‘Dört meşhür Abdullahlar’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-Çağ Barajı (Beyaz su yolu) Nusaybin

Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u Anhu)- 2

Abdullah bin Ömer (r.a.), peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e çok bağlıydı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın yolunda gitmek, ahlakı ile ahlaklanmak isterdi. Huzur-u Seadetinden ayrılmak istemezdi.

Resulullah (s.a.v.) i daime takib ederdi. Resulullah (s.a.v.) nerede namaz kılsa izini takip ederek oraya giderdi.Beraber namaz kılardı.Sünnet-i seniyeyi yerine getirmek için Resulullah (s.a.v.) ı daima taklid ederdi.

Pek çok hadiseye şahid olup, hadis-i Şerif dinlemekle şereflendi. Eshab-i Kiram içinde en fazla hadis-i şerif rivayet edenlerden oldu. İbadet, sohbet ve gazâlarda, vedâ haccın’da hep Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ile beraber bulundu.

Resulullah (s.a.v.) i görmek, sohbetinde bulunmak, o’na hizmet etme şerefine nail olduğu ve Fıtrâten üstün hallere sahib olması sebebiyle bütün ilimlerde mahir ‘Üstad’ idi.

Haram ve şübhelilerden sakınması, ilmi, dünyaya düşkün olmaması örnek durumdaydı. Her işte çok araştırıcı, inceleyici ve dikkatliydi.

Kur’an-i Kerim’in tefsiri hususunda sahabenin ileri gelenlerinden idi. Helala ve harama ait hadis-i şeriflerin çoğunu o bildirmiştir.

İşittiği hadis-i şerifleri yazardı. Lüzüm olmadıkça hadis-i şerif rivayet etmezdi.

İmâm-i Begâvi (r.a.) buyuruyor ki;

-“Hadis rivayeti hususunda İbn-i Ömer (r.a.) kadar dikkat edeni yoktu.”

Eshab-i Fukaha’dan olup, fetvaları çok kıymeylidir. Ehli sünnetin Mâliki Mezhebi’nin İmâmı İmâm-ı Malik (r.a.) İbn-i Ömer (r.a.) hakkında buyuruyor ki;

-“Abdullah bin Ömer (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.) den sonra hac mevsiminde ve diğer zamanlarda insanlara altmış sene fetva vermiştir. Fetva verme hususunda pek ihtiyatlı haraket ederdi.”

Tabiinden Mihran (r.a.) İbn-i Ömer (r.a.) ın hakkında;

-“İbn-i Ömer (r.a.) den daha fakih kimse görmedim.” Buyrudu.

Hadis ve fıkıh âlimleri arasında Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Abbas, Abdullah ibn-i Zübeyr ile Abdullah ibn-i Amr İbni’l As (r.anhüm) a Abadile-i erbaa” (dört meşhur Abdullah) ünvanı verilmiştir.

Bu dört zat (r.anhüm) bir mes’elede ittifak edince;

-“Abadile’nin kavli denilir.

Ancak fıkıh kitablarında “Abadile-i Abdullah’lar” denilince, ekseriye İbn-i Mesud, İbn-i Abbas ve İbn-i Ömer (r.anhüm) kasdedilir.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (yukardan  görünüşü) Nusaybin

Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u Anhu)- 3

Âdem bin Ali (r.a.) den rivayet edildiğine göre, bir sohbetinde;

-“Kıyamet gününde aksaklar diye çağırılacak kişiler vardır.” Dedi.

Cemaat;

-“Aksaklar kimlerdir?” diye sorduklarında,

Âdem bin Ali (r.a.);

-“Sağa sola bakmak ve haraketler yapmak suretiyle namazlarını eksilten ve aksatan kişilerdir.” Cevabını verdi.

Abdullah bin Ömer (r.a.) iyilik etmesini, hayrı, sadakayı, köle azad etmesini çok severdi. İyi ve güzel huylu olup, kötülükten uzaktı.Her işini ve her şeyini Allah için yapardı.

Yüzüğünün taşında “Abede’l-lâhe lillah (‘Allahü Teâlâ’ya Allah için, halis ibadet etti.’) yazılı idi.

Abdullah bin ömer (r.a.) buyurdu ki;

-“Müslümanlıkla şereflendikten sonra en büyük sevinç ve neş’em, gönlümün, herkesi peşinden koşturan bir takım istek ve arzulara meyletmemiş olmasıdır.” Dünya malına hiç gönül bağlamazdı.

Cabir bin Abdullah (r.a.) der ki;

-“Hazret-i Ömer (r.a.) ve Oğlu Abdullah (r.a.) dan başka içimizde dünyaya meyli olmıyan kimse yoktur.”

Hazret-i Nafi (r.a.) Hazret-i Abdullah (r.a.) ın azatlısıdır. O’nu onbin dirheme satın aldıktan sonra;

-“Seni Allah rızası için azad ettim.” Buyurdu.

İbn-i Ömer (r.a.) çok cömert, halim ve selim idi. Köle ve cariyelerden hangisini Allah-u Teâlâ’ya ibadet ederken görse, hemen onu azad etmek adeti idi.

Kölelerinin böyle göürünerek kendisini aldattıklarını söylediklerinde;

-“Hayır için aldanmaktan iyi şey var mıdır?” buyurduğu pek meşhurdur.

Azadlılardan olan İmâm-i Nafi (r.a.) efendisi ile ilgili olarak buyurdular ki;

-“Abdullah bin Ömer (r.a.),Bin kişi azâd etmeyince, ruhunu teslim etmedi. Bazen bir ay geçerdi de bir parça et yemezdi. Ancak misafiri bulunduğu veya Ramazan-i Şerif’te yerdi.”

-“Bir şeyi fazla sevmeye başladı mı, onu Allah rızası için, bir ihtiyacı olana verirdi. Bu meyanda Allah-u teâlâ’nın (-“Beğendiklerinizden çıkarıp vermedikçe zinhâr iyilik mertebesine erişemezsiniz!”) âyet-i celilesiyle amel ederdi.”

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i Nusaybin

Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u Anhu)- 4

Hazret-i Abdullah bin Ömer (r.a.) canı balık istemişti. Kızartıp önüne koydular. Tam bu sırada bir fakir geldi ve Hazret-i Abdullah bin ömer (r.a.), balığı o fakire verdi.

Abdullah İbn-i Ömer (r.a.) ın akşam yemeklerini yalnız yediği hiç vaki değildir. Mutlaka misafir arar, bulurdu.

Ka’kaa bin Hakim (r.a.) den rivayet edildiğine göre,

O zamanın zenginlerinden Abdülaziz bin Harun;

-“Her ne ihtiyacın varsa bana bildir.” Diye Abdullah İbn-i Ömer (r.a.) e mektub yazmıştı.

Abdullah İbn-i Ömer (r.a.) O’na şu cevabı mektubu gönderdi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) den;

-“Önce geçindirmekle yükümlü olduğun kişilere ver; Yüksek el, alçak elden hayırlıdır!” buyurduklarını işittim.

-“Yüksek elin ancak veren el, alçak elin de ancak alan el olduğunu sanıyorum. Senden herhangi bir isteğim yoktur. Allah-u teâlâ’nın bana sevkettiği bir ni’meti de geri çeviremem…”

İbn-i Ömer (r.a.) e bir gün dört bin dirhem para ile kaftan getirilmişti. Dostlarından Eyyub bin Vâil, ertesi gün onun çarşıda binek hayvanına veresiye yem aldığını görünce şaşırdı.

Derhal evine gidip sordu;

-“Abdullah ibn-i Ömer (r.a.) e dün dörtbin dirhem para ile bir kaftan gelmemiş miydi?”

Ev halkı;

-“Evet gelmişti.” Dediler.

Eyyub bin Vâil (r.a.); Bugün O’nu gördüm. Binek hayvanı için yem satın alıyordu. Bedelini peşin ödeyecek parası yoktu.” Dedi.

Ev halkı;

-“Dünkü paradan yanında bir kuruş kalmadı. Kaftanı da dün omuzlarına alıp gitmişti. Eve döndüğü zaman sırtında yoktu. Kaftanı ne yaptığını sorduk. Bir fakire hediye ettiğini söyledi.” Dediler.

O’nun cömertliğine ve haline gıbta eden dostu, geri dönüp çarşı esnafına;

-“Ey Tacirler! Sizin haliniz nice olacaktır! İşte Hazret-i Ömer (r.a.) in oğlu Abdullah (r.a.) binlerce dirhemini fakir fukaranın ihtiyacına sarf ediyor da, kendi binek hayvanının yem ihtiyacını veresiye satın almak mecburiyetinde kalıyor.” Dedi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı Nusaybin

Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u Anhu)- 5

Bir gün Abdullah Bin Ömer (r.a.) in devesi çalındı. Çok aradı bulamadı.

–“Alana helal olsun.” Dedi.

Mescide girip namaz kıldı. Biri gelip

-“Deven şuradadır.” Dedi

Nalınlarını giyip oraya giderken, geri döndü;

-“Helal etmiştim, artık alamam.” Dedi.

Dostlarından İmâm Meymun bin Mihvan (r.a.) anlatır;

-“Abdullah bin Ömer (r.a.) i ziyarete gitmiştim. Evinde bulunan eşyaların hepsine değer biçtim ve bütün bunların değerinin yüz dirhemi bulmadığını gördüm.”

Hazret-i Abdullah İbn-i Ömer (r.a.) temizliği seven ve bu konuda titizlik gösteren bir sahabiydi

Hazreti Nâfi (r.a.) den şöyle rivayet edilir;

-”İbn-i Ömer (r.a.) Cuma’ namazına gitmeden önce mutlaka yıkanır ve güzel kokular sürünürdü. Bayram namazları için de aynı şeyi yapardı.”

-”İhram için, Mekke’ye giriş için ve Arafat’ta vakfe için de yıkanırdı. Günde iki defa güzel koku sürünürdü. Elbiselerini daima tertemiz ve kokusunun güzel olmasına dikkat ederdi.”

Hazret-i Nâfi (r.a.) ye Hazret-i Abdullah bin Ömer (r.a.) in evindeki hayatı sorulduğunda şöyle anlattı;

-“Her namaz için abdest alır ve bunların arasında Kur’an-i Kerim okurdu.”

Hazret-i Abdullah İbn-i Ömer (r.a.) ın kendisi diyor ki;

-“Asri Seadette bir ruya görmüştüm. Güya elimde ipekli bir kumaş parçası var ve ben Cennet’den nereyi istiyorsam bu ipekli kumaş parçası sayesinde oraya uçuyordum. Derken iki kişi beni tutup Cehenneme götürmek istediler. Derhal karşılarına bir Melek çıktı.”

Ve bana;

-“Korkma!” dedi. Bunun üzerine beni bıraktılar.

Hazret-i Hafsa (r.anha) benim bu rüya’mı Resulullah (s.a.v.) a anlattı.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Abdullah ne iyi insandır! Keşke geceleri de namaz kılsa!” buyurdular.

Abdullah bin Ömer (r.a.), o tarihten itibaren gece namazına başladı. Geceleri çok namaz kılardı.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavstan bir görünüş Nusaybin

Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u Anhu)- 6

Abdullah bin Ömer (r.a.) in oğlu Halid (r.a.) in azad ettiği Ebu Galib diyor ki;

-“Abdullah bin Ömer (r.a.) Mekke’ye geldiği zaman bize misafir olurdu. Geceleri kalkar, teheccüd namazını kılardı.”

Bir gece Sabah namazı yaklaştığı zaman bana;

-“Kalkıp namaz kılmıyacak mısın? Kur’anın üçte birini okusan da olur!” dedi

Bu sualı üzerine;

-“Sabah yaklaştı, bu kısa zamanda Kur’anın üçte birini okuyup yetiştiremem.” Dedim.

Bunun üzerine bana şu mukabalede bulundu;

-“Ihlas suresi Kur’an’ın üçte birine eşittir.”

Dostlarından birisi ona bir ilaç hediye ederek;

-“Bu önemli bir ilaçtır! Sana Irak’tan getirdim.” Dedi.

Abdullah bin Ömer (r.a.);

-“Bu ilaç neye kullanılır?” diye sorunca,

O kimse;

-“Hazmı kolaylaştırır.” Deyince,

İbn-i Ömer (r.a.) gülümsedi ve dostuna şu mukabelede bulundu.

-“Hazmı kolaylaştırır mı? Ben hiçbir yemekten karnımı doyururcasına yemedim. Benim hazım ilacına ihtiyacım olacağını zanetmiyorum.”

Yanı çok az yerdi. Acıkmayınca da bir şey yemezdi.

Hazret-i İbn-i Ömer (r.a.) kötülüğe karşı iyilikle mukabele ederdi.

Zeyd bin Eslam (r.a.) den rivayet edilmiştir.

-“Bir kimse yolda Abdullah bin Ömer (r.a.) e sövüp saymaya başladı.”

Hazret-i Abdullah (r.a.) evin kapısına varıncaya kadar onu dinledikten sonra adama dönerek;

-“Ben ve kardeşim Âsım kimseye sövmeyiz.” Buyurdu.

Abdullah bin Ömer (r.a.) 2630 (ikibin altıyüz otuz) hadis-i şerif rivayet etti. Hadis okuttu.

Kendisinden; Abdullah bin Abbas, Cabir bin Abdullah, Said bin Müseyyeb, Musabin Sa’d (r.anhüm) ve diğer Eshab-i Kiram ile oğullarından Salim, Abdullah, Hamza, Tabiin dahil pek çok âlim Hadis-i şerif rivayet etti.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Ömer (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Tren Garı Nusaybin

Abdullah bin Zübeyr (Radiyallah-u Anhu);

Eshab-i Kiram’dan. Aşere-i Mübeşere’den olan Zübeyr bin Avvâm (r.a.) in oğludur.

Nesebi;

Abdullah bin Zübeyr bin Avvâm bin Huveylid bin Esed bin Abdil’uzza bin Kuseyyel Kureşi, el-Esedi’dir.

Annesi Hazret-i Ebû Bekir-i sıddık’ın kızı Esmâ’dır. Teyzesi, müminlerin annesi Aişe-i Sıddık (r.anha) dır.

Medine’de muhacirlerden İlk önce dünyaya gelen çocuk budur. Hicretten yirmi ay sonra (veya birinci senede) 1 (M. 622) Medine yakınlarındaki Kuba’da dünyaya gelince Muhacirler çok sevinip rahatladılar.

Çünkü Yahudiler;

-“Biz Muhacirlere Sihir yaptık, çocukları olmayacak.” Diyorlardı.

Bu mubarek zat’ın doğumu Yahudilerin yalanlarını ortaya çıkararak hayal kırıklığına uğrattı.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) duâ edip, ismini “Abdullah”, künyesini de “Ebû Bekir” koydu. Diğer künyesi Ebû Hubeyd” idi. Babası tarafından (ninesi) Hazret-i Safiye (r.anha) Resulullah (s.a.v.) in halası idi.

Yedi yaşında iken babası tarafından Pygamberimiz (s.a.v.) e getirildiğinde O’na biat etme şerefine kavuştu.

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) devrinden sonra yavaş yavaş çocukluk hayatından çıkarak Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında kendini göstermeye başladı. 14 (M. 638) senesinde on iki yaşlarında iken babası ile Yermük savaşına gitti.

Hazret-i Zübeyr bin Avvâm (r.a.) onu sahabeden birine emanet ederek savaşa katıldı. Kendisi de babasını savaşırken at üzerinde seyr etti.

Yine dört sene sonra 18 (M. 639) de babası ile birlikte Hazret-i Amr ibnil-As (r.a.) ın kumandanlığında Mısır’ın fethine katıldı.

Geceleri çok ibdet eden Hazret-i Abdullah bin Zübeyr (r.a.) aynı zamanda çok çesür, kuvvetli ve kahraman idi.

Hicretin 29 (M. 649) senesinde Afrika’da Abdullah bin Sa’d ile Tunus harbine katıldı.

Yüzyirmibin düşman askeri ile yirmibin İslâm mücahidi savaşırken, o birkaç mücahid ile Bizans ordusu kumandanı Roma asilzadesi Gregor’u (cercire) öldürdü. Düşman kuvvetleri bozularak, zaferin kazanılasında büyük rol oynadı.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Zübeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bore Beşire Mecido Girnavas mevki-i Nusaybin

Abdullah bin Zübeyr (Radiyallah-u Anhu)- 3

Emevilerin iktidarı zayıfladı. Ancak 65 (M. 684) yılında Hazret-i Abdullah İbn-i Zübeyr (r.a.) ın en yakın taraftarlarından ve lehine çalışan kumandanlarından Dahhak el-Fihri (r.a.) nin Mecrü ‘Rahit savaşında’ mağlup olup şehid edilmesi Emevileri rahatlattı. Bu arada kendisi haricileri de sıkıştırdı.

Abdulmelik bin Mervan 65’de Emevilerin başına geçince Şam ve Mısır’da hükümeti kuvvetlendirdi. Irak’a asker sevk edip İbn-i Zübeyr (r.a.) in kardeşi Mus’ab bin Zübeyr (r.a.) i öldürdü.

Sonra Haccac bin Yusuf es-Sekati’yı Hicaz’a gönderdi. Bu mendebur İnsan olan Haccac 72 (M. 691) de Mekke-i Mükerreme’yi kuşattı. Bu mendebur insanın bir başka adı da Haccac-ı Zalım diye anılır.

Bu munafık ve mendebur adam Kabe’yı harap etmek için Ebu Kubeys dağı üzerine mancınık kurup oradan Mescid-i Haram üzerine taşlar atarak şehri tahrib etti. (Zaten Bir zamanlar Resulullah (s.a.v.) doğduğu günde de Şeytan aleyhil’lanet de bu munafık gibi, Ebu Kubeys dağına çıkıp etrafını velveleye vererek Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve selem) ın doğduğunu ve artık işinin çok zor olduğunu kendi teb’asına bildirmişti.)

Haccac-i Zalım munafıkının muhasarası altıbuçuk ay sürdü. Bu esnada Hazret-i Abdullah İbni Zübeyr (r.a.) ın gösterdiği kahramanlık ve yiğitlik her türlü tarifin üstündedir.

Hazret-i Abdullah İbn-i Zübeyr (r.a.) bu savaş esnasında bir gün annesini ziyarete gitti. A’ma ve hasta bulunan, fakat çok yüksek kuvvetli bir iman’a sahib olan o büyük sahabiyyeye (teselli etmek için);

-“Ölümde rahatlık vardır..” deyince

O mubarek Saliha annesi (r.anha) de;

-“Sen galiba benim ölümümü temenni ediyorsun. Hayır ben senin galip veya mağlup olduğunu öğrenmedikçe ölmeyi arzu etmiyorum. Sen ya Allah yolunda şehid olursun, bende bu acıya sabrederek mükafatını Allah-u Teâlâ’dan baklerim veya zafer kazanırsın ben de bununla sevinirim.” Diye karşılık verdi.

Hazret-i Abdullah İbn-i Zübeyr (r.a.) şehid olmadan bir gün önce taraftarları dağıldı. Aralarında oğulları Hamza ve Hubeyd (r.anhüm) in de bulunduğu onbin kadarı haccac’a teslim oldu.

Yalnız Zübeyr (r.a.) ismindeki oğlu yanında kaldı. Bu halde annesini tekrar ziyaret etti.

Annesi Esma (r.anha) savaşa devam etmesini söyleyerek nasihat ve duâ etti.

Tekrar savaş meydanına atılan Hazret-i Abdullah İbn-i Zübeyr (r.a.) hucüm ettiği duşman kuvvetlerini darmadağın ediyordu.

Bir aralık “Makam” denilen mubarek yerde iki rek’at namaz kıldı. Yeniden harbe girdi. Bu esnada alınına gelen bir mancınık taşı ile ağır şeklinde yaralandı. Yüzünden kan akmaya başladı. Her tarafını saran Haccac’ın askerlerinin yardımıyla Zalım Haccac onu şehid etti.

73 (M. 692) senesinde şehid olduğu zaman yetmişüç yaşında idi. Annesi Mubarek sahabiyye (r.anha) Zalım haccac’ın karşısına çıkıp acı ve doğru sözler söyledi. Birkaç ay sonra da vefat etti.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Zübeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bore Beşire Mecido Girnavas mevki-i Nuasaybin

Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u Anhu);

Eshab-i Kiramın büyüklerinden Amr bin Âs (r.a.) ın oğlu babasından önce iman etmekle şereflendi.

Adı Abdullah bin Amr bin Âs bin Vail bin Haşim bin Said bin Sehm bin Amr bin Haris bin Ka’b bin Lüey el-Kureyşidir.

Müslüman olmadan önce adı Âs idi. Peygamberimiz (s.a.v.) Abdullah olarak değiştirdi. Künyesi, Ebû Muhammed ve Ebû Abdurrahman’dır.

Annesi, Râite binti Münebbih bin Haccac bin Âmir bin Huzeyfe bin Sa’d bin Zehm’dir. Hanımı Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in amcası oğlu, Abdullah bin Abbas (r.a.) kızı Umre (r.anha) idi. O Salih hanımdan oğlu Muhammed dünyaya geldi.

Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) babası Amr bin Âs (r.a.) dan 12 (oniki) yaş küçüktü. Yaklaşık 100 yaşında iken 65 (M. 684) yılında Şam’da vefat etmiştir.

Vefat tarihi ve yeri hakkında değişik rivayetler bulunup, Mekke, Tâif, Filistin ve Mısır’da da denilmiştir.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) arasında büyük âlim, ibadet ve zühdü çok olan bir zatdı. Kur’an-i Kerim’in tamamını ezberleyen hafızlardandı.

Resulullah Efendimiz (s.a.v.) den çok hadis-i rivayet etmiştir. Ömrünün tamamını ibadet yapmakla geçitmiştir.

Gece sabahlara kadar namaz kılar, gündüzleri de oruç tutardı. Kur’an-i Kerim’i, çok okurdu. Hatta o kadar ki, geceleri lambayı söndürür, daima ağlardı. Ağlamaktan gözleri hastalanmış, ömrünün sonuna doğru görmez olmuştu.

Annesi, Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) için göz ilacı ve sürme yapar, o’na verirdi.

Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.), Bedir ve Uhud harbinden başka bütün harplerde Hazret-i Peygamberimiz (s.a.v.) in yanında bulunmuştur.

İlk iki harbe, yaşının küçük olması sebebiyle katılmadı. Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında bir çok gazâlara ve seriyyelere süvari olarak katıldı.

Son derece cömert olduğundan eline geçen her şeyi, hemen dağıtır ve herkesi memnun ederdi.

Katıldığı harplar hakkında, açıklayıcı geniş bilgi bulunmamakla beraber, bir çok Hadis-i Şerif’te, onun harbe katılacak askerleri ta’lim ile harbe hazırlamak gibi mühim vazifeleri ifâ ettiği anlaşılmaktadır.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Alaman köprüsü (Nusaybin)

Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u Anhu)- 2

Bunlardan birisi hakkında, Amr bin Haris ez-Zebidi (r.a.) şöyle bildiriyor;

-“Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) ile karşılaştığımda,”

O’na şöyle sordum;

-“Ey Ebû Muhammed! Biz öyle bir yerdeyiz ki, burada nakit para olarak hiçbir şey yoktur. Bütün malımız, davarlarımızdan ibarettir. Bunları birbirleriyle değiştirerek alış veriş ediyoruz. Bir ineği bir müddet için, bir koyun karşılığında alıyoruz. Yahut bir deveyi, birkaç inek karşılığında veriyoruz. Deve karşılığında da at ve kısrak alıyoruz. Fakat bunların hepsi müddetle mukayettir, bağlıdır. Bunlarda dini mahzur var mıdır?”

Hazret-i Abdullah bin amr (r.a.) bana şu cevabı verdi.

-“İyi ki bana sordun. Resul-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem), yanımda bulunan develere askerleri bindirerek bir tarafa i’zâm etmemi (yollamamı- göndermemi) emir buyurmuştu. Develerin askerlere kâfi gelmeyeceğini gördüm. Peygember Efendimiz (s.a.v.) e müracaat ederek, bazı askerlerin bineksiz, yaya kaldıklarını söyledim.”

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bana şöyle buyurdu;

-“Zekat olarak gelen erkek develer karşılığında, dişi develer satın al ve askerlere binek temin et.”

-“Bende bir erkek deve karşılığında üç dişi deve satın alarak askerlerin gideceği yere gitmelerini temin ettim.”

Buna benzer birçok harplere iştirak edip, idare mevkiinde vazife aldığı anlaşılmaktadır.

Hazret-i Abdullah bin Amr (r.a.) ın katıldığı en mühim muharebelerden biri Yermük harbidir. Şam Fatihi olan babası Amr bin As (r.a.) bu muharebede Ordu kumandanı idi. 240.000 kişilik Bizans ordusuna karşı, 46.000 kişilik bir İslâm Ordusu kısa zamanda zafer kazanmıştı.

Abdullah bin Amr bin As (r.a.) bu muharebeye iştirak ederek, büyük kahramanlıklar göstermiştir. Babası ile birlikte, istemediği halde Sıffın harbinde de bulunmuştur.

Hazret-i Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.), bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in mübarek ağızlarından işiterek çok ilim almıştır.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) den birçok ilimleri öğrenmeye aşırı derecede meraklı idi. O’ndan işittiği her şeyi yazmak için izin istemiş ve aldığı musaade üzerine pek çok Hadis-i Şerif yazmıştır.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) dan ençok hadis-i şerif rivayet eden Ebû Hüreyre (r.a.), O’nun ilminin çokluğunu itiraf buyurarak;

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın hadis-i şeriflerini, benden çok ezberleyen ve rivayet eden olmamıştır. Fakat Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.), benden daha çok ezberlemiştir. Çünkü o, yazıyordu. Ben yazmamıştım.” Dedi.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Gül

Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u Anhu)- 3

Resulullah Efendimiz (s.a.v.) den her işittiğini yazdığını gören Eshab-i Kiram (r.anhüm) in ileri gelenleri, O’na;

-“Sen Resulullah (s.a.v.) tan her şeyi yazıyorsun. Halbuki Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) bazen gazab, kızgınlık halinde, bazen da sevinçlik halinde bulunup söz söylemektedir.” Dediler.

Bunun üzerine Hazret-i Abdullah bin Amr (r.a.), işittiklerini yazı ile kaydetmek hususunda tereddütte kalmış ve meseleyi Resul-i Ekram (s.a.v.) e arzetmişti.

Resul-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) O’nu dinledikten sonra, buyurdular ki;

-“Yazmaya devam et! Çünkü, Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, ağzımdan hak (yani doğru, gerçek) Olandan başka bir şey çıkmamıştır.”

Resulullah (s.a.v.) tan işittiği bütün hadis-i şerifleri, “Sahife-i Sâdıka” adı verilen bir mecmuada (kitabta) toplamıştır.

Bu eserinde, bizzat Resulullah Efendimiz (Sallalllahu aleyhi ve selem) den işiterek aldığı hadis-i şerifler mevcuttur. Kendisine bir saul sorulduğunda, yazdığı bu mecmuayı çıkararak bakıp cevab verirdi.

Hadis-i Şerif ravilerinden (rivayet edenler); Ebû Kubeyl (r.a.) bu hususta şu rivayeti nakletmektedir.

Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) ın yanında bulunuyorduk. Kendisine, Kostantiniyye (İstanbul) ve Roma şehirlerinden hangisinin daha evvel fethedileceğini soruldu.

Hazret-i Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) sual’ı dinledikten sonra bir sandık getirmiş ve şu cevabı vermişti;

-“Bir gün Resulullah (s.a.v.) ın etrafında oturmuş, hadis-i şerif yazıyorduk.”

Derken;

Resul-i Ekrem (s.a.v.) e şöyle soruldu;

-”Kostantiniyye veya Roma şehirlerinden hangisi daha evvel feth edilecek?”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Buyurdu ki;

-“En önce Herakliyus’ün şehri olan Kostantiniyye (İstanbul) feth olunacaktır.”

Hazret-i Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) ın ilminden en çok istifade eden muhitten biri de, Basra’dır.

Orada herkesten evvel şehre Vali olarak tayin edilenler O’nun derslerine koşuyorlardı. Bütün Müslümanlar, O’nun naklettiği ilimlerden istifade etmiştir.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Amr bin Âs (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu