‘kul hakkı’ olarak etiketlenmiş yazılar

Site çökertmek

24 Haziran 2008

dsc00889-dara-su-sarnici-fusadyusufoglu.JPG

Dara kalesi (Su sarnıcı)

Bu inter NET alemıne yeni katıldığım için, bilmediğim şeyler olduğu doğrudur.Yavaş yavaş öğreniyorum…Meşhur bir söz vardır

-”Bilmemek ayıp değil Öğrenmemek ayıptır” diye Bu sözü kim söylemişse doğru söylemiş güzel bir söz…

Bilmediğim ve daha henüz yenı öğrenmeye başladığım şeylerin bazılarını istersenız sizlerle paylaşmak istiyorum….Evet paylaşmak istiyorum…Gene bir söz var

-“İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar.” Diye ; Bu da doğru bir söz kim söylemişse doğru söylemiştir…

Evet Allah (c.c.) yeryüzünde bulunan insanlara lütfettiği o yüce keremiyle bahşettiği ni’meti; bizleri yanı insanları en güzel şekilde yaratmiş. Allah (c.c.) yarattığı bu insanı kala alıyor…Yanı kendisiyle konuşuyor ve onun sözünü dinliyor hiç azarlamadan sonuna kadar dinliyor;

Kur’anı kerimde Çok yerlerde.”Ya ayyuhhellezine …Ya ayyuhhannas..” Mealen (Ya insan ey insan ey insanlar) insanlarla konuşuyor …Aslında bu insanoğlıu için büyük ve çok büyük bir şereftir…Ayrıca düşünenler için ibret vericidir. GÜZEL BİR ŞEYDİR…Allah (c.c.) bu büyük nimeti için secdelere gece gündüz kapansak ağlasak sızlasak azdır.. Gerçi bununla da bitmiyor;Allah (c.c.) insana bahşiettiği en büyük ni’met ne olduğunu biliyormususnuz…

Evet tahmin ettinğiniz gibi Bu çok çok büyük ni’met İSLAMİYETTİR…Gene Allah(c.c.) kur’anı kerimde işte bu insanlara hitaben “Ya ayühellezıne amanu” Mealen (Ey iman edenler.) Bu da büyük bir nimettir…

Allah (c.c.) Yeryüzünde İslamiyetten daha büyük bir ni’meti insanoğluna bahşetmemiş…Zaten bu garıban kardeşiniz eski yazılarında bahsetmiş …boş zamanlarınızda okumaya fırsatınız olursa tavsiye ediyorum… Evet…anlaşılan ya arkadaşlar okumamışlar veya kala almamışlar…neyse sağlık olsun…

Şimdi:

Ey insan ben sana soruyorum…

Yeryüzünden , ve içindekilerden de daha kiymetli bu kadar büyük ni’meti Allah(c.c.) sana bahşetmiş buna şükür edeceğine Gece gündüz secdeye varacakken. daime zikir edecekken.; Nankörlük edip, ufak tefek işe yaramaz şeylerle uğraşıyorsun…

Üstelik boş olmakla beraber bir de üstelik çok ama çok büyük vebal altına giriyorsun ama ne yazık ki; farkında değilsin…evet ne yazık…Ve de bu kadar büyük vebal altında nasıl olacağını düşünmüyorsun da kılın dahı kıpırdamiyor.; Sanki alnına bir sivrisinek konmuş gibi hisetmiyor ve hisedip elinin tersiyle kovuyorsun…Yazık hemde çok yazık…

Evet ben Kul hakkından bahsediyorum…

Bildiğiniz gibi bu fanı dünyada sorulacağımız iki türlü günah var…Bir Allah hakkı…Herkes bunları biliyor….ikincisi de Kul hakkı…İşte bu haklardan birincisi çeşitli vesilelerle tövbe-i Nasuh la afediliyor. Ama ya ikincisi Kesinlikle afedilmiyor…Ancak senin zülmüna uğrayan veya senin mağdurun olan şahıs afetmedikçe Allah (c.c.) af etmez…

Bu da böyle biline…

Şimdi sizlerle beraber olduğum; bu az zaman zarfında bazı şeyleri daha yeni yeni öğreniyorum…Başkasının sitesini imha etmek veya onun yazdığı yazıyı çalmak…evet kabaca buna çalmak yanı hırsızlık denir…kendı yazısı gibi algilayıp ve de ismini altına yazmak…. Bu ne çirkin bir iştir…

Eski zamanlarda hırsızlık yapan bazı kimseler; bir eve girmişler, alacakları bazı eşyaları toplarken gözleri bir çuvala ilişmiş o karanlıkta bir hırsız elliye biraz alıp tatmış ve

-Bu tuz dur..”

Arkadaşı;

-Nereden biliyorsun şeker de olabilir.”

Kendisi;

-Ben tadına baktım tuzluydu…”

Hemen arkadaşı acele olarak:

-Hemen bu eşyaları bırakalım..Maden ki bu evde bir şey tattık bizlere bu evden bir şey çalmak insafa aykırıdır. ..”

Ve aldıkları eşyaları tekrar yere koyup gerisin gerisi gittiler..Evet ey bu siteleri çökerten ve yazılarını silen ve ya çalan insanlara seslenmek istiyorum… SİZLERDE O HIRSIZLAR GİBİ BİRAZ İNSAFLI OLAMAZMISINIZ…Sizler onların bloguna giriyorsunuz, iyi kötü onların yazılarından istifade ediyorsunuz, buna karşılık; onları bu güzel yazıları yazdıkları için tebrik edeceğinize o yazıyı ya siliyorsunuz veya çalıyorsunuz…Bu dinimizde günahtır…Ve kul hakkına girer…

Mesleği hırsızlık olan bir haramı böyle insaflı davranırken sen bu kadar emek veren el emeği döken, göz nuru harcayan bir kimsenın sitesını bir tuşla çökertiyorsun…Bu insafa sığarmı üstelik de bu çökertiğin sitenın sahibini tanımıyorsun…

Ne kadar acı .

Şimdi ben bu işi yapan insanlara sesleniyorum…

Bu kadar emek sarf eden; bir insanın emeğini bir TUŞLA Mat ediyor ve çökertiyorsun…

Sen RAHAT MISIN…?

Sen Huzurlu musun.?

Sen artık kendıne sor ve cevabını kendınden al…

Pekı bu çökertiğin insan nsitesi için üzülmezmı ? Bu kul hakkı değilde nedir… Peki bu insanlığa Müslümanlığa, Arkadaşlığa sığarmı?

Aman ha …aman ha; bu çok büyük bir günahtır…Sakın bunlara alet olmayın…Evet inankı bir gün gelecek Dünyanın altındekiler ve üstündekiler sizin malınız olsa; onları bu mağdur ettiğiniz insanlara verirsenız gene de O haktan kurtulamzsınız…ALLAH(C.C.) AFETMEZ VE YERLERİ DE Cehennem ve be’sil masırdır…

Ama olur ya ya bazı kaçkın kişmseler olur.. Haşa…DİNİMİZE KİTABİMİZA PEYGAMBERİMİZE HAKARET EDERLER.İŞTE BUNLARA MUSALLAT OLMAK BELKİ SEVAPTIR…

Ama kendi halında bir insan; göz nuru dökmüş, alın teri harcamış; bir site yapıncaya kadar uğraşmiş ve işin önemli tarafı da Hiç kimseye ZARARI Dokunmamış.. sen gel bu site yi çökert olurmu..? bu hangi vijdana sığar…

Evet…

Bu da iyice anlaşıldığına göre şimdi; bir kısa söyliyeyim…ZAMANIN Çok zalım ı olan, onun ismiyle anılan Haccac-e Zalim bir gün bir Allah (c.c.) evliyasıne ;

-Bana dua et.”

Veli adam;

-Ya rabbi onun canını al..”

Hacac-e zalim;

-Bu ne biçim duadır..”

Veli adam;

-Bu senın ve bütün Müslümanlar için hayırlı bir duadır..İnsanlar senin şerinden kurtulup rahat edecekler…”buyurdu..

Şimdi Sevgili kardeşlerim…

Hakıkatten bu işi yapanlar inanki çok kötü bir iş yapıyorlar…Ve ileride telefisi mümkün olmayan bir hata yapıyorlar…Lütfen kendi yararınız için bu işlerden vazgeçin…İnsanlar arasına karışın …Dertleşin…Sırdaş olun… İnsanlara yararlı işlerle uğraşın…

Dünyada Allah (c.c.) yanın çok çok hayırlı iki şey vardır…Ondan büyük hayır yoktur…

Birincisi Allah (c.c.) a iman…

İkincisi İnsanlara iyilikler yapmak yanı insanlara hizmet etmek…

Buna mukabilde Allah (c.c.) ın katında çok iki büyük günah var ki onlardan daha büyük günah yoktur…

Birincisi Allah(c.c.) şerik koşmak…Naazallah…

İkincisi de İnsanlara zarar vermek yanı eziyet etmek…

Sevgiyle kalın…

Fuad Yusufoğlu

Eziyet

02 Temmuz 2008

dsc00093-fuadyusufoglu-nusaybin.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Fuadeyl ibn İyyad (radiyallah-u anhu) ı ağlarken gördüler.

-“Niçin ağliyorsun?” dediler.

Fuadeyl ibn İyyad (r.a.);

-“Bana zülm eden bir zavallı müslümana üzüldüğümden ağliyorum.”Dedi.

-“Kiyammete ona sorulacak ve rezil olacaktır. Fakat hiçbir özür ve bahane bulamiyacaktır.”

Mucahid (Radiyallah-u Anhu) buyuruyor:

-“Cehennemde olanlara Allah-u Teâla (c.c.) öyle yaralar verir ki, bütün bedenleri sızıp akar, yalnız kemikleri kalır.”

Sonra bir ses;

-“Bu nasıl bir elemdir?” der.

-“Çok şiddetlidir.” Derler.

Aynı ses:

-“Bu dünyada Müslümanlara verdiğiniz sıkıntının karşılığıdır.” Der.

Peygamber efendimiz (Salallahu aleyhi vesselem) buyurdu;

-“Cennete istediği gibi dolaşan birini gördüm. Müslümanlara eziyet vermesin diye yol üzerindeki bir ağacı kesmişti”

Hiç kimseye kibirlenmemelidir. Çünkü, Allah-u Teala kibirlileri sevmez. Peygamber Efendimiz (Sallallah-u Aleyhi Vesselam.) buyurdu ki;

-“Allah-u Teâla bana vahiy ile bildirdi ki, tavazu et, kimse kimseye övünmesin.”

Bunun için Peygamber efendimiz (Sallallah-u Aleyhi vesselem) dul kadınların, miskinlerin işlerini görünceye kadar uğraşırdı. Kimseye hakaret gözü ile bakmamalıdır. Çünkü o kimse Allah-u Teâla (c.c.) nın VELİ KULU OLABİLİR, Fakat o bilmez. Allah-u Teâla (c.c.) evliye kullarını herkesin nazarından örtmüştür.

İkrime (Radiyallah-u anhu) buyurdu; Allah-u Teâla (c.c.), Yusuf (aleyhisselam) a,

-“Senin dereceni ve ismini, kardeşlerini afvettiğin için, büyük eyledim” buyurmuştur.

Hadisi şerifte (a.s.v.):

-“Din kardeşini afv edenin izzeti ve büyüklüyü artar.” Buyuruldu.

Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) buyuruyor;

-“Bir kimse günde üç defa’Allahummeslih ümmete Muhammedin, Allahümmerham ümmete Muhammedin, Allahümme ferric ümmete Muhammedin’ derse; İSMİ EBDALLAR DEFTERİNE YAZILIR.”

Hazreti Ali (r.a.) buyruyor:

-“Kimin karnı ağrırsa, hanımın mehir parasından isteyip, bal alsın, yağmur suyu ile karıştırp içsin, şifa bulur. Çünkü Allah-u Teâla (c.c.) yağmur’a BEREKET,bal’a ŞİFA ve kadınların mehr’ine AFİYET buyurmuştur. O halde bu üçü bir araya gelirse elbette ŞİFA BULUR.

Kimya-yi Saadet ( İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla (c.c.) bizlere ve sizlere; Bu fani dünya da kaldığımız Müddet zarfında BEREKET, ŞİFA, SIHHAT VE AFİYET üzere olmayı, Uzun ömürler le birlikte, Salih ameller ihsan eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc08412-bazne-taka-fuadyusufoglu.JPG

Bazne taka (navala sipi)

KOMŞU HAKKI:

Yalnız Müslüman olmakla lazım gelen hakları uzun anlattık. Komşu hakları ise daha fazladır.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Buyurdu ki;

-“Kafir olan komşunun bir hakkı vardır. Müslüman komşunun iki hakkı vardır. Müslüman ve akraba olan komşunun üç hakkı vardır.”

Yine (a.s.v.) Buyurdu;

-“Cebrail aleyhisselam bana daima komşu hakkını vasiyet ederdi. Hatta ben ölünce malımdan miras alacaklarını zan ettim.”

Yine (a.s.v.) Buyurdu;

-“Komşusunun, zararından emin olmadığı komşu Mu’min değildir.”

Yine (a.s.v.) Buyurdu;

-“Komşunun köpeğine taş atan, komşusunu incitmiş olur.”

Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellem:

-“Komşu hakkının ne olduğunu biliyor musunuz? Yardım isterse yardım edin, borç iterse borç verin, fakir ise ihtiyacını görün, hasta
olursa ziyaretine gidin, ölürse cenazesinin arkasından gidin, sevinirse sevinin. Üzüntülü zamanında hal ve hatırını sorun, üzülmeyin deyin. Rüzgarına mani olmamak için ona bakan duvarı çok yüksek yapmayın. Yediğiniz meyveden ona gönderin, veremezseniz gizli yiyin. Çocuğunun eline yiyecek verip dışarı çıkarmayın. Komşunun çocuğu görüp de istemesin. Yemeyiniz kokusu ile komşuları üzmeyin. Pişirdiğiniz yemekten bir tabak da ona gönderin.”

Yine (a.s.v.) Buyurdu;

-“Komşu hakkı nedir bilir misin? Nefsim, yed-i kudretinde olan Allah (c.c.) a yemin ederim ki, komşu hakkına riayet edene, Allah-u Teala(c.c.) merhamet eder.”

AKRABA HAKKI:
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu;

-“Allah-u Teala buyuruyor ki; ben Rahmanım. Benim yakınım Rahm’dır. Onun ismini kendi ismimden çıkardım.Yakınları ile beraber olanlarla beraberim.Yakınlarından ilgiyi kesenlerden, ben de alakayı keserim.”

Yine (a.s.v.) buyurdu;

-“Ömrünün uzun, rızkının iyi olmasını isteğen, akrabasına iyi davransın. Sıla-i rahimden daha çok sevabı olan bir taat yoktur. Hatta bir evdekiler fısk ve fücur ile meşgül olsalar, sıla-i rahm edince, bunun bereketinden malları ve çocukları artar.”

ANNE VE BABA HAKKI:

Anne- baba hakkı hepsinden büyüktür. Çünkü yakınlıkları daha çoktur. Peygamber efendimiz (Sallallah-u aleyhi vesellem) buyurdu ki;

-“Huzurunda, alıcı- satıcı arasında duran köle gibi olmayan kimse , babasının hakkını ödeyemez.”

Yine (a.s.v.) Buyurdu;

-“Anaya- Babaya iyilik etmek,(Nafile) namazdan, oruçtan, hactan, umreden, cihad’tan daha üstündür.”

Allah-u Teala (c.c.) Musa aleyhisselam’a vahiy gönderdi;

-“Annesinin babasının sözünü dinlemeyip benim emirlerimi yapanları, emir dinlememişlerden yazarım. Benim emrimi yapmayıp, anasının- babasının sözünden çıkmayanları, emir dinleyenlerden yazarım.”

Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu;

-“Sadaka verip, sevabını anasına – babasına gönderen ne ziyan eder. Anasına – babasına da sevab yazılır ve kendi sevabı hiç azalmaz.”

Peygamber Efendimiz (Aleyhisselam) ın huzuruna bir kimse geldi. Ve;

-“Baban ve annem ölmüştür, onların üzerimde ödeyebileceğim bir hakkı kaldı mı?” dedi.

Peygamberimiz (a.s.v.) Buyurdu ki;

-“Onlar için namaz kıl (Namazın sevabını onlara gönder.), afv dile, ahd ve vasiyetlerini yerine getir, sevdiklerine iyi davran, izzet ve ikramda bulun, akrabasına iyi muamele eyle.”

Yine (a.s.v.) Buyurdu;

-“Anne hakkı, baba hakkının iki katıdır.”

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala (c.c.) Hazretleri; bizleri ve sizleri Ebeveynlerine saygılı olan ve onların haklarına riayet eden kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

Tevbe-i nasuh- 5

05 Temmuz 2008

dsc00316-fuadyusufoglu-navala-sipi.JPG

Nevala Reş (Nusaybin)

Tevbe-i Nasuh:
Kulun içden, dıştan pışman olarak ve bir daha o günahı işlememeğe azmetmek suretiyle yapılan tevbedir. Allah (c.c.) ın kabul buyurduğu tevbede işte böyle olanıdır. Zahiren tevbe edip, içten pişman olmayanın hali şuna benzer:

Bir mezbele ki üzerine ATLAS örtülmüş, insanlar ona baktıklarında imrenirler. Fakat örtü mezbelenin üzerinden kaldırıldığında insanlar ondan tiksinirler ve yüz çevirirler, işte ihlassız, dıştan ibadet edenlerin halı de böyledir. İnsanlar onlara gıpta ederek bakarlar, fakat kıyamet günü perdeler kaldırıldığında melekler ondan kaçarlar.

Bunun içindir ki Resulullah (aleyhisselatu vesellem) bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur:

-“Şüphesiz, Allah (c.c.) sizin şeklinize, kiyafetinize bakmaz. Belki Allah (c.c.) sizin kalblerinize bakar.”

İbni Abbas (r.a.) ın şöyle dediği rivayet edilir:

-“Nice tevbe eden vardır ki, kiyamet günü tevbe ettiğini sanarak gelir, halbuki tevbe etmiş değildir. Çünkü o, pişmanlık, günahı tekrar işlememeğe azm etmek, hakkını yediği kimselere imkan dahilinde haklarını iade etmek, mümkün değilse HELALLAŞMAK, bu da mümkün değilse onun için dua yapmak suretiyle tevbe kapılarını kuvvetlendirmektir.

Günahları unutmak, musibetlerin en kötüsü ve çirkinidir. Akıllı olan kimse kendini daima hesabe çeker; Günahlarını unutmaz:

Nitekim denir ki:

-“Ey günahkar, suçları sayılan günahını unutma, geçmiş günahını hatırla, ölümden önce Allah (c.c.) a tevbe et, ey asi, itiraf ederek günahını afettir.

Devam edecek….

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; tevbe-i Nasuh eden ve tevbesine sadık olan kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc09077-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Cenabi hak buyuryor ki:

-“Mallarını Allah (c.c.) yolunda harcayanların hali yedi başak bitiren, her başaktan yüz (tane) bulunan bir tek tohumun hali gibidir. Allah (c.c.) kime dilerse ona kat kat verir. Allah (c.c.) ihsanı bol olan, hakkiyle bilendir.” Bakara suresi: ayet – 261

Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve selem buyuruyor ki;

-“Mal-mülk toplayıp çoğaltanlar helak oldu. Ancak mal ile şöyle, şöyle yapanlar (mallarını farz olan zekat ve nafile olan sadakalar yolunda harcayanlar) helak olmadı.”

Bil ki,

Malın hayır yollarında sarf edilmesi dinin erkanından biridir. Ancak, mal sahiblarinin, zekat ve sadaka vermekle mükellef kılınmaları sırrı şudur:

Malın zekat ve sadaka olarak sarf edilmesi, fakirlik kapısını kapayıp, fakir ve zengin arasındeki ilişkilerin iyileşmesi bakımından insanlarına ve memleketin sulh, sükünet içinde olmasına etkili olması ile beraber, mal insanlarca sevilendir.

Halbuki insanlar Allah (c.c.) ı sevmekle me’murdurlar, ve iman etmeleriyle Allah (c.c.) ı sevdiklerini iddia ederler. Binaenaleyh malı harcamak onların sevgilerine bir ölçü ve da’valarında sadık olup olmadıklarına bir imtihan kılındı. Zira sevilen malların tümünü insan sevdiği Allah (c.c.) için harcar;

Bu hususta insanlar üç tabakaya ayrılırlar:

Birinci tabaka:

Kamil bir imana sahib olan yüksek tabaka. Onlar, kendilerine hiç bir şey ayırmayarak, bütün mallarını Allah (c.c.) yolunda harcayanlardır.

İşte onlar Allah (c.c.) a olan ahidlerinde sadakat gösterenlerdir. Hazreti Ebû bekr (r.a.) ın yaptığı gibi ki, O, bütün malını Allah (c.c.) yolunda harcamak için Resulullah (a.s.v.) a gelerek malını Allah (c.c.) yoluna feda ettiğini söylemiştir.

Bunun üzerine Resulullah (slalallahu aleyhi ve selem): O’na:

-“Kendin için ne bıraktın.” Buyurduğunda,

Ebû Bekr (radiyallah-u anhu):

-“Allah ve Resulünü.” diye cevab verdi.

Malını Allah (c.c.) yolunda sarf etmek üzere gelen Hz.Ömer (Radiyallah-u anhu) e

Resulullah (Salallahu aleyhi ve selem):

-“Kendin için ne bıraktın? Buyurdu.

