‘Tevbe’ olarak etiketlenmiş yazılar

Allah korkusu

22 Mart 2008

Kasyan gölü (Seyyid Bahaaddin bahçesi) Nusaybin

Etrafımızda bir kamera varken, doğru dürüst konuşamıyor, konuşmalarımız kayıt altına alınıyor diye, temkinli sözler sarf ediyoruz. Hele ailemizin istemediği insanlarla gezmemiz halinde ise tanımasınlar diye ellerimizle yüzümüzü kapatiyoruz.

Yahut bir arkadaşımız aleyhinde konuştuğumuzda birisi gizli kamerayı alıp, kamerayı arkadaşımızın yanında açıp izlettirdiğinde, utancımızdan kaçacak delik arar, yerin dibine girmeyi arzularız…

Ama Allah’u teala hazretlerinin (c.c.) kamerasinden haberdar deyiliz. kamerasının ne şarjı tükenir nede kasetleri biter….

Rivayet edilir ki:

Adamın biri bir kadına göz koyar. Bu kadın ticaret için bir kafileyle yola çikar. Konak yerlerinden birinde mola verirler Akşam olunca, Adam da kadına içindekini döker.

Kadın ona der ki:

“-Git bak bakalım, herkes uyumuş mu?”

İstediğini kabul ettiğini sanan adam, sevinir ve kafilenin etrafını dolaşır. İnsanların uyuduğunu görünce hemen kadına döner ve:

“-Evet herkes uyumuş der:

Bunun üzerine kadın:

“-Yüce olan Allah (c.c.) hakkında ne dersin? Acaba O da uyumuş mudur?” der.

Bu soruya karşı adam;

“-Şüphesiz ki, Allah (c.c.) uyumaz, onu asla ne uyku ne de uyuklama tutmaz.” der.

Adamın bu cevabından sonra kadın şöyle der:

“-Hiç şüphe yoktur ki, uyumayan uyuklamayan Allah (c.c.) bizi görüyor.” İnsanların görmesinden korkuyoruz, Halbuki, Allah (c.c.) ın görmesinden korkmamız daha layik değilmi dir?”

Kadının bu sözlerini duyan erkek, kendisini yaratan Allah (c.c.) tan korkarak, kötü fikrinden vaz geçer ve tövbe ederek yurduna döner.

Bu adam vefat ettiğinde bunu rüyada görenler olur Ve kendisine denir ki:

-”Allah sana ne muamelede bulundu?”

Adam:

-”Allah’tan korkup da o günahı terk ettiğimden Allah (c.c.) beni affetti” der.

Rivayet edilir ki;

Sevdiği bir kadını Kabe’nın yanında gören bir adam: onu sevdiğini onunla birlikte olmasını istedi.

Kadın;

-”Beni takıp et “dedi.

Sevinen adam kadının arkasından gitti, kadın Kabe-i Şerife vardığında adama:

-”Haydı gel istediğini yap.”

Adam;

-”Burada insanlar var, utanıyorum.”dedi.

Kadın;

-”Burada çok az insan topluluğu bulunduğu halde onlardan utanıyor, ama yarın ‘Arasat’ meydanında toplanacak insanların önünde utanmaktan çekinmiyor musun?” dedi.. Bunu duyan adam başını eğerek oradan ayrılır…

Ahnef bin Kays (r.a.) Tabiinden olup, Allah’ın evliyalarındandı

Bir arkadaşiyle Hac farizasını yerine getirmek için sefere çıktı. Arkadaşiyle birlikte epey yol katettiler, bir şehrin yakınlarında konakladılar. Erzak almak için arkadaşı şehre indi, kendisi çadırında kaldı.

Bir müddet sonra Ay yüzlü bir kadın yanına gelerek;

-”Ver “dedi.

Ahnef bin kays (r.a.) da ekmek istiyor zanederek ona bir parça ekmek uzattı.

Kadın:

-”Bunu istemiyorum, senden kadınların erkeklerden istediğini istiyorum.”dedi

Bunun üzerine Ahnef bin Kays (r.a.) öyle bir çığlık atıp bağırdı ki kadın korkudan kaçmaya başladı, sonra abasını başına çekip ağlamaya başladı.

Bir müddet sonra arkadaşı döndüğünde onun çok ağladığını gördü, nedenini sorunca kendisinin çocuklarını özlediğini onun için ağladığını söyledi.

Arkadaşı:

-”Daha iki gün olmadı evden ayrılalı sende başka bir hal var deyip ısrar edince arkadaşına başından geçenleri anlatır.

Arkadaşı ondan daha çok ağlamaya başladı.

Ahnef bin kays (r.a.);

-” Benim başıma bir musibet geldi diye ağladım, sen ne için ağliyorsun?” dedi.

