‘Giybet’ olarak etiketlenmiş yazılar

Merhametin fazileti

17 Mayıs 2008

Kasyane (Nusaybin)

Rivayet edilir ki;

İsa (aleyhisselam) bir gün dışarı çıkar. Bir elinde bal, diğer elinde kül olduğu halde şeytana rastlar.

İsa (aleyhisselam) iblise sorar:

-“Ey Allah (c.c.) ın düşmanı, bu bal ile külü ile ne yapıyorsun?”

Şeytan (Aleyhilla’net ) cevab verir:

-“Balı, giybet edenlerin dudaklarına sürerim taki giybet etmelerinde tat bulup ileri gitsinler, külü ise yetimlerin yüzüne serperim, ta ki herkes onlara öfkelensin.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuştur ki;

-“Yetim dövüldüğü zaman, onun ağlamasından Allah (c.c.) ın arşı titrer.

Allah (c.c.) buyuruyor ki;

-“Ey Meleklerim, babasını toprakta kayıb ettiğim bu yetimi kim ağlattı?”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyuruyor:

-“Kim ki, yemesinden, içmesinden yetime yedirir, içirirse, Allah (c.c) ona CENNETİ VACİP KILAR.”

Revzat-ül Ulema’da şöyle zikredilir:

Bir gün Hazreti Ali (radiyallahu anhu- Kerremellahü vecheh) ağliyordu:

Kendisine:

-“Niçin ağliyorsun?”denildi.

Hazreti Ali (Keremelahü vecheh) şöyle cevab verdi:

-“Yedi günden beri bana misafir gelmedi. Allah (c.c.) katında, itibarımın düşmüş olmasından korkuyorum.”

Resulullah (a.s.v.) buyuruyor ki;

-“Allah (c.c.) ın rızasını istiyerek kim bir aç’ı doyurursa O’na Cennet vacip olur. Kim ki, aç olan kimseden yemeği menederse, Allah (c.c.) kıyamet günü ona rahmet etmez. onu cehennemde azablandırır.”

Resulullah (a.s.v.) buyuruyor ki;

-“Cömert olan kimse, Allah (c.c.) a yakındır. Cennete yakındır, İnsanlara yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri olan kişi ise, Allah (c.c.) tan uzaktır, cennetten uzaktır, insanlardan uzaktır, Cehenneme yakındır.”

Resulullah (a.s.v.) buyuruyor ki:

-“Allah (c.c.) katında, cömert olan cahil kişi, cimri olan ABİD’DEN DAHA SEVİMLİDİR.”

Resulullah (a.s.v.) buyuruyor ki;

-“Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır, onun dalları yeryüzüne uzanmıştır. Kim onun dallarından birine yapışırsa, o dal onu cennet’e götürür.

Cabir (r.a.) rivayet edilmiştir ki; Resulullah (a.s.v.) soruldu:

-“Ey Allah (c.c.) ın Resulu, amellerin hangisi daha efdaldır?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Sabır ve cömertliktir.”

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Yediklerinden, içtiklerinden yetime ikram eden CÖMERT kullarından eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu

dsc06505-fuadyusufoglu-cag-cag-baraji.JPG

Çağ-çağ baraji (Nusaybin)

Bir kimse ile arkadaşlık veya kardeşlık akdedince, nikah akdi gibi bazı haklar ortaya çıkar.

Peygamber efendimiz (Salallah-u aleyhi vesselem) buyuruyor ki;

-“İki kardeş birbirini yıkayan iki el gibidir.”

Ebu hüreyre (radiyallahu anhu) nun yanına birisi geldi ve:

-“Seninle dost ve kardeş olmak istiyorum.” Dedi.

Ebu Hureyre (r.a.):

-“Kardeşliğin hakkını bilyormusun? Diye sordu.

Adam;

-“Hayır.”dedi.

Ebu Hüreyre (r.a.);

-“Kendi altın ve gümüşünü benim saymayı daha çok sevmendir.”Deyince

Adam;

-“Henüz o makama çıkmadım.” Dedi.

Ebu Hüreyre (r.a.);

-“Öyleyse vazgeç, bu senin işin değildir.” buyurdu.

Hadisi şerifte;

-“Mu’min hep mazereti, münafık de hep ayıp arar.” Buyuruldu. Bir iyilikle on kusuru örtmek lazımdır.

Peygamber Efendimiz(Salallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki;

-“Kötü arkadaştan sakınınız. Bir kötülük görürse, açığa vurur, iyilik görürse kimseye bahsetmez.”

Her kusura bir mazeret, bir te’vil bulmaya uğraşmalıdr. Mazur görmeli, en iyi şekilde amel etmeli, su-i zan etmemelidir.

Çünkü:

SU-İ ZAN HARAMDIR.

Peygamber efendimiz (Salallahu aleyhi vesellem) buyurdu:

-“Allah-u Teala(c.c) mu’minler hakkında dört şeyi haram etmiştir:
-“Mallarını almak,
-“Kanlarını akıtmak,
-“Giybet etmek ve onlara su-i zan etmek.”

İsa (Aleyhisselam) buyurur ki;

-“Arkadaşını uyurken görüp, üzerindeki elbiseyi kaldırıp avret yerini açan kimse hakkında ne dersiniz?”

-“ Ey Allah’ın Resulu bunu kim yapar” dediklerinde

İsa (aleyhisselam);

-“Siz yaparsınız. Bir din kardeşinizin ayıbını gördüğünüz zaman, onu ifşa ede, başkaları da bilsin diye söylersiniz.” Buyurdu.

Büyükler buyuruyor ki;

Bir kimse ile bir dostluk yapmak istersen, ona kız ve sonra gizlice bir adam gönderip, onun yanında seni kötülemesini söyle. Eğer senin sırrını ifşa ederse, onunla arkadaşlık yapma.

Ve yine demişlerdir ki;

-“Allah-u Teala (c.c.) nın senin hakkında bilip de sakladığı şey’i bilip de saklayan kimseyi sev.”

Birisi bir dostuna gizli bir şey söyledi ve

-“Hatırında mıdır?” dedi.

-“Hayır unuttum.” Dedi.

Buyuruldu ki;

-“Dört vakitte tutumunu değiştiren arkadaşlığa layık değildir;

Kendisinden bir şey istediğinde,

Kızgınlık anında,

Tamaa düştüğü sırada

Ve şehvetinde. Böyle anlarda da dostluk hukukuna riayet etmelidir.

Hazreti Abbas, oğlu Abdullah (Radiyallahu anhuma) a buyurdu ki;

-“Ömer (Radiyallahu anhu) seni kendisine yakın tutuyor. Ve yaşlilardan çok sana kıymet veriyor.

-“Beş şey’ çok dikkat eyle;

-“Hiçbir sırrını açığa vurma,

-“Huzurunda gıybet etme,

-“Ona hiç yalan söyleme ne emrederse yap

-“Ve senden hiçbir zaman hıyanet ve itaatsızlık görmesin.”

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) bizlere ve sizlere HİYANET ETMEYEN Arkadaş ve dostlar İhsan eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc00054-fuadyusufoglu-cag-cag-barajinusaybin.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

9- Her sınıfa, sahip olduğu ahlak anlayışı ile muamele etmen ve âlim, takva sahibi olan kimseden beklediği cahil ve kabih olandan beklememendir. (Davud rivayet etmiştir.)

Resulullah: (a.s.v.) Şöyle buyurmuşlardır:

-“Allahım, kendimi insanlara nasıl sevdireyim? Ve seninle benim aramda olan şeyde nasıl selâmet bulurum?”

Bunun üzerine Allah(c.c.) ona vahy buyurdu.

-“Dünya ehline dünya ahlakı ile, ahiret ehline ahiret ahlakı anlayışı ile muamele et.”

10- İnsanlara, toplum içinde ibraz ettiklerini seviyelerine göre muamelede bulunup, yüksek seviye sahibi olana fazla ikramda bulunmaktadır. Bu yüksek seviyesi dünya yönünden olsa da.

Çünkü:

Resulullah (s.a.v.) abasını onların bazısına sererek, şöyle buyurdu:

-“Size kavmin büyüğü geldiğinde ona ikram ediniz.”

11- Müslümanların ayıplarını örtmendir.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyuruyor:

-“Müslüman kardeşinin kusurunu, ayıbını görüp onu örten kimse yoktur ki cennete girmesin.”(Taberani rivayet etmiştir.)

Resülullah (s.a.v.) buyurmuştur ki;

-“Ey, dili ile iman edip, kalbine iman getirmeyenler! Müslümanların arkasından konuşmayınız, onlar hakkında gıybet etmeyiniz, onların ayıp ve kusurlarını araştırmayınız.

Çünkü;

Müslüman kardeşinin aybını, kusurunu araştırıp ortaya dökerse, Allah (c.c) da onun ayıbını ortaya döker – evinin içinde olsa bile- rezil ve rüsvay eder.” (Ebu Davud, Tirmizi rivayet etmişlerdir.)

12- İnsanların dillerini gıybetten, kelblerini de su-i zandan şüpheler doğuracak yerlerden kendini de korumalıdır.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

-“Töhmetlere yol açacak olan yerlerden sakınınız.”

Resulullah (s.a.v.) zevcelerinden biri ile konuşurken bir adam ona uğrayıp selâm verdi, adam geçtiğinde Resulullah (s.a.v.) ona çağırdı ve:

“-Ey filan bu konuştuğum, zevcem Saffiye’dir buyurdu.

Adam dedi ki:

-“Ya Resulullah (s.a.v.) başkası hakkında zannettiğimi senin hakkında zan etmem.”

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

-“Şeytan, Adem oğlunun kanının dolaştığı yerde dolaşır.” Buyurdu.

13- Şefaat ve vasıta ile de olsa Müslümanların ihtiyaçlarını gidermek için çalışmandır.

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

-“Benim katımda (ihtiyacı olan için) şefaat ediniz ki, sevap alasınız. Çünkü ben, işi yapmak istediğimde, benim nezdim de şefaat edip sevap alasınız diye o işi te’hir ederim.”

Gene Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır:

-“Kim Müslüman kardeşinin hacetini yerine getirmek için geceden veya gündüzden bir saat yürürse hacetini yerine getirsin veya getirmesin onun için iki ay i’tikaftan hayırlıdır.”

Resulullah (a.s.v.) buyurmuşlardır ki;

-“Müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermek için onunla bir saat kalman bir sene itikafta kalmandan hayırlıdır.”

14- Başlangıç fazileti senin olması için her müslumana selam verip onunla musafahada bulunmaya acele etmendir.

Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

-“İki Müslüman karşılaşıp el sıkıştıkları vakit aralarında yetmiş rahmet taksim edilir, altmış dokuzu onların doğruluk bakımından en iyi olanındır.”

15- Din kardeşine bulunmadığı vakit yardım edip onun malına, namusuna ve şerefine gelecek zararı gidermek.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyuruyor:

-“Hiç kimse yoktur ki, ırzı, namusu ve şerefine tecavüz edildiği yerde Müslüman kardeşine yardım etsin de, Allah (c.c.) ona, kendisinden yardım istediği yerde yerdım etmesin.

-“Ve hiçbir kimse yoktur ki, ırzı, namusu ayaklar altına aldığı yerde ona yardım etmeyip onu ümitsiz bıraksın, Allah (c.c.) da onu, Allah’ın yardımını istediği yerde ümitsiz bırakmasın.”

16- Kötü kimselerin şerrinden kurtulmak için onları idare etmendir.

Hazret-i Aişe (radiyallah-u anha.) demiştir ki:

-“ Bir adam Resulullah’ın (s.a.v.) yanına girmek için izin istedi. Resulullah (s.a.v.) “ona izin verin, o kabilenin adamıdır.” Buyurdu

Aişe (radiyallah-u anha.) devamla der ki:

-“ Bir adam Resulullah (s.a.v.);

Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri KUL HAKKINA RİAYET EDEN kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc08383-fuad-yusufoglu-bazne-taka.JPG

Bazne taka mevki-i (Nusaybin)

16 – Kötü kimselerin şerrinden kurtulmak için onları idare etmendir.

Hazret-i Aişe (r.a.) demiştir ki:

-“Bir adam Resulullah (s.a.v.) ın yanına girmek için izin istedi.

Resulullah (s.a.v.):

-“Ona izin verin, o kabilenin kötü adamıdır.” Buyurdu.

Aişe (r.a.) devamla der ki:

-“Bir adam Resûlullah (s.a.s.) ın yanına girdiğinde, Resûlallah (s.a.v.) ona yumuşak bir dille konuştu hatta ben o adamın Resûlullah (s.a.v.)ın katında bir yeri bulunduğunu zan ettim.

Adam çıkıp gittiği vakit ben Resûlullah (a.s.v.) tan bu hususta malumat istedim, bunun üzerine;

Resulullah (a.s.v.):

-“Ey Aişe, kıyamet gününde Allah (c.c.) katında insanların en kötüsü, kötülüğünden korunmak için kendisine İKRAM EDİLEN KİŞİDİR. “buyurdu.

Resulullah (a.s.v.) buyurdu:

-“Kişinin şeref ve haysiyetini koruduğu şey onun için sadakadır.”

Resulullah (a.s.v.) gene buyurdu:

-“İnsanlara amelleriyle karışınız (onlarla ihtilat ediniz) kalplerle onlardan uzaklaşınız.”

17 - Zenginlerle oturmaktan kaçınman ve fakirlerle oturmağı çok kere tercih etmendir.

Resul-i Ekrem (Salallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu:

-“Ölülerle oturmaktan kaçınınız.”

Denildi ki:

-“O, ölüler kimdir?”

Resulullah (a.s.v.):

-“Zenginlerdir” buyurdular.

Resulullah (s.a.v.) şöyle duada bulunurlardı:

-“Allah’ım, beni FAKİR olarak yaşat, FAKİR olarak öldür ve beni FAKİRLER zümresinde haşr et.”

Süleyman (Aleyhis selam), mescitte fakir gördüğü zaman onun yanında oturur ve:

-“Fakir, Fakir olanın yanında oturuyor.”derdi

Musa (aleyhis selam) dedi ki;

-“EY Allah’ım ben seni nerede arayayım?”

Allah (c.c.) buyurdu:

-“Kalbleri benim için parçalananların yanında.”

18 – Kendisinden din hususlarında faydalandığı veya kendisinin fayda verdiği kimselerle oturmak ve hiçbir faydası olmayan gafil kimselerin meclisinde oturmaktan kaçınmaktır.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) buyuryor ki:

-“Yalnız olmak, kötü arkadaşla oturmaktan HAYIRLIDIR,”
-“İyi arkadaşla oturmak yalnızlıktan HAYIRLIDIR.”
-“Sükut ertmek kötü konuşmaktan HAYIRLIDIR.”(Hakim rivayet etmiştir.)

Gafil olan kimselerle oturmayı çoğaltığı zaman her oturuşta onun dininden bir şey noksanlaşır.

FARZ EDİLSİN Kİ;

Onlardan her biri, her oturuşta, onun elbisesinden bir iplik veya sakalından bir kıl almış olsa yakın bir zamanda ÇIPLAK TÜYSÜZ kalmaktan korktuğu için o meclisten kaçınmaz mı idi? Öyle ise DİN için kaçınmak evladır.
Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Müslümanların hakkına riayet eden kullarından eylesin. AMİN…….

Fuad Yusufoğlu

dsc08405-8405-kasyan4.JPG

Sinne diza Mevki-i (Navala sipi)

19 – Hastalarını ziyaret etmek, cenazelerine katılmak, kabirlerini ziyaret etmek, onlara arkalarında HAYIR DUA ETMEK, aksırana YERHAMUKUMULLAH (Hayır ve bereketle ) dua’da bulunmak.

Kısaca:

İhsanda bulunmak, ihtimam etmek, ezayı defetmek gibi iyi haraketlerden kendin için yapılmasını sevdiğin şeylerle insanlar hakkında yapman, sana muamele ettiklerinde hoşuna gidenlerle sen de muamelede bulun.

20 – Umum Müslümanlar dışında, komşu, akraba veya hükümdar gibi beraber bulunduğu kimselerle konuşmak ve onlarla muamelede bulunmak:

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuşlardır ki;

-“Komşunun köpeğine taş attığın vakit komşunu incitmiş olursun.”( İmami Ahmed ve taberani rivayet etmişlerdir.)

Gene Resulallah (a.s.v.) buyurdular ki;

-“Kiyamet günü ilk muhakeme edilecekler KOMŞULARDIR.” (Ahmed Taberani rivayet etmişlerdir.

Resulullah(a.s.v.) enildi ki;

-“Felan (kadın) gündüz oruç tutar, gece de namaz kılar, bununla beraber komşusuna eziyet eder.”

Resulallah (a.s.v.):

-“O cehennemdedir.” Buyurdu.

Resulullah(a.s.v.) gene buyrudular ki;

-“Komşunun hakkı nedir biliyor musunuz?

-“Senden yardım isterse ona yardım edersin. Senden borç isterse ona borç verirsin. Muhtaç olursa ona yardım elini uzatırsın. Hastalandığında onu ziyaret edersin. Ölürse cenazesinde bulunacaksın.”

-“Hayırlı bir şeye kavuştuğunda onu kutlar, bir musibete düştüğünde taziyede bulunursun, izni olmadıkça, evinin havasını engelliyecek şekilde, evini, evinden yüksek yapmazsın.”

-“Bir meyve aldığında ona da hediye edersin. Eğer vermiyorsan aldığını evine gizli olarak getirirsin. Çocuğunu meyve ile dışarı çıkarmayasın.”

-“Olur ki, komşunun çocuğu meyve alamadığından kindar olur. Evinde kaynayan tencerenin kokusu ile komşuna eziyet etme. Ancak kaynattığın şeyden ona vermekle eziyet etmemiş olursun.”

-“Komşunun hakkı nedir biliyor musunuz?

-“Nefsin yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Komşu hakkını ancak Allah (c.c.) ın rahmetine mazhar olmuş olanlar ödeyebilir.”

Akrabalığa gelince;

Bu Hususta Resulullah (Sallalah-u aleyhi ve selem) şöyle buyuruyor:

-“Hadisi kûdsi de Yüce Allah(c.c.) buyuruyor ki;

-“Ben rahmanım, bu sıla-i rahim (akrabalık) için ismimden bir isim ayırdım. Akrabasını ziyaret ederek, ona iyilik yapana ben de iyilik yaparım, kim akrabasını unutursa bende onu unuturum.”

Resulullah (sallallahu alyehi ve selem) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:

-“Akrabayı ziyaret etmek ömrü ziyadeleştirir.”

Resulullah (a.s.v.) Şöyle buyuruyor:

-“Cennetin kokusu beş yüz senelik mesafede bulunur. Ana – Babasına asi olan ve akrabasının ziyaretini kesen kimse onun kokusunu duyamaz.” (Taberani rivayet etmiştir.)

Kadının hakları bunlar ve bunlardan daha fazla olarak sayılabilir. Çünkü kadına, bütün kendisine vacip olanları yerine getirmekle beraber, kocası ile iyi geçinmek ve onu hoş tutmak vaciptir.

Resul-i Ekrem (a.s.v.) şöyle buyuruyor:

-“Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben aileme en hayırlı olanınızım.”
Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Akrabalık hakkına riayet eden Salih kullarından eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu

dsc06251-fuad-yusufoglu-nusaybin-bor.JPG

Bor-e Veysike (Nusaybin)

Sohbet etmek hususundan din esaslarından biri de, Allah (c.c.) için dost ve ahbablar edinmektir.Yüce olan Allah (c.c.) bazı peygamberlerine şöyle buyurmuştur:

-“Dünyada zühdün (nefsanı ve şehvani arzuları terk etmen), rahata hemen kavuşmandır. DÜNYADAN KESİLİP BANA GELMEN İSE BENİ TAZİZ ETMENDİR. Benim için dost edindin mi? Benim için buğz edip düşmanı terk ettin mi?”

Resulullah (S.a.v.) buyurdu ki;

-“Kiyamet günü Allah (c.c.) şöyle buyurur:

’Benim Celâlım için birbirlerini sevenler nerede? Benim gölgemden başka gölge bulunmayan bugün onları kendi gölgemde gölgelendiririm.”

Allah (c.c.) İsa (a.s.) a şöyle vahiy etti:

-“Sen gökdekilerin ve yerdekilerin ibadetleri gibi bana ibadet etsen de Allah için sevgi, Allah için buğz olmadıkça o ibadetlerden bir fayda bulamazsın.”

Resulullah (Aleyhisselatu ve selam) de şöyle buyurmuşlardır.:

-“Arşın etrafında nurdan minberler vardır ki, minberlerin üstünde, YÜZLERİ NUR, ELBİSELERİ NUR OLAN İNSANLAR VARDIR. Onlar, ne peygamberdirler ne de şehiddirler. Peygamberler ve şehidler onlara gıpta ederler.”

Eshab (r.a.) dediler ki:

-“Ya Resulullah (a.s.v.) onların büyüğü bizim içindir. Onlar kimdir?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Birbirlerini Allah (c.c.) için sevenler ve Allah (c.c.) için birbirlerini ziyaret edenler.”

Bil ki;

Allah (c.c.) a Ahiret gününe imansız olan her sevgi Allah (c.c.) için olan sevgi olduğu düşünülemez. Lakin Allah (c.c.) için olan sevgi de iki derecedir.

Birinicisi:

Kendisinden dünyada seni ahretteki iyi hayatta ulaştırmak için bir pay alman için kişiyi sevmen: Hocanı, şeyhini, hatta kendisine öğrettiğin için ilminin fazlalaşmasına sebep olan talebeni sevmen gibi, Hatta hizmetçinin, kurtulup Allah’a (c.c.) ibadet etmen için sebep olan elbiseni yıkaması, evini süpürmesi de böyledir.

Sana malından infak eden kimse, onu kabul etmenden maksadın kalbini her şeyden uzaklaştırıp Allah (c.c.)’a ibadet etmeye yönelttiğin için o da bu kısma girer.

İkincisi:

Kişiyi, Allah (c.c.) ı sevdiği ve Allah (c.c.) katında sevildiği için sevmelidir. Bu sevmen, ilim, din veya başka hususta dünyada ve ahrette faydalanacağın bir maksad ve gayeye bağlı olmaz. Bu şekil sevgi en üstün ve ekmel olanıdır.

Çünkü, sevgi çoğaldığı zaman, sevilenden sebep olan her şeye geçer. Hatta insan sevdiğini seveni, sevdiğinin yanında sevileni sever. Ve sevdiğinin yolunda bulunan köpek ile diğer köpekler arasını ayırd eder.

Sevginin sirayet etmesi ancak sevginin fazlalılığı kadardır. Allah(c.c.) a kendilerinden razı olduğu Sâlih kullarını sevmemesi mümkün değildir.
Ancak, bu sevgi bazı kere kuvvetli olur ve kendi gidişatını onların gidişatı gibi olmasına sevk eder.

Kendisi mutlu olduğu gibi onların da mutlu olmasını ister, bilakis onların mutluluğunu kendi mutluluğuna tercih eder. Bazı kere de ondan noksan olur. Onların kendi yanındaki üstünlüğü onun derecesi ve kuvveti kadarınca taksim olunur.

Allah (c.c.) ı seven kimse, Allah (c.c.) ın Salih kullarını sevdiği gibi, Allah’ın (c.c.) emirlerine muhalefet eden ve Allah’a (c.c.) isyan eden kimseleri sevmez ve muhakkak onlara buğz eder,

Ve buğz’nunun eserini onlardan uzaklaşmak, onları terk etmek ve onu gördüğünde yüzünü ekşitip çevirmekle izhar eder.

Bunun içindir ki;

Resul-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-“Allahım, sana asi olan kimseyi bana yardımcı kılıp, kalbime onu sevdirme. Allah için buğz etmeyi men etmekten çekinecek halden koru.”

Hülâsa olarak, bu sebeplerle kendinde Allah (c.c.) için sevmeyi ve Allah (c.c.) için buğz etmeyi bulamiyan kimsenin imanı zayıftır. Bunun tafsilatı vardır.

Devam edecek……

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Yanlız kendi rızası için sevmeyi,Yalnız kendi rızası içinde buğz etmeyi İhsan eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc06257-fuadyusufoglu-nusaybin-bor.JPG

Şeşça’vi Deresinin başı (Nusaybin)

Allah (c.c) a asi olanları öğütle irşad etmenin iki temel prensibi vardır:

Birincisi:

Allah (c.c.) a asi olanları rifk ile ve güzel sözle irşad etmek ve va’za, karşısındekini hor görüp kendisini büyük görmek suretiyle haşin ve kırıcı sözlerle değil, mülayemetle ve tatlı sözlerle başlamıştır.

Çünkü:

Haşin ve kırıcı sözler daima aksı tesir uyandırır ve masiyeti te’kid eder. Bununla beraber, asi olanı inkara ve eza etmeye sevk eder.

Resulullah (a.s.v.) buyuruyorlar ki;

-“İyiliği emreden, kötülükten nehyeden, emrettiğini ancak mülayemetle emreder, menettiğini de mülayemetle meneder. Öğütüldüğü şeyi şefkatle öğütler, menettiğini şefkatle meneder. Emrettiği şeyi bilerek emreder, menettiği şeyi de bilerek meneder.”

Halife me’mun’e bir vaiz haşin bir ifade ile va’z etti.

Bunun üzerine Halife Me’mun şöyle dedi:

-“Ey adam: mülayım ol. Çünkü Allah (c.c.) senden daha HAYIRLI OLAN BİRİSİNİ, Benden daha KÖTÜ OLAN BİRİSİNE göndererek ona müleyametle hareket etmesini emretti,

Ve şöyle buyurdu:

-“(Ey Musa) sen, kardeşin de beraber olarak, mu’cizelerimle git. İkiniz de beni hatırlayıp anmakta gevşeklik göstermeyin. Fir’avna gidin. Çünkü o, Hakikatten azdı (Tanrılık idasına kalkıştı) (Gidin de) ona YUMUŞAK SÖZ SÖYLEYİN. Olur ki nasihat dinler yahud Allah’dan korkar.” Taha suresi Ayet: 43- 43- 44

İkinci temel prensip: Allah (c.c.) a asi olanları irşad etmek vazifesinde bulunmak isteyen kimsenin kendisinden başlaması ve nefsini İSLAH ETMESİ ve yasak kılınan şeyden ilk önce kendisinin kaçınmasıdır.

Hasan-e Basri (r.a.) der ki:

-“İyiliği emredenlerden isen ilk önce onu sen yerine getir, yoksa helak olursun. Evla olan budur.Ta ki sözü başkasına tesirli ola, yoksa kendisi ile istihza ederler. Bu şart değildir. Bilakis, asi olanın da başkasına öğüt vermesi, iyiliği tavsiye etmesi caizdir.”

Enes (r.a.) der ki;

-“Ey Allah (c.c.) ın Resulü, biz bütün iyiliği kendimiz yapmadıkça başkasına iyilik yapmalarını emretmeyelim mi? Ve gene bütün kötülüklerden kaçınmadıkça, başkalarını kötülükten kaçındırmayalım mı?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular ki;

-“Kendiniz bütün iyiliği yapmamış olsanız bile iyiliği başkalarına öğütleyiniz, iyiliği emrediniz. Bütün kötülüklerden sakındırınız, kötülüklerden menediniz.

Devam edecek….

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Hazretleri bizleri ve sizleri iyiliği emreden ve kötülükten men eden salıh kulların hürmetine afv eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Giybet ve koğuculuk

09 Temmuz 2008

dsc00738-fuadyusufoglu-cag-cag-baraji.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Ey okuyucu; Bil ki,

Allah-u Teala (c.c.) kitabi Kur’an-i Kerim’de gıybetin kötülüğünü kesinlikle beyân buyurmuş ve gıybet edeni ölü etini yiyene benzetmiştir.

Yüce Allah (c.c.) buyuruyor ki:

-“Kiminiz de kiminizin arkasından çekiştirmesin. Sizden her hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.”

Resûl-ü Ekrem (s.a.v.) buyuruyor ki:

-”Her müslümanın;”
-”Kanı,”
-”Malı,”
-”Irzı ve namusu diğer, müslümanlara haramdır.”

-“Gıybetten sakının. Gıybet zinâdan daha kötüdür. Kişi zinâ yapar ve tevbe eder. Allah’da (c.c.) onun tevbesini kabûl buyurur. Fakat gıybet edeni affetmez. Onu ancak çekiştirdiği kimse affettiği vakit affeder.”

-“Gıybet eden kimse, bir yere mancınık dikip, onunla sağa sola taş atana benzer. Gıybet ettikçe güzel amellerini sağa sola savurmuş olur.”

-“Kim Müslüman kardeşini lekelemek için çekiştirirse, Allah (c.c.) onu kıyamet günü Cehennem köprüsü üzerine durdurur. Söylediklerini çıkarmadıkça orada durur. Gıybet Müslüman kardeşini hoşlanmadığı şeyle zikretmektir.”

Yani:

Müslüman kardeşini, bedeninin, soyunun- sopunun veya işi, sözü dini veya dünyası hatta elbisesi ve birinin noksanlarını zikretmenle onu gıybet etmiş olursun.

Mütakaddimin ulemâsından bazıları derler ki:

-“Eğer felanın elbisesi çok uzundur veya çok kısadır dersen bu sözün gıybettir. Onun kendisinde bulunmasını hoşlanmadığı şeyleri zikretmen nasıl gıybet olmaz.

Rivâyet olunur ki, boyu kısa olan bir kadın bazı ihtiyacı için Peygamberimiz (s.a.v.) ‘in yanına gider. Kadın dışarı çıktığı zaman

Hz. Aişe (r.a.);

-“Ne kadar kısa kadın.” der.

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) buyurur:

-“Ey Aişe, onu gıybet ettin. Gıybetten kaçının. Zîra onda üç âfet vardır:

1- Gıybet edenin duası kabûl olmaz.
2- Güzel amelleri kabûl olmaz.
3- Gıybet edenin üzerinde günahlar birikir.”

Resûlullah (s.a.v.) bir kimseden diğerine söz götürmenin kötülüğü hakkında şöyle buyurmuşlardır:

-“Kıyamet günü insanların en kötüsü iki yüzlü olandır. Nemam (ondan ona söz taşıyan) öyle kimsedir ki, buna gelir başka türlü şeyler söyler, ona gider başka türlü söyler.”

Dünyada iki yüzlü olan kimsenin kıyamet günü ateşten iki dili olur.

Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor:

-“Ondan ona söz götüren kimse Cennete girmez.”

Denilir ki:

Cenâb-ı Hak konuşan ve konuşmayan bütün mahlukâti dilli olarak yarattı. Halbukki balığın yaradılışında dili yoktur.

-“Bunun hikmeti nedir?”

Cevabında:

-“Çünkü, Allah Teâlâ (c.c.) Âdem (a.s.)’ı yarattığı zaman meleklere,

Devam edecek….

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Giybet denen büyük beladen kaçınan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc07028-fuadyusufoglu-cag-cag-baraji.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Denilir ki:

-“Cenâb-ı Hak konuşan ve konuşmayan bütün mahlukâtı dilli olarak yarattı. Halbuki balığın yaradılışında dili yoktur.

-“Bunun hikmeti nedir?”

Cevabında:

-“Çünkü, Allah Teâlâ (c.c.) Âdem (a.s.)’ı yarattığı zaman meleklere;
Âdem (a.s.) e secde etmelerini emretti. Şeytan hariç bütün melekler, Âdem (a.s.) e secde ettiler. Allah (c.c.) şeytana la’net etti ve cennetten attı, şeklini değiştirdi,

Şeytan yeryüzüne indi. Hemen denizlere doğru yürüdü, şeytanı ilk gören balık oldu. Şeytan balığa Adem (a.s.) ın yaratıldığını ve onun deniz hayvanlarını avlayacağını bildirdi. Balık, bütün deniz hayvanlara Adem (a.s.) hakkında edindiğini ulaştırdı. Bunun için Allah (c.c.) onun dilini giderdi.

Ömer Bin Dinâr (r.a.)’dan rivayet edilmiştir: Der ki:

-“Medine halkından birinin, bir kız kardeşi vardı. Medine’nin bir mahallesinde oturan bu kız kardeşi hastalandı. Kardeşi onun ziyaretine giderdi. Sonra bir gün kız kardeşi vefat etti.

Cenazesini kaldırıp kabre denettikten sonra ailesine döndü. Sonra yanında bulunduğu para cüzdanını kabre düşürdüğünü hatırladı.

Arkadaşlarından birini alıp kabre geldiler. Kabri açtılar para cüzdanını buldular,

Yanındaki arkadaşına:

-“Sen az çekil, ben ona bakayım, bakalım ne haldedir. Lahd’ın bir kısmını kaldırınca ne görsün, kabrin içi alev alev ateş olmuş.

Hemen anasının yanına gelerek kız kardeşinin dünyada iken neler yaptığını bildirmesini istedi.

Annesi şöyle cevap verdi:

-“O komşuların kapılarına gider, kulağını kapılarına koyup konuşmalarını dinlerdi. Sonra bunu ona, buna yaymaya çalışırdı.

Annesinin verdiği bilgiden koğuculuğun kabir azabına sebep olduğunu anladı. Kabir azabından kurtulmak isteyen onu bunu çekiştirmekten ve koğuculuk yapmaktan şiddetle kaçınsın.

Ebulleys el-buhari’den rivayet edilmiştir.

Ebulleys el-buhari hacca gitmek üzere evinden çıktığı vakit cebine iki dinar para koyar. Mekke yolunda gidip gelirken eğer birinin aleyhinde konuşursam bu iki dinarı tasadduk edeceğim diye yemin eder.

Mekke’ye gidip haccını yapıp evine döner. İki dinar halen cebindedir. Bu hususta kendisine soranlara şu cevabı verir:

-“Yüz defa zina yapmam, bir kere gıybet etmemden daha iyidir. “

Ebu hafs el-kebir de şöyle der:

-“Bir ramazan orucunu tutmamam, benim için birini gıybet etmekten daha iyidir.”

Sonra devamla şöyle dedi:

-“Kim, bir fıkıh bilginini çekiştirirse, kıyamet günü alnında –bu, Allahın, rahmetinden ümitsiz kalmıştır- yazılı olarak gelir.”

Enes bin Malik (r.a.) rivayet ediyor:

Resülullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

-“Mi’rac gecesindeki yolculuğumda, bir kısım insanlara uğradım. Onlar yüzlerini tırnaklarıyla tırmalıyorlar ve pislik yiyiyorlardı.

Cebrail a.s.)’ a:

-“Bunlar kim?” diye sordum.

Cebrail (a.s.) dedi ki:

-“ Bunlar dünyada gıybet ederek insanların etini yiyenlerdir.”

Devam edecek….

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri giybet’ten kaçınan ve giybet yapmayan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc07153-fuad-yusufoglu-nusaybin.JPG

Navale (Nusaybin)

Ebu Hüreyre (r.a.) der ki;

-“Sizler bir Müslüman kardeşinin gözündeki çöpü görür de, kendi gözündeki merteği görmez.(Din kardeşinin ufak tefek ayıplarını görür, fakat kendinde bulunan büyük ayıpları görmez.)”

Rivayet edilir ki;

-“Selman-i Farisi (r.a.) Hz. Ebubekir (r.a.) ve Hz. Ömer (r.a.) le yolculuk yapıyor, Onlara yemek pişiriyordu. Bir yerde konakladılar. Selman (r.a.) onlara yemek yapmak için bir şey bulamadı.

Hz. Ebu Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer (r.a.) Selman (r.a.) ı yanında yiyecek bir şey varsa alıp gelmesi için Peygamber (a.s.v.) gönderdiler. Selman (r.a.) peygamberin (a.s.v.) ın yanında bir şey bulamadı, geri dönüp yanlarına geldi. Hz. Ebu Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer (r.a.) şöyle dediler:

-“Selman (r.a.) falanca kuyunun başına gitse kuyu’nun suyu kurur.”

Bunun üzerine Şu ayeti, celile geldi:

-“Kiminiz de kiminizi arkasından çekiştirmesin. Sizden biriniz herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.” El hucurat: Ayet- 49/12

Ebû Hüreyre (r.a.) den riyavet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur;

-”Kim dünyada Müslüman kardeşinin etini yerse (gıybet ederse) kıyamet günü o kişinin eti ona sunulur,”

Ve kendisine

-”Bunu ölü olarak ye, çünkü sen O’nu diri olarak yemiştin.” denir. O da Onun etini yer.

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şu ayet-i Celileyi okudu;

-”Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” El-Hucûrat Sue 49 Ayet 12

Câbir bin Abdullah eı-Ensari (r.a.) den riveyet edildiğine göre; denilmiştir ki;

-”Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in zamanında gıybet eden az bulunduğu için gıybetin kokusu hemen yayılır, gıybet duyulurdu. Bu zamanda ise gıybet çoğaldı. Burunlar gıybet kokusundan doldu. GIYBETIN KOKUSU ANLAŞILMAZ OLDU. Bu hal dabağhaneye giren adamın haline benzer. Dbağhaneye giren adam orada pis ve kötü kokudan az bir zaman dahi duramaz. Halbuki, Dabağcılar orada bulunurlar, yerler, içerler de pis ve kötü koku onları rahatsız etmez. Çünkü PİS KOKU onların burunlarını iyice doldurmuştur, onlar bu hale alışmışlardır. İşte bu günümüzde gıybetin durumu da böyledir.

Kab (r.a.) der ki, ben bazı kitaplarda şöyle okudum:

-“Giybet’ten tevbe ederek ölen kimse, cennete en son giren kimse olacaktır. Giybet’ten tövbe etmeden ölen kimse ise, CEHENNEME İLK GİREN OLACAKTIR.”

Yüce Allah (c.c.) buyuruyor:

-“Arkadan çekişmeyi, yüze karşı (el, kaş ve göz işaretleriyle) eğlenmeyi ve ayıplamayı adet edinen her kişinin vay halına.” El Humeze ayet: 104/1

Resulullah(a.s.v.) buyuruyor:

-“Siz Giybetten kaçınınız. Çünkü, Giybet Zinadan daha kötüdür.”

Ashabi kiram (r.a.) sordular?

-“Giybet zinadan nasıl daha kötü olur?”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Zina eden adam, tevbe ederse, Allah(c.c.) tevbesini kabul edip onu afveder .(Buradakı zinadan maksat bekar kadınla yapılan zinadır.’mütercim’) Halbuki, giybet edeni, arkasından çekiştirdiği kimse afv etmeden, Allah (c.c.) afv etmez.

Giybet eden kimsenin, pişman olması ve Allah(c.c.) ın hakkından kurtulabilmek için tevbe etmesi, aynı zamanda arkasından çekiştirdiği kimsenin hakkında da kurtulabilmesi için onu HELLALLIĞINI alması vaciptir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuryorlar ki;

-”Kim ki, müslüman kardeşini arkasından çekiştirirse, Allah, Kıyamet günü O’nun yüzünü mak’adına çevirir.

Gıybet eden kimsenin, gıybet ettiği meclisten kalkmadan önce ve arkadan çekiştirdiği kişinin kulağına varmadan önce TEVBE VE İSTİĞFAR ETMESİ GEREKİR. Çünkü gıybet eden kimse, arkasından çekiştirdiği kimsenin kulağına varmadan önce TEVBE EDERSE TEVBESİ KABUL OLUR. Fakatkulağına ulaştıktan sonra TEVBESİ KABUL OLMAZ, günahı bağışlanmaz. Ancak arkasından çekiştirdiği kişinin helallığını aldığında Allah Onu affeder. Keza, bir adam kocalı kadınla zina yaptığı zaman, kadının kocasından helallık almadıkça günahı bağışlanmaz. Namaz, zekat, oruç ve hac ise bunların terkinden verilecek günahlar tevbe ile bağışlanmaz. Onlardan geçirdikleri kazâ etmek suretiyle TEVBE EDERSE bağışlanması ümit edilir. Allah-u Teâlâ, her şeyin doğrusunu daha iyi bilir.

Mükaşefetil kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Giybet denen bu kötü hastalıktan kurtulmayı nasıb eylesin. AMİN…….

Fuad Yusufoğlu