-“ Ve namazı dos doğru kılın” buyuruyor.

-“Namazı kıl.”

Veya;

-“Namazı kılınız.” Buyurmuyor.

Cenab-i Allah (c.c.) namazlarını terk etmeden devamlı kılanları övüyor ve buyuruyor ki;

-“Ahrete inanmakta olanlar, Onlar namazlarına devam (ve ihtimam) ederek ona (kur’ana) inanırlar.”

Birinci esas:

Taharet yani, temizliktir. Üç esastan biri olan temizlik, namazdan önce tam ve noksansız olarak abdest almaktır.

Abdest’ın, tam ve noksansız olabilmesi için her azanın yıkanışında bütün sünnetleri ve rivayetleriyle sabit olan duaları okumakla alınması gerekir.

Ve abdest alanın elbisesinin, bedeninin temiz olmasına titizlikle riayet etmesi ve abdest aldığı suyun da temiz olmasına dikkat etmesi lazımdır.

Öyle dikkat eder ki şeytan (aleyhill’net ) nın vesvesesinden uzak kalır. Zira şeytan (Aleyhill’anet ) insana abdest esnasında vesvese vererek ibadet vakitlerinin çoğunun zayi olmasına sebep olur.

Temizlik üç şeyde düşünülebilir.

1-Elbisenin temizliği ki, Ondan maksad dış temizliğidir.

2- Bedenin temizliği. Ondan da maksad içe yakın olan kısmın temizliğidir.

3- Kalb temizliği. Ondan maksad olan da iç kısmın ön temizliğidir.

Temizliğin en önemlisi kalbin kötü huyların pisliğinden arıtılması, paklanmasıdır.

Lâkin zâhiri temizliğin iç temizliğine te’siri yoktur denilmez. Zîra insan tam bir abdest alıp beden ve elbisesinin temizliğine dikkatle riayet ettiğinin zevkine vardığında, kalbinde daha önce bulamadığı ferahlık ve rahatlığı bulur.

Buna sebep olan da, görülen âlem ile görülmeyen âlem arasındaki alâkadır. Zira bedenin zahirî ve maddî olan kısmı gözlerde görülen âlemdendir.

Kalb ise yaradılışı itibariyle gözle görülmeyen âlemdendir. O’nun gözle görülen âleme inişi neslinden uzak kalan garib gibidir. Kalbin marifetlerinden azâlara eserler aktığı gibi, azâların iyi hallerinden de kalbe nurlar yükselir.

Bunun içindir ki, azâların hareketleri gözle görülen âlemden oldukları hâlde, kullar namaz kılmakla emr olundular.

Ve gene bu sebeptendir ki, Resul-i Ekrem (s.a.v.) namazı dünyada olanlardan ve dünyadan saymış ve

Buyurmuştur ki:

-“Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi:”

-“1-Güzel koku.”
-“2-Kadın.”
-“3-Gözümün nuru namazda kılındı.”

Öyle ise zahiri temizlikten batına bir eserin feyezan etmesi uzak görülmemelidir.

Devam edecek….

Dinde Kırk Esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) hazretleri bizleri ve sizleri namazı dos doğru kılan kullarından eylesin. AMİN……………

Fuad Yusufoğlu

dsc00625-fuadyusufoglu-sinne-dize-tpesinden-manzara.JPG

Beyaz su ile Siyah suyun birleştiği yer (sağdaki beyaz  soldaki siyah su)

İkinci esas:

Namazda önemle riayet edilmesi gereken hususlardan İkincisi namazın sünnetlerinin, zahiri amelleri, zikirleri ve tesbihlerini itina ile yerine getirmektir.Ta ki, bütün sünnetleri ve adabı, bedenle yapılan zahiri haraketleri ile namazı eda etmiş olasın

Namazda işlenenlerden her birinde bir sır ve onun kalbe tesiri vardır. Nasıl ki, zahiri temizliğin kalbde olan tesirine işaret ettik. Ancak bunların kalbe olan tesirine işaret ettik. Ancak bunların kalbe olan tesiri daha çok ve kuvvetlidir. Sen bunları yerine getirdiğinde – esrarını bilmesen de bile- faydasını görürsün.