Arkadaşı;

-”Şayet ben senin yerinde olsaydım senin gibi sabredemezdim diye ona ağliyorum” dedi.

Allah’u Teala Hazretleri (c.c) bizleri ve sizleri kendisinden korkup utanan kullarından eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu

Tevbe- 4

27 Haziran 2008

dsc02134-girnavas-fuad-yusufoglu.JPG

Girnavas mevki-i Cin tepesi (Nusaybin)

Peygamber (a.s.v.) şöyle buyurmuştur:

-“Günah’tan pişman olup tövbe eden kimse, günahı olmayan kimse gibidir.”

Rivayet edilir ki:

Adamın biri, her ne zaman günah işlerse, günahını bir deftere yazardı. Bir gün, gene bir günah işledi. Günahını yazmak için defterini açtığında, defterde bir şey bulamadı. Ancak defterinde,Yüce Allah (c.c.) ın şu mealdeki sözünü buldu:

-“…İşte Allah(c.c.) bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah (c.c.) çok yarlığayaci, çok esirgeyicidir.”(El Furkan,25/70)

Yani Allah (c.c.) iman ve tövbe eden, kimselerin, şer davranışını imana, zina ameleni afva, masiyetini de ismet ve taata çevirir.

Gene rivayet edilir ki:

Ömer ibni el Hattab (r.a.) bir gün Medine sokaklarından geçerken, elbisesinin altında şarap dolu sürahi taşiyan bir gençle karşılaştı.

Ömer (r.a.) gence:

-“Elbisenin altında taşıdığın nedir ey genç?” diye sordu:

Genç Şaraptır demeye utandı ve içinden hemen şöyle dua etti:

-“Ey Allah’ım, beni Ömer (r.a.) in yanında utandırma, rezil etme. Onun yanında benim ayıbımı ört. Ben bundan sonra hayatımda asla şarap içmeyeceğim.”

İçten yaptığı bu niyazden sonra genç dedi ki:

-“Ey Mü’minlerin emiri, benim taşıdığım şey Sirkedir.”

Ömer (r.a.) dedi ki:

-“Göster bana, bakayım.”

Bunun üzerine genç elbisesini açıp yanında bulunduğu şeyi gösterince , Hz. Ömer (r.a.) Şarabın sirke olduğunu gördü.

İşte bak Ey Mü’min;

bir mahluk diğer bir mahluktanutandığı için tövbe etti de, Allah (c.c.) Teala onun tövbesinin ihlasla yapıldığını bildiği için tövbesini kabul edip, Şarabini sirkeye çevirdi. Eğer, günahkar olan bir kul, kötü haraketlerinden yapmış olduğu ihlasla tövbe ederse onun günahlarını Cenab-ı Hak (c.c.) sevaba çevirir.

Ebu Hüreyre (r.a.) den şöyle rivayet edilmiştir. der ki:

-“Bir gece Resülullah (a.s.v.) ile yatsı namazını eda ettikten sonra sonra eve gitmek üzere çıktım. Bir de baktım ki yolda bir kadın,”

Bana dedi ki:

-“Ey ebu Hureyre (r.a.), ben bir günah işledim.Acaba Tövbe etsem olur mu?

Bunun üzerine kadına sordum.

-“Günahın nedir?

Kadın:

-“Ben zina yaptım ve zinadan meydana gelen çocuğu da öldürdüm.”

Kadına şöyle cevab verdim:

-“Sen Helak oldun, çocuğu da öldürdün. Allah(c.c.) a yemin ederim ki, senin için tövbe yoktur.”

Bunun üzerine kadın baygınlık geçirip yere düştü. Ben yoluma devam ettim.Yolda giderken kendi kendime, Resülullah (a.s.v.) aramızda olduğu halde ben fetva veriyorum. Olmaz böyle şey deyip Resulullah (a.s.v.)’ e muracaat ettim. O’na durumu bildirdim.

Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:

-“Sen helak oldun, kadını da helak ettin. Sen nerde, şu ayet-i kerimeler nerde?

-“Onlar ki Allah (c.c.) ın yanında başka bir tanrı daha ( katib) tapmazlar. Allah(c.c.)’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlar (dan birini) yaparsa cezaya çarpar.” (El Furkan- 25/68)

-“Kiyamet günü de azabı katmerleşir ve o (azabın) içinde hor ve hakir ebedi bırakılır.” (El Furkan-25/69)

-“Meğer ki (şirkden) tövbe ve iman edip iyi amel ve haraket de bulunan kimseler ola. İşte Allah (c.c.), bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah (c.c.),çok yarlığayaci çok esirgeyicidir.” (El Furkan-25/70)

Bunun üzerine hata ettiğimi anladım. Resulullah (s.a.v.) ın yanında ayrıldım ve:

-“Bana fetva soran kadını bana kim gösterir diye haykırdım.”

Çocuklar da Ebu Hüreyre (r.a.) delirdi diye konuşuyorlardı. Koştum kadına yetişerek durumu bildirdim.

Sevincinden öyle bağırdı ki, sonra şöyle dedi:

-“Benim bir bahçem vardır. Onu Allah (c.c.) ve Peygamberi (a.s.v.) için sadaka olarak bağışladım”

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah Teala (c.c.) bizleri ve sizleri; Günahlarını bilen ve günahlarının bağışlanması için ihlasla Tövbe eden kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Tevbe- 5

27 Haziran 2008

Çağ Çağ deresi şelalesi (Nusaybin)

Rivayet edilir ki,

Utbetil Ğulam ( k.s.) namında biri vardı. Kendisi fısk-ı fucur ehlinden idi. Şarap içmek, etrafı ifsad etmekle meşhur idi. Bu serhoş ve mufsid adam bir gün Hasan el–Basri (r.a.) ‘nin meclisine girdi. Hasan El-Basri (r.a.) yanında bulunanlara:

-“İman edenlerin, Allah (c.c.) ı ve hak’den ineni zikr için, kalblerinin saygi ile yumuşaması zamanı hala gelmedi mi? (El Hadid-57/16) Mealındeki Ayeti kerimeyi okuyup tefsir etti.

Sonra öyle güzel bir konuşma yaptı ki, kendisini dinleyenleri ağlattı. Bunun üzerine cemaatten bir genç kalkıp Hasan El – Basri (r.a.) ye dedi ki:

-“Ey Muminlerin muttakisi.Yüce Allah (c.c.) benim gibi Fasık ve facir olanı tövbe ettiği zaman, tövbesini kabul eder mi ?”

Hasan el – Basri (r.a.):

-“Evet. Allah-ü Teala (c.c.) senin fısk ve fucurundan dolayı tevbe edersen tevbeni kabul buyurur.”

Utbetil ğulam ( k.s.) bu sözü işittiği zaman yüzü sapsarı kesildi ve vucudu ürperek şidetle titredi. Ve öyle bir çığlık attı ki bayılıp yere düştü. Kendine geldiği vakit, Hasan el Basri (r.a.) ona yaklaşarak şu beyitleri söyledi:

Ey Arşın Rabbına karşı gelen ası genç
Gürültülü cehennemdir hazırlanan asilere ,
Öfkesi çoktur tutulduğu gün nasiyeler,
Ateşe dayanabilirsen Allah(c.c.)’a asi ol,
Eğer dayanamazsan günahtan uzak ol,
Haberin yoktur, günahlara dalmışsın,
Nefse zayıf düştün kurtulmaya çalış sen.

Bunun üzerine Utbetil Ğulam (k.s.), büyük bir çığlık atarak gene bayılıp yere düştü. Kendine geldiğinde şöyle dedi:

-“Merhameti bol olan Allah (c.c.), benim gibi günahkarı bağışlarmı?”

Hasan El Basri (r.a.) dedi ki:

-“Günahkar olan kulun tevbesini ancak Allah (c.c.) kabul eder.”

Bunda sonra Utbetil Ğulam (k.s.) başını kaşldırıp Allah(c.c.)‘a üç çeşit dua etti.

1-“Ey Allah’ım, eğer tevbemi kabul buyurup, günahlarımı affettin ise, bana iyi bir anlayış ve ezberleme ihsan et.Ta ki Kur’an-ı Kerimden ve ilimden işittiğimi kavrayayım”

2-“Allah’ım, eğer tevbemi kabul ettin isen, bana öyle güzel bir ses ver ki, Kur’an-ı Kerim okuduğumda duyan olursa kalbi yumuşasın.

3-“Allah’ım bana helal rızık ver, beni ummadığım yerden rızıklandır.

Cenab-ı hak onun duasını kabul buyurdu.

Anlayışı ve ezberi arttı. Kuran-ı Kerim okuduğu zaman her kim işitirse tevbe ederdi.

Her gün evine iki pide ile bir tabak çorba konurdu, kimin koyduğu bilinmezdi. Bu hal ölüme kadar devam etti. İşte Allah(c.c.) a yönelenlerin hali budur. Zira Allah (c.c.) , iyi amel edenlerin mükafatını zayi etmez.

Mükaşafetil Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah(c.c.) Bizleri ve sizleri bu fani dünyada GEÇİRDİĞİMİZ KISA HAYAT BOYUNCA Gaflet’en uyanıp Tövbe eden ve tövbesinde samimi olan sevgili kulların Yüzü suyu hürmetine afv eylesin. AMİN…….

Fuad Yusufoğlu

Tevbe

05 Temmuz 2008

dsc09627-bahcemden-gunesin-batisi.JPG

Bahçemden Güneşin batışı (Nusaybin)

Ebu Bekir bin Abdullah Müzeni (r.a.) der ki :

-”Bir kasap vardı. Komşusunun cariyesine aşık idi. Bir gün cariyeyi bir köye gönderdiler. Kasap arkasından gidip ona asıldı.”

Cariye:

-”Ey delikanlı senin beni sevdiğinden daha çok ben seni seviyorum. Fakat Allah’u teala (c.c) Hazretlerinden korkuyorum.” dedi

Kasap:

-”Sen korkuyorsun da, ben niçin korkmiyeyim ?” deyip tövbe etti .

Ve geri döndü.

Yolda çok susadı, susuzluktan ölecek gibi oldu. Zamanın peygemberinin bir iş için bir yere gönderdiği bir kimse, o kasabın yanına geldi.

-”Sana ne oldu ?” dedi.

Kasap:

-”Hararetten öyle oldum.” dedi.

-”Gel dua edelim de, Allah’u teala hazretleri (c.c) bir bulut göndersin, başımızın üzerinde olsun, öylece şehre gidelim. dedi.”

Kasap:

-”Benim hiç bir hayırlı işim yoktur. Sen dua et bende Amin diyeyim.” dedi .

Öyle yaptılar. Bulut geldi başlarının üzerinde durdu. Birbirlerinden ayrılacakları yere kadar, bulut başlarının üzerinde olduğu halde gittiler. Sonra bulut Kasabın başı üzerinde kaldı.

Bunu gören peygember habercisi,

-”Ey delikanlı sen demedın mı ki, benim hiç bir hayırlı amelim yoktur. Şimdi bulut seninle geliyor. Bana halini anlat “deyince

Kasap;

-”O cariyenin sözü üzerine yaptığım TÖVBE hariç, hiç bir şey bilmiyorum.” dedi .

Peygember habercisi de

-”Evet böyledir, tövbesi kabul edilen bir tövbekar gibi, Allah’u Teala (c.c.) nın indinde makbul kimse yoktur.”dedi….

Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah’u teala hazretleri (c.c) bizlerin ve sizlerin tövbeleri kabul edilen tövbekar kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

Tevbe-i Nasuh

05 Temmuz 2008

dsc02150-girnavas-selalesi-fuadyusufoglu.JPG

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle der:

-”Kim ki, yapmış olduğu günahı hatırlar ve ondan dolayı; kalbi korkudan titrerse, onun günahı levh-i mahfuzdan kaldırılmıştır.”

Rivayet edilir ki,

Biri Adullah bin Mesud (r.a.) a sordu:

-”Ben bir günah işledim. Tevbe edersem Allah (c.c.) kabul eder mi?”

İbni Mesud (r.a.) adamdan yüzünü çevirdi, cevap vermedi. Sonra dönüp adama bakınca gözlerinden yaşlar aktığını gördü.

Bunun üzerine İbni Mesud (r.a.) adama şöyle dedi:

-”Cennetin sekiz kapısı vardır. Hepsı açılıp kapanır. Ancak Tevbe kapısı kapanmaz. Kapının kapanmaması için bir melek bırakılmıştır. Tevbe et Me’yüs olma .”

İbni Abbas (r.a.) dan rivayet edilmiştir. Resülullah (a.s.v.) buyurdu:

Kul tevbe ettiği zaman, Allah (c.c.) onun tevbesini kabul eder, günahları yazan meleklere o günahı unutturur. Azalarına da yaptıkları günahı unutturur. Yer yüzünde ki, günahı işlediği yeri de, gökteki makamı nı da unutturur. Bunlara kulun günahlarını unutturur ki, kiyamet günü kulun aleyhine şehadet edecek kimse bulunmasın.

Tevbe-i Nasuh:

Kulun içten, dıştan pişman olarak ve bir daha o günahi işlememeğe azmetmek suretiyle yapılan tevbedir. Allah (c.c.) kabul buyurduğu tevbe de işte böyle olanıdır.

Zahiren tevbe edip, içten pişman olamayanın halı buna benzer:

Bir mezbele ki üzerine atlas örtülmüş, İnsanlar ona baktıklarında imrenirler. Fakat örtü mezbelenın üzerinden kaldırıldığında insanlar ondan tiksinirler ve yüz çevirirler. İşte ihlassız, dıştan ibadet edenlerin halı de böyledir. İnsanlar onlara gıpta ederek bakarlar, fakat kiyamet günü perdeler kaldırıldığında melekler onlardan kaçarlar.

Bunun içindir ki;

Resülullah (Sallallahu aleyhi sellem) buyurulmuştur:

-Şüphesiz , Alah (c.c.) sizin şeklinize, kiyafetinize bakmaz. Belki Allah (c.c.) sizin kalblerinize bakar.

İbni Abbas (r.a.) ın şöyle dediği rivayet edilir:

-Nice tevbe eden vardır ki, kıyamet günü tövbe ettiğini sanarak gelir, Halbuki tevbe etmiş değildir. Çünkü o, pişmanlık günahı tekrar işlememeğe azm etmek;”

-”Hakkını yediği kimselere imkan dahilinde haklarını iade etmek, mümkün değilse hellallaşmak, bu da mümkün değilse onun için dua yapmak suretiyle tevbe kapılarını kuvvetlendirmektir.

Ebulleys’in (k.s.) tefsirinde de böyledir:

Akıllı olan kimseye yaraşan odur ki; geçmiş günahlara tevbe etsin. Allah (c.c.) yaklaştıracak ve ahiret gününden kurtaracak güzel amelleri düşünsün .Tevbe etmekte acele ederek, boş amelleri bırakarak Allah (c.c.) ın zikrine devam etsin. Allah (c.c.) ın yasak kıldığı şeyleri terk etsin. Nefsın heva ve hevesine, şehevi isteklere uymuyarak, nefsi sabretmeye davet etsin.

Nefis bir puttur. Kim ki nefsine taparsa o kimse puta tapmış olur. Kim ki Allah (c.c.) a İHLAS ile ibadet ederse, işte o kimse nefsi tepelemiş olur.

Rivayet edilir ki;

Bir gün Malik bin Dinar (k.s.) Basra sokaklarındayken bir incir gördü, canı çekti parası bulunmadığı için ayakkabısını çıkarıp bakkala verdi . Bir miktar vermesini istedi. Bakal ayakabının bir işe yaramıyacağını söyleyerek incir vermedi.

Malik bin Dinar (k.s.) çekip gittikten sonra;

Bir adam bakkala;

-”Bunu kim olduğunu bilmiyormusun ?” deyince ,

Bakkal;

-”Hayır.” diye cevab verdi .

Adam;

-”O incir vermediğin zat Malik bin Dinar (k.s.) dır.” denilince,

Bakkal hemen bir tabağa incir koyarak kölesinin eline verdi ve ona şöyle dedi.:

-”Eğer bunu senden alırsa seni azad edeceğim.”

Bunun üzerine köle koşarak, Malik Bin dinar (k.s.) a yetişti ve

-”Bunu benden kabul ediniz, buyurun”  dedi.

Malik bin Dinar (k.s.) inciri almadı .

Köle;

-”Buyurun kabul ediniz, eğer kabul ederseniz azad edileceğim.” dedi.

Malik bin Dinar (k.s.);

-Eğer senden bunu kabul edersem sen azad olunacaksın ama ben azap göreceğim.

Köle israr edince Malik bin Dinar (k.s.) şöyle dedi:

-”Ben incir için dinimi satmamaya yemin ettim. İnciri ancak kiyamet günü yerim.”

Gene Rivayet edilir ki;

Malik bin Dinar (k.s.) Ölüm hastalığına yakalanmıştı. Ağır hasta iken canı bir kase bal, süt içine katarak sıcak pide ile tirit yapıp yemek istedi. Hizmetçisi gidip istediğini getirdi. Malik bin Dinar (k.s.) Sütle karıştırılmış bal kasesini eline alarak ona baktı, baktı

Ve kendı kendıne;

-Ey nefis, otuz sene sabrettin. Şimdi ise ömründen bir saat kadar bir şey kalmıştır.”

Deyip elindeki kaseyi yere fırlattı. Sabretti, nefsinin isteğini yerine getirmedi. Böylece ahrette irtihal buyurdu..

Devam edecdek…

Mükaşefetül kulub (İmam-i Ğazali)

Allah(c.c.) bizleri ve sizleri ; kendi nefislerine hakım olan kullarından eylesin. AMİN
Fuad yusufoğlu

Tevbe-i Nasuh- 2

05 Temmuz 2008

dsc00303-fuadyusufoglu-navala-ras.JPG

Navale Reş (Nusaybin)

Rivayet edilir ki;

Musa (Aleyhisselam) ın zamanında bir adam tevbesinde durmaz. Her ne zaman tevbe ederse tevbesini bozardı.

Tam yirmi sene bu hal üzere yaşadı. Bir gün Allah-Teala (c.c.) Musa (aleyhisselam) a vahiy ederek şöyle buyurdu:

-“Ey Musa, benim felan kuluma öfkelendiğimi ona söyle.”

Bunun üzerine Musa (aleyhisselam), tam yirmi sene o adama Allah (c.c.) ın emrini tebliğ etti. Bir gün adam Musa (aleyhisselam) ın nasihatından müteessir olarak dağa çıktı.

Ve Allah (c.c.) a şöyle niyazda bulundu:

-Ey Allah’ım. Rahmetin mi bitti, yoksa benim günahlarım sana zarar mı verdi? Affının hazineleri mi, bitti, yoksa affını kullarından esirgeyip cimri mi oldun. Senin affından büyük hangi GÜNAH vardır?

-“Kerem senin kadim sıfatındandır. Kremsizlik ise benim hadis olan sıfatlarımdandır. Benim bu hadis sıfatım, senin kadim sıfatına galebe çalabilir mi hiç?”

-“Kullarını rahmetinden mahrum bıraktığın vakit onlar kimden rahmet ümit etsinler? Onları kapından kovarsan, kime muracaat etsinler?”

-“Ey Allah’ım eğer senin rahmetin tükenip, benim de muhakkak azap görmem gerekiyorsa, kullarının bütün azabını bana yükle. Çünkü ben onlara kendimi feda ettim.”

Bunun üzerine Allah (c.c.) Musa Aleyhisselam’a şöyle buyurdu:

-“Ey Musa ona git ve şunu ona söyle:

-”Kudretimin, affımın ve rahmetimin kemaliyle beni bildikten sonra ben onun günahlarını bağışladım. Onlar yeryüzü dolusu olsa da.”

Devam edecek….

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) bizleri ve sizleri Tevbesinde sadık olan ve tevbe-i Nasuh la tevbe eden kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

Tevbe-i Nasuh- 3

05 Temmuz 2008

dsc00305-fuadyusufoglu-navala-ras.JPG

Nevale Reş (Nusaybin)

Ebülleys (r.a.) rivayet eder, der ki;

-“Hazreti Ömer (radiyallah-u anhu) ağlayarak Resulullah(a.s.v.) ın yanına girdi.

Resulullah (a.s.v.) kendilerine sordu:

-“Ey Ömer seni ağlatan nedir?”

Hz. Ömer (r.a.) :

-“Ey Allah (c.c.) ın Resullü, kapıda bir genç var ağliyor, onun ağlaması benim kalbimi yaktı onun için ağliyorum.”Dedi.

Resulullah (a.s.v.):

-“Onu içeri alın Ey Ömer.” Buyurdu.

Genç içeri girdi, fakat halen ağliyordu.

Bunun üzerine Resulullah (a.s.v.) sordu:

-“Neye ağliyorsun ey genç?”

Genç :

-“Ey Allah (c.c.) ın Resulü, beni günahlarımın çokluğu ağlatiyor. Çünkü ben Cebbar olan Allah (c.c.) ın bana vereceği azabdan korkuyorum.”

Resulullah (a.s.v.) buyurdu:

-“Allah (c.c.) a bir şey ortak- eş- mi koştun?”

Genç :

-“Hayır.” dedi.

Resulullah (a.s.v.):

-“Haksız yere birini mi öldürdün?”

Genç:

-“Hayır.” dedi.

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Senin günahın, yedi kat gök ve yedi kat yer ve dağlar kadar büyük olsa bile Allah (c.c.) afveder.”

Genç:

-“Ey Allah (c.c.) ın Resulü, benim günahım bunlardan daha büyüktür.”

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Günahın mı büyüktür. Yoksa kürsi mi?”

Genç:

-“Benim günahım daha büyüktür.” Dedi.

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Günahın mı daha büyüktür yoksa arş mı?”

Genç:

-“Benim günahım daha büyüktür, Ey Allah (c.c.) ın elçisi.” Dedi.

Resulullah (a.s.v.):

-“Senin günahınmı daha büyüktür, yoksan Allah (c.c.) ın afvımı?”

Genç:

-“Allah (c.c.) ın afvı daha büyüktür.” Dedi.

Resulullah (a.s.v.) buyurdular:

-“Büyük olan günahı ancak büyük olan Allah (c.c.) afv eder.”

Sonra Resulullah (a.s.v.) gence:

-“Günahını bana söyle” diye emir buyurdu:

Genç:

-“Senden utanıyorum Ya Resulullah (a.s.v.)” dedi.

Resulullah (a.s.v.) buyurdu:

-“Utanma, söyle günahın nedir?

Genç:

Günahını şöyle anlattı:

-“Ben Yedi seneden beri kabirlerde kefen soyuyordum. Bir gün Ensardan bir kız vefat etmişti. Onun kabrini de soydum, kefenini aldım, yürüdüm, epeyce gitmiştim ki,

Devam edecek…..

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) hazretleri bizleri ve sizleri Tevb-i Nasuh ile tevbe eden kulların yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Tevbe-i nasuh- 4

05 Temmuz 2008

dsc00305-fuadyusufoglu-navala-ras.JPG

Nevale reş (Nusaybin)

Genç günahını şöyle anlattı:

-“Ben yedi seneden beri kabirlerde kefen soyuyordum. Bir gün Ensardan bir kız vefat etmişti. Onun kabrini de soydum, kefenini aldım yürüdüm, epeyce gitmiştim ki, şeytan (aleyhilla’net) bana vesvesesiyle galabe çaldı.

Bunun üzerine geri döndüm, kefenini aldığım kızın ırzına geçtim Sonra kızdan ayrılıp epeyce gitmiştim ki, bir de baktım kız ayağa kalkmış bana şöyle haykırıyordu:

-“Ey Genç, yazıklar olsun sana. Her zalimden, nazlumun hakkını alacak olan Hakim-i mutlak olan Allah (c.c.) tan utanmıyormusun? Beni ölüler diyarında çıplak bıraktın. Allah (azze ve celle) nın huzurunda cünüp olarak durdurdun.”

Hazreti Ömer (r.a.) dedi ki:

-“Bunun üzerine Resulullah (salallahu aleyhi vessellem) yerinden sıçrayıp gencin kafasından iterek şöyle buyuruyordu:

-“Ey Fasık, senin yerin ateştir. Çık yanımdan çık.”

Bunun üzerine genç Resulullah (a.s.v.)ın yanından çıktı. Tam kırk gün tevbe ederek Cenab-ı hakka yalvardı.

Kırk gün tamamlandıktan sonra başını göğe kaldırıp, Allah (c.c.) a şöyle niyazda bulundu:

-“Ey Muhammed (a.s.v.) ın, Adem (a.s.)in, İbrahim (a.s.) ın Allah’ı: eğer benim tevbemi kabul buyurup beni bağışladınsa, bunu Muhammed (a.s.v.) e ve ashabına bildir. Hayır eğer tevbemi kabul buyurmadınsa, gökten bir ateş gönderip beni o ateşle yak. Ve beni ahiret azabından böylece kurtar.”

Hz. Ömer (r.a.) şöyle devam eder:

-“Bunun üzerine Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem) e Cebrail (a.s.) inerek şöyle dedi:

-“Ey Muhammed (s.a.v.) Rabinin sana selamı vardır. Rabbin sana şöyle diyor: ”Mahlukâtı sen mi yarattın?”

Resulullah (a.s.v.) bana şöyle mukabelede bulunuyor:

-“Şüphe yoktur ki; beni ve bütün mahlukâtı yaratan Allah (c.c.) tır. Bana ve onlara rızık veren de O’dur.

Cebrail (a.s.) dedi:

-“Allah-u Teala (c.c.) sana “ BEN O GENCİ AFETTİM” buyuruyor”

Bunun üzerine Resulullah (Aleyhisselatu ve selam) genci çağırıp Allah (c.c.) ın onu afettiğini kendisine müjdeledi.

Devam edecek…

Mükaşafet-ül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) Bizleri ve silzeri Günahlarına Tevbe-i Nasuh’la tevbe eden kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

Tevbe-i nasuh- 5

05 Temmuz 2008

dsc00316-fuadyusufoglu-navala-sipi.JPG

Nevala Reş (Nusaybin)

Tevbe-i Nasuh:
Kulun içden, dıştan pışman olarak ve bir daha o günahı işlememeğe azmetmek suretiyle yapılan tevbedir. Allah (c.c.) ın kabul buyurduğu tevbede işte böyle olanıdır. Zahiren tevbe edip, içten pişman olmayanın hali şuna benzer:

Bir mezbele ki üzerine ATLAS örtülmüş, insanlar ona baktıklarında imrenirler. Fakat örtü mezbelenin üzerinden kaldırıldığında insanlar ondan tiksinirler ve yüz çevirirler, işte ihlassız, dıştan ibadet edenlerin halı de böyledir. İnsanlar onlara gıpta ederek bakarlar, fakat kıyamet günü perdeler kaldırıldığında melekler ondan kaçarlar.

Bunun içindir ki Resulullah (aleyhisselatu vesellem) bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur:

-“Şüphesiz, Allah (c.c.) sizin şeklinize, kiyafetinize bakmaz. Belki Allah (c.c.) sizin kalblerinize bakar.”

İbni Abbas (r.a.) ın şöyle dediği rivayet edilir:

-“Nice tevbe eden vardır ki, kiyamet günü tevbe ettiğini sanarak gelir, halbuki tevbe etmiş değildir. Çünkü o, pişmanlık, günahı tekrar işlememeğe azm etmek, hakkını yediği kimselere imkan dahilinde haklarını iade etmek, mümkün değilse HELALLAŞMAK, bu da mümkün değilse onun için dua yapmak suretiyle tevbe kapılarını kuvvetlendirmektir.

Günahları unutmak, musibetlerin en kötüsü ve çirkinidir. Akıllı olan kimse kendini daima hesabe çeker; Günahlarını unutmaz:

Nitekim denir ki:

-“Ey günahkar, suçları sayılan günahını unutma, geçmiş günahını hatırla, ölümden önce Allah (c.c.) a tevbe et, ey asi, itiraf ederek günahını afettir.

Devam edecek….

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; tevbe-i Nasuh eden ve tevbesine sadık olan kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

Tevbe-i nasuh- 6

05 Temmuz 2008

dsc00319-fuadyusufoglu-navala-res.JPG

Navale Reş (Nusyabin)

Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle der:

-“Kim ki, yapmış olduğu günahı hatırlar ve ondan dolayı; kalbi korkudan titrerse, onun günahı levh-i mahfuz’dan kaldırılmıştır.”

Rivayet edilir ki, biri Adullah bin Mesud (r.a.) a sordu:

-“Ben bir günah işledim.Tevbe edersem Allah(c.c.) kabul eder mi?”

İbni Mesud (r.a.) adamdan yüzünü çevirdi, cevap vermedi.

Sonra dönüp adama bakınca gözlerinden yaşlar aktığını gördü. Bunun üzerine adama şöyle dedi:

-“Cennetin sekiz kapısı vardır. Hepsi açılıp kapanır. Ancak Tevbe kapısı kapanmaz. Kapının kapanmaması için bir melek bırakılmıştır.Tevbe et Me’yüs olma.”

İbni Abbas (r.a.) dan rivayet edilmiştir. Resülullah (a.s.v.) buyurdu:

Kul tevbe ettiği zaman, Allah (c.c.) onun tevbesini kabul eder, günahları yazan meleklere o günahı unutturur. Azalarına da yaptıkları günahı unutturur.Yer yüzünde ki, günahı işlediği yeri de, gökteki makamı nı da unutturur. Bunlara kulun günahlarını unutturur ki, kiyamet günü kulun aleyhine şehadet edecek kimse bulunmasın.

Tevbe-i Nasuh:

kulun içten, dıştan pişman olarak ve bir daha o günahi işlememeğe azmetmek suretiyle yapılan tevbedir. Allah (c.c.) kabul buyurduğu tevbe de işte böyle olanıdır. Zahiren tevbe edip, içten pişman olamayanın hali buna benzer:

Bir mezbele ki üzerine atlas örtülmüş, İnsanlar ona baktıklarında imrenirler. Fakat örtü mezbelenın üzerinden kaldırıldığında insanlar ondan tiksinirler ve yüz çevirirler. İşte ihlassız, dıştan ibadet edenlerin halı de böyledir.

İnsanlar onlara gıpta ederek bakarlar, fakat kiyamet günü perdeler kaldırıldığında melekler onlardan kaçarlar bunun içindir ki;

Resülullah (a.s.v.) buyurulmuştur:

-“Şüphesiz, Alah(c.c.) sizin şeklinize, kiyafetinize bakmaz. Belki Allah(c.c.) sizin kalblerinize bakar.

İbni Abbas (r.a.) ın şöyle dediği rivayet edilir:

-“Nice tevbe eden vardır ki, kıyamet günü tövbe ettiğini sanarak gelir,Halbuki tevbe etmiş değildir. Çünkü o, pişmalık günahı tekrar işlememeğe azm etmek;

Hakkını yediği kimselere imkan dahilinde haklarını iade etmek ,mümkün değilse hellallaşmak, bu da mümkün değilse onun için dua yapmak suretiyle tevbe kapılarını kuvvetlendirmektir.

Ebulleys’in (k.s.) tefsirinde de böyledir.

Akıllı olan kimseye yaraşan odur ki; geçmiş günahlara tevbe etsin. Allah (c.c.) yaklaştıracak ve ahiret gününden kurtaracak güzel amelleri düşünsün.Tevbe etmekte acele ederek, boş amelleri bırakarak Allah (c.c.) ın zikrine devam etsin. Allah (c.c.) ın yasak kıldığı şeyleri terk etsin. Nefsin heva ve hevesine, şehevi isteklere uymuyarak, nefsı sabretmeye davet etsin.

Nefis bir puttur. Kim ki nefsine taparsa o kimse puta tapmış olur. Allah (c.c.) a İHLAS ile ibadet ederse, işte o kimse nefsi tepelemiş olur..

Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c) bizleri ve sizleri bir daha günah işlemeyen Tevbe-i nasuh yapan kullarından eylesini AMİN….

Fuad Yusufoğlu