Hazreti Ömer (r.a.) cevab verdi:

-“Buraya getirdiğim kadarını.”

Bunun üzerine Resulullah (sallallah-u aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“İkinizin arasında, sözlerinizin arasındaki kadar fark vardır.”

İkinci tabaka:

Orta derecede olan tabakadır. Onlar mallarını bir defada Allah (c.c.) yolunda harcayıp ellerini servetlerinden çekemezler. Fakat onlar mallarıyla zevklenmek için değil muhtaç olan zuhur ettiğinde ona vermek maksadi ile ellerinde tutarlar.

Kendilerine ancak ibadet yapabilmeleri için kudret bulmak kadar harcarlar. Bir muhtaç zuhur ettiğinde onun ihtiyacını ve fakirliğini gidermek için gayret sarf ederler. Gene bu tabaka, sadece farz olan zekatı vermekle kalmaz. Onların mallarını ellerinde tutmalarının en açık maksadları, ihtiyaclarını ve muhtaç olanları gözetlemektir.

Üçüncü tabaka:

Zayıf olan tabakadır. Onlar, ancak kendilerine farz olan zekatı verirler. Farz olan zekattan, ne fazla verirler ve ne de eksik. Bunlar insanların zekat ve sadaka hususun de ki derecelerdir.

Her birinin Allah (c.c.) yolunda harcaması Allah (c.c.) a olan SEVGİSİ MİKTARINDADIR.

Senin (Ey okuyucu);

Birinci ve ikinci tabakadan olabileceğini sanmiyorum. Fakat, üçüncü tabakadan aşıncaya kadar ve ikinci tabakanın sonlarına ulaşmağa çalış.

Yalnız üzerine farz olan zekat ı vermekle kalma, daha fazlasını vermeye gayret et. Çünkü farz olanı vermekte kalmak cimriliğin hudududur.

Devam edecek………

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri yapacağımız zekat ve sadakayı güler yüzle HAK SAHİBİ olan insanlara başa kakmadan veren kullarından eylesin. AMİN……..

Fuad Yusufoğlu

dsc09083-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

Cenab-i Hak (c.c.) buyuruyor ki;

-“Eğer sizden onların tamamını ister, bu suretle sizden (talebde) ileri giderse cimri olursunuz. Ve bu sizin kinlerinizi açığa çıkarır.” Muhammed suresi : Ayet 37

Öyle ise (ey okuyucu);
Hemen çalışmağa koyul, bir dilim ekmek olsa da farz olan zekkat’ten hariç sadakalar ver, sadakasız anın geçmesin ki, cimriler derecesinden sıyrılıp, yükselesin. Eğer bir şeye malik değilsen (bil ki) sadakanın hepsi mal ile olmaz.

Fakat, gönül alıcı, güzel söz söylemek, birinin ihtiyacını gidermek için;
Fiili yardım,
Bir derdini gidermek için ona şefaat etmek,
hastayı ziyaret etmek,
cenazeyi teşyi etmek,
hulusa, bir müslumanın kalbini feth etmek,

gönlünü almak için sözle fiille, her türlü kudretin dahilindeki yaptığın iyilik birer sadakadır. BUNLARIN HEPSİ İÇİN SANA SADAKA SEVABI YAZILIR.

Namazın, verdiğin sadaka ve zekatın için beş esase riayet et.

Birinci esas: Gizlilik.

Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve selem) bir hadisi şerifinde buyuruyor ki;

-“Şübhesiz gizli verilen sadaka ALLLAH (C.C.) IN GAZABINI GİDERİR.”

Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyen kimse Cenab-i Hak’ın kendi gölgesinden başka hiçbir gölge bulunmadığı kiyamet gününde gölgelendirdiği yedi kişiden biridir.

Yüce olan Allah (c.c.) buyuruyor ki;

-“Eğer sadakaları gizli olarak fakirlere verirseniz işte bu, sizin için daha hayırlıdır.” Bakara suresi: ayet 271

Kişi sadakayı gizli vermekle riyadan kurtulur, zira RİYA ekseriyetle nefse gallibdir. Ve o, öldürücüdür.

İnsan kabre konduğu vakit O, İNSANIN KALBİNDE YILAN SURETİNE DÖNÜŞÜR. Yani, yılanın sokması gibi elem verir. Cimrilik ise akreb suretine dönüşür. Her sadaka vermekte arzulanan husus cimrilik rezaletinden kurtulmaktır. Cimriliğe riya karıştığı zaman akreb yılanın bir çeşit gıdası olmuş olur. Ve böylece akrebten kurtulmuş olmaz, fakat yılanın kuvveti ziyadeleşir. Zira, kalb deki, öldürücü sıfatlardan her birinin gıdası ve kuvveti ancak onların beslenmesini sağlayan şeylere icebet etmekte olur.

İkinci esas: Başa kakmaktan kaçınmalıdır.

Başa kakmak:

Kendini fakire iyilik yapan, ihsan eden, birisi ve fakirden üstün olduğunu görmendir.

Başa kakmanın alamet ve işareti sadaka verdiğin kimseden teşekkür ve minnettarlık beklemen, senin hakkında kendisinden sadir olan noksan haraket’inden dolayı onu nefretle karşılaman ve onu nankörlükle suçlamandır.

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c) bizleri ve sizleri başa kakmadan sadakalarını, zekatlarını gizli veren, kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc09113-fuadyusufoglu-duruca-kertvene.JPG

Duruca köyü – Kertven- (Nusaybin)

Bunun ilaci,

Esas, fakirin, Allah (c.c.)ın hakkını senden kabul etmesiyle onun sana iyilik yaptığını, sana ihsanda bulunduğunu bilmendir. Çünkü zekatın sırlarından biri de kalbin, cimrilik kibrinden temizlenip pam pak olmasıdır. Bunun içindir ki, zekat temizleyicidir. Zira onunla temizlik hasıl olur. Guya o, necaseti temizleyen bir yıkayıcıdır.

Bunun içindir ki, Resulullah (Sallalahu aleyhi ve selem) ve EHLİ BEYTİ zekat almaktan men olundular.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;

-“Zekat ancak insanların mallarının kirleridir.” Fakat senden seni temizleyen şeyi aldığı vakit, o, sana iyilik yapmış ve senden üstün olmuş olur.

Vucudun için tehlike arz eden kanı doktor vucudundan parasız, ücretsiz alsa ve seni korktuğun tehlikeden kurtarsa, sen mi ona iyilik yapmış olursun yoksa o mu sana iyilik yapmış olur ne dersin? Ve gene senin mi ona teşekkür etmen lazım, yoksa onun mu sana teşekkür etmesi lazımdır?

İşte bunun gibi cimrilik rezaletini ve onun ahiret hayatındeki zararını içinden söküp çıkaran kimse senden üstün görünmeğe layıktır.

Üçüncü esas:

Zekatı, malın en iyisinden ve güzelinden vermendir. Yüca Allah (c.c.) buyurmuştur ki;

-“Onlar Allah (c.c.) a kendilerinin bile hoşlanmamakta oldukları şeyleri inad ederler.” Nahl suresi: Ayet – 62

Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

-“Ey iman edenler, Allah yolunda harcamayı kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan yapın. Kendinizin göz yummandan alıcısı olmadığınız pek adi, bayağı şeyleri vermeye yeltenmeyin. Bilin ki, şüphesiz Allah her şeyden müstağnidir. Asıl hem de layık olan odur.” Bakara suresi : ayet -267.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuştur:

-“Şübhesiz Allah (c.c.) temizdir. Ancak temiz olanı (helal olanı) kabul eder.

Zira bundan maksad SEVGİ derecesini meydana çıkarmaktır. İnsan sevdiği şey uğruna en kötüsünü değil en iyisini vermeği tercih eder.

Dödüncü esas:

Zekatı, sadakayı, iyi ve güler yüzle vermendir. Verdiğin zekat ve sadakadan dolayı sevinç içinde olursun.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem):

-“Bir dirhemlik sadaka yüz bin dirhemlik sadakayı geçti. (Yani bir kuruşluk sadakanın sevabı yüz bin kuruşluk sadakanın sevabını geçti.)” buyruyor.

Hadisi şerifte işaret edilen husus şudur ki; Güzel yüzle ve iyi davranışla, malının en iyisinden verdiği bir kuruşluk sadakanın sevabı yüzünü ekşiterek, malının kötüsünden verdiği yüz bin kuruşluk sadakanın sevabından daha fazladır.

Beşinci esas:

Zekat ve sadakayı verecek olduğun yeri seçmektir. Zekat ve sadakanın verilmesi iyi olan yerler şunlardır:

a- Allah (c.c.) yolunda çalışan, takva sahibi olan muhtaç alim.
b- Çoluk ve çocuğu çok olan Salih kişi.
c- Akraba.

Bu üç sıfatın tümü bir arada bulunmazsa, bunlardan biri bulunana sadaka ve zekatını verirsin. Zekat ve sadaka iyi ve Salih kişilere verilmesine riayet edilmesi esas, başta gelendir.

Dünya ancak kulların yaşadıkları yerdir. Ahiret için de kulların azık tedarik etme yeridir. Öyle ise zekat ve sadaka ahrete gidenlere ve ahrete giden yoldaki konaklardan bir konak edinene sarf edilsin.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem):

-“Sen ancak TAKVA sahibi olanın yemeğini ye. Senin yemeğini de TAKVA sahibi olan kişi yesin.” Buyurmuştur.

Devam edecek……

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri zekatını, sadakasını verirken başa kakmayan kullarından eylesin. AMİN…

Faud Yusufoğlu

dsc09199-fuadyusufoglu-bor.JPG

Bore Veysike (Çağ-çağ deresi) Nusaybin

3- Büyüklere hürmet, küçüklere merhamet etmektir.

Resul’ü Ekrem (s.a.v.) buyurmuştur:

-“Küçüklerimize, merhamet etmeyen, büyüklerimize hürmet etmeyen bizden değildir.”(Tirmizi Enes’ten tivayet etmiştir)

Resulullah (a.s.v.) buyurmuştur:

-“Ak saçlı (ihtiyar) müslümana ikram etmek yüce Allah’ın ta’zimindendir.” (Ebu Davut rivayet etmiştir)

Resülullah (a.s.v.) buyurmuştur ki;

-“Genç olan, ihtiyara sırf yaşlılığından dolayı hürmet ederse, Allah ona yaşlılığında ona hürmet eden kişiler gönderecektir.”(Tirmizi)

Bu hadis-i şerif sevap ile beraber uzun ömrü de müjdeliyor.

4- Bütün insanlarla iyi ve güler yüzlü olmaktır.

Resûlallah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

-“Siz Cehennemin kime haram kılındığını biliyor musunuz?”

Ashab (r.a.):

-“Allah ve peygamberi en iyisini bilir.” dediler.

Resûlallah (s.a.v.):

-“Kolaylaştıran, yumuşak olan, güler yüzlü ve cana yakın olun.” buyurdu:

Gene Resulallah (s.a.v.):

-“Allah, kolaylaştırıcı ve güler yüzlü olanı sever” buyurdular.

5 – Dargın olan Müslümanların aralarını bulmaktır. Bu hususta mübalağalı ve fazla konuşmak icab ederse de.

Resulallah (s.a.v.) buyuruyor ki:

-“İki kişi arasını islah eden ve bunun için yalan söylemiş olan kimse yalancı değildir.”

Resulallah (s.a.v.) buyuruyor ki:

-“Ben size oruç, namaz ve sadakanın derecelerinden daha üstün bir dereceyi haber vereyim mi?”

Sahabeler (r.a.):

-“Evet haber ver Ey Allahın Resulu (s.a.v.), dediler.

Resulallah (s.a.v.) buyurdular:

-“İki kişi nin arasını düzeltmek. İki kişinin arasını bozmak ise saçı yolmaktır.”

Resûlallah (s.a.v.) den rivayet edilen diğer bir hadisinde,

-“iki kişinin arasını bozmak saç kesmektir, fakat, ben onun saç kestiğini söylemiyorum dini kestiğini, yok ettiğini söylüyorum” buyurmuştur.)

6-Bir kısım insanların diğer kısım insanlar hakkında söylediklerine kulak verme mek, ve birinden işittiğini diğerine ulaştırmamaktır.

Resulallah (s.a.v.):

-“Koğucu olan cennete giremez” buyurmuştur.

Denilir ki:

Senin yanında başkasının aleyhinde konuşan kimse, başkasının yanında da senin aleyhine konuşur.

7- Müslüman kardeşinle üç günden fazla dargın durmamandır.

Resulallah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

-“Bir Müslüman üç günden fazla Müslüman kardeşiyle küs durması helâl olmaz.”

Resülullah (a.s.v.) buyurdular ki:

-“Kim bir muslümanın kusurunu affederse Allah (c.c.) da kıyamet günü onun kusurunu affeder.” (Ebu Davud, İbni Mace, Hakim rivayet etmişlerdir.)

8- İyiliğe layık olsun olmasın herkese iyilik etmendir.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyurmuştur ki:

-“ İyiliğe layık olana da, olmayana da iyilik et. Eğer iyilik layık olana isabet etmezse, sen ona layık olanlardansın.”

Devam edecek….

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Müslümanlık haklarına riayet eden ve tatbik eden kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc00054-fuadyusufoglu-cag-cag-barajinusaybin.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

9- Her sınıfa, sahip olduğu ahlak anlayışı ile muamele etmen ve âlim, takva sahibi olan kimseden beklediği cahil ve kabih olandan beklememendir. (Davud rivayet etmiştir.)

Resulullah: (a.s.v.) Şöyle buyurmuşlardır:

-“Allahım, kendimi insanlara nasıl sevdireyim? Ve seninle benim aramda olan şeyde nasıl selâmet bulurum?”

Bunun üzerine Allah(c.c.) ona vahy buyurdu.

-“Dünya ehline dünya ahlakı ile, ahiret ehline ahiret ahlakı anlayışı ile muamele et.”

10- İnsanlara, toplum içinde ibraz ettiklerini seviyelerine göre muamelede bulunup, yüksek seviye sahibi olana fazla ikramda bulunmaktadır. Bu yüksek seviyesi dünya yönünden olsa da.

Çünkü:

Resulullah (s.a.v.) abasını onların bazısına sererek, şöyle buyurdu:

-“Size kavmin büyüğü geldiğinde ona ikram ediniz.”

11- Müslümanların ayıplarını örtmendir.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyuruyor:

-“Müslüman kardeşinin kusurunu, ayıbını görüp onu örten kimse yoktur ki cennete girmesin.”(Taberani rivayet etmiştir.)

Resülullah (s.a.v.) buyurmuştur ki;

-“Ey, dili ile iman edip, kalbine iman getirmeyenler! Müslümanların arkasından konuşmayınız, onlar hakkında gıybet etmeyiniz, onların ayıp ve kusurlarını araştırmayınız.

Çünkü;

Müslüman kardeşinin aybını, kusurunu araştırıp ortaya dökerse, Allah (c.c) da onun ayıbını ortaya döker – evinin içinde olsa bile- rezil ve rüsvay eder.” (Ebu Davud, Tirmizi rivayet etmişlerdir.)

12- İnsanların dillerini gıybetten, kelblerini de su-i zandan şüpheler doğuracak yerlerden kendini de korumalıdır.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

-“Töhmetlere yol açacak olan yerlerden sakınınız.”

Resulullah (s.a.v.) zevcelerinden biri ile konuşurken bir adam ona uğrayıp selâm verdi, adam geçtiğinde Resulullah (s.a.v.) ona çağırdı ve:

“-Ey filan bu konuştuğum, zevcem Saffiye’dir buyurdu.

Adam dedi ki:

-“Ya Resulullah (s.a.v.) başkası hakkında zannettiğimi senin hakkında zan etmem.”

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

-“Şeytan, Adem oğlunun kanının dolaştığı yerde dolaşır.” Buyurdu.

13- Şefaat ve vasıta ile de olsa Müslümanların ihtiyaçlarını gidermek için çalışmandır.

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

-“Benim katımda (ihtiyacı olan için) şefaat ediniz ki, sevap alasınız. Çünkü ben, işi yapmak istediğimde, benim nezdim de şefaat edip sevap alasınız diye o işi te’hir ederim.”

Gene Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır:

-“Kim Müslüman kardeşinin hacetini yerine getirmek için geceden veya gündüzden bir saat yürürse hacetini yerine getirsin veya getirmesin onun için iki ay i’tikaftan hayırlıdır.”

Resulullah (a.s.v.) buyurmuşlardır ki;

-“Müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermek için onunla bir saat kalman bir sene itikafta kalmandan hayırlıdır.”

14- Başlangıç fazileti senin olması için her müslumana selam verip onunla musafahada bulunmaya acele etmendir.

Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

-“İki Müslüman karşılaşıp el sıkıştıkları vakit aralarında yetmiş rahmet taksim edilir, altmış dokuzu onların doğruluk bakımından en iyi olanındır.”

15- Din kardeşine bulunmadığı vakit yardım edip onun malına, namusuna ve şerefine gelecek zararı gidermek.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyuruyor:

-“Hiç kimse yoktur ki, ırzı, namusu ve şerefine tecavüz edildiği yerde Müslüman kardeşine yardım etsin de, Allah (c.c.) ona, kendisinden yardım istediği yerde yerdım etmesin.

-“Ve hiçbir kimse yoktur ki, ırzı, namusu ayaklar altına aldığı yerde ona yardım etmeyip onu ümitsiz bıraksın, Allah (c.c.) da onu, Allah’ın yardımını istediği yerde ümitsiz bırakmasın.”

16- Kötü kimselerin şerrinden kurtulmak için onları idare etmendir.

Hazret-i Aişe (radiyallah-u anha.) demiştir ki:

-“ Bir adam Resulullah’ın (s.a.v.) yanına girmek için izin istedi. Resulullah (s.a.v.) “ona izin verin, o kabilenin adamıdır.” Buyurdu

Aişe (radiyallah-u anha.) devamla der ki:

-“ Bir adam Resulullah (s.a.v.);

Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri KUL HAKKINA RİAYET EDEN kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc08383-fuad-yusufoglu-bazne-taka.JPG

Bazne taka mevki-i (Nusaybin)

16 – Kötü kimselerin şerrinden kurtulmak için onları idare etmendir.

Hazret-i Aişe (r.a.) demiştir ki:

-“Bir adam Resulullah (s.a.v.) ın yanına girmek için izin istedi.

Resulullah (s.a.v.):

-“Ona izin verin, o kabilenin kötü adamıdır.” Buyurdu.

Aişe (r.a.) devamla der ki:

-“Bir adam Resûlullah (s.a.s.) ın yanına girdiğinde, Resûlallah (s.a.v.) ona yumuşak bir dille konuştu hatta ben o adamın Resûlullah (s.a.v.)ın katında bir yeri bulunduğunu zan ettim.

Adam çıkıp gittiği vakit ben Resûlullah (a.s.v.) tan bu hususta malumat istedim, bunun üzerine;

Resulullah (a.s.v.):

-“Ey Aişe, kıyamet gününde Allah (c.c.) katında insanların en kötüsü, kötülüğünden korunmak için kendisine İKRAM EDİLEN KİŞİDİR. “buyurdu.

Resulullah (a.s.v.) buyurdu:

-“Kişinin şeref ve haysiyetini koruduğu şey onun için sadakadır.”

Resulullah (a.s.v.) gene buyurdu:

-“İnsanlara amelleriyle karışınız (onlarla ihtilat ediniz) kalplerle onlardan uzaklaşınız.”

17 - Zenginlerle oturmaktan kaçınman ve fakirlerle oturmağı çok kere tercih etmendir.

Resul-i Ekrem (Salallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu:

-“Ölülerle oturmaktan kaçınınız.”

Denildi ki:

-“O, ölüler kimdir?”

Resulullah (a.s.v.):

-“Zenginlerdir” buyurdular.

Resulullah (s.a.v.) şöyle duada bulunurlardı:

-“Allah’ım, beni FAKİR olarak yaşat, FAKİR olarak öldür ve beni FAKİRLER zümresinde haşr et.”

Süleyman (Aleyhis selam), mescitte fakir gördüğü zaman onun yanında oturur ve:

-“Fakir, Fakir olanın yanında oturuyor.”derdi

Musa (aleyhis selam) dedi ki;

-“EY Allah’ım ben seni nerede arayayım?”

Allah (c.c.) buyurdu:

-“Kalbleri benim için parçalananların yanında.”

18 – Kendisinden din hususlarında faydalandığı veya kendisinin fayda verdiği kimselerle oturmak ve hiçbir faydası olmayan gafil kimselerin meclisinde oturmaktan kaçınmaktır.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) buyuryor ki:

-“Yalnız olmak, kötü arkadaşla oturmaktan HAYIRLIDIR,”
-“İyi arkadaşla oturmak yalnızlıktan HAYIRLIDIR.”
-“Sükut ertmek kötü konuşmaktan HAYIRLIDIR.”(Hakim rivayet etmiştir.)

Gafil olan kimselerle oturmayı çoğaltığı zaman her oturuşta onun dininden bir şey noksanlaşır.

FARZ EDİLSİN Kİ;

Onlardan her biri, her oturuşta, onun elbisesinden bir iplik veya sakalından bir kıl almış olsa yakın bir zamanda ÇIPLAK TÜYSÜZ kalmaktan korktuğu için o meclisten kaçınmaz mı idi? Öyle ise DİN için kaçınmak evladır.
Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Müslümanların hakkına riayet eden kullarından eylesin. AMİN…….

Fuad Yusufoğlu