İlacı içen kimse, ilacın hangi maddelerden yapıldığını (terkibini) ve ilacın hastalığı ile olan münasebetini bilmediği halde ilaçtan faydalandığı gibi.

Bil ki, (Ey okuyucu);

Şübhesiz namaz, bütün mahlukatın Rabbi’si olan Allah (c.c.) ın şekillendirdiği bir surettir. Allah (c.c.) hayvanı suretlendirdiği gibi namazı da suretlendirmiştir.

Namazın, ruhu, niyet, ihlas ve kalb huzurudur. Namazın bedeni, görünen amellerdir. Namazın asıl azaları erkanlar, kemal azaları da erkanların haricindeki kısımlardır. İhlas ile niyet namazda ruh, kıyam ile kuud ise mesabesindedir. Rükü, sucud, baş el ve ayak karşılığıdır. Ruku, sucudu iyi yapmak, güzel bir şekilde sükün içinde eda etmek azaların, şekillerinin ve renklerinin güzelliği mesabesindedir.

Namazdaki zikirler ve tesbihler, kulaklar gözler ve onlardan başka, başta ve diğer organlarda bulunan duyu organları yerini tutarlar. Namazda zikirlerin anlamlarının bilinmesi ve kalb huzuru içinde bulunmak, duyu organlarındaki duyma kuvveti mesabesindedir.

İşitme,
Görme,
Koklama,
Tatma
Ve tutma kuvvetlerinin kendi organlarında bulunduğu gibi.

Bil ki,

Senin namazla Allah (c.c.) a yaklaşman, hükümdarın hizmetçilerinden bazısının hükümdara cariye hediye etmekle yaklaşması gibidir.

İhlas ve niyetin namazda bulunmaması;
cariyede ruh bulunmaması gibidir. Ölüyü hediye eden kimse hükümdarla alay etmiş olduğundan öldürülmeye müstehak olur.

Rûkü ve sucudun bulunmaması cariyede azaların bulunmaması mesabesindedir.

Namazda okunan şeylerin zayi edilmesi;

Cariyenin gözlerinin zayi edilmesi ve kulaklarının, burnunun kesilmesi karşılığıdır.

Kur’anın ve okunan duaların manalarını bilmekten gafil olarak;
Namazda kalb huzuru bulunmaması kulak ve göz bulunduğu halde görme ve işitmenin kaybolması gibidir.

Bu vasfdeki cariyeyi hediye eden kimsenin hükümdar katında ki halının nasıl ve ne olacağı sana aşikar dır.

Bil ki;

Fakıhın, sünnetleri ve lafzları noksan olan namaz hakkındaki “O namaz sahihtır.”Demesi, doktorun, organları kesilmiş olan cariye için o diridir, ölü değildir. Demesine benzer.

Bazı azaları kesik olan cariyeye hediye etmek, hükümdara yaklaşmak ve O’nun mükafatına nail olmağa kafi ise, bunun gibi noksan olan namaz da Allah (c.c.) a yaklaşmak ve mükafatına nail olmağa yeterli olur. Bu azası eksik hediye, onu hediye edenin yüzüne çarpılıp azarlanması muhtemel olduğu gibi namazda da aynı şeklin vaki olması uzak değildir.

Zira bazı kere de noksan olan namaz hadisi şerifte;

Resulullah (a.s.v.) dan rivayet edilmiştir. Buyurmuş tur ki;

-“Kim namazı vaktında kılmaz, abdestini güzel ve tam olarak almaz, rüküleri ve secdeleri tam olarak yerine getirmez ve huşu a riayet etmezse. O namaz kapkara olarak göğe çıkarır ve;

Der ki;

-Sen beni zayi ettiğin gibi Allah (c.c.) da seni öylece zayi etsin. Sonra Allah (c.c.)ın dilediği zaman eski bir elbise gibi dürülür ve sahibinin yüzüne çarpılır.
(Taberani. Enesten rivayet etmiştir.) varid olduğu gibi kılınanın yüzüne eski bir paçavra gibi çarpılır.

Ve bil ki;

Namazın aslı ta’zim ve ihtiramdır. Namazın adabını ihmal etmek ta’zim ve ihtirama zıttır.

Devam edecek……

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla (c.c.) bizleri ve sizleri Namazı gereği gibi dos doğru eda eden ve Yüzüne geri çarpılmayan kullarından Eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc00677-fuadyusufoglu-kalecik-koyu.JPG

Kalecik köyü (Kalehe)

Üçüncü esas:

Namazda muhafeza edilmesi gereken esaslardan üçüncüsü namazın ruhunu muhafeza etmendir,

Namazın ruhunu, ihlas, namazın tümünde kalb huzuru ve namaz kılarken kalbin namazın manaları ile muttasıf olmasıdır.

Ruku ve secdeyi ancak kalbinin zahiri haraketine uygun olarak huşu içinde iken eda edersin. Zira esas maksad bedenin huşu ve (hudu’u) değil, kalbin hudu’u ve huşuudur. Sen “Allah-u Ekber – Allah her şeyden büyüktür. - dediğin zaman kalbinde ondan büyük bir şeyin bulunmaması gerekir.

Ve

Yüzümü Allah’a yöneltim.” Dediğinde de tam manası ile Allah’a yönelmeli ve bütün varlığınla Allah’tan başkasından yüzünü çevirmelisin

“Elhamdulillah” dediğinde kalbin Allah’ın ni’metlerine karşı olan şükür ve neimetlerine olan şükrünün sevinci ile dolmuş olmalıdır.

Ve iyyake nestein” – Ancak senden yardım taleb ederiz – dediğinde de, kendi za’fın ve acsinin şuuruna ermelisin ve ne senin ne de senden başkasının elinde hiçbir şey bulunmadığını idrak etmelisin. Bütün dualarda ve amellerde durum böyledir. Onun tafsilatı uzar. İHYA kitabında geniş olarak izah ettik.

Sen, namaz kılarken, namazın evvelinden sonuna kadar kalbini namaza bağlaman için nefsinle savaş. Zira kişi namazında ancak namazdan anladığı kadar sevab alır.

Eğer namaz kılarken kalbini namaza bağlıyamıyorsan – Ben seni ancak böyle olduğunu zan ederim – Öyle ise bak, eğer gaflet içinde geçirdiğin mikdar iki rekat farz kadar ise namazı iade etme, fakat iyi bil ki nafile namazlar, farz namazlarını telafi eder.

Binaenaleyh kalb huzuru gelinceye dek iki rek’at kadar nafile kıl, gaflet ziyadeleştikçe nafile namazlarını fazlalaştır. Ta ki, kalbinin huzura kavuşsun.

Meselâ,

On rek’atta dört rekat sana farz olan mikdardır. Allah’ın nafile namazlarının farz namazlarının telafisi olması hususunu senden kabul buyurması sana olan rahmetidir. İşte bunlar namazda riayet edilmesi gereken esaslardır.

Devam edecek…..

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Namaz kılarken namazın erkanlarına, sünnetlerine riayet eden kullarınden eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu

dsc09077-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Cenabi hak buyuryor ki:

-“Mallarını Allah (c.c.) yolunda harcayanların hali yedi başak bitiren, her başaktan yüz (tane) bulunan bir tek tohumun hali gibidir. Allah (c.c.) kime dilerse ona kat kat verir. Allah (c.c.) ihsanı bol olan, hakkiyle bilendir.” Bakara suresi: ayet – 261

Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve selem buyuruyor ki;

-“Mal-mülk toplayıp çoğaltanlar helak oldu. Ancak mal ile şöyle, şöyle yapanlar (mallarını farz olan zekat ve nafile olan sadakalar yolunda harcayanlar) helak olmadı.”

Bil ki,

Malın hayır yollarında sarf edilmesi dinin erkanından biridir. Ancak, mal sahiblarinin, zekat ve sadaka vermekle mükellef kılınmaları sırrı şudur:

Malın zekat ve sadaka olarak sarf edilmesi, fakirlik kapısını kapayıp, fakir ve zengin arasındeki ilişkilerin iyileşmesi bakımından insanlarına ve memleketin sulh, sükünet içinde olmasına etkili olması ile beraber, mal insanlarca sevilendir.

Halbuki insanlar Allah (c.c.) ı sevmekle me’murdurlar, ve iman etmeleriyle Allah (c.c.) ı sevdiklerini iddia ederler. Binaenaleyh malı harcamak onların sevgilerine bir ölçü ve da’valarında sadık olup olmadıklarına bir imtihan kılındı. Zira sevilen malların tümünü insan sevdiği Allah (c.c.) için harcar;

Bu hususta insanlar üç tabakaya ayrılırlar:

Birinci tabaka:

Kamil bir imana sahib olan yüksek tabaka. Onlar, kendilerine hiç bir şey ayırmayarak, bütün mallarını Allah (c.c.) yolunda harcayanlardır.

İşte onlar Allah (c.c.) a olan ahidlerinde sadakat gösterenlerdir. Hazreti Ebû bekr (r.a.) ın yaptığı gibi ki, O, bütün malını Allah (c.c.) yolunda harcamak için Resulullah (a.s.v.) a gelerek malını Allah (c.c.) yoluna feda ettiğini söylemiştir.

Bunun üzerine Resulullah (slalallahu aleyhi ve selem): O’na:

-“Kendin için ne bıraktın.” Buyurduğunda,

Ebû Bekr (radiyallah-u anhu):

-“Allah ve Resulünü.” diye cevab verdi.

Malını Allah (c.c.) yolunda sarf etmek üzere gelen Hz.Ömer (Radiyallah-u anhu) e

Resulullah (Salallahu aleyhi ve selem):

-“Kendin için ne bıraktın? Buyurdu.

Hazreti Ömer (r.a.) cevab verdi:

-“Buraya getirdiğim kadarını.”

Bunun üzerine Resulullah (sallallah-u aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“İkinizin arasında, sözlerinizin arasındaki kadar fark vardır.”

İkinci tabaka:

Orta derecede olan tabakadır. Onlar mallarını bir defada Allah (c.c.) yolunda harcayıp ellerini servetlerinden çekemezler. Fakat onlar mallarıyla zevklenmek için değil muhtaç olan zuhur ettiğinde ona vermek maksadi ile ellerinde tutarlar.

Kendilerine ancak ibadet yapabilmeleri için kudret bulmak kadar harcarlar. Bir muhtaç zuhur ettiğinde onun ihtiyacını ve fakirliğini gidermek için gayret sarf ederler. Gene bu tabaka, sadece farz olan zekatı vermekle kalmaz. Onların mallarını ellerinde tutmalarının en açık maksadları, ihtiyaclarını ve muhtaç olanları gözetlemektir.

Üçüncü tabaka:

Zayıf olan tabakadır. Onlar, ancak kendilerine farz olan zekatı verirler. Farz olan zekattan, ne fazla verirler ve ne de eksik. Bunlar insanların zekat ve sadaka hususun de ki derecelerdir.

Her birinin Allah (c.c.) yolunda harcaması Allah (c.c.) a olan SEVGİSİ MİKTARINDADIR.

Senin (Ey okuyucu);

Birinci ve ikinci tabakadan olabileceğini sanmiyorum. Fakat, üçüncü tabakadan aşıncaya kadar ve ikinci tabakanın sonlarına ulaşmağa çalış.

Yalnız üzerine farz olan zekat ı vermekle kalma, daha fazlasını vermeye gayret et. Çünkü farz olanı vermekte kalmak cimriliğin hudududur.

Devam edecek………

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri yapacağımız zekat ve sadakayı güler yüzle HAK SAHİBİ olan insanlara başa kakmadan veren kullarından eylesin. AMİN……..

Fuad Yusufoğlu

dsc09083-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Cenab-i Hak (c.c.) buyuruyor ki;

-“Eğer sizden onların tamamını ister, bu suretle sizden (talebde) ileri giderse cimri olursunuz. Ve bu sizin kinlerinizi açığa çıkarır.” Muhammed suresi : Ayet 37

Öyle ise (ey okuyucu);
Hemen çalışmağa koyul, bir dilim ekmek olsa da farz olan zekkat’ten hariç sadakalar ver, sadakasız anın geçmesin ki, cimriler derecesinden sıyrılıp, yükselesin. Eğer bir şeye malik değilsen (bil ki) sadakanın hepsi mal ile olmaz.

Fakat, gönül alıcı, güzel söz söylemek, birinin ihtiyacını gidermek için;
Fiili yardım,
Bir derdini gidermek için ona şefaat etmek,
hastayı ziyaret etmek,
cenazeyi teşyi etmek,
hulusa, bir müslumanın kalbini feth etmek,

gönlünü almak için sözle fiille, her türlü kudretin dahilindeki yaptığın iyilik birer sadakadır. BUNLARIN HEPSİ İÇİN SANA SADAKA SEVABI YAZILIR.

Namazın, verdiğin sadaka ve zekatın için beş esase riayet et.

Birinci esas: Gizlilik.

Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve selem) bir hadisi şerifinde buyuruyor ki;

-“Şübhesiz gizli verilen sadaka ALLLAH (C.C.) IN GAZABINI GİDERİR.”

Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyen kimse Cenab-i Hak’ın kendi gölgesinden başka hiçbir gölge bulunmadığı kiyamet gününde gölgelendirdiği yedi kişiden biridir.

Yüce olan Allah (c.c.) buyuruyor ki;

-“Eğer sadakaları gizli olarak fakirlere verirseniz işte bu, sizin için daha hayırlıdır.” Bakara suresi: ayet 271

Kişi sadakayı gizli vermekle riyadan kurtulur, zira RİYA ekseriyetle nefse gallibdir. Ve o, öldürücüdür.

İnsan kabre konduğu vakit O, İNSANIN KALBİNDE YILAN SURETİNE DÖNÜŞÜR. Yani, yılanın sokması gibi elem verir. Cimrilik ise akreb suretine dönüşür. Her sadaka vermekte arzulanan husus cimrilik rezaletinden kurtulmaktır. Cimriliğe riya karıştığı zaman akreb yılanın bir çeşit gıdası olmuş olur. Ve böylece akrebten kurtulmuş olmaz, fakat yılanın kuvveti ziyadeleşir. Zira, kalb deki, öldürücü sıfatlardan her birinin gıdası ve kuvveti ancak onların beslenmesini sağlayan şeylere icebet etmekte olur.

İkinci esas: Başa kakmaktan kaçınmalıdır.

Başa kakmak:

Kendini fakire iyilik yapan, ihsan eden, birisi ve fakirden üstün olduğunu görmendir.

Başa kakmanın alamet ve işareti sadaka verdiğin kimseden teşekkür ve minnettarlık beklemen, senin hakkında kendisinden sadir olan noksan haraket’inden dolayı onu nefretle karşılaman ve onu nankörlükle suçlamandır.

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c) bizleri ve sizleri başa kakmadan sadakalarını, zekatlarını gizli veren, kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu