‘İbrahim-i Havvas (r.a.)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-çağ deresi Girnavas mevki-i (Nusaybin)

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu);

Evliyanın büyüklerinden. İsmi, İbrahim bin İsmail el-Havvâs olup, künyesi Ebû ishak’dır.

Cüneyd-i Bağdad’l hazretleri (r.a.) nın talebelerinden olup, Ebû ca’fer Huldi ve Sürvân-i Kebir’in üstadıdır. Yüksek makam ve kerametler sahibiydi. Bağdad’lıdır. 291 (M. 903) yılında Rey Camii’nde vefat etti. Gasl ve tekfinini Yusuf bin el-Hüseyin Yaptı.

Havvâs, hurma yaprağından ‘zenbil’ dokuyucu demektir. Herkes tarafından medh edilmiş, kendisine tevekkül edenlerin Reis’i denilmiştir.

Konuşmaları hep hikmet doluydu. Seferleri meşhurdur. Defalarca Mekke’ye gitti. Sefere çıkacağı zaman ve başka zamanlarda, iğne iplik, makas ve su kabını yanından eksik etmezdi.

Çağırılan bütün da’vetlere sünnet olduğu için gider. Fakat bir şey yemezdi. İnanlara nasihat ederdi. Da’vetten sonra hemen evine dönerdi. Evinde yenecek bir şey bulunmaz, bu sebeple ne yiyip, ne içtiği bilinmezdi.

İbarahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) anlatır;

-”Bir sene Hacca gitmeye niyet ederek yola çıktım. Ne zaman Ka’be-i Şerif tarafına gitmek istedimse, gayri ihtiyarı ters istikamete doğru gidiyordum.”

-”Allah-u Teâlâ’nın iradesi beni bu tarafa çekiyordu. En sonunda İstanbul tarafına gitmeye karar verdim. Şehre girdim. Yüksek bir köşk gördüm. Kapısı önünde, bir kısım insanlar toplanmıştı.”

Yaklaşarak;

-“Niçin toplandınız?” diye sordum.

Onlar da;

-“Rum kayserinin kızı delirmiş, çare bulmak için doktorlarını topladı.” Dediler.

Bunda bir hikmet olsa gerekir deyip içeri girdim. Oda’da Kayser’in kızını gördüm.

Bana bakarak;

-“Ey İbrahim-i Havvâs! Hoş geldiniz.” Dedi.

Ben hayret ederek;

-“Beni nereden tanıyorsunuz?” diye sorunca,

Bana;

-“Canımı canan’a teslim etmek istedim. Ve Hak Teâlâ’dan sevdiği bir kulunu yanımda bulundurmasını niyaz ettim.”

Bana;

-“Üzülme, yarın İbrahim-i Havvâs dostum sana gönderilir. Buyuruldu.’ Dedi.

Bunun üzerine İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.);

-“Peki hastlığınız nedir? “ diye sordum.

Kız da;

-“Bir gece dışarı çıkıp, ibret nazarı ile gökyüzüne baktım. Allah-u Teâlâ hazretleri, beni benden aldı. Kendimden geçtim. (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) kelimesi dilime, Ma’nası kalbime geldi. Bu kelimeyi dilimden düşürmez oldum. Bu sebepten bu halime delilik âlameti, bana da deli, dediler.” Diye cevab verdi.

O zaman;

-“Bizim diyara gelmek ister misin?” deyince

O da;

-“Sizin diyarda ne vardır?” dedi.

Ben de;

-“Mekke, Medine, Beytilmukaddes oradadır.” Diye cevab verince

Bana ;

-“Sağ tarafıma bak.” Dedi.

Baktım, bir düzlükte Mekke, Medine ve Beytülmukaddes karşımda duruyor gördüm.

Az sonra bana;

-“Vakit yaklaştı, istek ve arzu haddi aştı.” Dedi ve Kelime-i Şehâdet getirip ruhunu teslim etti.

Devam edecek…

<<< İbrahim Havvas hazretlerinin diğer bir yazısı>>>

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 2

Talebelerinden biri anlatır;

İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) ile yola çıkmıştık. Yola çıkarken buyurdu ki;

-“Yol boyunca ikimizden birinin ‘Reis’ olması lazımdır. Yollardaki işlerin idarsi onun elinde olacak.”

Ben de;

-“Reis siz olun efendim.” Dedim.

Kendisi;

-“Reis olursam, benim söylediklerime itiraz etmiyeceksin.” Buyurduğunda

Ben;

-“Peki efendim.” Dedim.

Yolumuza devam ettik. Yolda bir konağa gelince;

-“Otur.” Buyurdu.

Kuyudan su çekti, bana ikram etti. Odun getirdi, ateş yaktı. Ne zaman bir iş yapacak olduysam musaade etmedi.

-“Madem ki ‘Reis’ benim. Benim dediğim olacak.” Buyurdu.

Yolda şiddetli bir yağmura tutulduk, paltosunu çıkarıp, sabaha kadar ayakta üstüme tuttu. Ben çok sıkılıyordum.

Sabah olunca;

-“Keşke Reis’ ben olsaydım.” Dedim

Yolumuza devam edip, hacca gittik.

Hacdan sonra bana;

-“Evladım, ‘Reis’ olduğun zaman sana yaptığım gibi yaparsın. Reis, başkalarına hizmet ettiren değil, onlara hizmet eden, onların dünya ve ahiret saadeti için çalışan kimsedir. Reis, başkalarından gelen sıkıntılara severek katlanan insandır.”

İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) birgün Bağdad’da Salihlerden birkaç kişiyle birlikte bir yerde oturuyorlardı. O esnada yanlarına bir genç geldi.

İbrahim-i Havas hazretleri (r.a.) arkadaşlarına buyurdu ki;

-“Bu gencin Yahudi olduğunu zanediyorum.”

Arkadaşları, bu söze pek kulak vermediler.

Genç gelip oradakilere sordu;

-“Bu zat benim için neler söyledi?”

Onlar da;

-“Senin Yahudi olduğunu söyledi.” Dediler.

Genç hemen İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) nin ellerine sarılıp, Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu. İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.), Müslüman olmasının sebebini sordu.

Genç;

-“Efendim, biz kitabımızda şöyle okuduk ki; Sıddık’, ya’ni hakiki bir Müslüman firasetinde yanlışlık olmaz.”

-“Kendi kendime dedim ki; ‘Müslümanlar arasında sıddık olanlar bulunabilir.”

-“Çünkü onlar;”

-“Biz Allah-u teâlâ’dan başka her şeyi kalbimizden çıkarırız.”diyorlar

-“İşte bu düşünce ile sizin yanınıza geldiğimde, benim Yahudi olduğumu hemen anladınız. Buradan sizin ‘Sıddık’ olduğunuzu anladım. Bunun için Müslüman oldum.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Nusaybin’den YAKİN KÖYLERİN GÜRÜNÜŞÜ (Nusaybin)

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 3

İbrahim Havvâs hazretleri (r.a.) anlatır;

-“Hacca giderken bir rahiple karşılaştım. Onunla yedi gün yolculuk yaptım.”

Bir ara rahip;

-“Senin dinin mi, yoksa benim dinim mi haktır, şu suyun üzerinde yürüyüp tecrübe edelim.” Diyerek ırmağın üzerinde yürüyüp karşıya geçti.

Rahibin bu halina hayret ettim;

-“Ya Rabbi, beni bu rahibe karşı mahcup etme.” Diye dua ettim. Besmele çekip, su üzerinde karşıya geçtim.

Rahip;

-“Bu olmadı, ikimiz de geçtik.” Dedi.

-”Bir müddet daha yola devam ettik. Karınlarımız acıkınca, rahip cebinden çıkardığı kağıda bir şeyler karalayarak yemek istedi. Önümüzde bir köpek çıktı. Ağzında bir dilim ekmek vardı. Rahip bu ekmeyi aldı.”

Bunun üzerine;

-“Ya Rabbi beni yine utandırma.” Diye dua ettim.

Hemen Nur yüzlü bir genç, içinde çeşitli nefis yemekler bulunan bir tepsi getirip bıraktı.

Gelen iki yemek arasındaki farkı gören rahip;

-“Benim yaptığım sihir idi. Senin ki gerçekten kerâmettir.” Diyerek hemen Kelime-i Şehadet getirip Müslüman oldu.”

İbrahim Havvâs hazretleri (r.a.) anlatır;

-“Bir yolculukta idim. Vakit gece yarısı idi. Adamın biri karşıma çıkıp,”

Bana dedi ki;

-“Ya İbrahim! Sen aç ve susuz değil misin?”

Gerçekten de uzun zamandan beri açtım.

Ve ona;

-“Aç ve susuz olduğumu.”Söyledim.

Hemen bir tas su ile biraz yiyecek verdi. Bunları yedim. O başka tarafa, ben de başka yöne ayrıldım.

O yemekleri yedikten sonra bir daha hiç acıkmadım. O kimsenin kim olduğunu hâlâ bilmiyorum.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 5

Birgün bir rahip İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) ne gelerek dedi ki;

-“Duyduğuma göre bir yere gidecek mişsin, acabe size yol arkadaşı olabilir miyim?”

İbrahimi Havvâs (r.a.);

-“Olur.” Buyurdu.

Nihayet yola çıktılar. Uzun bir yolculuktan sonra bir ovaya gelip, bir ağaç altına oturdular.

Rahip dedi ki;

-“Ben çok acıktım. Yemeğimiz de yok.”

Rahib sözlerine devam etti;

-“Rabbim sevdiği kulunu sıkıntıda bırakmaz.” Diyordun, haydi Rabbine dua et de yemek göndersin.”

İbrahim-i Havvâs Hazretleri (r.a.) rahibin bu sözleri karşısında;

-“Ya Rabbi’ beni bu rahibin yanında mahcup etme.” Diye dua etti.

O anda gökten bir sofra indi. Çeşitli yemekler vardı, beraberce yediler. Akşama kadar yola devam ettiler.

İbrahim-i Havvâs (r.a.) Akşam namazını kıldıktan sonra rahibe buyurdu ki;

-“Bu sefer de sen dua et de yemek gelsin.”

Rahib bir kenara oturup düşünmeye başladı. Bir de baktılar ki, aniden bir sofra geldi. Sofrada, daha çok çeşit yemekler vardı.

İbrahim-i havvâs hazretleri (r.a) bu duruma çok şaşırdı. Merakla sordu;

-“Sen nasıl dua ettin de bu yemek geldi.”

Rahip;

-“Efendim! Size birinci müjdem, Kelime-i şehadettir. Kenarda oturunca, içimden kelime-i Şehadet getirdim. Zünnarımı kopardım. İkincisi’de Ya Rabbi! Yanımda bulunan İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) in hurmetine bize yemek gönder.”

Diye dua ettim.

-“Allah-u teâlâ ihsan buyurarak, bize bu yemekleri gönderdi.”

Rahip iman ettikten sonra, İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) ile birlikte hacca gitti. Ve orada vefat etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i Şelale (Nusaybin)

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 6

İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) a;

-“İmanın hakikatı nedir?

Diye soran kimseye;

-“Bu sorunuzun cevabı laf ile değil, yaşayarak görerek verilir. Şimdi ben Mekke-i Mükerreme’ye gidiyorum. Eğer benimle gelirsen, yolculukta sorunun cevabını alırsın. Buyurdu.

O zat diyor ki,

-“İbrahim-i Havvâs hazretlerini (r.a.) nın teklifini kabul ettim. Yola çıktık. Yolculuğumuzun her gününde, iki tabak yemek ile iki bardak su gaibden zuhur ediyordu. Yiyeceklerin yarısını bana veriyor, diğerini de kendisi için ayırıyordu.”

-“Bir gün çölün ortasında ata binmiş yaşlı bir zat yanımıza geldi. İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) ile bir miktar konuştular. Sonra atına binerek yanından uzaklaştı.”

Ben;

-“Efendim bu gelen ihtiyar kim idi?” dedim.

İbrahim-i Edhem hazretleri (r.a.);

-“Yolculuğumuzun başında bana sorduğunuzun cevabıdır.” Buyurdu.

Ben;

-“Anlayamadım efendim.” Deyince

İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.);

-“Bu gelen zat Hızır aleyhisselam idi. Seninle beraber yolculuk yapalım diye teklif etti. Allah-u Teâlâ’dan başkasına güvenmek, itimad etmek gibi bir hal olur, tevekkülüm bozulur diye korktuğum için, teklifini kabul etmedim. İşte sorduğunuz imanın hakikatı, Allah-u teâlâ’dan başkasına güvenmemektir.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusyabin

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 7

İbrahim-i Havvâs hazretlri (r.a.), nehrin kenarında hurmalıkların olduğu yerde oturup, hurma liflerinden zenbil örüp, gayri ihtiyarı elinde olmadığı halde nehre atıyordu. Bu hal dört gün devam etti.

Sonunda

-“Bu işin hikmeti nedir?” Ben niçin böyle yaptım?”

Diyerek nehrin akıntısına doğru yürümeye başladı. Derken nehrin kenarında oturup ağlayan yaşlı bir kadına rastladı.

Kadına;

-“Valide, niçin ağlıyorsunuz?” diye sorunca

Kadın;

-“Evladım beş yetim çocuğum var. Onlara yedirecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Dört gündür bu nehirden, yapılmış zenbiller akarak geliyordu. Bunları alıp satıyor, geçimimizi sağlıyorduk. Bugün gelmedi.” diye cevab verdi.

Bunları işiten İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) hikmetini anladı..

Ve kadına;

-“Şimdi sen müşterih ol. Evinizi bana gösteriniz, Geçiminizi ben haledeceğim.” Buyurdu.

Hamidi Esved hazretleri (r.a.) anlatır;

-“İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) ile beraber yedi gün yolculuk yaptım. Yedi gün zarfında hiçbir şey yiyip içmedim. Daha sonra yürüyecek takatım kalmadl.

Durumumun farkına vararak buyurdu ki;

-“Evladım! Sana ne oldu?”

Ben de;

-“Efendim yürüyecek halim kalmadı.” Dedim.

İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.)

-“Acıktın mı, Susadın mı?” diye sordu.

Ben;

-“Susadım efendim.” Dedim.

Bu sözüm üzerine;

-“Şu nehirden su iç de gel.” Dedi.

Hemen nehre vardım. Suyundan içip, abdest aldım. Hayatımda bu kadar tatlı ve soğuk su içmemiştim. Kendisi gelip hiç içmedi.

Daha sonra arkama dönüp baktığımda, nehir olan yer kupkuru bir ova idi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 8

İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) bir dağda ibadet ediyordu. Bir gece yarısı dereye abdest almaya indi. O sırada bir arslan karşısına çıktı.

Arslan acılar içinde kıvranıyordu. Boynunu büktü, ayağını gösterdi. Ayağına taş batmış ve iltihaplanmıştı.

İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) çakısını çıkardı, arslanın ayağını yararak yarayı temizleyip, iyice sardı. Arslan Fasih bir lisan ile teşekkür etti.

İbrahim-i Havvâs hazretleri hacca gidiyordu. Gece ve gündüz devamlı hiç dinlenmeden yürüyordu. Daha sonra Mekke’ye yakın bir yerde dinlenmek için bir yere oturdu. O sırada bir Arslan kendisine saldırdı.

O sırada şöyle bir ses işitildi;

-“Ya İbrahim! Hiç korkma, çünkü senin etrafında yetmişbin Melek vardır. Onlar seni muhafaza ediyorlar.”

Daha sonra hiç korkmadan yoluna devam etti.

İbrahim-i havvâs hazretleri (r.a.) anlatıyor;

-“Bir zaman sahra’da yolculuk yaparken yolumu kayıbettim. Şaşkın bir halde iken aniden karşımda birini gördüm.”

Bana;

-“Selam.” Verip

-“Yolunu mu kayıbettin?”

Ben de;

-“Evet yolumu kayıbettim.” Dedim

Bunun üzerine o kimse;

-“Öyle ise peşimden gel. Yolunu bulman için sana yardım edeyim.” Dedi.
Henüz birkaç adım gitmiştik ki, o zât gözden kayıboldu.

-“Ben dikkat ettiğimde, yolumu bulmuş olduğumu anladım ve ondan sonra hiçbir yolculukta yolumu kayıbetmedim. Hatta acıkma ve susama dahi hisetmedim.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzaraları) Nusaybin)

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 9

İbrahim-i Havvâs (r.a.) anlatır;

-“Bir zaman Şam civarında bulunuyordum. Nar ağacı gördüm. Tatlı nar yemek arzu ediyordum.”

-“Lâkin gürdüğüm narlar ekşi olduğu için, yemeyip sabır ettim.”

-“Tatlı nar bulduğum zaman yerim.” Deyip yoluma devam ettim.

-“Bir yere varınca, eli, ayağı olmayan, zayıf, halsız, yaralı bir kimse gördüm. Yaralarına kurt düşmüş, hatta bir çok eşek arısı yaralarına hücum etmiş, zavalıya ızdırap veriyorlardı.”

Onun bu çaresiz ve muzdarıb haline çok acıyarak, yanına varıp;

-“Bu halden kurtulak ister misin?” dedim.

Bana;

-“Hayır.” Dedi.

Ben hayretle;

-“Niçin?” dedim.

Bana;

-“Sağ salim olmak nefsimin arzusudur. Bu halde olmam ise Rab’bı’mın muradıdır. Onun muradının aksi olan bir şeyi O’ndan istemek, kulluğuma yakışmaz, takdirine razı olmak, elbette benim için hayırlıdır.” Dedi.

Ben;

-“Musaade et de hiç olmazsa arıları senden uzaklaştırayım, sana çok ızdırab veriyorlar.” Dedim.

Bana;

-“Onlar bana ızdırap verdikçe, benim halim daha hoş oluyor. Ey Havvâs! Sen benim çektiğim sıkıntıları, bana hücüm eden eşek arıları boşver, sen tatlı nar yemek arzusunu kendinden uzaklaştırmaya bak.” Dedi.

Ben;

-“Bütün bunları nereden biliyorsun?” dedim.

Bana;

-“Allah-u Teâlâ bildiriyor.” Dedi.

-“Ben izin isteyip ayrıldım ve yoluma devam ettim.”

Mimşad-i Dineveri (r.a.) şöyle anlatıyor;

-“Bir gece geç vakitte dışarı çıktım. Bir tepeye vardım. Şiddetli soğuk vardı ve çok kar yağıyordu.”

-“Baktım ki, İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) orada oturuyordu. Üzerinde sadece bir gömlek vardı. Etrafına karlar düşüyor, hemen eriyordu ve bulunduğu yer, gayet kuru idi.”

-“Benimle müsafehe etti. Ellerinin sıcaklığı ile benim ellerim terledi. Biraz sohbet edip ayrıldık.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 10

İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) nin talebelerinden Ebû hasen isminde birine;

-“Bir yere gideceğim. Sen de gelir misin?” dedi.

Talebe;

-“Peki Efendim, izin verirseniz evden ayakabılarımı giyip geleyim.” Diye eve gitti.

Eve vardığında (kaygana) isimli yemeğin hazırlanmış olduğunu gördü. Ondan bir miktar yedi. Sonra hocasının yanına geldi.

Beraberce yola çıktılar. Bir nehirden geçmeleri icab etti. İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) nehir üzerinde yürümeye başladı. Peşinden talebesi de yürümek istedi ise de, suya battı.

Bunun üzerine hocası geri dönüp;

-“Ne oluyor. Yoksa ‘kaygana’ ayağınamı dolaştı.” Buyurunca,

O talebe hemen hocasının su üstünde yürümesine, hem de kendisinin o (kaygana) yemeği yediğini anlamasına hayret etti.

Vefatından önce hastalandı. İshale yakalanmıştı. Üstü çok fazla kirleniyordu. Temiz olarak ölmek istiyordu. Bunun için her abdesti bozulduğunda gusul abdestı alıyor, iki rek’at namaz kılıyor tekrar abdesti bozuluyordu. O gün altmiş defa gusul abdesti aldı. En sonunda gusul yaparken vefat etti.

Vefatından sonra onu rü’yada görenler sordular;

-“Allah-u teâlâ hazretleri sana nasıl muamele eyledi.”

O da;

-“Yaptığım ibadetler ve gösterdiğim tevekkül, bana verilen ni’metlere karşı yetmedi. Ancak dünyadan göçeceğim sıralarda gusul abdesti olarak temizlenmem, Allah-u Teâlâ katında makbule geçmiş. Bu temizlik sebebiyle cennette en yüksek makamlara çıkardılar.”

Ve şöyle bir ses;

-“Ey İbrahim! Sana yapılan bu ikram, huzurumuza temiz olarak geldiğindendir. Burada temizler için, fevkalade büyük mertebeler, makamlar vardır.” Diyordu.

İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Kalbin ilacı beştir;”
-“1-Kur’an-i Kerim okumak ve Kur’an-i kerime bakmak;”
-“2-Mi’deyi boş tutmak;”
-“3-Gece kalkıp ibadet etmek;”
-“4-Seher vaktinde ağlayıp sızlamak;”
-“5-İyilerle beraber bulunmaktır.”

-“Bir Müslüman, Allah-u teâlâ’nın emir ve yasaklarına ne kadar dikkat edip tatbik ediyorsa, Allah-u Teâlâ da onu o miktar Aziz eder. Diğer Müslümanların kalbine de onun sevgisini verir.”

-“Asıl helak kimse, ahir ömründe yolunu sapıtan ve tam menzile yaklaştığı sırada hak yoldan kayan kimsedir.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu