‘Hilye-i Seâdet’ olarak etiketlenmiş yazılar

DSC05248 Fuad Yusufoğlu Bi'ritefle

Resulullah (s.a.v.) ın su içtiği bir tifle kuyusundan görünüş

Muhammed (Aleyhis selam)- 82

Hilye-i Seâdet;

Sevgili Peygamberimiz, Muhammed Aleyhis selam’ın görünen bütün uzuvlarının şekli, sıfatları, güzel huyları, hayatının tamamı bütün incelikleri ile çok geniş ve açık olarak İslam âlimleri tarafından senetleri, vesikaları ile yazılmıştır.

Bu bilgiler bizzat Peygamber efendimiz (s.a.v.) in kendi beyanları olan Hadis-i şeriflerden ve eshabının bildirdiği haberlerden toplanmıştır. Bunlara “Siyer” kitabları denir.

Binlerce “Siyer” kitabı arasında Peygamber efendimiz (s.a.v.) in Hilye-i seâdetini bildiren en meşhur kitablar, İmâm-i Tirmizi (r.a.) nin “Eş-Şemail’ür Resül” adlı eseri ve Kadı Iyad (r.a.) ın “Şifa-i şerifi” İmâm Beyhaki (r.a.) nin İsbehaninin “Delâil’ül-Nübüvve” adlı kitabları meşhurdur.

Hadis-i Şeriflerden ve Eshab-i kiramın bildirdiği haberlerde Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) in Hilye-i seâdeti şöyle bildirilmektedir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) in mübarek yüzü, bütün uzuvları ve sesi bütün insanların yüzlerinden, azâlarından ve seslerinden daha güzeldi. Mübarek yüzü bir miktar yuvarlaktı. Neşeli olduğu zaman yüzü ay gibi nurlanırdı. Sevindiği alnından belli olurdu. Gündüz nasıl görülse gece de öyle görürdü. Önünde olanları gördüğü gibi arkasındaolanları da görürdü. Bunları isbat eden yüzlerce hadise kitablarda yazılıdır. Yana ve geriye bakacağı zaman bütün bedeni ile dönüp, bakradı. Mübarek gözleri büyük, kirpikleri uzundu. Gözlerinde bir miktar kırmızılık vardı.

Gözlerinin karası gayet siyahtı. Alnı açıktı. Mübarek kaşları ince ve arası açıktı. İki kaşın arasında olan damar, hiddetlenince kabarırdı. Mübarek burunu gayet güzel olup, orta yeri bir miktar yüksekti. Başının büyüklüğü gayet normaldı. Mübarek ağzı küçük değildi. Dişeri beyazdı, ön dişleri seyrekti. Söz söylediği zaman, dişleri arasından nur saçılırdı.

Allah-u Teâlâ’nın kulları arasında, ondan daha fasih ve tatlı sözlü kimse görülmedi. Mübarek sözleri gayet kolay anlaşılır, gönülleri alırdı ve ruhları kendine çekerdi. Söz söylediği zaman, kelimeleri inci gibi dizilirdi. Bir kimse saymak istese, kelimeler sayılmak mümkündü. Ba’zen iyi anlaşılması için üç kere tekrar ederdi. Cennet’e Muhammed Aleyhis selam gibi konuşulacaktır. Mübarek sesi, kimsenin sesinin yetişemediği yere yetişirdi.

Peygamberimiz (s.a.v.) in mübarek kolları etli, parmakları iriydi. Avuçlarının içi genişti. Bütün vucudunun kokusu miskten güzeldi. Bedeni hem yumuşak, hem de kuvvetliydi. Koları, ayakları ve parmakları uzundu. Ayak parmakları iriydi, ayaklarının altı çok yüksek olmayıp yumuşaktı. Mübarek karnı geniş olup, göğsü ile karnı beraberdi. Omuz başının kemikleri iriydi. Göğsü genişti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC05299 Fuad Yusufoğlu Mugammes vadisi

Mugammes vadisi

Muhammed (Aleyhis selam)- 83

Hilye-i Seâdet- 2

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) çok uzun boylu olmayıp, kısa da değildi. Yanına uzun bir kimse gelse, ondan uzun görünürdü. Oturduğu zaman omuzu, oturanların hepsinden yukarı olurdu.

Mübarek saçları ve sakallarının kılı kıvırcık ve çok düz değil, yaratılışta ondüleydi. Saçları uzundu. Önceleri kâkül bırakırdı. Sonradan ikiye ayırır oldu. Saçları bazen uzatır, bazen de keser, kısaltırdı. Saç ve sakalını boyamazdı. Bıyığını kısaltırdı. Bıyıklarının uzunluğu ve şekli, kaşları kadardı. Hususi berberleri vardı. Sakalını bir tutam uzatırdı.

Peygamberimiz (s.a.v.), kırmızı ile karışık beyaz tenli olup, gayet güzel ve sevimliydi. Siyah değildi. O, Arab idi. Arab, lügatte “güzel” demektir.

Arabistan’lı olduğu için “Arab” denilmektedir. Nitekim babası Abdullah (r.a.) ın güzelliği Mısır’a kadar şöhret bulmuştu ve alnındaki nurdan dolayı ikiyüze yakın kız evlenmek için Mekke’ye gelmişti. Fakat, onunla evlenmek Âmine (r.anha) ye nasib olmuştu.

Mısır halkı “esmer”, Habeşistan halkı siyahtır. Bunlara Habeş denir. Zengibar halkına “zenci” denir. Bunlar da siyahtır. Bunlar kendilerini Anadolu’da Arab diye tanıttıkları için siyah denmektedir. Bu ise yanlıştır.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) güler yüzlüydü. Tebessüm ederek gülerdi. Gülerken mübarek dişleri görünürdü. Görüldüğü zaman, dişleri arasında çıkan nûr’u, duvarlar üzerine ışık verirdi.

Ağlaması da gülmesi gibi hafifti. Kahkaha ile gülmediği gibi, yüksek sesle de ağlamazdı. Fakat mübarek gözlerinden yaş akar, göğsünün sesi işitilirdi. Ümmetinin günahlarını düşünüp ağlardı. Allah-u Teâlâ’nın korkusundan ve kur’an-i kerim’i işitince ve ba’zen de namaz kılarken ağlardı.

Resulullah efendimiz (s.a.v.), misvakını ve tarağını yanından ayırmazdı. Mübarek saçını ve sakalını tararken aynaya bakardı. Geceleri gözlerine sürme çekerdi.

Peygamberimiz (s.a.v.) önüne bakarak, süratle yürürdü. Bir yoldan geçtiği, güzel kokusundan belli olurdu. Çünkü O’nun mübarek teri, miskten ve çiçekten daha güzel kokardı.

Güzel huyların hepsi Resulullah (s.a.v.) ta toplanmıştı. Güzel huyları, Allah-u Teâlâ tarafından verilmiş olup, çalışarak sonradan kazanmış değildi.

Bir müslümanın ismini söyleyerek, hiçbir zaman la’net etmemiş ve asla mübarek eli ile kimseye değmemiştir. Kendi için hiçbir şeyden intikam almamıştır. Allah için intikam alırdı. Akrabasına, Eshabına ve hizmetçilerine tevazu ederek, iyi muamele ile bulunurdu.

Ev içinde çok yumuşak ve güler yüzlüydü. Hastaları ziyarete gider, cenazelerde bulunurdu. Eshabının işlerine yardım eder, çocuklarını kucağınma alırdı. Fakat kalbi bunlarla meşgül edğildi. Mübarek ruhu, melekler âlemindeydi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC05309  Fuad Yusufoğlu Mina (Akabe cemaratı)

Mina (Akabe cemarartı)

Muhammed (Aleyhis selam)- 84

Hilye-i Seâdet- 3

Resulullah efendimiz (s.a.v.) i ansızın gören kimseyi korku kaplardı. Kendisi yumuşak davranmasaydı, Peygamberleik hallerinden, asla kimse yanında oturamaz, sözünü işitmeye tâkat, güç getirmezdi. Halbuki kendisi hayâsının çokluğundan mübarek gözleri ile kimsenin yüzüne bakmazdı.

Zekat malı almaz, fakat hediye alırdı. Herkesin hediyesini kabul ederdi. Hediye getirene karşılık olarak kat kat fazlasını verirdi.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) i metheden onbinlerce kitap, kaside ve diğer eserler yazılmıştır. Bunları yazanlar içinde şöhretleri ve sanatları bütün dünyayı ve asırları kaplamış olanları dahi, Resulullah (s.a.v.) ı methetmekten âciz olduklarını beyan etmişlerdir.

Resulullah efendimiz (s.a.v.) günümüzde de bütün dünya milletlerinin, ilim adamlarının; devlet, siyaset ve fikir adamlarının, ediplerin, tarihçi ve askeri şahsiyetlerin alâkasını çekmekte bunların her biri O’nu biraz inceliedikten sonra hayranlık ve şaşkınlıklarını, dile getirmektedirler.

Müslüman olmayanlar, Peygamberimiz (s.a.v.) in sadece idareciliği, dehası, askeri, sosyal ve diğer yönlerini görmekte, yalnız bunlara bakarak O’nu tanımaya çalışmaktadırlar. Gördükleri feykalâde ve hiçbir insanda görülmemiş üstünlükler karşısında acze düşmekle beraber, O’na Peygamber gözüyle bakmadıkları için O’na tanımaktan ve anlamaktan çok uzak kalmaktadırlar.

Müslümanlar Peygamber efendimiz (s.a.v.) in güzellik ve üstünlüklerini ilimleri, ihlâsları ve O’na olan muhabetleri kadar derece derece görmekte ve anlayabilmektedirler. Bunlardan zahir âlimleri O’nun zahiri vasıflarını, batın âlimleri de batını güzelliklerini görebildikleri kadar dile getirmişlerdir.

“Ulema-i rasihin” denilen hem zahir ve hem de batın bilgilerinde “üstâd” ve Peygamberimiz (s.a.v.) e vâris olan yüksek İslâm âlimleri ise O’nu bütün güzellikleriyle görmüş ve aşık olmuşlardır. Bunların en başında Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) gelmektedir.

O Resulullah (s.a.v.) daki nübüvvet nurunu görmekte, O’nun üstünlük, güzellik ve yüksekliklerini idrak ederek, O’na aşık olmakta öyle ileri gitmiştir ki, başka hiçbir kimse Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) gibi olamamıştır.

Ebû Bekr-i sıddık (r.a.) her an, her baktığı yerde Resulullah (s.a.v.) ı görürdü.

Bir keresinde hâlini;

-“Yâ Resulallah! Nereye baksam sizi görüyorum. Helâda bile, karşımdasınız, utanıyorum.” Diye arz etmişti.

Bir keresinde de;

-“Bütün iyiliklerimi, sizin bir sehvinize (yanılmanıza) değişirim.” Demişti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC_0692  Fuad Yusufoğlu Ravda-i Mutahhara

Ravda-i Mutahhara Sallallahu aleyhi ve sellem

Muhammed (Aleyhis selam)- 85

Hilye-i Seâdet- 4

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın güzelliğini en iyi görüp anlayan ve anlatanlardan biri de zevcât-ı mutahharaden, müminlerin annesi Hazret-i Âişe (r.anha) idi.

Azret-i Âişe (r.anha) âlim, müctehid, akıllı, zeki, edib idi, gayet beliğ ve fasih konuşurdu. Kur’an’i kerimin manalarını, helâl ve haramları, Arap şiirlerini ve hesap ilmini çok iyi bilirdi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ı metheden şu iki beyti Hazret-i Âişe (r.anha) söylemiştir;

-“Ve lev semi’ü fi mıre evsâfe haddihi,
Lemâ bezlû fi sevmi Yusuf’e min nakdin.
Levimâ Zelihâ lev reeyne cebinehu,
Le âserne bil kat’il kulubi alel eydi.”

(-“Eğer Mısırdakiler, O’nun (Peygamber efendimizin) yanaklarının güzelliğiniişitmiş olsalardı, (Güzelliği dillere destan olan) Yusuf aleyhis selam’ın pazarlığında hiç para vermezlerdi. Yani bütün mallarını, O’nun yanaklarını görebilmek için saklarlardı. Zeliha’yı (Yusuf aleyhis selam’a aşık oldu diyerek) kötüleyen kadınlar Resulullah (s.a.v.) ın parlak alnını görselerdi ellerinin yerine kalblerini keserlerdi de acısını duymazlardı.”)

Gene Hazret-i Âişe (r.anha) buyuruyor ki;

-“Bir gün Resulullah (s.a.v.) mübarek nalınlarının kayışlarını çıkarıyordu. Ben de iplik eğiyordum. Mübarek yüzüne baktım. Parlak alnından ter damlıyordu. Ter damlası, her tarafa nûr saçıyordu. Gözlerimi kamaştırıyordu.”

Şaşakaldım.

Bana doğru bakıp;

-“Sana ne oldu ki böyle dalgın duruyorsun.” Buyurdu.

Ben de;

-“Ya Resulallah! Mübarek yüzündeki nûrların parlaklığına ve mübarek alnındaki ter danelerinin saçtıkları ışıklara bakarak kendimden geçtim.” Dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) kalkıp yanıma geldi. Gözlerimin arasını (alnımı) öptü ve;

-“Yâ Âişe! Allah-u Teâlâ sana iyilikler versin! Beni sevindirdiğin gibi, seni sevindiremedim.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC_0686 Fuad Yusufoğlu  Ravda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve sellem)

Ravda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve sellem)

Muhammed (Aleyhis selam)- 86

Hilye-i Seâdet-5

Resulullah (s.a.v.) Kur’an-i kerim’de geçen isimlerinden biri de Kur’an-i kerim’in kalbi olan “Yasin” suresindeki “Yasin” kelimesidir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ı sevmek, bütün Müslümanlara farz-ı ayndır. O server’in sevgisi bir gönüle yerleşirse, İslamiyeti yaşamak, imanın ve İslam’ın tadına doyulmaz zevkine ermek, çok kolay olur.

Bu sevgi, iki cihanın efendisine tam uymaya sebep olur. Bu sevgi ile Allah-u Teâlâ’nın habibine ikram ettiği sonsuz ve tarife sığmaz nimetlere ve bereketlere kavuşmakla şereflenilir.

Küçük, büyük her müslümanı doğrudan doğruya Resulullah (s.a.v.) ın sevgisine götüren ehl-i sünnet âlimleri ve kitabları bu bereketlerin senetleridir.

Muhammed Aleyhis selam’ın Yüksek ahlakı;

Allah-u Teâlâ, sevgili peygamberi (s.a.v.) ne verdiği iyilikleri, ihsanları sayarak, O’nun mübarek kalbini okşarken, kendisine güzel huylar verdiğini de saymakta;

-“Sen güzel huylu olarak yaratıldın” buyurmaktadır.

İkrime (r.a.) buyuruyor ki;

-“Abdullah ibn-i Abbas (r.a.) den işittim; Bu ayet-i kerimedeki (Huluk-ı azim) yani güzel huylar, Kur’an-i kerim’in bildirdiği ahlaktır.”Ayet-i kerime’de; -“Sen huluk-i azim üzeresin.”

Buyuruldu.

-“Halbuki azim demek, Allah-u teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile de güzel huylu olmak demektir. Çok kimselerin İslam dinine girmesine, Resulullah (s.a.v.) ın güzel ahlakı sebep oldu.”

Sözleri gayet tatlı olup gönülleri alır, ruhları cezb ederdi. Aklı o kadar çokdu ki, Arabistan yarımadasında, sert, inadcı insanlar arasında gelip, çok güzel idare ederek ve cefalarına sabrederek, onları yumuşaklığa ve ita’ate getirdi.

Çoğu dinlerini bırakıp Müslüman oldu ve din-i İslam yolunda babalarına ve oğullarına karşı harb etdi. Onun uğrunda mallarını, yurtlarını feda edip, kanlarını akıtdı.

Halbuki, böyle şeylere alışık değildiler. Güzel huyu yumuşaklığı, afvı, sabrı, ihsanı, ikramı, o kadar çokdu ki, herkesi hayran bırakırdı. Görenler ve işitenler seve seve Müslüman olurdu. Hiçbir haraketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik, hiçbir kusur görülmemiştir.

Kendisi için kimseye gücenmediği halde, din düşmanlarına, din’e dil ve el uzatanlara karşı sert ve şiddetli idi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

DSC05291 Fuad Yusufoğlu Huneyn vadisi (Seylül Kebir ile Sadr adlı vadiyi birleştiren 5 km uzunluğundaki vadi)

Seylül Kebir ile Sadr vadiyi birleştiran Huneyn vadisi

Muhammed (Aleyhis selam)- 87

Hilye-i Seâdet- 6

Muhammed Aleyhis selam’ın bin mu’cizesi göründü, dost düşman herkes de bunu söyledi. Bu kadar mu’cizelerin en kıymetlisi, edebli olması ve güzel huyları idi.

Ebû Said-i Hudri hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Resulullah (s.a.v.), hayvana ot verirdi. Deveyi bağlardı. Evini süpürürdü. Koyunun sütünü sağardı. Ayakkabısının söküğünü dikerdi. Çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile birlikte yerdi. Hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca ona yardım ederdi. Pazardan öte-beri alıp, torba içinde eve getirirdi. Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca önce selam verirdi. Bunlara musafaha etmek için, mübarek elini önce uzatırdı.”

-“Köleyi, efendiyi, beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı. Her kim olursa olsun, çağırılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da, hafif aşağı görmezdi. Akşamdan sabaha ve sabahdan akşama yemek bırakmazdı. Güzel huylu idi. İyilik etmesini sever idi. Herkesle iyi geçinirdi. Güler yüzlü, tatlı sözlü idi.”

-“Söylerken gülmezdi. Üzüntülü görünürdü. Fakat, çatık kaşlı değildi. Aşağı gönüllü idi. Fakat, alçak tabiatlı değildi. Heybetli idi. Yani saygı ve korku hasıl ederdi. Fakat kaba değildi. Nazik idi. Cömert idi. Fakat ısraf etmez, faydasız yere bir şey vermezdi. Herkese acır idi. Mübarek başı hep önüne eğik idi. Kimseden bir şey beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, Onun gibi olmalıdır.”

Enes bin Mâlik (r.a.) buyuruyor ki;

-“Resulullah (s.a.v.) a on sene hizmetçilik ettim. Bana bir kere “üf” demedi. Şunu niçin böyle yaptın, bunu niçin yapmadın buyurmadı.”

Yine “Mesabih” de Enes bin Mâlik (r.a.) diyor ki;

-“Resulullah (s.a.v.) insanların en güzel huylusu idi. Beni birgün, bir yere gönderdi. ‘Vallahi gitmem’ dedim. Fakat, gidecektim. Emrini yapmak için dışarı çıktım. Çocıuklar sokakta oynuyordu. Onların yanından geçerken arkama baktım. Resulullah (s.a.v.) arkamdan geliyordu.”

Mübarek yüzü gülüyordu;

-“Ya Enes dediğim yere gittin mi?” buyurdu.

Ben;

-“Evet gidiyorum Ya Resulullah (s.a.v.)” dedim.

Ebû Hüreyre (r.a.) diyor ki;

-“Bir gazâda, kafirlerin yok olması için duâ buyurmasını söyledik.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Ben, la’net etmek için, insanların azap çekmesi için gönderilmedim. Ben herkese iyilik etmek için, gönderildim.” Buyurdu.

Allah-u Teâlâ Endiye suresinin yüzyedinci ayetinde;

-“Seni, âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik.” Buyuruyor.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu